Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 01 Kasım 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

301 kabul edilemez

Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grubu Başkanlık Divanı üyesi milletvekili Hannes Swoboda, TCK'nın 301. maddesinin kabul edilemez olduğu konusundaki ısrarlarını sürdüreceklerini ve bu maddenin kesinlikle değiştirilmesi gerektiğini söyledi.

Avrupa Parlamentosu (AP) Sosyalist Grubu Başkanlık Divanı üyesi milletvekili Hannes Swoboda, TCK’nın 301. maddesinin değiştirilmesi gerektiğini söyledi. Swoboda, Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonunda düzenlediği basın toplantısında, Türkiye’nin AB sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve soruları cevapladı. AP milletvekili, TCK’nın 301. maddesine ilişkin olarak, sadece bu maddenin değiştirilmesinin, sistemin tamamının değiştirilmesi anlamına gelmeyeceğini kaydetti ve “bu maddenin kabul edilemez olduğu konusundaki ısrarlarını sürdüreceklerini” söyledi.

“Politikanın sembollerden oluştuğunu” ifade eden Swoboda, “301. maddenin de bir sembol olduğunu ve bu maddenin şu anda Türkiye’de ifade özgürlüğünün garanti altına alınmadığının sembolü olduğunu” söyledi. Swoboda, bu çerçevede hükümet ve muhalefetten, 301. maddenin değiştirilmesi yönünde Avrupa’dan gelen talepleri dikkate almalarını isteyeceklerini belirterek, “301’in kabul edilemez olduğu konusunda ısrar etmeliyiz” diye konuştu. Kıbrıs konusunda da değerlendirmelerde bulunan Swoboda, adadaki mevcut durumun kimseyi, özellikle de Kıbrıslı Türkleri tatmin etmediğini, bu nedenle Kıbrıs sürecinde ilerlemeye ihtiyaç olduğunu kaydetti. Bu çerçevede planlanan görüşmelerin engellenmemesi gerektiğini ifade eden Finlandiya’nın önerileri çerçevesinde yapılması öngörülen KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile Rum kesimi lideri Tasos Papadopulos görüşmesinde Yunanistan için bir rol göremediklerini ifade etti. Swoboda, “Yunanistan’ın görüşmelere dahil olmasının karışıklık doğruabileceğini” söyledi.

/ ANKARA

01.11.2006


 

İfadeye özgürlük

İnsan Hakları Ortak Platformu, Başbakanın “Bu konuda bir çalışmamız yok” dediği 301. maddeyi düşünce özgürlüğü kampanyasının merkezine aldı. Helsinki Yurttaşlar Derneği, İHD, Mazlum-Der ve Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesinin oluşturduğu platform, “Yasaksız, korkusuz, tehditsiz konuşalım; İfadeye özgürlük insana özgürlüktür!” çağrısıyla başlattığı kampanyada, 301’in kaldırılması için 30 ilde imza toplayıp bunları 10 Aralık’ta Meclis Başkanlığına sunulacak.

İnsan Hakları Ortak Platformu (İHOP), Avrupa Birliği yetkililerinin mesajlarına rağmen hükümet yetkililerinin değiştirme niyeti taşımadıkları Türk Ceza Kanunu’nu (TCK) 301. maddesinin kaldırılması için kampanya başlattı. Kampanyada “Yasaksız, korkusuz, tehditsiz konuşalım; İfadeye özgürlük insana özgürlüktür!” çağrısı yapıldı.

İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER), Helsinki Yurttaşlar Derneği (HYD), İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi’nin (UAÖ-Türkiye) oluşturduğu platform, Meclis giriş kapısı önünde yaptığı bir basın açıklamasıyla düşünce özgürlüğü kampanyası başlattı. Açıklamada, ifade özgürlüğünün demokratik sistemin ve bireyin özerkliğinin bir ön şartı olduğu vurgulanırken, “Fikirlerin güçle değil, korkusuzca ve durmaksızın tartışılmasıyla kendilerini sınayacakları, bu sayede bizi hakikate ulaştırma yeteneklerinin olup olmadığının anlaşılacağı yaklaşımını yaşama geçiren bir araçtır. İnancı, siyasi eğilimi, kültürel yaklaşımı ya da felsefi anlayışı ne olursa olsun her bireyin kendini geliştirme hakkı vardır” denildi.

SINIRLAMALAR KİŞİLİĞİN

GELİŞİMİNE DARBEDİR

Mazlumder Genel Başkanı Ayhan Bilgen’in okuduğu ortak metinde şu ifadelere yer verildi: “Yazdıklarımıza, söylediklerimize, duyduklarımıza ya da okuduklarımıza getirilecek her sınırlama, kişiliğimizin gelişimine bir darbedir. Siyasî düşüncelerin ve inançların ifade hakkı bizi insan yapan temel özelliklerden biridir. Olgunlaşan bireyler sadece kendileri için bir yarar üretmez, toplumun bir bütün olarak olgunlaşmasına ve gelişmesine de katkıda bulunurlar. Eğer bireyin entellektüel kapasitesinin gelişmesini istiyorsak, kültürel haklar, inanç ve din özgürlüğü de dahil olmak üzere ifade özgürlüğünü en geniş sınırlarıyla kabul etmek zorundayız.”

