Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 22 Ocak 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Eğitim

Öğrenci nasıl eleştirilmeli?

Özeleştiri yapmak, gelişim için gereklidir

Eleştiri; ''Bir insanı, bir eseri, bir durumun, olumlu ve olumsuz yönlerinin nesnel bir yaklaşımla irdelenerek değerlendirilmesi ve ifade edilmesi'' şeklinde tanımlanabilir. Edebî eleştiri, bilimsel eleştiri, nesnel eleştiri gibi çeşitlilik gösterebildiği gibi eleştiri yapılırken kullanılan araçlar da birbirinden farklıdır. Eleştiri, eğitimde başarı ve gelişim için gereklidir. Eleştirmenin ve eleştirilmenin toplum, görgü ve saygı kuralları içerisinde yapılması gerekmektedir.

Özeleştiri yapan (kendini eleştirme) kişi, yaptığı yanlışlıkları, eksik yönlerini daha iyi görür. Özeleştiri yapmak, başkalarını eleştirmeden önce çok iyi düşünmeyi ve düşüncelerini açıklarken daha insaflı davranmayı sağlar. Kendi özelliklerini bilmeyen,

düşünen bir birey, eleştirilerinde yıkıcı olacak ve yine kendisine yönelik eleştirileri bir gelişim aracı olarak göremeyecektir.

Eğitsel eleştiri öğrenci-öğretmen

diyaloğunu güçlendirir

Eğitsel eleştiri ise; okulda bir gün boyunca gerçekleştirilen bütün eğitim çalışmalarının (faaliyetlerin) izlenmesi, değerlendirilmesi ve geliştirilmesine yönelik çalışmaların bütünüdür. Yapılan çalışmaların (resim, ödev, anlatım) istenilen neticeye ulaşıp ulaşmadığı değerlendirilir. Eğitim faaliyetlerinde eleştiri genellikle öğrenci çalışmasını sonuçlandırdıktan sonra gerçekleşir. Bununla birlikte öğretmen faaliyete başlarken öğrencilerin de düşüncelerine yer verdiğinde konunun başka boyutları, daha kolay yöntemleri ortaya çıkar. Böylelikle öğrencilerin derse katkısı artar ve öğretmen-öğrenci iletişimi güçlenir. Eğitsel eleştiri ile öğrenci dersten sıkılmaz ve başarısız olma düşüncesinden kurtulur. Kendini daha rahat ifade edebilir ve sürekli gelişim için çaba gösterir. Çocuklar ders esnasında diğer arkadaşlarının yapıcı eleştirilerini de dikkate alarak, en iyisini yapmaya çalışırlar.

Öğretmenler, öğrencilere

eleştirirken nelere dikkat etmeli?

Eleştirmek deyince pek çoğumuzun aklına ''kötülemek, yermek'' gelmektedir. Öğrencilerin davranışlarını ve çalışmalarını eleştirirken, onlara yön göstermeyi ve gelişimlerini desteklemeyi amaçlamalıyız. Öğrencinin çalışmasıyla ilgili ''olmamış'', ''çok renksiz'' ''beğendim'', ''yanlış'' gibi genel ifadeler kullanmak yerine daha açıklayıcı olabiliriz: ''Bu renkle birlikte kırmızıyı tercih edersen, resmin daha güzel olacak. Cümlede özneyi bulurken 'kim ve ne' sorusu soruyorduk, hatırlandın mı? İşlemde yanlışlık şuradan kaynaklanıyor, buraya dikkat et.'' Eleştirmeye başlamadan önce öğrencinin çalışmasındaki olumlu yönleri belirtin, onun gönlünü alın. Öğrenme sürecinde çocukların her şeyi öğretmenin istediği şekilde yerine getirmesi mümkün değildir. Bu sebeple eleştirmeden önce çocukların o çalışma için ne kadar uzun zaman ve emek harcadıklarını hatırlayın. Öğretmenlerin ve ailelerin de her şeyi bilmesi mümkün değildir. Çocuklarla bilgi yarışına girmemeye özen göstermeli ve alçak gönüllü olmalıyız.

