Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 18 Ocak 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

ABD Irak’ı cehenneme çevirdi

TBMM Başkanı Bülent Arınç, ABD’nin dört yıldan bu yana Irak’ta hatalarına devam ettiğini, ülkenin cehenneme döndüğünü söyledi. Arınç, Türkiye’nin Irakla ilgili politikasında üç temel dinamik bulunduğunu, bunların “toprak bütünlüğünün muhafaza edilmesi, tüm etnik ve dinsel farklılıkların demokratik yönetimde eşit olarak temsil edilmesi ve Irak’ın doğal kaynaklarının Irak halkına ait olduğunun bilinmesi” olduğunu ifade etti.

Arınç, Sudan’ın Başşehri Hartum’da kaldığı Hilton Otelinde, sabah kahvaltısında Sudanlı gazetecilerin sorularını cevapladı. Sudan’da yaptığı temasları hakkında bilgi veren Arınç, ziyaretinin çok başarılı geçtiğini söyledi.

‘’Türkiye’nin AB üyeliği konusundaki’’ bir soru üzerine Arınç, Türkiye’nin 2005 yılı Ekim ayında müzakerelere başladığını, bu müzakerelerin başarıyla devam ettiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:’’Zaman zaman Türkiye’ye zorluklar çıkartılıyor, Türkiye’yi üzen bazı davranışlara giriyorlar. Bu engellemelerin bir kısmı iç politik nedenlerle, bir kısmı ise muhteliftir. Bunların içerisinde Türk halkının Müslüman kimliği, sebeplerden biridir. Tüm AB içinde nüfusun neredeyse tamamı Müslüman olan sadece Türkiye var. Türkiye’nin ekonomik durumu ve genç nüfusu da ayrı bir sebeptir. Bu ve buna benzer nedenlerle Türkiye’nin üyeliğine muhalefet edenler bulunuyor. Türkiye, tüm bunlara rağmen üyelik noktasında sağlam ve kararlı adımlarla yürümektedir. Türkiye her merhalede kendi imkanlarını, avantajlarını ve haklı olduğu konuları gündeme getirmektedir. Hedefine ulaşmak için ısrarla kararlılığını sürdürmektedir.’’

Arınç, Türkiye’nin Irakla ilgili politikasında 3 temel dinamik bulunduğunu, bunların ‘’toprak bütünlüğünün muhafaza edilmesi, tüm etnik ve dinsel farklılıkların demokratik yönetimde eşit olarak temsil edilmesi ve Irak’ın doğal kaynaklarının Irak halkına ait olduğunun bilinmesi’’ olduğunu söyledi.

Bu üç konunun birlikte düşünülmesi durumunda bölgeye barış geleceğini, aksi takdirde çatışmalar olacağını ifade eden Arınç, şunları kaydetti:

‘’Maalesef ABD 4 yıldan bu yana Irak’ta hatalarına devam etmektedir. Irak, bugün tam bir cehenneme dönmüştür. TBMM ve Türk Hükümeti, Irak ile ilişkileri her gün takip etmektedir. Bunun için yarın (bugün) TBMM’de iktidar ve muhalefetin birlikte verdiği önergeyle genel görüşme toplantısı yapılacaktır. 23 Ocak Salı günü ise Irak’la ilgili kapalı oturumda bütün gelişmeler daha yakın takip edilmiş, konuşulmuş olacaktır. Bu da Meclisin ve Hükümetin, bu konunun üzerinde ne kadar dikkatli durduğunu göstermektedir.’’

/ HARTUM

18.01.2007


 

Çatışmacı söylemler bitsin

Türkiye’nin Irak’taki tüm gelişmeler gibi Kerkük’te yaşanan hak ihlâllerine de duyarlı olması gerektiğini belirten Mazlum-Der Genel Başkanı Ayhan Bilgen, “Hem Türkiyeli, hem de Iraklı siyasetçileri sağduyulu, sorumlu davranmaya, çatışmacı söylemlerden kaçınmaya çağırıyoruz” dedi. Bilgen, “Bütün Iraklıların hak ve özgürlüklerine duyarlılık göstermesi gereken Türkiye’nin, Irak’ta barışın egemen olmasının önündeki engelleri görmezden gelerek takınacağı tutumlar yeni bölgesel çatışmalara da zemin hazırlayacaktır” görüşünü dile getirdi.