DEMOKRASİLERDE DÜŞÜNCE SUÇU YOKTUR

Düşünce özgürlüğünün birçok uluslararası sözleşmenin de kapsamında yer aldığı vurgulanan bildiride, “Günümüz çoğulcu demokrasilerinde başkalarına hakaret ve şiddeti açıkça savunma dışında bir ‘düşünce suçu’ ya da ‘propaganda suçu’ yoktur” denildi. Türkiye’de düşünce özgürlüğü ve düşünce suçlarının insan hakları alanında en tartışmalı konulardan biri olduğu da vurgulanan bildiride, “ifade özgürlüğüne getirilen ve uluslararası standartlardan sapan sınırlamaların, ister hukukî düzenlemeler isterse de hukuk kurallarının uygulanmasında kullanılan yorum araçları düzeyinde olsun, arka planda yer alan tabulaştırılmış bazı görüşlere dayandığı” dile getirildi.

301. MADDE KALDIRILMALI

Bildiride şöyle denildi: “Türkiye’de gerek iç nedenlerle, gerekse dış etkilerle 80 yıldır ertelenen özgür düşünce ortamının tüm yönleriyle yapılanması artık bir zorunluluktur. Biz insan hakları savunucuları, bugün Türkiye’deki düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması amacıyla ‘Düşünceye Özgürlük Kampanyası’nı başlatıyoruz. Bu kampanyanın hedefi, düşünce özgürlüğünü kısıtlayan yasal düzenlemelerin ve uygulamaların ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu çerçevede, TCK’nın 301. maddesinin kaldırılmasını, TCK ve TMK’daki ifade özgürlüğünü kısıtlayan maddelerin değiştirilmesini talep ediyoruz. Yasaksız, korkusuz, tehditsiz konuşalım. İfadeye özgürlük insana özgürlüktür…”

İMZALAR MECLİSE SUNULACAK

Açıklamanın ardından topluluk üyeleri, ellerindeki düşünce özgürlüğüne yönelik mesajlar içeren balonları gökyüzüne bıraktılar. Kampanya çerçevesinde 30 ilde 301. maddenin kaldırılması için imza toplanacak ve bu imzalar 10 Aralık’ta Meclis Başkanlığına sunulacak.“Yasaksız, Korkusuz, Tehditsiz Konuşalım İfadeye Özgürlük İnsana Özgürlüktür!” çağrısıyla bir araya gelen örgütler, “TBMM’yi ve hükümeti bu kampanyanın taleplerine karşılık gelecek düzenlemeleri yapmaya dâvet ediyoruz” dediler.

Fatih KARAGÖZ / ANKARA

01.11.2006


 

F-16 yerine F-35

Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, maliyetinin 11-12 milyar doları bulması beklenen ve Türkiye’nin gelecek 30-40 yıllık dönemde savunmasında önemli rol tutacak yeni nesil savaş uçağı projesi F-35’lerin, 5-6 milyar dolarlık bölümünün üretiminin Türkiye’de yapılmasının amaçlandığını söyledi.

Gönül, ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld ve Bakan Yardımcısı Gordon England ile görüşmelerinin ardından Türk basınına temaslarıyla ilgili bilgi verdi. Ziyaretinin ana amacının, F-35 projesine Türkiye’nin katılımı olduğunu belirten Gönül, Türkiye’nin şu ana kadar F-35’lerde 4,2 milyar dolarlık bir yerli katkı payı sağlamasının söz konusu olduğunu ve ABD ile varılacak ikili anlaşma çerçevesinde bu rakamın 5-6 milyar dolara çıkarılmasının amaçlandığını kaydetti. Bakan Gönül, Türkiye’nin F-35 projesine katılımının, Avrupa’nın ürettiği Eurofighter’ların alımına ilişkin kararla ilgisi olmadığını da söyledi ve Eurofighter’ın alımı konusunda bir karar bulunmadığını vurguladı. Gönül, Müşterek Av Bombardıman Uçağı veya İngilizce ‘’Joint Strike Fighter’ın’’ kısaltmasıyla JSF olarak da bilinen F-35 yeni nesil savaş uçaklarının geliştirilmesine 9 ülkenin 1999 yılında karar verdiğini ve Türkiye’nin de başından beri bu karara katıldığını hatırlattı. Gönül, yıl sonuna kadar bu 9 ülkenin bir memorandum imzalaması gerektiğini ve Türkiye’nin de bu memorandumu imzalamayı planladığını kaydetti. Belli bir anlaşmaya ulaşıldığını belirten Bakan Gönül, bu memorandum dışında ikili düzeyde ABD ile imzalanması öngörülen bir ek protokolün bulunduğunu ve Türk hükümetinin imalatçı firmayla imzalayacağı ilkeler belgesinin bulunduğunu anlattı.

