İngiltere Başbakanı Tony Blair’in görevden ayrılma planlarını açıkladı. Blair’in açıklamasının ardından iktidardaki İşçi Partisi’nde bir liderlik yarışı başlayacak. Partinin yeni lideri belli olana kadar, Blair yaklaşık 7 hafta daha başbakan olarak görevini sürdürecek. Blair’in iktidardaki İşçi Partisi’nin liderliğinden ayrılacağını resmen açıklamasının ardından da parti içinde yeni lideri belirleme süreci başlayacak.
Bu süreçte 7 haftalık bir kampanya düzenlenecek. Ancak İşçi Partisi’nde liderliği Tony Blair’den devralmasına kesin gözüyle bakılan tek isim olarak Maliye Bakanı Gordon Brown görülüyor.
Guardian gazetesi ise Blair’in istifasını açıklamasının ardından başbakanlık için Gordon Brown’a desteğini ilan edeceğini belirtti. Gazetenin dünden itibaren başlayacak süreci özetleyen manşeti ise, “Bugün sonun başlangıcı” şeklinde. Independent gazetesi, “Karar günü” manşetine şu değerlendirmeyi ekledi:
“Tony Blair başbakanlıktan istifa etmeye ve siyaset tarihindeki yerini almaya hazırlanırken Irak savaşına giden süreçte Blair ve Bush arasındaki gerçek ilişkiyi ortaya koyan notları sızdıran iki kişi hapis cezasıyla karşı karşıya.”
Daily Telegraph, “Blair son rolünde bir trajik kahramanı oynuyor” başlıklı değerlendirmesinde, “Tony Blair’in ayrılışı bir trajedi mi, komedi mi yoksa korku filmi mi?” diye soruyor ve şu değerlendirmeyi yapıyor: “Başbakan’ın önümüzdeki 50 günü, müteşekkir bir ulusun, dünyanın en büyük devlet adamına veda etmek için defalarca şans bulacağı bir trajedi olarak gördüğü ortada. Gelecek yedi hafta boyunca, Tony Blair’in kendisini, en verimli çağında durdurulan, büyük ama mütevazı lider kılığına sokacağına hiç şüphe yok. Düşünülen ama yükses sesle sorulmayan soru ‘Gordon Brown gibi birisinin kendisine tercih edilmesi kadar büyük bir adaletsizliğin neden başına geldiği.” Financial Times, yazar Geoffrey Wheatcroft’un kaleminden Blair’in dış politikasını mercek altına aldı.
“Gereksiz bir savaş, Blair’in görmeyi arzu ettiği saygıya mâl oldu” başlıklı yazıda Wheatcroft, “Tarih için 10 yıl göz açıp kapayıncaya kadar geçer, ancak Tony Blair’in iktidara geldiği 2 Mayıs 1997’den bu yana bir ömür geçmiş gibi geliyor” diye yazdı. İç siyasette ne yapmış olursa olsun, Blair’in üzerinde büyük bir kara leke var. 1997 ve 2001’de İşçi Partisi’ne oy veren hiçbir seçmen Irak’ın işgali için oy vermedi. Blair, seçme şansı varken, ülkesini gereksiz, kanunsuz ve sonucu felaket olan bir savaşa soktu. Bu, Blair’in bırakmayı istediği mirasa ve görmeyi beklediği saygıya mal oldu.”
“BU KANLI EL SIKILMAMALI”
Guardian gazetesinde yazan Timothy Garton Ash, “Tüm siyasi kariyerler başarısızlıkla sonuçlanır. Ancak bu başarısızlık her zaman aynı değildir” ifadesiyle başladığı yazısında Blair döneminin dış politikasını değerlendirdi.
“10 yıllık dış politikada gerçek başarılar elde edildiği de oldu ama Irak, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa konusundaki başarısızlıklar devasaydı. Kendisine saygısı olan bir köşe yazarının görevi, Blair’i Radovan Karaciç, Augusto Pinochet ve Adolf Eichmann’la bir tutup sorgulaması ve suçlamasıdır. Bu kanlı el kesinlikle sıkılmamalı, yüzündeki o gülümseme hemen ve kesin olarak silinmelidir.
|