Öğrencinin olumsuz davranışları ile ilgili bir eleştiri yaparken, düşüncelerinizi bütün sınıf içinde açıklamak yerine öğrenciyle özel olarak konuşun. Platon, bir grup arkadaşı arasında oturan Sokrates'e; "Geçen gün bir arkadaşını herkesin yanında azarladın. O sözleri baş başa kaldığın zaman söyleyemez miydin?" diye çıkışır. Sokrates; "Beni böyle azarlamak için, baş başa kalmamızı bekleyemez miydin" der ve uyardığı yanlışı uyaranın da yaptığını ortaya koyar.

Öğrenciyi değil, öğrencinin davranışını eleştirmek gerekir. Vurguladığınız nokta hatalardan ziyade, hataların nasıl düzeltilebileceği olmalıdır. Emretmek yerine, isteyin: ''Yanlış, hemen tekrar yap'' demek yerine ''İşlemi tekrar yapar mısın?'' diyebilirsiniz. Öğrenciler sizi eleştirdiğinde onları azarlamayın. Çocuklar kendi düşüncelerine değer verilmediğini düşündüklerinde, öğretmenin söylediklerini dikkate almayacak ve değerli görmeyeceklerdir. Eğitimci aileleri de bu konuda bilgilendirerek, ailelerin çocukta hayal kırıklığı ve eziklik oluşturmasını engellemelidir.

Yapıcı eleştiri yapabilmek eğitim gerektirir

Renklerin ustası olarak anılan büyük bir ressamın öğrencisi eğitimini tamamlamış. Büyük usta öğrencisini uğurlarken, yaptığı resmi şehrin en kalabalık meydanına koymasını ve yanına da kırmızı bir kalem bırakmasını, halktan beğenmedikleri yerlere çarpı koymalarını rica eden bir yazı iliştirmesini istemiş. Öğrenci birkaç gün sonra resme bakmaya gittiğinde resmin çarpılar içinde olduğunu görmüş. Üzüntüyle ustasına gitmiş. Usta ressama üzülmemesini ve yeniden resme devam etmesini önermiş. Öğrenci resmi yeniden yapmış. Usta yine resmi şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş fakat bu kez yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde boya ile birkaç fırça koymasını ve yanına da insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazı ile bırakmasını önermiş. Öğrenci denileni yapmış..

Birkaç gün sonra bakmış ki resmine hiç dokunulmamış. Sevinçle ustasına koşmuş. Usta ressam şöyle demiş: "İlkinde insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşılabileceğini gördün. Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı. İkincisinde onlardan yapıcı olmalarını istedin. Yapıcı olmak eğitim gerektirir. Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye cesaret edemedi. Emeğinin karşılığını, ne yaptığından haberi olmayan insanlardan alamazsın. Sakın emeğini bilmeyenlere sunma ve asla bilmeyenler ile tartışma."

Mutlu bir hafta geçirmeniz dileğiyle, sevgiyle kalın.

Mustafa Oğuz

22.01.2008


VI. Araştırma Yöntemleri Semineri, 30 Ocak'ta başlayacak

Anatolia: Turizm Araştırmaları Dergisi ile Mersin Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu Mezunları Derneği'nin işbirliğinde 2002 yılından beri geleneksel olarak düzenlenen Araştırma Yöntemleri Semineri'nin 6'ıncısı, 30 Ocak - 03 Şubat 2008 tarihlerinde Alanya'da gerçekleştirilecek. Araştırma Yöntemleri Semineri ile ülkemizde sosyal bilimler alanında çalışmalarda bulunan akademisyenler ile lisansüstü öğrencilerin

