Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 13 Kasım 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kültür-Sanat

 

Üsküp, hâlâ bizim şehrimiz

Türk şiirinin ve Türkçe’nin önemli kalemlerinden Yahya Kemal Beyatlı’nın “Kaybolan Şehir’’ şiirinde, “Firuze kubbelerle bizim şehrimizdi o; Yalnız bizimdi çehre ve ruhuyla bizdi o’’ diye anlattığı doğum yeri olan Üsküp, aradan geçen yıllara rağmen hâlâ Osmanlı-Türk izlerini korumaya devam ediyor.

Osmanlı Sultanı Yıldırım Bayezid zamanında Paşa Yiğit Bey tarafından 1389 yılında fethedilen Üsküp, Balkanlar’da 1444-1469 yılları arasında Sancak Beyliği yapan İsa Bey tarafından Vardar Nehri kenarında Osmanlı-Türk mimarî tarzıyla yeniden imar edildi. Osmanlı zamanında Karaman’dan ve Aydın tarafından getirtilen Türkmen ailelerin yerleştirildiği Üsküp, yaptırılan camiler, hanlar, hamamlar, medreseler, köprüler, çeşmeler ve dükkânlarla Balkanlar’ın en gözde şehirlerinden biri oldu.

Birinci Balkan Harbi sırasında şehrin zarar görmesinden çekinen 7. Kolordu Komutanı Fethi Paşa tarafından, 26 Ekim 1912 yılında, tek kurşun sıkılmadan Sırplar’a teslim edilen Üsküp, o tarihten sonra Türk idaresinden çıktı.

Osmanlı idaresi altında 523 yıl kalan Üsküp’e bu süre içerisinde 130 cami ve mescid, 10 han, 12 hamam, 20 türbe, 1 saat kulesi, 2 çeşme ve binlerce Türk mimarî tarzıyla evler yaptırıldı.

Osmanlı idaresinden çıkmasının ardından Sırp-Hırvat-Makedon Krallığı ve daha sonra da Yugoslavya idaresinde kalan, en son olarak da 1993 yılında bağımsızlığını ilân eden Makedonya’ya başşehirlik yapan Üsküp, halen ‘’çehre ve ruhuyla’’ Türkler’den izleri muhafaza ediyor.

“Buraları unutmayın, sık sık ziyarete gelin”

Vardar Nehri’nin kenarında kurulu bulunan ve Vardar Ovası’nı kucaklayan Üsküp, kuzey ve güneyiyle adeta iki farklı şehri andırıyor. Fatih Sultan Mehmet zamanında yaptırılan ve şehrin simgesi olan tarihi ‘’Taş Köprü’’nün ikiye ayırdığı Üsküp’ün kuzeyinde Makedon nüfus yoğunlukta yaşıyor. Yüksek katlı binalar, devlet kurumları ve kalabalık trafik, şehrin kuzeyinin belirgin izleri olurken, tarihi camilerin, hanların, hamamların ve Türkçe konuşan insanların bulunduğu güney kesim ise Osmanlı-Türk kültürünü ayakta tutuyor.

2002 nüfus sayımlarına göre 678 bin nüfusu olan Üsküp’te 26 bin Türk yaşamasına rağmen, 253 bin nüfus ile kentin ikinci büyük topluluğu olan Arnavutlar’ın da önemli bir kısmı Türkçe konuşabiliyor. Şehrin güneyinde Türkler’le birlikte yaşayan Arnavutlar, kendilerini ‘’Osmanlı torunu’’ olarak, Türkiye’yi de öz vatanları gibi gördüklerini kaydediyorlar.

Türk şiirinin ve Türkçe’nin önemli kalemlerinden Yahya Kemal Beyatlı’nın 8 yaşından 15 yaşına kadar Serova Irmağı kenarında yaşadığı Emin Bey Konağı’nın yanında bulunan evde ikamet eden Arnavut asıllı 76 yaşındaki Yusuf Ademi, Türkiye’den Üsküp’e insanların ziyaret için gelmesi karşısında duygulandığını ve gözyaşlarına hakim olamadığını söyledi.

Üsküp’te 1952 yılına kadar nüfusun büyük kısmının Türk olduğunu ve burada yapılan baskılara dayanamayan Türkler’in Türkiye’ye göç etmek zorunda kaldığını ifade eden Ademi, ancak son yıllarda Üsküp’e ziyaret amacıyla çok sayıda Türk’ün gelmesinden mutluluk duyduğunu kaydetti.

‘’Buraları unutmayın, sık sık ziyarete gelin’’ diyen Ademi, bu sayede Üsküp’teki Osmanlı eserlerinin daha iyi muhafaza edilebileceğini vurguladı.

Türkiye’ye vize uygulamayan Makedonya’nın başşehri Üsküp’e Türk Hava Yolları (THY) ile Makedonya Hava Yolları (MAT) tarafından İstanbul bağlantılı uçak seferleri düzenliyor. Kara yoluyla da Bulgaristan’dan transit vize alınarak İstanbul’dan Üsküp’e otobüsle gelinebiliyor.

/ ÜSKÜP

13.11.2007


 

Şiirimizde ölüm düşüncesi tartışıldı

Yeni Asya Vakfı Konferans salonunda “Şiirimizde ölüm düşüncesi ve ölümün varlık eksenli idraki” konulu bir seminer verildi. Süleymaniye’deki Yeni Asya Vakfı’nda düzenlenen programa seminerci olarak Dr. Hakan Yalman ve Ahmet Dursun iştirak ettiler. Konuşmacılar Türk şiirinde en çok işlenen konu olan ölüme varlık eksenli bir bakış açısıyla yaklaştılar.

