Mesnevi-i Nuriye - page 240

bir bahçe o âyinede görünür. edna bir hareket ve küçük
bir tagayyür âyinenin başına gelse, o hayalî hane ve
şehir ve bahçede hercümerç ve karışıklık düşer. Hariçte-
ki hakikî hane, şehir ve bahçenin devam ve bekası sana
fayda vermez. Çünkü, senin elindeki âyinedeki hane ve
sana ait şehir ve bahçe, yalnız âyinenin sana verdiği mik-
yas ve mizan iledir.
senin hayatın ve ömrün âyinedir. senin dünyanın di-
reği ve âyinesi ve merkezi, senin ömrün ve hayatındır.
Her dakikada o hane ve şehir ve bahçenin ölmesi müm-
kün ve harap olması muhtemel olduğundan, her dakika
senin başına yıkılacak ve senin kıyametin kopacak bir
vaziyettedir. Madem öyledir, sen bu hayatına ve dünya-
na çekemedikleri ve kaldıramadıkları yükleri yükletme!
DÖrDÜnCÜ nOTA
Bil ki: ekseriyetle Fâtır-ı Hakîm’in âdetidir; ehemmi-
yetli ve kıymettar şeyleri aynıyla iade ediyor. Yani, ekser
eşyanın misliyle tazelenmesi, mevsimlerin tebeddülünde,
asırların değişmesinde o kıymettar, ehemmiyetli şeyleri
aynıyla iade ediyor. Yevmî ve senevî ve asrî haşirlerin
umumunda, şu kaide-i âdetullah ekseriyetle muttarit gö-
rünüyor.
İşte bu sabit kaideye binaen deriz:
Madem, fünunun ittifakıyla ve ulûmun şahadetiyle,
hilkat şeceresinin en mükemmel meyvesi insandır. Ve
mahlûkat içinde en ehemmiyetli insandır. Ve mevcudat
içinde en kıymettar insandır. Ve insanın bir ferdi, sair
âdet:
kanun.
asır:
yüzyıl.
asrî:
asırlık, yüzyıllık.
âyine:
ayna.
beka:
bâkîlik, ebedîlik, sonsuzluk.
binaen:
-den dolayı, bu sebepten.
edna:
en aşağı, en basit, en kü-
çük.
ehemmiyetli:
önemli.
ekser:
pek çok.
ekseriyetle:
daha ziyadesiyle,
çoklukla, çoğunlukla.
faide:
fayda.
Fâtır-ı Hakîm:
her şeyi bir maksa-
da uygun ve hikmetle benzersiz
bir şekilde yaratan Allah.
fünun:
fenler..
hakikî:
gerçek.
hane:
ev.
hariç:
dışarı.
haşir:
yeniden dirilip toplanmak,
ikinci diriliş.
hayalî:
hayalle ilgili, gerçek olma-
Z
ühre
| 240 | Mesnevî-i nuriye
yan.
hercümerç:
karmakarışık ol-
ma, alt üst olma.
hilkat:
yaratılma, yaratılış.
iade:
geri verme.
ittifak:
birleşme, fikir birliği et-
me.
kaide:
kural, esas, düstur.
kaide-i âdetullah:
âdetullah
kaidesi. Cenab-ı Allah’ın yarat-
masındaki âdet prensibi.
kıyamet:
yıkılıp tahrip olma,
yok olma; ölüm.
kıymettar:
kıymetli, değerli.
madem:
...den dolayı, böyle
ise.
mahlûkat:
yaratıklar, Allah ta-
rafından yaratılanlar.
mevcudat:
mevcutlar, var
olan her şey, mahlûklar.
mikyas:
ölçek.
misil:
benzer, eş.
mizan:
terazi, ölçü.
muhtemel:
ihtimal dâhilinde,
olabilir.
muttarit:
sıralı, düzgün, inti-
zamlı, düzenli.
nota:
dikkat çekici ve uyarıcı
bilgi.
sabit:
durağan, değişmeyen;
ispatlanmış.
şahadet:
şahit olma, şahitlik;
açık alâmet, işaret.
sair:
diğer, başka, öteki.
şecere:
ağaç.
senevî:
senelik, yıllık.
tagayyür:
hâlden hale geçme,
değişme, başkalaşma.
tebeddül:
başkalaşma, değiş-
me.
ulûm:
ilimler.
umum:
bütün, hepsi.
vaziyet:
durum.
yevmî:
günlük, gündelik, her
gün.
1...,230,231,232,233,234,235,236,237,238,239 241,242,243,244,245,246,247,248,249,250,...528
Powered by FlippingBook