Sözler - page 1167

Medeniyet sistemi
(HAŞİYE)
bozuktu, hem muzırdı. Tec-
rübe-i kat’iye bize bunu gösterdi.
Din hayatın hayatı, hem nuru, hem esası. İhya-i dinle
olur, şu milletin ihyası. İslâm bunu anladı.
Başka dinin aksine, dinimize temessük derecesi nispe-
ten milletin terakkisi.
İhmali nispetinde idi milletin tedennisi. Tarihî bir haki-
kat, ondan olmuş tenâsi.
• • •
MEVT, TEVEHHÜM EDİLDİĞİ GİBİ DEHŞETLİ DEĞİL
Dalâlet vehmidir, mevti dehşetlendirir. Mevt tebdil-i câ-
medir, ya tahvil-i mekândır; sicinden bostana çıkar.
Kim hayatı isterse, şehadet istemeli. Şehidin hayatına
Kur’ân işaret eder. Sekeratı tatmamış her bir şehit, ken-
dini hayy biliyor, görüyor. Lâkin yeni hayatı daha nezih
buluyor.
Zanneder ki ölmemiş. Meyyitlere nispeti, dikkat et, şu-
na benzer: İki adam, rüyada lezaiz envaına cami güzel
bahçede, ikisi geziyorlar. Biri rüya olduğunu bilir; lezzet
almıyor.
Onu müferrah etmez; belki teessüf eder. Öbürüsü bili-
yor ki, âlem-i yakzadır; hakikî lezzet alır, ona hakikî olur.
Rüya misalin zılli, misal ise berzahın zılli olmuştur. On-
dan, onların düsturları birbirine benziyor.
• • •
mekân.
şehadet:
şehitlik.
şehit:
Allah yolunda canını feda
eden.
tahvil-i mekân:
yer değişikliği.
tarihî:
tarihte görülen.
tebdil-i can:
elbise, beden değiş-
tirme.
tedenni:
alçalmak, gerilemek,
düşüklük.
teessüf:
acı ve üzüntü.
temessük:
yapışma, sarılma, tu-
tulma.
tenâsi:
unutma.
terakki:
gelişme.
tevehhüm:
kuruntu, esassız ve
yanlış düşüncelere kapılmak.
vehmi:
hayalî, kuruntu eseri.
zıll:
gölge.
aksi:
tersi, karşıtı, zıddı.
âlem-i yakaza:
uyanıklık hâli.
belki:
kesinlikle, bilâkis.
berzah:
ara mekân, dünya ile
ahiret mekânı arası kabir âle-
mi.
bostan:
bahçe, geniş ve ay-
dınlık mekân.
cami:
toplanmış.
dalâlet:
sapıklık, batıl düşün-
ce ve inanç.
dehşetlendirmek:
korkutucu
hâle getirmek.
dehşetli:
korkunç.
derece:
mertebe.
düstur:
prensip, kural.
enva:
neviler, türler, çeşitler.
hakikat:
gerçek.
hakikî:
gerçek.
hayy:
diri, canlı.
hayatın hayatı:
cana can ka-
tan, hayata hayat veren.
ihmal:
boş verme, önemse-
meme.
ihya-i din:
dinin canlanması,
hayatlanması.
lâkin :
ama, fakat.
lezaiz:
tatlı ve zevkli şeyler.
lezzet:
zevk.
mevt:
ölüm.
meyyit:
ölü.
milletin ihyası:
milletin, top-
lumun dirilmesi, canlanması.
misal:
temsil âlemi.
müferrah:
huzur ve rahata
ermiş.
nezih:
temiz, kibar.
nispet:
kıyas, oran, ölçü.
nispeten:
kıyasla, oranla.
nur:
ışık, aydınlık.
öbürü:
diğeri.
rüya:
uykuda görülen misalî
şeyler.
sekerat:
ölüm anı.
sicin:
zindan, dar ve karanlık
HAŞİYE:
Tam bir işaret-i gaybiyedir; sekeratta olan dinsiz, zalim mede-
niyete bakıyor.
SÖZLER | 1167 |
L
EMAAT
1...,1157,1158,1159,1160,1161,1162,1163,1164,1165,1166 1168,1169,1170,1171,1172,1173,1174,1175,1176,1177,...1482
Powered by FlippingBook