Lem'alar - page 650

gibi emirber nefer hükmünde evamir-i kudsiyeyi nebata-
ta ve hayvanata tebliğ eder. nefeslere yelpaze, nüfusa ne-
fes, yani, âb-ı hayat olan kanı tasfiye ve nâr-ı hayatî olan
hararet-i garîzeyi iş’al vazifesini yaptıktan sonra, çıkıp,
ağızda hurufatın teşekkülüne medar olduğu gibi; pek çok
muntazam vazifeleri emr-i
(1)
o
¿ƒo
µ n
«n
a r
øo
c
ile icra eder.
İşte, havanın bu hasiyetine binaendir ki, mevcudat-ı ha-
vaiye olan hurufat, kudsiyet kesb ettikçe, yani, ahizelik
vaziyetini aldıkça, yani, kur’ân hurufatı olduğundan ahi-
zelik vaziyetini aldığı ve düğmeler hükmüne geçtiği ve su-
relerin başlarındaki hurufat daha ziyade o münasebat-ı ha-
fiyenin uçlarının merkezî ukdeleri, düğümleri ve hassas
düğmeleri hükmünde olduğundan, vücud-i havaîleri bu
hasiyete malik olduğu gibi, vücud-i zihnîleri dahi, hatta
vücud-i nakşiyeleri de bu hasiyetten hassaları ve hisseleri
var. demek o harflerin okunmasıyla ve yazılmasıyla, mad-
dî ilâç gibi şifa ve başka maksatlar hâsıl olabilir.
Sa i d Nu r s î
XC
YirmiBirinciNükte
Manidar Bir Tevafuk-ı Lâtife
risale-i nur Şakirtlerini itham ettikleri ve cezalarını is-
tedikleri yüz altmış üçüncü maddesi, risale-i nur
âb-ı hayat:
hayat suyu.
ahize:
alıcı, nakledici.
binaen:
-den dolayı.
hararet-i garîze:
ateşlilik, vücu-
dun normal sıcaklığı.
hâsıl:
meydana gelen, ortaya çı-
kan.
hasiyet:
özellik.
hassa:
bir şeye mahsus özellik.
hassas:
incelikli.
hisse:
pay.
hurufat:
harfler.
hükmünde:
değerinde.
hükmüne:
değerine.
icra:
yürütme, yerine getirme.
iş’al:
yakma, alevlendirme.
itham:
suç isnat etme.
kesb:
kazanma.
kudsiyet:
kutsallık, mukaddeslik.
Kur’ân:
Allah tarafından vahiy
yoluyla Hz. Muhammed’e in-
dirilmiş, semavî kitapların so-
nuncusu.
maddî:
maddeye ait.
maksat:
gaye.
malik:
sahip.
manidar:
nükteli, ince manalı.
medar:
sebep, vesile.
mevcudat-ı havaiye:
hava-
dan oluşan varlıklar.
muntazam:
intizamlı, düzenli.
münasebat-ı hafiye:
gizli mü-
nasebetler.
nâr-ı hayatî:
hayatın ateşi ve
sıcaklığı.
nefes:
soluk.
nükte:
ince söz ve mana.
sure:
Kur’ân-ı Kerîm’in ayrıldığı
114 bölümden her biri.
şakirt:
talebe, öğrenci.
tasfiye:
saf kılma, temizleme.
teşekkül:
şekillenme.
tevafuk-ı lâtife:
güzel müna-
sebet.
ukde:
düğüm, bağ.
vazife:
görev.
vaziyet:
durum.
vücud-i havaî:
havadan mey-
dana gelen.
vücud-i nakşiye:
nakış hâ-
linde var olan.
vücud-i zihnî:
zihinde var
olan.
ziyade:
çok, fazla.
1.
“Ol!” der; oluverir. (Yâsin Suresi: 82.)
Y
irmi
S
ekizinci
l
em
a
| 650 | Lem’aLar
1...,640,641,642,643,644,645,646,647,648,649 651,652,653,654,655,656,657,658,659,660,...1406
Powered by FlippingBook