Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 09 Eylül 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Abdurrahman ŞEN

Diziler dizim dizim!



Henüz frekans konusu yasal boyut kazanamadığı için “kaçak” statüsünde yayın yapan özel radyo ve televizyonlarla tanışmamızın üzerinden (1989) 18 yıl geçmiş durumda…

Geride kalan 18 yıl boyunca, ekranda ve ekran karşısında toplum olarak; başta “estetik” olmak üzere her açıdan “kalite” ölçülerine baktığımızda kaybettiğimiz irtifaya hiç girmek istemiyorum…

Özel televizyonların yanı sıra, özel radyoların da birbiri ardına yayına girdiğini elbette biliyorsunuz…

İşte bu özel radyolar pıtrak gibi çoğalırken, “bu radyolardaki saatleri dolduracak sayıda radyocumuz var mı?” sorusu gündeme gelmişti de anında boşa çıkmıştı bile… Zira; en kısa zamanda görüldü ki… Sayıları ilk heyecanla yurt çapında binli rakama ulaşan özel radyolarımızda hiç de program/cı sıkıntısı yoktu! Radyo sahipleri ve yöneticileri, çevrelerinde, hatta öncelikle ailelerinde “ağzı lâf yapan” ve okuma yazma bilmesini yeterli buldukları ne kadar genç varsa sürdüler mikrofon başına… Aradan elenenler elendi ama; “o yaptıktan sonra ben haydi haydi yaparım!” diyen yeni bir cesaretli kitle geldi ardından… Yüzlerce… Onları da sürekli yenileri takip etti… Arada “stop” diyen radyolarla beraber “meslek”ten çekilenler (?) oldu ise de bugün itibariyle “binlerce” demeyi boşa çıkarmayacak “radyocu”muz yine de var!

Birkaç yıl evvel başlayan “yerli dizi” furyasında da durum pek farklı değil…

Bugün neredeyse “dizi oyuncusu” olmayan kimse yok gibi! Her yıl sezon başında, adım başında dizi çekilmeye başlıyor… Kimisinin ekran ömrü 1 bölümle bile sınırlı kalabilirken, içlerinde ekrana getirilemeyenler bile oluyor…

Medyamıza yansıdığına göre bu yıl da durum farklı değil/miş…

Çekilmekte olan dizi sayısının şu günlerde 150 civarında olduğu yansıdı basına! “Korkunç” kelimesinin bile izahta aciz kalacağı bir sayıyla karşı karşıyayız!

Konuyu taraflarıyla görüşerek haberleştiren Bülent İpek’in, Sabah Günaydın’da 1 Eylül’de yayınlanan haberinde durum; “Bu sezon yaklaşık 150 dizi seyirciyle buluşacak! Ancak dizilerin sayısındaki bu patlama, niteliklerini tam tersi yönde etkiliyor. Sektörün ‘pir’leri de kaliteli oyuncu, senarist ve teknik ekibin yokluğundan çok dertli..” satırlarıyla özetleniyor…

Hemen şunu ifade etmeliyim ki; bu olumsuz durumdan, TV yöneticileri ve dizi yapımcıları kadar, seviyesi giderek düşen ve izleyenlerin algılama ve zekâ düzeyiyle dalga geçmekte olan bu yapımlara ağzı bir karış açık bakmaktan vazgeçmeyen ekran önündeki bizlerin de payı var!

Kendisini asla ilgilendiremeyen konularda sağa sola telefonlar eden, mesajlar atan hatta ciddî ciddî oturup mektuplar yazanların, bu olumsuz durum karşısında koyacak tavrı bile yoksa, toplumsal seviyemizi baştan aşağı gözden geçirmemiz gerekmez mi?

