Sözler - page 672

‹flte bu esbaplar, müflevvefliyetin esbab› iken, Kur'ân’›n
i’caz-› beyan›nda, selâset ve tenasübünde istihdam edil-
mifllerdir. Evet, kalbi sakams›z, akl› müstakim, vicdan›
marazs›z, zevki selim her adam, Kur’ân’›n beyan›nda gü-
zel bir selâset, ranâ bir tenasüp, hofl bir ahenk, yekta bir
fesahat görür.
Hem, basîresinde selim bir gözü olan görür ki;
Kur’ân’da öyle bir göz vard›r ki, o göz, bütün kâinat› za-
hir ve bât›n› ile vaz›h, göz önünde bir sahife gibi görür,
istedi¤i gibi çevirir, istedi¤i bir tarzda o sahifenin mana-
lar›n› söyler.
fiu Birinci Nurun hakikatini misaller ile tavzih etsek,
birkaç mücellet lâz›m. Öyle ise, sair risale-i Arabiyemde
ve
‹flaratü’l-‹’caz
’da ve flu yirmi befl adet Sözlerde flu ha-
kikatin ispat›na dair olan izahatla iktifa edip, misal ola-
rak mecmu-u Kur’ân’› birden gösteriyorum.
‹kinci Nuru
Kur’ân-› Hakîm’in, ayetlerinin hatimelerinde gösterdi-
¤i fezlekeler ve Esma-i Hüsna cihetindeki üslûb-u bedi-
îsinde olan meziyet-i i’caziyeye dairdir.
‹HTAR:
fiu ‹kinci Nurda çok ayetler gelecektir. O ayetler, yal-
n›z ‹kinci Nurun misalleri de¤il, belki geçmifl mesail ve fiu-
alar›n misalleri dahi olurlar. Bunlar› hakk›yla izah etmek
çok uzun gelir. fiimdilik ihtisar ve icmale mecburum.
Onun için, gayet muhtasar bir tarzda flu s›rr-› azîm-i i’caz›n
misallerinden olan ayetlere birer iflaret edip, tafsilât›n›
baflka vakte talik ettik.
ahenk:
uyum.
ayet:
Kur’ân’›n her bir cümlesi.
basîre:
bak›fl, görme duygusu.
bât›n:
iç yüz, görünmeyen taraf.
beyan:
anlat›m.
cihet:
yön.
esbap:
sebepler.
Esma-i Hüsna:
Allah’›n güzel
isimleri.
fesahat:
sözün; kelime, mana,
ahenk ve s›ralama yönlerinden
kusursuz olmas›.
fezleke:
hulâsa, özet.
hakikat:
gerçek, esas.
hatime:
son söz, bir eserin sonuç
k›sm›.
i’caz-i beyan:
anlat›m›n mu’cize
oluflu.
icmal:
ayr›nt›lar›na girmeme.
ihtar:
hat›rlatma.
ihtisar:
k›saltma, özetleme.
iktifa:
kâfi görme.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me.
istihdam:
çal›flt›rma.
‹flaratü’l-‹’caz:
Bediüzzaman Said
Nursî’nin, bir eseri.
izah:
aç›klama yapma.
izahat:
aç›klamalar.
kâinat:
bütün âlemler, varl›klar.
Kur’ân-› Hakîm:
her ayet ve su-
resinde say›s›z hikmet ve fayda-
lar olan Kur’ân.
lâz›m:
gerek.
mana:
anlam.
maraz:
hastal›k.
mecbur:
zorunda kalma.
mecmu-u Kur’ân:
Kur’ân’›n ta-
mam›.
mesail:
meseleler.
meziyet-i i’caziye:
mu’cizelik
meziyeti, özelli¤i.
misal:
örnek.
muhtasar:
ihtisar edilmifl, k›salt›l-
m›fl.
mücellet:
cilt.
müstakim:
do¤ru, düzgün.
müflevvefliyet:
kar›fl›kl›k.
nur:
par›lt›, ›fl›k.
ranâ:
güzel, hofl.
risale-i Arabiye:
Arapça risale.
sahife:
sayfa.
sair:
di¤er, baflka.
sakam:
hastal›k, illet.
selâset:
sözün ak›c› olma hâ-
li.
selim:
sa¤lam, kusursuz; sa-
mimî.
s›rr-› azîm-i i’caz:
mu’cizeli-
¤in büyük s›rr›.
flua:
›fl›n.
tafsilât:
tafsiller, etrafl›ca
aç›klamalar.
talik:
b›rakma, geciktirme.
tarz:
biçim, suret.
tavzih:
aç›klama.
tenasüp:
uygunluk.
üslûb-u bedî:
harika güzellik-
teki ifade tarz›.
vakit:
zaman.
vaz›h:
aç›k.
vicdan:
hayr› flerden ay›rt et-
meye yard›mc› olan ahlâkî
duygu.
yekta:
eflsiz.
zahir:
görünüfl.
672 | SÖZLER
Y
‹RM‹
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ
1...,662,663,664,665,666,667,668,669,670,671 673,674,675,676,677,678,679,680,681,682,...1482
Powered by FlippingBook