MAZLUMDER Genel Başkanı Ayhan Bilgen, Türkiye Irak’ta ki tüm gelişmeler gibi Kerkük’de yaşanan hak ihlallerine de ilgili olması gerektiğini belirterek, “Hem Türkiyeli hem de Iraklı siyasetçileri sağduyulu, sorumlu davranmaya, çatışmacı söylemlerden kaçınmaya çağırıyoruz” dedi.

Bilgen yaptığı açıklamada, bugüne kadar Irak’ta yaşanan insanlık dışı uygulamalar karşısında sessiz ve tepkisiz kalan Türkiye’nin son günlerde konuya etnik ya da mezhebî gerekçelerle gösterdiği ilginin ciddi bir tehlikeyi de bünyesinde barındırdığını belirterek, “Bütün Irak’lıların hak ve özgürlüklerine duyarlılık göstermesi gereken Türkiye’nin, Irak’ta barışın egemen olmasının önündeki engelleri görmezden gelerek takınacağı tutumlar yeni bölgesel çatışmalara da zemin hazırlayacaktır. Irak’ın bütün komşuları gibi Türkiye de sadece bir gruba yönelik ilgi ve destek politikası ile Irak’lıların bir arada barış içinde yaşaması ihtimalini zora sokmaktadır” diye konuştu.

HAKLARINI KORUMANIN YOLU MÜDAHALE DEĞİL

Irak’taki yabancı askerlerin bir an önce bölgeden çıkmasını hızlandıracak ortak bölgesel politikalar geliştirilmesinin Irak’taki tüm grupların çıkarına olduğunu vurgulayan Bilgen, Türkiye’nin yıllardır izlediği politikaların Irak Türkmenlerini büyük bir risk altında bıraktığını ileri sürdü. Bilgen, “Kerkük’de Türkmenlerin haklarını korumanın yolu askeri bir müdahale değildir. Aksine bu tutum en çok Türkmenleri diğer grupların hedefi haline getirerek uzun dönemde tehdit altına itecektir” dedi.

Sınır ötesi operasyonun, bir yandan Türkiye’nin iç barışını telafisi imkansız zararlar vereceği gibi sivil siyaset kurumlarının da zayıflamasına sebep olacağını da söyleyen Bilgen şunları kaydetti: “Maceracı dış politika yaklaşımları sadece içerde statükocu reflekslerin güçlenmesine sebep olacaktır. Türkiye Irak politikasını mezhebi ya da etnik temellere değil, insan hakları ve barış eksenine oturtmalıdır. Sınır ötesi askeri müdahaleler sadece Irak’lıları değil Türkiye’nin güvenliğini de tehdit etmektedir. Türkiye elbette Irak’ta ki tüm gelişmeler gibi Kerkük’te yaşanan hak ihlallerine de ilgili olmalıdır. Ancak Kerkük’ün statüsü ile ilgili sergilenecek yanlış bir politika Kerkük’lü Kürt, Türkmen ve Arapların barışına katkı sağlamayacaktır.”

Recep GÖREN / ANKARA

18.01.2007


 

EMASYA planı yürürlükten kaldırılmalı

25-27 Nisan 2002 tarihlerinde yapılan Mülkî İdare Şûrásında, askere toplumsal olaylara el koyma yetkisi verdiği ve kanuna aykırı olduğu için eleştirilen EMASYA planı çerçevesinde İstanbul Çağlayan’da tatbikat yapılacağı haberleri garipsendi.

Hürriyet’te yayınlanan habere göre, İstanbul’daki 52. Tümen bünyesinde kurulan EMASYA birliği Çağlayan Meydanında tatbikat yapmayı planlıyor. Haberde yer alan, “Kamuya açık olan Çağlayan Meydanında askerî bir tatbikatın basına yansımasını engellemek için askerî yetkililer hukukçularla görüşüyor” ifadesinin ise çelişkili olduğuna dikkat çekiliyor.

Mülkî İdare Şûrásı tarafından alınan kararlarda, EMASYA Protokolünün 11 noktada kanuna aykırı olduğu ifade edilmişti. Kararda, “Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığı arasında düzenlenen protokol; yasaya aykırı hükümler taşıdığından uygulamadan kaldırılmalı; gerekmesi halinde, hukukun temel ilkelerinin gereği olarak bu düzenlemeler yönetmelikle yapılmalıdır. Protokolde mevzuat hükümlerine ve kamu yönetiminin temel ilkelerine aykırı olan birçok hüküm bulunmakta ve bunlar mülkî idare amirlerinin askerî makamlarla olan ilişkilerinde çok önemli sorunların yaşanmasına neden olabilmektedir” deniliyor.

18.01.2007


 

“Başörtüsü yasağı utanç verici”

AKP Kütahya İl Başkanı Şükrü Nazlı başörtüsü yasağının utanç verici olduğunu söyledi. Nazlı, bir neslin bu mînâsız yasak yüzünden heder edildiğini, AKP’nin başörtüsü yasağını unutmadığını ifade etti.

Kütahya’da yerel bir televizyon kanalında canlı yayına katılan AKP İl Başkanı Nazlı, program yapımcısının, Cumhurbaşkanının başörtüsü konusundaki tavrı, AKP’nin bu konuda bir şey yapamadığını hatırlatmak için mi sorusu üzerine Nazlı, kimsenin hatırlatmasına gerek olmadığını belirterek, “başörtüsü yasağının utanç verici bir yasak. Bir nesl bu manasız yasak yüzünden heder edildi” dedi. Başörtüsü yasağının hiç kimsenin hatırlatmasına ihtiyaç olmadığını söyleyen Nazlı, AKP’nin başörtüsü yasağını unutmadığını sözlerine ekledi.

Salih AYTEMUR / KÜTAHYA

18.01.2007


 

AKP’de seçim kampı toplantısı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ‘final yılı’ olarak nitelendirdiği 2007 yılında izlenecek yol haritasını belirlemek üzere milletvekillerini kampa alacak.

Kampa, Nisan ayında TBMM’de gerçekleştirilecek olan Cumhurbaşkanlığı seçimi damgasını vuracak. Başbakan Erdoğan, ‘Cumhurbaşkanlığı’ adaylığı konusunda milletvekillerinin nabzını tutacak. Kampta, milletvekili genel seçiminde izlenecek yol haritası da masaya yatırılacak. AKP 19-20-21 Ocak 2007 tarihleri arasında Kızılcahamam Asya Termal Tesisleri’nde kampa girecek. Tüm milletvekilleri, bakanlar, parti kurucuları ile Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) üyelerinin katılacağı kampta, partinin politikaları gözden geçirilecek. Vekiller, kampa eşlerini ve çocuklarını da getirecek. Kamp, Başbakan Erdoğan’ın 20 Ocak Cumartesi saat 09.30’da yapacağı açılış konuşması ile başlayacak. AK Parti’nin Kızılcahamam kampına Cumhurbaşkanlığı seçimi ve milletvekili genel seçimlerinin damgasını vurması bekleniyor. 2007’yi sürekli olarak ‘final yılı’ olarak nitelendiren Başbakan Erdoğan, milletvekillerini kampa alarak, partinin son 1 yıllık süreçte izleyeceği stratejiyi belirleyecek. Milletvekilleri ve bakanlarla geçmişin muhasebesini yapacak olan Erdoğan, önümüzdeki süreçte izlenecek yol haritası konusunda vekillere uyarılarda bulunacak. Erdoğan’ın kamp sırasında milletvekilleriyle gruplar halinde görüşerek, ‘Cumhurbaşkanlığı’ adaylığı konusunda nabız yoklayacağı da belirtiliyor.

/ ANKARA

18.01.2007


 

‘Dış gezileri azaltın’ talimatı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, iki önemli seçimin yapılacağı 2007 yılında bakanlara ‘yurt dışı gezilerini en aza indirin’ talimatını verdi. Kabine üyelerinden zamanlarının büyük bölümünü seçim bölgelerinde geçirmelerini isteyen Erdoğan, “Dış seyahatlerinizi azaltın” dedi.

Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçimi ve milletvekili genel seçimleri öncesinde kabine üyelerine ‘ev ödevi’ verdi. Kabine üyelerinden seçim bölgelerine ağırlık vermelerini talep eden Erdoğan, “Dış gezilerini mümkün olduğunca azaltın. Çok önemli toplantılar dışında yurt dışı programlarınızı hafifletin. Önümüzdeki aylarda daha çok seçim bölgeleriniz üzerinde yoğunlaşın” dedi. Hükümetin yaptığı icraatların yeterince tanıtılmadığından da yakınan Erdoğan, bakanlardan özellikle hafta sonlarını seçim bölgelerine giderek, yapılanları birinci ağızdan halka anlatmalarını istedi. Bu süreçte halkla birebir temasın çok önemli olduğuna vurgu yapan Erdoğan, bakanlara önemli görevler düştüğünü söyledi. Hükümetin en büyük eksiğinin yaptıklarını halka anlatamamak olduğunu dile getiren Erdoğan, özellikle AK Parti iktidarı döneminde ‘sosyal politikalar’ alanında yapılan icraatların tanıtılması gerektiğini kaydetti.

/ ANKARA

18.01.2007


 

Erdoğan'a madalya sorusu

CHP Denizli Milletvekili Mehmet Neşşar, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, ‘’Kızılay tarafından size verilen madalyayı almanıza gerekçe gösterilen maddi katkıları cebinizden mi yaptınız?’’ diye sordu.

Neşşar, Başbakan Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığına sunduğu soru önergesinde, kamu kaynaklarını kullanarak ya da Meclis kürsüsünden konuşma yaparak madalya alınmasının, etik olup olmadığının açıklanmasını istedi. CHP’li Neşşar, önergesinde şu soruları yöneltti:’’Türk Kızılayının itibarını artırmak için Başbakan tarafından övülmesi gereğinin ortaya çıkmış olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Kanun talimatı vermek ya da televizyonda Kızılayı övmek nedeniyle bir Başbakana madalya verilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Kızılay tarafından size verilen madalyayı almanıza gerekçe gösterilen maddi katkıları cebinizden mi yaptınız?”

/ ANKARA

18.01.2007


 

Çiçek’e F tipi kartı

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi yöneticileri ve bir grup, F tipi cezaevlerinde ‘üç kapı üç kilit’ formülasyonunun uygulanması talebiyle Adalet Bakanı Cemil Çiçek’e birer kart gönderdi.

Galatasaray Postanesi önünde toplanan grup adına bir basın açıklaması yapan İHD İstanbul Şube Başkanı Hürriyet Şener, “Artık F tiplerinde yaşananlar, keyfi cezalandırmalar, kişinin bedensel ve ruhsal bütünlüğüne yönelik bir saldırı olan hücre uygulamasının kaldırılması şart hale gelmiştir” dedi. İHD Genel Merkezi’nin aldığı karar gereği derneğin bulunduğu tüm illerde eş zamanlı basın açıklaması yapıldığını belirten Şener, F tipi cezaevlerindeki tecritin kaldırılması için ölüm orucunda bulunanların ölüm raddesine geldiğini vurguladı. Şener, “F tipi cezaevleri, insan onuru ile bağdaşmayan ve asıl cezaya ek ikinci bir cezalandırma olarak karşımızda durmaktadır” dedi.

TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın, Behiç Aşçı’nın ailesi ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ile yaptığı görüşmede cezaevindeki şartların insani bir yaklaşımla gözden geçirilebileceğini söylemesine rağmen hala bir gelişme olmadığına dikkat çeken Şener, Adalet Bakanı’nın da görüşme taleplerine hala cevap vermediğini belirtti. Şener açıklamasında, Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü’nün ‘sivil toplum örgütlerine kapımız açık’ dediği halde, kendisine yapılan randevu taleplerinin kabul edilmediğini de ifade etti.

Uşak Cezaevinde tutuklu bulunan Sevgi Saymaz’ın 263, Adana’da Gülcan Görüroğlu’nun 258 ve Avukat Behiç Aşçı’nın 288 gündür ölüm orucunda olduklarının da hatırlatıldığı açıklamada, tüm cezaevlerinde insan onuruna yakışır şartlar oluşturulması, F tipi cezaevlerinde acilen üç kapının açılarak dokuz tutuklu ve hükümlünün birbiriyle iletişim kurabilmesi istendi.

Adalet Bakanı Cemil Çiçek’e gönderilmek üzere hazırlanan kartlarıyla basın açıklamasına katılan grup, açıklamanın ardından Galatasaray Postanesi’nden kartları göndererek olaysız dağıldı.

/ İSTANBUL

18.01.2007


 

AB-Türkiye birbirine muhtaç

TÜSİAD’ın hazırladığı “Türkiye-Avrupa Birliği İlişkileri Bağlamında Uluslararası Göç Tartışmaları” raporuna göre AB ve Türkiye her yönüyle birbirine muhtaç.

Raporda, nüfusu ve işgücü hızla azalan AB’nin Türkiye’ye, siyasi ve ekonomik istikrarı olmayan Türkiye’nin ise AB’ye ihtiyacı olduğu vurgulanarak, “Hem AB, hem de Türkiye içindeki siyasi kurum ve kişilerce Türkiye’nin AB üyelik perspektifinin kaybolması durumunda ortak problemlerin genişleyeceğine” dikkat çekildi. Prof. Dr. Ahmet İçduygu’nun hazırladığı raporda yer alan bulguların satır başları şöyle:

*AB-25 ülkelerinin nüfusu 2025 yılında 478 milyona yükselecek. Bu tarihten sonra azalma sürecine girerek 2050 yılında 462 milyon düzeyine düşecek. Bu nedenle AB göç almak zorunda.

*Göç yaşanmazsa Batı ve Orta Avrupa’daki işgücü miktarı 2005-2025 yılları arasında 26 milyon, 2005-2050 yılları arasında ise 66 milyon civarında azalacaktır.

*Bu boşluğu işgücü göçü dolduracaktır. Bu durumda 2005-2025 yılları arasında AB-25 ülkelerinin işgücü havuzuna yıllık 1,3 milyon göçmen katmaları gerekmektedir.

*Türkiye nüfusu 2010 yılında yaklaşık 77 milyon, 2025 yılında ise 88 milyon olacak. Çalışma yaşında olacak nüfus 2010’da 28 milyon, 2025 yılında ise 34 milyon olacak.

*Genç ve AB’den çok daha hızla büyüyen nüfusuyla Türkiye’nin AB’ye üye olması, toplam AB nüfusu içerisinde aktif genç nüfusun azalmasını yavaşlatacak.

Kemal BENEK / ANKARA

18.01.2007


 

Bakan Güler: Nükleer santralleri çevre için yapıyoruz

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, ‘’Nükleer güç santrali yatırımını, çevreye rağmen değil, çevre için yapıyoruz’’ dedi.

TBMM Çevre Komisyonunda, Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışına İlişkin Kanun Tasarısı ele alındı.Çevre Komisyonu Başkanı AKP Malatya Milletvekili Münir Erkal, ülkelerin sınırsız rant anlayışının devam ettiğini, bu yaklaşımın ise çevreyi kirlettiğini söyledi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Güler, tasarıyı komisyona sunarken yaptığı konuşmada, çevrenin korunmasına çok önem verdiklerini vurguladı. Yenilenebilir enerji konusunda dün önemli karar aldıklarını belirten Güler, enerji alım garantisi ve alım süresini uzattıklarını bildirdi. Güler, ‘’Bundan sonra çevreyi en iyi koruyacak olan yenilenebilir enerjinin alımını 10 yıla kadar uzattık. 5.5 avroya kadar alım yapılacak’’ diye konuştu.

/ ANKARA

18.01.2007


 

Hacıların etli pilav geleneği

Van’ın Erciş İlçesi’nde kutsal topraklardan dönerek hacı olan vatandaşların, asırlardır sürdürdükleri “etli pilav” ikram geleneği bu yıl da yapılıyor.

Hac farizasını yerine getirerek evlerine dönen Ercişli hacılar, aile fertleri tarafından hazırlanan pilav ve baklavayı bütün ziyaretçilerine ikram ediyor. Evinde kendisini ziyaret etmek için gelen misafirlere tabak içinde etli pilavın yanı sıra baklava ikram eden Kurbani Özdaş isimli hacı, “Misafirlere ayrıca zemzem suyu, misvak, tespih, takke hediye edilir. Ben de Peygamber Efendimiz’in (asm) hayrına sayılan geleneği sürdürdüğümden ötürü mutluyum” dedi.

/ VAN

18.01.2007


 

Bilinçli tüketici arttı

Tüketiciler Birliği Başvuru Merkezi’nin 2006 Hak İhlâlleri Raporu açıklandı. Geçtiğimiz yıl tüketicilerden kendilerine yapılan başvuruların derlenmesinden oluşan raporu değerlendiren Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Av. M. Bülent Deniz, “Geçtiğimiz beş yıllık dönemlerin karşılaştırmasında, başvuru sayısı yüzde yüzden fazla artmıştır. Yıllar itibariyle artan başvuru sayısı, ülkemiz tüketicisinin hak arama isteğine işaret etmektedir” dedi.

Tüketiciler Birliği Genel Merkezi’nde gerçekleştirilen basın toplantısında konuşan Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Avukat Bülent Deniz, derneğin Başvuru Merkezi’nin, hak ihlâline uğramış tüketiciye ücretsiz hukuki yardım ulaştırmak üzere 2000 yılından bu yana hizmet verdiğini hatırlattı. Bu yıl da tüketicinin web üzerinden başvurus ile 7 gün, 24 saat gerekli yardımı edinebilmesi imkanı oluşturduklarını söyleyen Deniz, “Ancak hukuksal süreçlerdeki yavaşlık ve kamunun gerektiği gibi organize olamaması tüketiciyi akamete uğramakta” dedi ve ilgili kamu kurumlarının hak arama önündeki engelleri kaldırması gerektiğini hatırlattı.

Tüketiciler Birliği Başvuru Merkezi Başkanı Kübra Kurtuluş da 2006 Hak İhlalleri Raporu hakkında bilgi verdi. 2001 yılında 1937 şikayetle başladıklarını, 2006 yılında ise 6385 şikayet aldıklarını söyleyen Kurtuluş, bunun sebeplerinden birinin, tüketicinin hakkını arama yönünde bilinçlenmesi olduğunu söyledi. Şikayetlerdeki artışın bir diğer sebebinin de 2006’nın Mart ayında yürürlüğe giren 5464 sayılı Banka ve Kredi Kanunu olduğunu vurgulayan Kurtuluş, “Bununla ilgili olarak Mart ayında % 17’lik bir pay, Nisan ayında da % 13’lük bir pay sözkonusu toplam başvuru içerisinde” dedi.

BÜYÜK FİRMALAR İLK SIRALARDA

Geçtiğimiz yıl Tüketiciler Birliği’ne gelen şikayetlerde ayıplı mal şikayetlerinin ilk altı ayda birinci sırada bulunduğunu belirten Kurtuluş, ayıplı mal şikayetleri alanlar sıralamasında da büyük firmaların ilk sıralarda olduğuna dikkat çekti. Kurtuluş, sektörel dağılıma göre ayıplı mal şikayetlerinde dayanıklı tüketim mallarının birinci sırada geldiğini söyledi.

Naciye KAYNAK / İSTANBUL

18.01.2007


 

İhtimal hesapları, yaratılış gerçeği karşısında susar

Yeni Asya Vakfında gerçekleştirilen “Hücreden İnsana” başlıklı seminerde, insanın hücre olarak yaratılmaya başlandığı ilk aşamadan doğumuna kadar geçirdiği süreci anlatan Prof. Dr. Alparslan Özyazıcı, ‘İhtimaliyet hesaplarına göre, birbirinin tamamen aynı parmak izi olan iki insanın olması için, aradan dört milyar yıl geçmesi icab eder’ tesbitini hatırlattı.

Neslin çoğalmasının tüm canlıların ortak özelliği olduğunu, tek hücreli bir hayvanın da, bitkilerin de, insanın da çoğalma özelliği bulunduğunu ifade eden. Hacettepe Üniversitesi Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Alparslan Özyazıcı, “Doksan küsur âyet-i kerime direkt bu mevzuyla alakalı. İlk nazil olan âyetlere de dikkat ederseniz insanın nutfeden yaratılışını anlatıyor” dedi.

Yeni Asya Vakfı tarafından gerçekleştirilen seminer programları kapsamında “Hücreden İnsana” başlıklı bir konuşma yapan Prof. Dr. Alparslan Özyazıcı, dişi yumurta hücresinin kaba bir şekilde yumurtayla kıyaslanabileceğini ve hücreyle uğraşan bir kişiye göre dişi yumurta hücresinin enteresan bir hücre olmadığını belirtti. Bir göz hücresi, kalp hücresinin dişi yumurta hücresine kıyasla çok daha enteresan olduğunu ifade eden Özyazıcı, “Malum her zaman sebepler basit, neticeler mükemmel oluyor. Burada da işi sebebe vurursak, dişi yumurta hücresi basit bir hücre oluyor” dedi.

İnsanın anne bedenindeki emsalsiz bir şekilde yaratılışını slayt eşliğinde anlatan Prof. Dr. Alparslan Özyazıcı, Bediüzzaman Said Nursi’nin de Şualar adlı eserinin 15. Şua’sında, “İlmin her delili Zat-ı âlimin mevcudiyetine dahi delildir” sözüyle, 20. Mektup’ta da “Hilkat-i insaniye, hilkat-i âlemden daha acibdir” ifadesiyle insanın yaratılışına dikkat çektiğini hatırlattı.

GÜN, MEVSİMLER VE İNSAN ÖMRÜ

“Günün değişik saatlerini ve senenin mevsimlerini, insanoğlunun farklı ömür sahifelerine benzetebiliriz” diyen Özyazıcı, fecir vakti ve ilkbaharın insanın ilk döllenme anını, öğle vakti ve yaz mevsiminin gençlik dönemini, ikindi vakti ve sonbaharın ihtiyarlığı, akşam vakti ve güz mevsiminin sonunu insanın vefatını, yatsı vakti ve kış mevsimini vefat etmiş insanın unutulmasını hatırlattığını söyledi. Ertesi sabahın ise haşir sabahını ihtar ettiğini dile getiren Özyazıcı, Bediüzzaman’ın da bu konuda beyan ettiği ve 9. Söz’de geçen, “Evet, şu gecenin sabahı, şu kışın baharı ne kadar makul ve lazım ve kat’i ise, haşrin sahabı da, berzahın baharı da o kat’iyettedir” ifadesini de aktardı.

İnsanın ilk yaratılış şekline delil olan onlarca ayetten Yâsîn Sûresi’nin 77. ayeti, “İnsan kendisini bir nutfeden yarattığımızı görmez mi ki, hemen apaçık bir hasım kesilir”i de konuşmasında dile getiren Özyazıcı, “Peygamberimiz de, ‘Herbirinizin maye-i hilkati ana rahminde nutfe olarak kırk gün derlenip toparlanır, sonra aynen öyle de kırk gün daha kan pıhtısı olur, sonra yine öyle de (bir kırk gün daha) et parçası (mudğa) halinde kalır. Ondan sonra melek gönderilir. Ona ruh üfler ve dört kelimeyi yazar, rızkını, ecelini, amelini, şaki ve said mi olacağını’ buyurmaktadır” dedi.

SÜRATLİ VE İNTİZAMLI YARATILIŞ DA BİR DELİL

Günde yaklaşık iki yüz elli bin bebek, milyonlarca kuş, milyarlarca balık, trilyonlarca sineğin dünyaya geldiğini, yaratıldığını söyleyen Özyazıcı, çok süratli, büyük miktarlarda, çok san’atlı ve mutlak intizam içinde gerçekleşen bu yaratılma olaylarının hepsinin bir Kadir-i Mutlak’ın varlığına delil olduğunu vurguladı.

İnsanların hepsinde bulunan el, ayak, göz gibi organların aynı olduğuna dikkat çeken Özyazıcı, bu durumun Allah’ın vahidiyetine delil olduğunu ifade etti. Simalarda, DNA yapılarında, parmak izlerindeki farklılıkların ise Cenab-ı Hakk’ın ehadiyetine delil olduğunu belirten Prof. Dr. Özyazıcı, “Fritz Kahn da The Human Body adlı çalışmasında, ‘İhtimaliyet hesaplarına göre, birbirinin tamamen aynı parmak izi olan iki insanın olması için, aradan dört milyar yıl geçmesi icab eder’ demektedir” şeklinde konuştu.

ÜÇ ZAR, ‘ÜÇ KARANLIK’

Bebeğin doğum zamanına kadar geçirdiği aşamaları fotoğraflarla anlatan Özyazıcı, anne karnında bebeğin amniyon mayisi denilen bir sıvı içinde bulunduğunu söyledi. Her üç saatte bir tazelenen bu sıvının içinde bebeğin boğulmadığına dikkat çeken Özyazıcı, bebeği darbelerden koruyan, enfeksiyonlara karşı bariyer özelliği olan, bebeğin organlarının simetrik yaratılmasında kolaylık sağlama gibi özellikleri olan bu sıvının etrafında da üç katlı zar bulunduğunu anlattı. Özyazıcı, Zümer Suresi’nin 6. ayetinde, “Sizi analarınızın karınlarında üç karanlık içinde hilkatten hilkate yaratıp duruyor” ifadesiyle bu zarlara işaret edilmiş olabileceğini söyledi.

Prof. Dr. Özyazıcı, Embriyoloji alanında çalışmalarda bulunan bilim adamı Prof. Dr. Keith Moore’un da “İnsanın yaratılışından bahseden ayet ve hadislerdeki bu bilgiler, Hz. Muhammed’in kesin olarak Allah tarafından vazifeli olduğunu gösteriyor. Zira bütün bu gerçekler daha yeni keşfedildi. Yani Kur’ân’ın nazil olmasından on dört asır sonra keşfedildi. Bu da gösteriyor ki Muhammed Allah’ın elçisidir” sözleriyle Peygamberimizi ve onun bize ulaştırdığı yaratılışa dair delilleri kabul ettiğini aktardı.

Yeni Asya / İSTANBUL

18.01.2007


 

Kadınlar daha çok ağrı kesici kullanıyor

İstanbul’da yapılan bir çalışmaya göre kadınlar erkeklere göre daha fazla ağrı kesici ilaç kullanıyor. Bu araştırmaya göre özellikle migren ve hipertansiyon en çok baş ağrısına sebep oluyor.

Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesinden Ecz. Filiz Çevik tarafından akılcı ilaç kullanımı, ağrının değerlendirilmesi ve eczacıların ilâç alınımı sırasındaki önemini değerlendirmek amacıyla yapılan çalışmaya 400 kişi katıldı.

