Tarihçe-i Hayat - page 25

Büyük adamdan sâd›r olan bu büyük sözü tamamen
kavrayamad›¤›m için, mutasavv›flar›n isti¤rak hâllerinde
söyledikleri esrarl› sözlere benzeterek, herkese söyleme-
mifl ve olur olmaz yerlerde de açmam›flt›m.
Vaktaki ayn› sözü Bediüzzaman’›n atefller saçan heye-
canl› ifadelerinde de okuyunca anlad›m ki, büyüklere gö-
re feragatin ölçüsü de büyüyor. Evet, ‹slâm için bu kadar
ac›kl› bir feragate katlanmaya raz› olan mücahitleri, Er-
hamürrâhimîn olan Allah-› Zülkerîm Teâlâ ve Tekaddes
Hazretleri b›rak›r m›? O fedaî kulunu lütuf ve keremin-
den, inayet ve merhametinden mahrum etmek flan›na
—hâfl◠yak›fl›r m›?
‹flte, Bediüzzaman, bu müstesna tecellinin en parlak
misalidir. Bütün ömrü boyunca mücerret yaflad›. Dünya-
n›n bütün meflru lezzetlerinden tamamen mahrum kald›.
Bir yuva kurmak ve orada mes’ut bir aile hayat› geçir-
mek sevdas›na düflmeye vakit ve f›rsat bulamad›. Fakat,
Cenab-› Hak kendisine öyle fleyler ihsan etti ki, fâni ka-
lemlerle tarif olunamayacak kadar muazzam ve muhte-
flemdir.
Bugün dünyada hangi bir aile reisi, manen Bediüzza-
man Hazretleri kadar mes’uttur? Hangi bir baba, mil-
yonlarla evlâda sahip olmufltur? Hem de nas›l evlâtlar!..
Ve hangi bir üstat bu kadar talebe yetifltirebilmifltir?
Bu kudsî ve ruhî rab›ta, biiznillâhi teâlâ, dünyalar dur-
dukça duracak ve nurdan bir sel hâlinde ebediyetlere ka-
dar ak›p gidecektir. Çünkü bu ‹lâhî dava, Kur'ân-› Kerîm'in
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 25
Ö
N SÖZ
lütuf:
ikram ve yard›mda bulun-
ma.
mahrum:
bahts›z, nasipsiz.
manen:
duyguca, gönülce, yü-
rekçe, ruhça, manaca.
merhamet:
flefkat gösterme, ko-
ruma, iyilik etme, bîçarelere yar-
d›mda bulunma, esirgeme.
mes'ut:
saadetli, bahtl›, bahtiyar,
kutlu.
meflru:
hakl›; fleriata uygun,
fler'an caiz, fleriat›n müsaade etti-
¤i fley.
misal:
örnek, nümune.
muazzam:
ehemmiyetli, önemli.
muhteflem:
ihtiflaml›, haflmetli,
görkemli, flanl›, ulu, yüce, büyük.
mutasavv›f:
sofu olan, sûfi olan,
tasavvufla u¤raflan, tasavvuf ehli.
mücahit:
cihat eden, din u¤runa
din düflmanlar›yla, Allah r›zas› için
ve Allah'›n ad›n› yüceltmek gaye-
siyle savaflan.
mücerret:
tecrit edilmifl, yaln›z,
tek.
müstesna:
baflkas›na benzeme-
yen, benzeri olmayan, fevkalâde.
nur:
ziya, ›fl›k, flule.
rab›ta:
ba¤l›l›k.
raz› olmak:
r›za göstermek, ka-
bul etmek, boyun e¤mek.
ruhî:
ruha ait, ruhla ilgili.
sad›r:
ç›kan, meydana gelen, zu-
hur eden.
sevda:
bir fleye karfl› duyulan flid-
detli arzu, afl›r› ifltiyak.
flan:
ad, ün.
talebe:
ö¤renciler, tahsil görenler.
tamamen:
büsbütün.
tarif:
bir kavram› kelimelerle ifa-
de etme.
tealâ:
âlî olsun, yüce olsun, ulu
olsun" mealinde Cenab-› Hakk›n
(c.c.) kudsiyet ve büyüklü¤ü için
hürmeten söylenir.
tecelli:
Allah'›n lutfuna nail olma.
vaktaki:
ne vakit ki, ne zaman ki,
oldu¤u vakit.
Allah-› Zülkerîm Teâlâ ve
Tekaddes:
kerîm olan yüce
ve mukaddes Allah.
biiznillâhi tealâ:
Allah'›n iz-
niyle.
dava:
takip edilen fikir, iddia,
ülkü.
ebediyet:
sonsuzluk.
esrarl›:
s›rl›, akl›n eremeyece-
¤i fleylerle dolu olan.
evlât:
veletler, çocuklar.
fâni:
ölümlü.
fedaî:
can›n› esirgemeyen,
mühim bir maksat u¤runa ca-
n›n› vermeye haz›r bulunan.
feragat:
hakk› olan› bile iste-
meme, terk etme.
f›rsat:
bir ifl için en uygun za-
man ve hâl.
hâflâ:
asla, katiyen, hiç bir va-
kit.
hazret:
sayg›, ululama, yü-
celtme, övme maksad›yla
kullan›lan tabir.
ihsan etmek:
iyilik etmek,
güzel davranmak, ba¤›flla-
mak.
‹lâhî:
Allah'la ilgili, Cenab-›
Hakka dair.
inayet:
yard›m, ihsan, lütuf.
isti¤rak:
kulun kalbini dünya
ile ilgili fleylerden ar›nd›r›p Al-
lah'a ba¤lanmas› ve nihayet
derecede, kendini bilmeye-
cek flekilde ‹lâhî aflk ve vecd
dalg›nl›¤› içinde bulunmas›.
kerem:
cömertlik, lütuf, ih-
san, ba¤›fl.
kudsî:
mukaddes, kutlu, mu-
azzez, aziz.
lezzet:
herhangi bir fley karfl›-
s›nda duyulan zevk, keyif.
1...,15,16,17,18,19,20,21,22,23,24 26,27,28,29,30,31,32,33,34,35,...1390
Powered by FlippingBook