Ziyaretinin temel amacının ‘’Türkiye ile ABD arasında varılacak anlaşmaya göre F-35’lerin üretiminde, kullanımında, bakımı ve eğitiminde Türkiye’nin ne gibi haklara sahip olacağını belirlemek’’ olduğunu belirten Gönül, bu anlaşmanın imzalanmasından sonra TBMM’de onaylanacağını ifade etti. Ziyaretinde belli konularda anlaşmaya varıldığını belirten Gönül, geri kalan kısmın ise teknik ekipler tarafından ele alınacağını söyledi. Gönül, Türkiye’nin 100 kadar F-35 almayı planladığını ve ilk uçağın 2014 tarihinde Türkiye’nin eline geçebileceğini, şu ana kadar proje için 175 milyon dolar ödendiğini belirtti.

/ WASHINGTON

01.11.2006


 

Her yerde fırtına ve şiddetli yağış

stanbul’da etkili olan sağanak yağış sebebiyle ev ve iş yerlerini su bastı. Sabah saatlerinde trafik felç oldu, köprülerde kuyruklar oluştu. Deniz otobüsü ve feribot seferleri iptal edildi.

Sağanak yağış sebebiyle Üsküdar Arakiyeci Caferağa Caddesi Ahçı Sokak üzerinde zemin katta bulunan bazı ev ve iş yerlerini su bastı. Olay yerine gelen itfaiye ekipleri, gece boyunca su tahliyesi yaptı.

Etkisini sabah saatlerinde de sürdüren sağanak yağış sebebiyle yollarda oluşan su birikintileri yüzünden şehir içi trafikte de aksamalar yaşandı. Ayrıca, Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet köprülerinde de araç kuyrukları oluştu. Elverişsiz hava şartları sebebiyle dün yapılması gereken Bostancı-Yenikapı-Armutlu-Mudanya Deniz Otobüsü, Bostancı-Yenikapı-Bandırma Deniz Otobüsü ve Yenikapı-Bandırma Hızlı Feribot seferlerinin iptal edildiği bildirildi. Öte yandan Antalya, İzmir başta olmak üzere çok sayıda yerleşim biriminde şiddetli yağmur ve fırtına sebebiyle günlük hayatta zorluklar yaşandı. Yollarda meydana gelen hasarlar yüzünden şehir içi ve şehirler arası ulaşımda aksamalar yaşandı.

Yeni Asya / İSTANBUL

01.11.2006


 

Batı, İslâm medeniyetini Kuzey Afrika üzerinden tanıdı

Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, son zamanlarda özellikle Batı ülkelerinde cami ve mescidlerde zaman zaman farklı seslerin çıkışı üzerine, kendilerinin bu ülkelere götürdüğü din hizmeti ve din görevlilerinin kadir-kıymetinin daha fazla anlaşılmaya başlandığını söyledi.

Bardakoğlu, Ceylan Otel’de düzenlenen basın toplantısında, 1-3 Kasım günlerinde İstanbul’da yapılacak, ‘’Afrika Kıtası Müslüman Ülke ve Toplulukları Dini Liderler Toplantısı’’ ile yurt dışı din hizmetleri ve dini eğitim faaliyetleri hakkında bilgi verdi. ‘’İslâm’ın adeta ilk sığınağı’’ olan Afrika nüfusunun yarısının Müslüman olduğunu anlatan Bardakoğlu, Batının İslâm medeniyetini Kuzey Afrika üzerinden tanıdığını söyledi. Afrika’daki 53 ülkenin dörtte birini İslâm ülkelerinin oluşturduğunu kaydeden Bardakoğlu, bu ülkelerin Türkiye ile çok yakından ilgilendiğini ve zaman zaman da ‘’gönül bağımız koptu’’ şeklinde serzenişte bulunduklarını dile getirdi. Bu alandaki ilk toplantıyla öncelikle en azından bir araya gelerek birbirini tanımayı amaçladıklarını kaydeden Bardakoğlu, ‘’Bunun yanı sıra din alanında sorunlarımızı ve bilgi birikimimizi paylaşmak istiyoruz. Elbette bu toplantıyla hiç kimseye ağabeylik edecek, yol gösterecek değiliz. Biz eşit düzeyde karşılıklı paylaşmayı önemsiyoruz. Başkalarını bizim çizgimize gelmeye davet etme gibi bir tavır içinde olmadık’’ diye konuştu. Bardakoğlu, 3 gün boyunca 22 ülkeden gelecek birinci derece 40’a yakın Müslüman dini liderlerle dini kimlik, dini eğitim, 21. yüzyılda karşılaşılan sorunlar, İslam dünyasının yanlış anlaşılmasının meydana getirdiği sorunlar ve bu konularda neler yapılabileceği gibi konuların ele alınacağını ifade etti.