Öncelikle söz alan Ahmet Dursun,

“Şiir duygularımızın ifadesinin en coşkulu aracıdır. Şiiri hayat tarzı haline getirmiş bir milletiz. Acılarımızla birlikte sevinçlerimiz, aşklarımızla birlikte ayrılıklarımız hep şiirimizdedir. Ölüm de bunlardan biridir. Ölüm şiirimizin en çok kullanılan temlerinden biridir” dedi.

Şiirde temel olarak inanç eksenli ve inanç dışı iki eğilimle ölüme bakıldığını belirten Dursun, “Birinci görüş inanç olgusundan uzak düşünülemez. Hayatın bir emanet olduğu dersini tam almış ve emaneti sahibinin istediği şekilde kullanması gerektiğini bilen, ölümden bir sevgiliden, kabirden gül bahçesinden söz eder gibi bahsedenler vardır. Divan şiirimizde, tasavvuf edebiyatımızda, halk edebiyatımızda bu anlayış hakimdir, bunun zıddına bir yaklaşım görmek zordur. İkinci anlayışa sahip olanlar ise hayatı yolda bulduğu değersiz bir mal gibi tüketmeye meyilli… Ölüm gerçeğinden uzak durmayı tercih etmekte, ölümle mümkün olduğu kadar yüzleşmekten çekinen… Ölümden korkan bir anlayış…” ifadelerini kullandı.

Seminerde ikinci konuşmayı yapan Dr. Hakan Yalman da, ölüm konusuna varlığın temelini oluşturan esaslardan bahsederek açıklık getirdi. Yalman, “Her şeye bakışımızdaki temel problem hayata, varlığa ve ölüme bakışta da kendini göstermektedir. Sadece mülk boyutunun ölçüleri ile, dar, sınırlı, kartezyen bir bakışın hayat algısı akciğerin çalışıyor, kalbin atıyor olmasından ve hareketler, değişimlerden ibaret olmaya mahkumdur” diyerek hayata da ölüme de farklı bir bakış açısıyla bakmamız gerektiğini belirtti. Yalman şu sözlerle konuşmasını sonlandırdı: “Toprak altında çürümenin daha üst boyutta ve daha kuşatıcı bir hayatın başlangıcı olduğu ancak bu şekilde idrak edilebilir. Belki o zaman Hz. İsa’nın ‘Ölüm bir son değil, başlangıçtır’ sözü bize daha yakın hale gelebilir.”

Yeni Asya / İSTANBUL

13.11.2007


 

İl meclis üyeleri ney dinleyerek rahatlıyor

Konya İl Genel Meclisi üyeleri, çoğu hararetli tartışmalarla geçen oturumların aralarında Niyazi Sayın ve Sadreddin Özçimi gibi ünlü neyzenlerin, salona verilen ney parçalarıyla rahatlıyor.

Alınan bilgiye göre, yerel yönetimlerle ilgili son yapılan yasal değişikliklerin ardından, diğer illerde olduğu gibi yetkileri Konya’da da artan Konya İl Genel Meclisi, daha verimli çalışmak için farklı bir uygulama başlattı.

Bir hafta önce başlayan bu yeni uygulamada, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından hazırlanan, Niyazi Sayın ve Sadreddin Özçimi gibi ünlü neyzenlerin ney parçalarının bulunduğu ‘’Dinle neyden...’’ adlı albüm, oturum aralarında meclis salonunda çalınmaya başlandı.

Konuyla ilgili açıklama yapan Konya İl Genel Meclisi Başkanı Mustafa Sabri Ak, uygulamaya meclis personelinden gelen teklif üzerine başladıklarını anlattı.

/ KONYA

13.11.2007


 

Uyuşturucuya tiyatro diliyle tepki

Hatay’ın İskenderun ilçesinde, mahallelerindeki bir gencin eroinden ölmesinden dolayı uyuşturucuyla mücadele başlatan gençler, Üsküdar Sanat Tiyatrosu’nu şehre davet ederek uyuşturucunun kötülüklerinin anlatıldığı ‘’Kaybolan Gençlik’’ adlı tiyatroyu izlediler.

İskenderun’un Dumlupınar Mahallesi gençleri, bir süre önce Tarık A, adlı gencin eroin komasına girerek ölmesinin ardından uyuşturucu ile mücadele etmeyi kararlaştırdılar. Gençler, uyuşturucuyla mücadele kapsamında İskenderun Ticaret ve Sanayi Odası Genel Sekreteri Halil İbrahim Kocadölü’nün desteğiyle Üsküdar Sanat Tiyatrosu’nu şehre dâvet ettiler.

Üsküdar Sanat Tiyatrosu oyuncuları, uyuşturucunun kötülüklerinin anlatıldığı ‘’Kaybolan Gençlik’’ adlı oyunu, sokakta tırın üzerinde sahnelendi. Bir organizasyon yetkilisinin, tiyatro oyunu öncesi yaptığı konuşmada, terör örgütü ile mücadele etmenin bir diğer yolunun uyuşturucu ile mücadele olduğunu belirterek, ‘’Uyuşturucuya verilen para terör örgütü PKK’ya gidiyor. Gelin hep birlikte uyuşturucuyla mücadele edelim’’ demesi dikkatleri çekti.

/ İSKENDERUN

13.11.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri