Lem'alar - page 249

insanın ehl-i sevahil kısmının kısm-ı azamının medar-ı ta-
ayyüşleri balıktır ve ehl-i sevahil olmayan kısmının me-
dar-ı taayyüşleri, ziraatle, öküzün omzundadır ve mühim
bir medar-ı ticareti de balıktır; elbette, devlet seyf ve ka-
lem üstünde durduğu gibi, küre-i arz da öküz ve balık üs-
tünde duruyor, denilir. zira, ne vakit öküz çalışmazsa ve
balık milyon yumurtayı birden doğurmazsa, o vakit insan
yaşayamaz, hayat sukut eder, Hâlık-ı Hakîm de arzı ha-
rap eder.
İşte, resul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, gayet
mu’cizâne ve gayet ulvî ve gayet hikmetli bir cevap ile,
(1)
p
äƒo
?r
Gn
h p
Qr
ƒs
ãdG n
¤n
Y ¢o
Vr
Qn
’r
n
G
demiş. nev-i insanînin hayatı,
ne kadar cins-i hayvanînin hayatıyla alâkadar olduğuna
dair geniş bir hakikati iki kelimeyle ders vermiş.
Ü
çÜncÜ
V
eciH
: eski kozmoğrafya nazarında güneş ge-
zer. güneşin her otuz derecesini bir burç tabir etmişler.
o burçlardaki yıldızların aralarında birbirine raptedecek
farazî hatlar çekilse, bir tek vaziyet hâsıl olduğu vakit, ba-
zı esed (yani aslan) suretini, bazı terazi manasına olarak
mizan suretini, bazı öküz manasına sevr suretini, bazı ba-
lık manasına hut suretini göstermişler. o münasebete bi-
naen o burçlara o isimler verilmiş. Şu asrın kozmoğrafyası
nazarında ise, güneş gezmiyor. o burçlar boş ve muattal
ve işsiz kalmışlar. güneşin bedeline küre-i arz geziyor.
öyle ise, o boş, işsiz burçlar ve yukarıdaki muattal da-
ireler yerine, yerde arzın medar-ı senevîsinde, küçük
mikyasta o daireleri teşkil etmek gerektir. Şu hâlde,
Lem’aLar | 249 |
o
n
d
ördÜncÜ
l
em
a
ortaya çıkma.
hikmet:
İlâhî gaye, yüksek bilgi.
hut:
balık.
kısm-i azam:
büyük bir bölüm.
kozmoğrafya:
yıldızların yerlerin-
den ve hareketlerinden bahseden
ilim, astronomi.
küre-i arz:
dünya, yer küre.
mana:
anlam.
medar-ı senevî:
dünyamızın bir
senede döndüğü yörünge.
medar-ı taayyüş:
yaşama sebe-
bi; geçinme vesilesi.
medar-i ticaret:
ticaret şekli.
mikyas:
ölçek.
mizan:
terazi.
muattal:
kullanılmaz, boş.
mu’cizâne:
mu’cize gibi.
mühim:
önemli.
münasebet:
uygunluk, ilgi.
nazarında:
bakışında, -e göre.
nev-i insanî:
insan cinsi.
rapt:
bağlama.
resul-i ekrem:
çok cömert, ke-
rîm olan peygamber, Hz. Muham-
med (asm).
sevr:
öküz.
seyf:
kılıç.
sukut:
değerini yitirme.
suret:
biçim, görünüş.
tabir:
ifade.
teşkil:
vücut verme, meydana ge-
tirme.
ulvî:
yüksek, yüce.
vaziyet:
durum.
vecih:
yön.
ziraat:
ekincilik, çiftçilik, tarım.
alâkadar:
ilgili, münasebetli.
aleyhissalâtü vesselâm:
“Sa-
lât ve selâm onun üzerine ol-
sun,” anlamında Peygamberi-
miz Hz. Muhammed’in (asm)
arz:
yer, dünya.
asır:
yüzyıl.
bedeline:
yerine.
binaen:
-den dolayı.
burç:
güneş sisteminde yer
alan on iki takım yıldızdan her
biri.
cins-i hayvanî:
hayvan cinsi,
hayvan çeşidi, türü.
dair:
alâkalı, ait, ilgili.
ehl-i sevahil:
sahilde, deniz
veya göl kenarında yaşayan-
lar.
esed:
aslan.
farazî:
farz, takdir ve tahmin
usulüne dayanan, var sayılı.
gayet:
son derece.
hakikat:
gerçek.
Hâlık-ı Hakîm:
hikmetle ya-
ratan, yarattıklarında hikmetli
olduğunu gösteren yaratıcı, Al-
lah.
harap:
yıkık, viran, alt üst ol-
muş.
hâsıl olma:
meydana gelme,
1.
Dünya öküz ve balık üzerindedir. (Hâkim, Müstedrek, 4:636; Münzirî, TergipveTerhip, 4:257;
Heysemî, Mecmaü'z-Zevaid, 8:131; İbni Hacer, Metalibü’l-Âliye, 3:391; İbnü'l-Cevzî, el-Munta-
zam, 1:172.
1...,239,240,241,242,243,244,245,246,247,248 250,251,252,253,254,255,256,257,258,259,...1406
Powered by FlippingBook