Canan KARAKAŞ / İSTANBUL

01.11.2006


 

Bulgaristan’da sağduyu kazandı

Balkan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği Genel Başkanı Emin Balkan, Bulgaristan’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerini Georgi Pirvanov’un kazanmasıyla ilgili olarak, “Bu seçimler eskiyi kaşıyan, insanların din ve etnik kökenleri üzerine politika yapanlara fırsat verilmeyeceğini bir kez daha göstermiştir” dedi.

Balkan Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Şaban Koçak, ‘’Bulgaristan Türkleri kendileri için sarf edilen, Bulgar göçmeni ifadesinden rahatsız oluyor’’ dedi. Koçak, yaptığı açıklamada, bazı kişi ve kuruluşların, Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç eden soydaşlar için Bulgar göçmeni şeklinde kullandıkları ifadenin, kendilerini üzdüğünü ve Bulgarların ekmeğine yağ sürdüğünü savundu.

Bulgaristan’da yıllarca Türklükleri uğrunda mücadele verildiğini, Türklerin Bulgar olmadıklarını her platformda dile getirdiklerini belirten Koçak, ‘’Bizler için Bulgar göçmeni denmesinden rahatsızlık duyuyoruz’’ dedi.

SEÇİMDE SAĞDUYU KAZANDI

Balkan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği (Bal-Göç) Genel Başkanı Emin Balkan, ise Bulgaristan’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerini Georgi Pirvanov’un kazanmasıyla ilgili olarak, ‘’Bu seçimler eskiyi kaşıyan, insanların din ve etnik kökenleri üzerine politika yapanlara fırsat verilmeyeceğini bir kez daha göstermiştir’’ dedi.

Emin Balkan, seçimleri Pirvanov’un yüzde 77’lik bir oy oranıyla kazandığını hatırlatarak bunun da Bulgaristan’da bulunan Türk azınlık için sevindirici olduğunu söyledi. Balkan, hem Türkiye hem de Bulgaristan’daki soydaşların seçime çok yoğun bir katılım gösterdiğini vurguladı.

/ TEKİRDAĞ

01.11.2006


 

Yüksekova-Şemdinli Karayolunda çökme

Etkili yağış nedeniyle Yüksekova-Şemdinli karayolunun 25. kilometresinde çökme meydana geldi. Alınan bilgiye göre, Hakkari’nin Yüksekova ve Şemdinli ilçelerinde 4 gündür etkili olan yağış, ulaşımı olumsuz etkiledi.

Yüksekova-Şemdinli karayolunun 25. kilometresinde yağış nedeniyle çökme olması üzerine ulaşım stabilize yoldan sağlanmaya başlandı. Karayolları Bölge Müdürlüğü yetkilileri, yağmur sebebiyle Yüksekova-Şemdinli karayolunun 25.kilometresindeki Durak mevkisinde büyük hasar oluştuğunu, ulaşımın Yüksekova-Şemdinli arasında yapılan stabilize yoldan sağlanacağını söylediler. Yetkililer, çöken yolun onarımının ilkbahar mevsiminde yapılacağını kaydettiler.

/ ŞEMDİNLİ

01.11.2006


 

İlerleme raporu öncesi tedirgin bekleyiş

Türkiye’nin Avrupa Birliği üyelik sürecinde kritik öneme sahip İlerleme Raporunun açıklanması öncesinde, Ankara’da tedirgin bekleyiş sürüyor. Büyük bir kısmı basına sızan İlerleme Raporuna ilişkin Ankara’nın vereceği cevap merakla bekleniyor. Başbakan Erdoğan, raporun basına sızmasının ardından yaptığı ilk açıklamada, ifade özgürlüğünü kısıtlayan 301. maddedeki değişiklik için, “Türk hükümetinin herhangi bir çalışması bulunmadığını” söyledi.

Türkiye’nin Avrupa Birliği üyelik sürecinde kritik öneme sahip İlerleme Raporu’nun açıklanması öncesinde, Ankara’da tedirgin bekleyiş sürüyor. Büyük bir kısmı basına sızan İlerleme Raporu’na ilişkin Ankara’nın vereceği cevap merakla bekleniyor.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, raporun basına sızmasının ardından yaptığı ilk açıklamada, hem Kıbrıs sorununa, hem ifade özgürlüğüne değindi. Ancak her iki konuda da “umut vermedi.” Erdoğan, Kıbrıs konusunda, Avrupa Birliği’nin de Kıbrıslı Türkler’e pek çok söz verdiğini ancak bunları yerine getirmediğini hatırlattı. İfade özgürlüğünü kısıtlayan Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesinde değişiklik için ise “Türk hükümetinin herhangi bir çalışması bulunmadığını” söyledi.