Neyse…

Bugün çekilmekte olan televizyon dizilerine baktığımızda, çok benzer konuların farklı mekân farklı oyuncularla ısıtılıp ısıtılıp önümüze getirildiğini görüyoruz… Nasıl olsa; ekrana ne gelse seyreden, tepki vermeyen bir kitle var! O zaman bir iki usta oyuncu yanına birkaç tane manken, şarkıcı ya da son günlerin skandallarıyla adını duyurmuş birisini yerleştirdin mi mesele kalmıyor! Ama bakıyorsun, sahnelerin çok ünlü ve güçlü tiyatro oyuncusu hatta yönetmeni bile öylelerinin karşısında rolünü yaparken acemileşiveriyor ekranda… Öyle ya… Kör ile yatanın hâli söz konusu ne de olsa…

Olayın kalite açısından bir de teknik yönü var. Söz konusu haberde bu durum; “Dizilere gösterilen ilgideki artış, bu sektörde çalışan ya da çalışmak isteyen insanların sayısında da patlama yarattı. Bir dizide oyuncusundan ışıkçısına en az 50 kişilik bir kadro görev alıyor. Ancak sayısal olan bu artış, nitelikte düşüş yaratıyor. Geçmişte Yeşilçam’da yönetmen olabilmek için bir ustanın yanında en az 5 yıl asistanlık yapmak gerekirken, son dönemde sadece bir dizide asistanlık yapan kişi, çalıştığı ikinci dizide yönetmen koltuğuna kuruluyor.” satırlarıyla özetlenmiş…

Dizi furyasının ve televizyonculuğumuzun nerelere gideceğini yıllar öncesinden kestirip, kurduğu TÜRVAK aracılığıyla işin temeline elini sokan, sinemamızın gerçek duayenlerinden Türker İnanoğlu da konuyla ilgili şu tesbitlerde bulunmuş: “Son yıllarda her sezon en az 100 yeni dizi yayına giriyor. Dünyanın hiçbir ülkesinde bu kadar çok dizi çekilmiyor. Yayına giren dizilerin çoğu tutmuyor ve bu sayı bir iki ay içinde 60’a kadar iniyor. Şu anda bu kadar çok dizinin ihtiyacını karşılayacak kadar nitelikli elemanımız yok. Öncelikle senarist yok ki bence senaryosu iyi olmayan bir dizi kesinlikle iş yapmaz. Ayrıca oyuncu sıkıntısı da var. Ben kendi dizilerimde yeni birini oynatacağım zaman, ona özel oyunculuk dersleri aldırtıyorum. TÜRVAK’ı zaten bu amaçla kurduk. Oyuncu, senarist ama en çok teknik elemanlar yolluyoruz sektöre. Bugüne kadarki mezunlarımızın yüzde 95’i sektörde iş buldu ve çalışıyor.”

Olayın “oyuncu” boyutunda “eğitim” ve “ekonomi” boyutlarındaki çığlıklar da diz boyu… Türkiye’de son yıllarda uygulanmaya başlanılan “oyuncu koçluğu”nun ilk hocalarından Turgay Tanülkü’nün, aynı haberde yer alan şu görüşlerine de dikkatlerinizi çekmek isterim: “O kadar çok dizi çekiliyor ki mecburen ünlü ama eğitimi olmayan isimleri başrollerde oynatıyorlar. Bugüne kadar Tuğçe Kazaz’dan Kutsi’ye birçok ünlüye eğitim verdim. Şimdi İlhan Mansız’ı yetiştiriyorum. O kadar çok talep alıyorum ki çoğunu geri çeviriyorum. Aslında oyunculuk eğitimi kısa bir süreye sığdırılmaz. Bu çok iyi sonuç vermez. Bizim öncelikle konservatuarlarımızın sayısı artırılmalı. Koçluk yine olur zaten. Al Pacino dünyanın en iyi oyuncularından biri ama onun bile koçu var. Türkiye’de her şey gibi bu koçluk konusu da yanlış anlaşılıyor. Bir de benim eğitim verdiğim gençler benden çok kazanıyor. Böyle de bir çarpıklık var ortada.”

Bilginin, birikimin, tecrübenin giderek gerilere itildiği bir ortamda dizilerimiz var dizim dizim…

İyi seyirler!

09.09.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (26.08.2007) - Devlet destekli san’at!

  (19.08.2007) - “sanatalemi.net”e yakışan kutlama

  (12.08.2007) - Yeni Kültür Bakanımızı beklerken

  (05.08.2007) - “sanatalemi.net” 1 yaşında!

  (29.07.2007) - Tevafukun böylesi...

  (22.07.2007) - Bir sohbetten kesitler

  (15.07.2007) - “Mevlânâ yılı” bitiyor da...

  (08.07.2007) - Yine AKM yıkımına dair!

  (01.07.2007) - Türkülerimizi dinlemek ve anlamak!

  (24.06.2007) - Nusret Özcan’ı yitirdik dostlar!

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri