Lem'alar - page 933

OtuzuncuLem’anınAltıncıNüktesi
İsm-i Kayyum’a bakar.
İsm-iHayy’
ınbirhulâsası,NurÇeşmesi’ninbirzeyliolmuş.
Buism-iKayyum
dahi,OtuzuncuSözünzeyliolmasımüna-
sipgörüldü.
İ
TİZaR
:
Bu çok ehemmiyetli meseleler ve çok derin ve
geniş ism-i kayyum’un cilve-i azamı, hem muntazaman
değil, belki ayrı ayrı lem’alar tarzında kalbe hutur ettiğin-
den, hem gayet müşevveş ve acele ve tetkiksiz müsvedde
hâlinde kaldığından, elbette tabirat ve ifadelerde çok nok-
sanlar, intizamsızlıklar bulunacaktır. Meselelerin güzellik-
lerine benim kusurlarımı bağışlamalısınız.
İHTAR:
İsm-iAzamaaitnükteler,azamîbirsurette
geniş,hemgayetderinolduğundan,hususanism-i
Kayyum’aaitmeselelervebilhassaBirincişuaı,
(HaşİYe)
maddiyyunlarabaktığıiçindahaziyadederingittiğinden,
elbetteheradamhermeseleyihercihetteanlamaz.Fa-
katherkeshermeseledenbirderecehissealabilir.“Bir
şeybütüneldeedilmezse,bütünbütüneldenkaçırıl-
maz”kaidesiyle,“Bumanevîbahçeninbütünmeyvele-
rinikoparamıyorum”diyevazgeçmekkâr-ıakıldeğil-
dir.İnsannekadarkoparsaokadarkârdır.İsm-iAzama
aitmeselelerinihataedilmeyecekderecedegenişleri
olduğugibi,akılgörmeyecekderecedeinceleridevar-
dır.Hususanism-iHayy ve Kayyum’
avebilhassahaya-
tınimanerkânınakarşıremizlerinevebilhassa­
Lem’aLar | 933 |
o
Tuzuncu
l
em
a
sürekli.
münasip:
uygun.
müsvedde:
karalama, yazı taslağı,
sonradan düzeltilmek üzere yazı-
lan ilk yazı.
müşevveş:
düzensiz, karmakarı-
şık.
mütefennin:
fen tahsili gören, fen
bilini, fen adamı.
noksan:
eksiklik.
nükte:
ince söz ve mana.
remiz:
işaret.
risale:
mektup.
suret:
biçim, tarz.
şua:
ışın.
tabirat:
tabirler, deyimler.
tarz:
biçim, suret.
tetkik:
dikkatle araştırma.
zeyil:
ek, ilâve.
ziyade:
fazlasıyla.
HaşİYe:
Bu risaleyi okuyan eğer mütefennin değilse Birinci şuaı oku-
masın, ikinciden başlasın; veya ahirde okusun.
ahir:
son.
azamî:
en çok, en fazla, mak-
simum.
bilhassa:
özellikle.
cihet:
yön.
cilve-i azam:
en büyük tecelli,
görüntü.
ehemmiyetli:
önemli.
erkân:
rükünler, esaslar.
gayet:
son derece, çok, ol-
dukça.
haşiye:
dipnot.
hisse:
pay, nasip.
hulâsa:
bir şeyin özü.
hususan:
özellikle.
hutur:
hatıra gelme.
ifade:
anlatım, söyleyiş.
ihata:
kuşatma.
ihtar:
hatırlatma, uyarı.
iman:
inanma, itikat.
intizam:
düzgünlük, tertipli
olma.
İsm-i azam:
Cenab-ı Hakkın
bin bir isminden en büyük ve
manaca diğer isimleri kuşat-
mış olanı.
ism-i Hayy:
Cenab-ı Hakkın
hayatı veren, dirilten anla-
mında ismi.
ism-i Kayyum:
her şeyin var-
lığı onunla ayakta duran ve
devam eden anlamında Al-
lah’ın bir ismi.
itizar:
özür dileme.
kaide:
kural, esas, prensip.
kâr:
kazanç.
kâr-ı akıl:
akıllıca iş.
kusur:
eksiklik, noksan.
lem’a:
parıltı.
maddiyyun:
maddenin ezelî
ve ebedî olduğuna, sonradan
yaratılmamış bulunduğuna
inananlar.
mesele:
önemli konu.
muntazaman:
düzenli olarak,
1...,923,924,925,926,927,928,929,930,931,932 934,935,936,937,938,939,940,941,942,943,...1406
Powered by FlippingBook