TÜRKİYE’DEKİ ORTAM

Ancak Avrupalılar, her ne kadar Türkiye’yi bu iki sorunlu konuda adım atmamakla suçlasalar da Türkiye’nin içinde bulunduğu ortamın “özelliğine” de dikkat çekiyorlar. AB’nin önemli ülkelerinden İtalya’nın Ankara Büyükelçisi Carlo Marsili, hükümetin reform yolunda adım atmakta zorlanmasını, Türkiye’nin önümüzdeki yıl yaşayacağı iki kritik seçime bağladı.

2007’deki seçimlerle önce yeni Cumhurbaşkanının, ardından da yeni Parlamentonun belirleneceğine dikkat çeken İtalyan Büyükelçi, hükümetlerin seçim ortamlarında hareket kabiliyetlerinin de az olduğunu belirtti.

Büyükelçi’nin bir başka önemli tahmini ise, Türk hükümetinin yıl sonuna kadar her iki sorunlu konuda da adım atmaması halinde bile, üyelik müzakerelerinin dondurulmayacağı yolunda. Marsili, Kıbrıs’ta çözüm bulunamaması halinde bile, sadece Gümrük Birliği ile ilgili başlıklarda müzakerelerin dondurulabileceğini, diğer başlıklarda ise ilerlemenin sürebileceğini söyledi.

ASKER-SİVİL İLİŞKİLERİ

ABhaber’de yer alan habere göre, AB’nin Türkiye raporunda öne çıkan bu iki konu dışında, ilerde üyelik müzakerelerinde ciddi sorun çıkarabilecek başka konular da bulunuyor. Bunlardan biri, Türkiye’deki asker-sivil ilişkileri. AB yetkilileri, hemen her fırsatta ordunun siyasi karar alma mekanizmasında “rol almaması” gerektiğini, bunun “seçilmiş sivillerin işi olduğunu” belirtiyor. Ancak Türkiye’de askerler ise aynı görüşte değil. Askerler, hem ülkenin karşı karşıya olduğu PKK terörünü, hem de irtica tehdidini öne sürerek, Anayasa’nın kendilerine “gerekli önlemleri alma yetkisini” tanıdığını savunuyorlar. Ve ülke yönetimi içindeki bu ayrıcalıklı konumlarını korumak için mücadele edeceklerinin işaretini veriyorlar. Askerlerin bu yaklaşımı, AB raporunda ne kadar eleştirilirse eleştirilsin, Türkiye’nin PKK terörü tehdidi bitmedikçe, asker-sivil dengesi konusunda adım atmayacağının da kesin ispatı oluşturuyor.

MİLLİYETÇİLİK VE MUHAFAZAKÂRLIK

Raporun basına sızan bölümlerinde dikkat çeken bir başka nokta ise Türkiye’de artan milliyetçilik ve muhafazakârlık. Raporda, özellikle mevcut Türk hükümetinin Hristiyan misyonerlere karşı aldığı “sert tavra” dikkat çekiliyor. Türkiye’de iktidardaki AKP her ne kadar kendisini “muhafazakâr demokrat” olarak tanımlasa da gerek Türk halkı, gerekse yabancılar partinin asıl gücünü Türkiye’deki İslamcı hareketten aldığını farkında. Dolayısıyla, hükümet üyelerinin misyonerlere karşı yaklaşımı da “seçmen tabanına” mesaj olarak yorumlanıyor.

Çünkü Türkiye’deki veriler, ülkede yaklaşık bin misyonerin bulunduğunu, bunların bir yıl içinde ise 70 milyonluk ülkede sadece 250 kişiyi Müslümanlıktan Hristiyanlığa dönmeye ikna edebildiklerini gösteriyor. Kısacası, hükümetin çıkışlarına rağmen, misyonerlik konusu Türk halkı açısından “acil ve büyük bir tehlike” olarak algılanmıyor.

HÜKÜMET ŞİMDİLİK SESSİZ

Şimdilerde “sessizliğini” koruyan Türk hükümetinin, rapordaki eleştiriler arasında en çok, “reformların yavaşladı” ifadesine tepki göstermesi bekleniyor. Çünkü Türk hükümeti, gerek iç kamuoyuna, gerekse dışarıya “reformların Avrupa için değil, Türk vatandaşları için yapıldığını” söylüyor. Dolayısıyla yapılan reformlarda “yavaşlama” eleştirisi de hükümetin “en çok canını acıtan” konu olarak öne çıkıyor.

/ ANKARA

01.11.2006


 

İsveç’ten AB desteği

İsveç’in AB İlişkilerinden Sorumlu Bakanı Cecilia Malmström Ankara’nın reformlara bu şekilde devam etmesi halinde Türkiye’nin birkaç yıla kadar AB üyesi olacağına inandığını belirtti. İsveçli bakan, İsveç olarak da bu konuda ellerinden geleni yapacakları, yardımcı olacaklarını ve de her ülkeye aynı kriterin uygulanması gerektiğini belirtti.

