Sözler - page 1067

Sen kendine bak: Zahirî ve bât›nî hasselerin ve onla-
r›n levaz›mat› gibi, elin yetiflmedi¤i ne kadar eflyaya
muhtaçs›n. Bütün zîhayatlar› kendine k›yas et. ‹flte bütün
onlar, birer birer
Vücub-u Vacib
’e flahadet ve vahdetine
iflaret ettikleri gibi, hey’et-i mecmuas›yla, güneflin ziyas›
günefli gösterdi¤i gibi, o hâl ve bu keyfiyet, perde-i gayp
arkas›nda bir
Vacibü’l-Vücud’
u, bir
Vahid-i Ehad
’i, hem
gayet
Kerîm, Rahîm, Mürebbî, Müdebbir
ünvanlar› için-
de akla gösterir.
fiimdi ey münkir-i cahil ve ey fas›k-› gafil! Bu faaliyet-i
hakîmâneyi, basîrâneyi, rahîmâneyi ne ile izah edebilir-
sin? Sa¤›r tabiatla m›, kör kuvvetle mi, sersem tesadüfle
mi, âciz, camit esbapla m› izah edebilirsin?
‹kinci Pencere
Eflya, vücut ve teflahhusatlar›nda, nihayetsiz imkânat
yollar› içinde mütereddit, mütehayyir, flekilsiz bir surette
iken birden bire gayet muntazam, hakîmâne öyle bir
teflahhus-u veçhî veriliyor ki; meselâ, her bir insan›n yü-
zünde bütün ebna-i cinsinden her birisine karfl› birer alâ-
met-i farika o küçük yüzde bulundu¤u ve zahir ve bât›n
duygular›yla kemal-i hikmetle teçhiz edildi¤i cihetle, o
yüz, gayet parlak bir sikke-i ehadiyet oldu¤unu ispat
eder. Her bir yüz, yüzer cihetle bir
Sâni-i Hakîm
’in vücu-
duna flahadet ve vahdetine iflaret ettikleri gibi, bütün yüz-
lerin hey’et-i mecmuas›yla izhar ettikleri o sikke bütün
eflyan›n
Hâl›k
’›na mahsus bir hatem oldu¤unu ak›l gözü-
ne gösterir.
SÖZLER | 1067
O
TUZ
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
lillerle gösterme.
iflaret:
gösterme, bildirme.
izah:
aç›klama yapma.
izhar:
gösterme.
kemal-i hikmet:
tam ve eksiksiz
bir hikmet.
Kerîm:
ikram ve ihsan› bol olan
Allah.
keyfiyet:
durum, özellik.
k›yas:
karfl›laflt›rma.
kuvvet:
güç.
levaz›mat:
ihtiyaç maddeleri.
mahsus:
özel.
muhtaç:
ihtiyac› olan.
muntazam:
düzenli.
Müdebbir:
ilmiyle her fleyin so-
nunu görüp ona göre hikmetle ifl
yapan Allah.
münkir-i cahil:
cahil inkârc›.
Mürebbî:
terbiye eden, yetiflti-
ren, büyüten Allah.
mütehayyir:
ne yapaca¤›n› bil-
meyen, flaflk›n.
mütereddit:
karars›z.
nihayetsiz:
sonsuz.
perde-i gayp:
gayp perdesi; ma-
nevî âlemlerin görünmesini en-
gelleyen mahiyeti bizce bilinme-
yen perde.
Rahîm:
rahmeti, flefkati ve mer-
hametiyle her fleyi kuflatan Allah.
Sâni-i Hakîm:
her fleyi sanatla ve
hikmetle yaratan Allah.
sersem:
ak›ls›z.
sikke:
mühür, iflaret.
sikke-i ehadiyet:
Allah’›n birli¤i-
nin her bir fleyde bir mühür gibi
görünmesi .
suret:
biçim, flekil; durum.
flahadet:
flahitlik, tan›kl›k.
tabiat:
do¤a, canl› ve cans›z var-
l›klar.
teçhiz:
donatma.
tesadüf:
rastlant›.
teflahhus:
flah›slanma, bir flekil
ve kimlik kazanma.
teflahhusat:
flah›slanmalar, bir
flekil ve kimlik kazanmalar.
ünvan:
ad, isim.
Vacibü’l-Vücud:
varl›¤› zarurî ve
zatî olan; varl›¤› zarurî ve zatî
olan, varl›¤› baflkas›n›n varl›¤›na
ba¤l› de¤il, kendinden olup ezelî
ve ebedî olan Allah.
vahdet:
birlik, teklik.
Vahid-i Ehad:
bir olan ve birli¤i
her bir fleyde tecelli eden Allah.
vecih:
yön; flekil.
Vücub-u Vacip:
varl›¤› zorunlu
olan Allah’›n varl›¤›.
vücut:
var olma, varl›k.
zahir:
görünen; aç›k, belli, mey-
danda.
zahirî:
görünen, görünürdeki, gö-
rünüflteki.
zîhayat:
hayat sahibi, canl›.
ziya:
›fl›k.
âciz:
güçsüz.
alâmet-i farika:
farkl›l›k ifla-
reti, ay›r›c› özellik.
bât›n:
görünmeyen, gizli.
bât›nî:
içe ait, görünmeyen,
gizli.
camit:
cans›z.
cihet:
yön; bak›m›ndan.
ebna-i cins:
ayn› cinsten
olanlar.
esbap:
sebepler.
eflya:
varl›klar.
faaliyet-i hakîmâne ve basî-
râne ve rahîmâne:
flefkat,
merhametle görerek ve bile-
rek yap›lan hikmetli ifller, ic-
raatlar.
fas›k-› gafil:
Allah’›n emir ve
yasaklar›ndan habersiz dav-
ranan, önemsemeyen günah-
kâr.
gayet:
çok, pek çok, son de-
rece.
hakîmâne:
gayeli, faydal›, ve
yerli yerinde olarak.
hâl:
durum.
Hâl›k:
her fleyi yoktan var
eden Allah.
hasse:
duygu, duyu.
hatem:
mühür, damga.
hey’et-i mecmua:
hepsi bir-
den, tamam›.
imkânat yollar›:
bir fleyin ol-
mas› ve olmamas›n›n ihtimal-
leri.
ispat:
kan›tlama, do¤ruyu de-
1...,1057,1058,1059,1060,1061,1062,1063,1064,1065,1066 1068,1069,1070,1071,1072,1073,1074,1075,1076,1077,...1482
Powered by FlippingBook