Çevik, çalışma hakkında şunları söyledi: “İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi ile Cerrahpaşa Tıp Fakültesi ve Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesinin Anestezi ve Algoloji bölümleri ile görüşülüp önemli literatürler taranarak anket soruları oluşturuldu.

Ağrının değerlendirilmesi için de Görsel Kıyaslama Ölçeği (VAS) kullanıldı. Çalışmanın evrenini rasgele seçilen 210 kadın ve 190 olmak üzere toplamda 400 kişi oluşturdu.

Farklı meslek gruplarından oluşan 15 ön uygulama yapılarak anket formunun anlaşılırlığı ve geçerliliği tesbit edildi.

Sonuç olarak kadınların erkeklere göre daha çok ağrı kesici kullandıkları ve VAS skalalarının ise erkeklere nazaran daha yüksek seyrettiği gözlendi.

İlk sırada baş ağrının geldiği ve VAS skalasının da en yüksek seviyelere(9-10) kadar ulaştığı görüldü.

Özellikle migren ve hipertansiyonun en çok baş ağrısına sebep olduğu gözlendi. Bunlara ek olarak insanların ağrılarını gidermek için altta yatan sebepleri bilmeden analzejik kullandıkları görüldü.

Ankete katılanların çoğu ağrı kesicileri kendi aralarında, kendi kararlarına göre alıyordu. İlaç danışmanlığında birinci sırada olması gereken eczacılık mesleği ise dördüncü sırada ancak kendine bir yer bulabilmektedir ki bu ise en acı çalışma sonucudur.”

18.01.2007


 

Stresin en iyi ilâcı bal

Edirne’nin Lalapaşa ilçesinde faaliyet gösteren Bal Üreticileri Birliği Başkanı Cavit Göçmen, arı balının stresin en iyi ilacı olduğunu belirtti.

Göçmen, günümüzde ağır ve stresli şartlarda sağlıklı beslenmenin en iyi yollarından birisinin gerçek arı balı tüketmekten geçtiğini söyledi. Stresten koruma ve enerji verme özelliğiyle arı balının içerisinde, vitaminler, mineraller, enzimler, aminoasitler ve pek çok elementler bulunduğunu ifade eden Göçmen, gerçek balı şekerli besinlerden ayıran ön önemli özelliğinin arının bir gram bal toplaması için çok sayıda çiçeği dolaşması olduğunu belirtti.

Antioksidan ve antibakteriyel olan balın vücudun direncini arttırdığını bildiren Göçmen, ‘’100 gram balda 325 kalori bulunmaktadır. Bal stresin de en iyi ilacıdır’’ dedi.

Gerçek balın bozulmadığını, zamanla kristalize olduğunu hatırlatan Göçmen, donan balın gerçek bal olduğunu ve kristalize olmuş balın besin değerini kaybetmediğini bildirdi. Göçmen, sağlıklı bal tüketmenin yolunun güvenilir ve markalı süzme bal almaktan geçtiğini kaydetti.

/ EDİRNE

18.01.2007


 

Osmanlı mutfağına hayran

İSMEK kurslarında Osmanlı yemeklerini yapmayı öğrenen ABD'li müzik öğretmeni Debbie Dulle, “Osmanlı mutfağını Amerikan mutfağından daha çok seviyorum” diyor.

Türkiye’de Osmanlı mutfağına merak saran ABD’li müzik öğretmeni Debbie Dulle, Amerikan kültürünü bir kenara bırakarak Osmanlı yemeklerini yapmayı öğrendi. Dulle (30), üç yıl önce geldiği Türkiye’de Osmanlı mutfağını merak etti. Amerikalı genç kadın geçtiğimiz yıl Osmanlı mutfağını öğrenmek için İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sanat ve Meslek Eğitimi Kursları’na (İSMEK) kayıt oldu. Debbie Dulle, burada arkadaşları ve öğretmeninin desteğiyle güzel yemekler yapmayı öğrendi.

Türk insanını ve yemeklerini çok sevdiğini söyleyen Debbie Dulle, şöyle konuştu: “İSMEK’e gelerek Osmanlı yemeklerini yapmayı öğrendim. Yemekler ve kültürlerimiz çok farklı ben Osmanlı yemeklerini çok beğendim, Osmanlı mutfağını Amerikan mutfağından daha çok seviyorum. Çocuklarım büyüdüklerinde onlara Türk yemeklerini öğreteceğim.”

/ İSTANBUL

18.01.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004