İsveç’teki Türkiye Büyükelçiliği’nin 29 Ekim resepsiyonuna katılan ve Türkiye’nin AB üyeliği süreciyle ilgili açıklamalarda bulunan İsveç’in AB İlişkilerinden Sorumlu Bakanı Malmström, “Umarım Türkiye’nin geleceği AB’dedir, hükümetin getirdiği reformlar bu şekilde devam ederse, bir kaç yıla kadar üye olacaktır” dedi.

Türkiye’nin bu çabalarını AB temsilcilerinin de görmesi gerektiğini söyleyen Malmström, her ülke için aynı kriterler olduğunu ve de olması gerektiğini vurguladı. Malmström, üyelik sürecindeki diğer ülkelere olduğu kadar Türkiye’ye de İsveç olarak yardımcı olacaklarını belirti. Malmström, “Kriterler tamamlanınca tabii ki Türkiye AB’ye girmelidir ve ben eminim ki Türkiye başaracaktır ve üyeliğe de çabuk uyum sağlayacaktır” diye konuştu.

Bu arada, Türkiye’nin daha çözmesi ve netleştirmesi gereken Kıbrıs, İnsan Hakları ve azınlık sorunları olduğunu ve bunları aşması için yardımcı olacaklarını söyleyen Malmström, “Bunları birlikte çözeceğiz ve umarım ki Türkiye bu şartları bir an önce yerine getirir ve yoluna devam eder.” şeklinde konuştu.

/ STOCKHOLM

01.11.2006


 

Ağar: Cumhuriyetin temeli millet iradesi

DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, Cumhuriyetin en önemli temelinin millet iradesi olduğunu belirtti. Ağar, Cumhuriyetin, bir daha bir karış toprak kaybetmeme iradesiyle, bu topraklarda yaşayanların iradesiyle doğduğunu ve vatanın bölünmez bütünlüğüyle hareket edildiğini ifade etti.

Mehmet Ağar, Okan Üniversitesinin 2006-2007 eğitim-öğretim yılı ve Akfırat Beldesi’ndeki yeni yerleşkesinin açılışı sebebiyle düzenlenen törene katıldı. Ağar, bir soru üzerine Cumhuriyetin en önemli temelinin millet iradesi olduğunu belirterek, bütün zorlukların da Cumhuriyetle aşıldığını söyledi. Cumhuriyetin, bir daha bir karış toprak kaybetmeme iradesiyle, bu topraklarda yaşayanların iradesiyle doğduğunu ve vatanın bölünmez bütünlüğüyle hareket edildiğini ifade eden Ağar, ‘’Türkiye kendi sorunlarını başkalarının dayatmasıyla çözmez. Kendi meselesini kendi içerisinde çözer, kendi insanıyla çözer. Burada Cumhuriyetin gücü, millet iradesi ve demokrasidir. Türkiye bölünmez bütünlüğünü koruyarak çözüme adım adım ilerliyor’’ dedi.

Ağar, bir gazetecinin ‘’DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’e 4 yıl önce birlikte parti kurma önerisinde bulunup bulunmadığı’’ yönündeki sorusuna da ‘’Bu soruyu sormaya bile gerek yok. Ben o zaman DYP genel başkanıyım’’ cevabını verdi.

“DAĞDAKİLER İNERSE

BUNA SEVİNİRİZ’’

DYP Genel Başkanı Ağar, kamuoyunda tartışmalara sebep olan ‘’ovada siyaset’’ önerisiyle ilgili tepki ve değerlendirmelerin sorulması üzerine de şunları söyledi:

‘’O günkü açıklamalarımla ovadan dağa gitmenin önünü kesiyorum. Dağdakiler inerse insin. Teslim olursa olsun. Buna seviniriz. Aklın yolu bir. Kimin ne zararı var bunda? Bunu millet anlıyor da, siyasi çıkar hesaplarına göre anlamayanlara da millet gereken dersi verecektir.’’

Mehmet Ağar, Hükümetin, YİMPAŞ ile ilgili mağduriyeti ortadan kaldıracak hukuki çerçeveyi ortaya koymak zorunda olduğunu belirterek, ‘’Bir takım dayatma kanunları bir günde çıkarıyorsunuz. Halkın mağduriyetini giderecek kanunları da çıkarın’’ dedi.

/ İSTANBUL

01.11.2006


 

Fatin Rüştü Zorlu'nun kızı, gazeteci Zorlu öldü

Eski Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’nun kızı, gazeteci Sevin Zorlu (70), tedavi gördüğü hastahanede öldü.

