Lem'alar - page 954

daha lâtif olan madde-i esîriye içinde kısmen durdurul-
muş, kısmen vazife için seyahat ettiriliyor.
sonra, o hayalin, hurdebinî olan ikinci dürbünüyle, kü-
çük zerratı görecek bir suretle bakıyoruz. o sırr-ı kayyu-
miyetle, zîhayat mahlûkat-ı arziyenin her birinin zerrat-ı
vücudiyeleri, yıldızlar gibi muntazam bir vaziyet alıp ha-
reket ediyorlar ve vazifeler görüyorlar. Hususan zîhaya-
tın kanındaki “küreyvat-ı hamra ve beyza” tabir ettikleri,
zerrelerden teşekkül eden küçücük kütleleri, seyyar yıldız-
lar gibi, Mevlevîvari iki hareket-i muntazama ile hareket
ediyorlar görüyoruz.
Bir Hulâsatü’l-Hulâsa
(HaşİYe)
İsm-i Azamın altı ismi, ziyadaki yedi renk gibi imtizaç
ederek teşkil ettikleri ziya-i kudsiyeye bakmak için, bir hu-
lâsanın zikri münasiptir. şöyle ki:
Bütün kâinatın mevcudatını böyle durduran, beka ve
kıyam veren ism-i
Kayyum
’un bu cilve-i azamının arka-
sından bak: İsm-i
Hayy
’ın cilve-i azamı, o bütün mevcu-
dat-ı zîhayatı cilvesiyle şulelendirmiş, kâinatı nurlandırmış,
bütün zîhayat mevcudatı cilvesiyle yaldızlıyor.
şimdi bak, ism-i
Hayy
’ın arkasında ism-i
Ferd
’in cilve-i
azamı, bütün kâinatı envaıyla, eczasıyla bir vahdet içine
alıyor, her şeyin alnına bir sikke-i vahdet koyuyor, her şe-
yin yüzüne bir hatem-i ehadiyet basıyor, nihayetsiz ve
hadsiz dillerle cilvesini ilân ettiriyor.
HaşİYe:
otuzuncu lem’anın altı risaleciğinin esası ve mevzuu ve İsm-i
Azamın sırrını taşıyan altı mukaddes isimlerin gayet kısa bir hulâsasıdır.
beka:
bâkîlik, sonsuzluk.
cilve:
görüntü, tecelli.
cilve-i azam:
en büyük görüntü,
tecelli.
ecza:
cüzler, parçalar.
enva:
türler, neviler.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hareket-i muntazama:
düzenli
hareket.
haşiye:
dipnot.
hatem-i ehadiyet:
Allah’ın birliğini
gösteren mühür.
hulâsa:
özet.
hulâsatü’l-hulâsa:
sözün özü.
hurdebinî:
gözle görülmeyecek
kadar küçük, mikroskobik.
hususan:
özellikle.
imtizaç:
kaynaşmak, mezcolmak.
İsm-i azam:
Cenab-ı Hakkın bin
bir isminden en büyük ve manaca
diğer isimleri kuşatmış olanı.
ism-i Ferd:
Allah’ın eşi benzerinin
olmadığını, tek olduğunu ifade
eden ismi.
ism-i Hayy:
Cenab-ı Hakkın hayatı
veren, dirilten ismi
ism-i Kayyum:
İsm-i Kayyum: var-
lığı ve diriliği her an için olup, gök-
leri ve yerleri her an için tutan,
daimî her şeye her hususta iktidarı
olan anlamında Cenab-ı Hakkın bir
ismi.
kâinat:
bütün âlemler, varlıklar,
evren.
kısmen:
kısmî olarak, bazı yön-
den.
kıyam:
ayakta durmasını sağlama.
küreyvat-ı beyza:
akyuvarlar.
küreyvat-ı hamra:
alyuvarlar.
kütle:
büyük parça, kami, yığın.
lâtif:
şirin, berrak.
lem’a:
parıltı.
o
Tuzuncu
l
em
a
| 954 | Lem’aLar
madde-i esîriye:
esir maddesi.
mahlûkat-ı arziye:
dünyaya
ait varlıklar, yaratıklar.
mevcudat:
var olan her şey,
mahlûklar.
mevcudat-ı zîhayat:
hayat
sahibi, canlı olan varlıklar.
mevlevîvari:
dönerek zikre-
derek.
mevzu:
konu.
mukaddes:
mübarek, aziz, te-
miz.
muntazam:
intizamlı, düzgün.
münasip:
uygun.
nihayetsiz:
sonsuz.
nur:
parıltı, ışık.
risalecik:
küçük risale, kitap-
çık.
seyahat:
yolculuk.
seyyar:
gezici, sabit olmayan.
sikke-i vahdet:
Allah’ın birli-
ğini gösteren kendi zatına has
alâmet ve işaret.
sırr-ı kayyumiyet:
Allah’ın her
şeyi kendi varlığıyla ayakta
tutmasının sırrı.
suret:
biçim, tarz.
şule:
parıltı, ışıltı.
tabir:
ifade.
teşekkül:
meydana gelme, şe-
killenme.
teşkil:
meydana getirme, or-
taya koyma.
vahdet:
birlik.
vazife:
görev.
vaziyet:
durum, hâl.
zerrat:
zerreler, atomlar.
zerrat-ı vücudiye:
beden hüc-
releri.
zerre:
en küçük parça, atom.
zîhayat:
hayat sahibi.
zikir:
anma.
ziya:
ışık.
ziya-i kudsiye:
kusursuz ve
noksansız aydınlık.
1...,944,945,946,947,948,949,950,951,952,953 955,956,957,958,959,960,961,962,963,964,...1406
Powered by FlippingBook