Lem'alar - page 909

Meselâ, insanda en şedit ve sarsılmaz ve aşk derece-
sinde bir arzu-yu beka var. Ve o matlâbı vermek için, bü-
tün kâinatı sırr-ı ferdiyetle kabzasında tutan ve bir menzili
kapayıp öbür menzili açmak gibi kolay bir surette dünya-
yı kapayıp ahireti açabilir bir zat, o arzu-i bekayı yerine
getirebilir. Ve bu arzu gibi, ebede uzanmış ve kâinatın et-
rafına yayılmış, beşerin binler arzuları, sırr-ı ferdiyete ve
hakikat-i tevhide bağlıdırlar. eğer o ferdiyet olmazsa, on-
lar olmaz, akim kalırlar. Ve vahdetle bütün kâinata bir-
den tasarruf eden bir
Zat-ı Ferd
olmazsa, o matlâplar ye-
rine gelmez. Faraza gelse de çok nakıs olur.
İşte bu sırr-ı azîm içindir ki, kur’ân-ı Mu’cizülbeyan,
tevhid ve ferdiyeti pek çok tekrarla, kuvvetli bir hararet-
le, yüksek bir halâvetle ders verdiği gibi, bütün enbiya ve
asfiya ve evliya, en büyük zevklerini ve saadetlerini, keli-
me-i tevhid olan
(1)
n
ƒo
g s
’p
G n
¬'
dp
G n
B’
‘da buluyorlar.
YeDİNCİ İŞaret
İşte bu tevhid-i hakikîyi bütün meratibiyle en mükem-
mel bir surette ders veren, ispat eden, ilân eden Muham-
med Aleyhissalâtü Vesselâmın risaleti, elbette o tevhidin
kat’iyeti derecesinde sabit olmak lâzım gelir. Çünkü, ma-
dem daire-i vücudun en büyük hakikati olan tevhidi bü-
tün hakaikıyla o zat ders veriyor; elbette tevhidi ispat
eden bütün bürhanlar, dolayısıyla, onun risaletini ve va-
zifesinin hakkaniyetini ve davasının doğruluğunu dahi
kat’î ispat eder denilebilir. evet, böyle binler hakaik-ı âli-
yeyi cem eden ferdiyet ve vahdaniyeti hakkıyla keşfedip
Lem’aLar | 909 |
o
Tuzuncu
l
em
a
hararet:
ateşlilik, coşkunluk..
ispat:
doğruyu delillerle gösterme.
İşaret:
nişan, alâmet.
kabza:
el, kavrama, tutma.
kâinat:
bütün âlemler, varlıklar,
evren.
kat’î:
kesin.
kat’iyet:
kesinlik.
kelime-i tevhid:
Allah’tan başka
ilâh yoktur’ anlamında ‘La ilâhe
illâ Hû’ ifadesi.
keşif:
bir sırrı öğrenme.
Kur’ân-ı mu’cizülbeyan:
açıkla-
malarıyla benzerini yapmaktan
âciz bırakan Kur’ân-ı Kerîm.
kuvvet:
güç, kudret.
lâzım:
gerekli.
matlâp:
istenilen şey.
menzil:
yer.
meratip:
mertebeler, dereceler.
meselâ:
örneğin.
mükemmel:
kâmil, noksansız,
tam.
nakıs:
noksan, eksik.
risalet:
resullük, peygamberlik.
saadet:
mutluluk.
sabit:
ispatlanmış.
sırr-ı azîm:
büyük sır.
sırr-ı ferdiyet:
bütün varlıkları ya-
ratanın tek olmasının sırrı.
suret:
biçim, tarz.
şedit:
şiddetli, ileri derecede..
tasarruf eden:
her şeyi dilediği
gibi idare edip kullanan.
tevhid:
Allah’ın bir olduğuna
inanma.
tevhid-i hakikî:
Allah’a varlığını
gösteren delillerle isim ve sıfatla-
rıyla inanmak.
vahdaniyet:
Allah’ın birliği ve var-
lığı.
vahdet:
birlik, bir ve tek olma.
vazife:
görev.
zat:
şahıs, kişi.
Zat-ı Ferd:
tek ve benzersiz olan
Allah.
ahiret:
dünya hayatından
sonra başlayıp ebediyen de-
vam edecek olan ikinci hayat.
akim:
neticesiz, sonu yok.
arzu:
aşırı istek, heves.
arzu-yu beka:
sonsuzluk ar-
zusu.
asfiya:
safiyet, kemalât ve
takva sahibi olan, Hz. Peygam-
berin (asm) vârisi hükmünde,
onun meslek ve gayelerini ha-
yata geçirmeye ve tatbike ça-
lışan âlim zatlar.
aşk:
şiddetli sevgi.
beşer:
insanlık.
bürhan:
delil, hüccet.
cem:
toplama.
daire-i vücut:
yaratılmış olan.
dava:
iddia.
ebed:
sonsuzluk, daîmilik.
enbiya:
nebîler, peygamber-
ler.
evliya:
velîler, Allah dostları.
faraza:
farz edelim ki.
ferdiyet:
teklik, birlik.
hakaik:
hakikatler, gerçekler.
hakaik-ı âliye:
yüce gerçek-
ler.
hakikat:
gerçek, esas.
hakikat-i tevhid:
tevhid ger-
çeği, Allah’ın bir ve tek olduğu
ve Ondan başka ilâh olmadığı
gerçeği.
hakkaniyet:
doğruluk, hak ve
adalete uygunluk.
halâvet:
tatlılık.
1.
Ondan başka ilâh yoktur. (Haşir Suresi: 22, 23; Bakara Suresi: 255; v.d.)
1...,899,900,901,902,903,904,905,906,907,908 910,911,912,913,914,915,916,917,918,919,...1406
Powered by FlippingBook