Türkiye Gazeteciler Cemiyetinden (TGC) yapılan açıklamaya göre, TGC üyesi olan Zorlu’nun cenazesi yarın Teşvikiye Camii’nde öğleyin kılınacak cenaze namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Eski Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’ın da torunu olan Sevin Zorlu, gazeteciliğe 1957 yılında Zafer Gazetesi’nde çevirmen yazar olarak başladı. Son Havadis Gazetesi’nde de çalışan Zorlu’nun ‘’Babamın Mektupları’’ ve “Kalamaris ile Karasakallar’’ isimli kitapları yayınlanmıştı. Fransızca, İtalyanca, İspanyolca ve İngilizce bilen Sevin Zorlu, sürekli basın kartı sahibiydi.

/ İSTANBUL

01.11.2006


 

Deprem tedbirleri Meclis gündeminde

CHP Kırşehir Milletvekili Hüseyin Bayındır, muhtemel bir deprem için hangi önlemlerin alındığını sordu.

Bayındır, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın cevaplandırması talebiyle TBMM Başkanlığına sunduğu soru önergesinde, bir hafta önce Başbakan’a sunulan deprem raporunun kamuoyuna açıklanmamasının sebebini sordu. Söz konusu raporda, “Türkiye’yi 30 yıl içinde bekleyen 7.5 şiddetinde bir depremden söz edilip edilmediğinin’’ açıklanmasını isteyen Bayındır, böyle bir riskin söz konusu olması halinde ne gibi önlemlerin alınacağını öğrenmek istedi. Bayındır, “İktidarınız döneminde, olası bir deprem için hangi önlemler alınmıştır? Kaç hastane, okul ve inşaat güçlendirilmiş ve denetlenmiştir?’’ diye sordu.

/ ANKARA

01.11.2006


 

Polislere teşekkür

Şanlıurfa’nın Ceylanpınar İlçesi’nde meydana gelen selde canı pahasına vatandaşların yardımına koşan İlçe Emniyet Müdürlüğü personeline vatandaşlardan teşekkür yağıyor.

Geçtiğimiz Cumartesi günü metrekareye 139 litre yağış düşen Ceylanpınar’da yaşanan sel felâketinde vatandaşların yardımına koşan İlçe Emniyet Müdürlüğü personeli büyük takdir topladı. Polis ekipleri, sular altında kalan Mevlânâ Mahallesi’nde evlerinde mahsur kalan çok sayıda kişiyi kurtarmıştı. İlçe Emniyet Amiri Hikmet Özmen’in yönetiminde başarılı bir çalışma sergileyen başkomiser Devlet Çınğı ve polis ekiplerini vatandaşlar unutmadı. Şanlıurfa Valisi Yusuf Yavaşcan’ın ilçeyi ziyareti sırasında konuyu dile getiren vatandaşlar, “Sel sularında büyük tehlike yaşayan bizlerin yardımına polis ekipleri koştu. Başkomiser Devlet Çınğı ve polis memurları sel sularıyla boğuşarak çok sayıda insanı kurtardı” dedi.

Emniyet teşkilâtıyla ilgili övgü dolu sözler karşısında duygulanan Vali Yavaşcan’ın, çok sayıda vatandaşı sel sularından kurtaran polis memurlarını takdirle ödüllendirmeye karar verdiği öğrenildi.

/ ŞANLIURFA

01.11.2006


 

ÖSS ve OKS Şûrâ masasında

Millî Eğitim Bakanlığınca düzenlenen 17. Millî Eğitim Şurâsı 13-17 Kasım 2007 tarihleri arasında yapılacak. Şurâya, eğitim çevrelerinden 800’e yakın kişinin katılması bekleniyor. Şurânın ağırlıklı konusunu, sınav sistemi ve AB’ye giriş sürecinde Türk eğitim sistemi oluşturacak

Bu çerçevede, Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS) ile Ortaöğretim Kurumları Sınavı (OKS) masaya yatırılacak. Bunun yanı sıra okul kademeleri arasındaki geçişler ve yönlendirme de ele alınacak. 17. Millî Eğitim Şurâsı ile ilgili çalışmalar, 8-16 Haziran 2006 tarihlerinde gerçekleştirilen ön komisyon çalışmalarıyla başladı. Hem illerde hem de oluşturulan 13 eğitim bölgesinde yürütülen çalışmalara üst düzey mülki amirler, il Millî eğitim müdürleri, belediye başkanları, okul yöneticileri öğretmenler, eğitimle ilgili sendikalar, okul aile birliği başkanları, öğrenciler, mahalle ve köy muhtarları katıldı. Rapor haline getirilen çalışmalar, Şurâ üyelerine dağıtılmak üzere basıldı. Ayrıca, ABD, Avusturya, Avustralya, Belçika ve Rusya Federasyonu’nun eğitim sistemleriyle ilgili bilgiler de Şurâda ele alınmak üzere derlendi.

İlki 1939 yılında dönemin Millî Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel başkanlığında ‘’Cumhuriyet Maarifinin Plan ve Esasları’’, ‘’Çeşitli Öğretim Derecelerindeki Müesseselere Ait talimatnamelerin incelenmesi’’ ve ‘’Bütün Müfredat Programlarının İncelenmesi’’ konu başlıklarının ele alındığı Şurâ, son olarak 1999 yılında mesleki eğitim konusunda düzenlendi. MEB’in ‘’en üst danışma kurulu’’ niteliğindeki Şurâya, eğitimle ilgili tüm kurumların yanı sıra, diğer kamu kurum ve kuruluşlarından da temsilciler katılıyor. Şurâda alınan kararlar tavsiye niteliği taşıyor.

/ ANKARA

01.11.2006


 

Kök hücreden minyatür karaciğer

İngiltere’de yayımlanan Daily Mail gazetesi, İngiliz bilim adamlarının kök hücreden minyatür karaciğer geliştirdiklerini yazdı.

Habere göre, Newcastle üniversitesi bilim adamları, kordon kanından elde edilen kök hücreyi laboratuvar ortamında, madeni para büyüklüğünde bir karaciğere dönüştürdü. Bilim adamları, bir süre sonra orijinal büyüklükte karaciğer geliştirmenin de mümkün olacağını belirtti. Gazete, bunun tıpta devrim anlamına geleceğine dikkat çekti. Minyatür karaciğerin ise ilaç araştırmalarında kullanılabileceği ifade edildi. Bilim dünyası, hastanın kendi kök hücrelerinden geliştirilecek organla transplantasyon bekleyen karaciğer hastalarının sorununu çözmeyi umuyor.

/ LONDRA

01.11.2006


 

Lösev 8’nci yaşını kutluyor

Ankara Lösemili Çocuklar Sağlık ve Eğitim Vakfı (LÖSEV) 8’inci kuruluş yıl dönümünü geliri lösemili çocukların tedavisinde kullanılacak bir geceyle kutlamaya hazırlanıyor.

Türkiye’nin her yerindeki lösemili çocukların tedavi imkânlarına ulaşmasına katkıda bulunmak, onlara ve ailelerine destek olmak amacıyla kurulan vakıf, çalışmalarını 1998 yılından bu yana aralıksız olarak sürdürüyor.

Ankara’da 30 çocuk için başlatılan ve bugün farklı illerden 2 bin 700 çocuk ve ailesine ulaşan LÖSEV, hizmetlerini vakıf binasının yanı sıra lösemili çocuklar hastanesi ve konağı ile üretim atölyeleri aracılığıyla veriyor. LÖSEV, tedavi imkânlarının yanında hasta çocukların ailelerine istihdam ve gelir konusunda da imkân oluşturmaya çalışıyor. Çocukların tedavi ve eğitimlerini bir arada sürdürebilecekleri, ailelerinin ise üretime katılabilecekleri ‘’Lösemili Çocuklar Kenti’’ projesini de yakın zamanda hayata geçirmeye çalışan vakıf, 8. yaşını 8 Kasımda düzenlenecek bir geceyle kutlayacak.

/ ANKARA

01.11.2006


 

Başakşehir Devlet Hastahanesi gün sayıyor

Esenler Başakşehir Devlet Hastahanesi açılış için gün sayıyor. Geçtiğimiz Temmuz ayında İçişleri Bakanı Abdulkadir Aksu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın ziyaret ederek açılışın hızlandırılması için ilgililere talimat verdiği Esenler Başakşehir Devlet Hastahanesi açılışında geri sayım başladı.

Esenler Sağlık Grup Başkanı Dr. Hayrettin Yıldız ile Esenler Başakşehir Devlet Hastahanesi Başhekimi Dr. Salih Koçal, Esenler Belediye Başkanı Mehmet Öcalan’ı makamında ziyaret ederek hastahane ve açılış çalışmaları ile ilgili bilgi verdi. Şimdiye kadar hastahaneye 14’ü uzman, 6’sı pratisyen olmak üzere toplam 20 hekim ve 10 memur atandığını belirten Dr. Salih Koçal, “Bunlardan bazıları göreve başladı, bazıları da yakında başlayacak. Diğer personel ihtiyacımızı da gidermeye çalışıyoruz” dedi.

İhtiyaçları gidermeden hastahaneyi hizmete açmayı düşünmediklerini söyleyen Koçal, bazı malzemelerin siparişlerinin verildiğini, bazılarının da ihalesinin yapıldığını kaydetti ve, “Diğer eksiklikleri de hızla tamamlamaya çalışıyoruz. Ümit ediyorum yaklaşık bir ay içinde eksiklerimizi tamamlayarak hastahanemizi halkımızın hizmetine sunacağız” şeklinde konuştu.

Yeni Asya / İSTANBUL

01.11.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004