araştırma yöntemleri ve istatistiksel analizler konularındaki bilgi, deneyim ve uygulamaya dönük birikimlerini artırmak amaçlanıyor. Seminer, başlangıçta turizm işletmeciliği ve yakın alanlarında akademik çalışmalar yapanlara dönük olarak düzenlenmeye başlanmış iken; zaman içerisinde pazarlama, işletme yönetimi, iletişim, kamu yönetimi, sosyoloji, muhasebe-finansman, eğitim bilimleri, üretim yönetimi alanlarındaki lisansüstü öğrenci ve akademisyenlerin katılımı ile sosyal bilimler alanındaki bütün lisansüstü öğrencilere ve akademisyenlere açık bir etkinlik halini aldı. VI. Araştırma Yöntemleri Semineri'nin Ölçme ve Ölçek Geliştirme, Araştırma Yöntemleri ve Lisrel (Yapısal Eşitlik Modeli) konularında olmak üzere üç ayrı salonda düzenleniyor. Ayrıntılı bilgi için: http://www.anatoliajournal.com/seminer

Millî Eğitim Bakanlığı Okul Öncesi Eğitimi Genel Müdürlüğü ile Özel Çizgim Milenyum Anaokulu arasında koordinatörlüğünü Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi öğretim elemanlarından Dr. Özgül Polat Unutkan'ın yaptığı, "Minik Eller Birleşsin" okul öncesi eğitim kurumlarına oyuncak ve kırtasiye yardımı protokolü imzalandı. Oyunun ve oyuncağın çocuğun gelişimindeki rolü düşünüldüğünde, okul öncesi eğitim çağında yeterince oyuncağa ve materyale sahip olamayan çocukların gerekli uyaranlardan da yoksun kaldığı düşünülmektedir. "Minik Eller Birleşsin" sloganıyla Millî Eğitim Bakanlığı Okul Öncesi Eğitimi Genel Müdürlüğü'nün tüm yurtta tesbit ettiği ihtiyacı olan okul öncesi eğitim kurumlarına oyuncak ve eğitici araç-gereç (kırtasiye malzemeleri, resim defteri, el işi kâğıdı, oyun hamuru, boya kalemleri v.b) desteğinin sağlanması planlanıyor. Kampanyayla ilgili ayrıntılı bilgi için: www.minikellerbirlessin.com

Happy Kids 16. yılında, ''Okulöncesi Eğitimciler / Eğitimci Adayları Buluşması-2008'' adlı bir organizasyon düzenleyecek. 19-20 Nisan 2008 tarihleri arasında Ankara'da gerçekleştirilecek organizasyonda, okulöncesi eğitimin önemli isimleri ve san'atçı Özdemir Erdoğan, öğretmen ve öğretmen adayları için sahne alacaklar. Programda; ''Erken Çocukluk Döneminde Bilim Eğitimi, Proje Temelli Eğitim Regıo Emılıa Yaklaşımı, Erken Çocukluk Döneminde Matematik Eğitimi, Erken Çocukluk Döneminde Cinsel Gelişim Ve Eğitimci Yaklaşımımız Nasıl Olmalı?'' gibi pek çok konunun yanı sıra panel, konser ve atölye çalışmalarına yer verilecek. Ayrıntılı Bilgi için: http://www.happykids.com.tr/bulusma2008/

Ankara Büyükşehir Belediyesi web sitesi aracılığıyla Ankaralı gençlere İnternet üzerinden bilgisayar dersi vermeye başladı. Ankara'da yaşayan 15 yaş üstü herkes, evinden rahatça bilgisayar kursuna katılabiliyor. Dünyada ve ülkemizde her geçen gün büyüyerek yaygınlaşan İnternet teknolojisinin kullanıldığı e-Öğrenme adı verilen eğitim metodu; kullanıcıların kendi kendilerine eğitim alabilmelerine olanak sağlıyor. Dersleri isteyen herkes kayıt merkezinden kayıt yaptırarak ücretsiz olarak takip edebiliyor. Ayrıca bu kursa katılan üyeler 3 ayda bir Avrupa Bilgisayar Eğitimi Sertifikası sınavına girebilme hakkına sahip oluyor. E-öğrenme kursunda üyeler, Microsoft Office Eğitimleri, Word, Excel, Powerpoint ve Microsoft Outlook konularında dersler alabiliyorlar. Ayrıntılı bilgi için: http://www.ankara.bel.tr

22.01.2008


Öğretmenlerin maaşı yüksek mi?

Dünya Bankası Türkiye Direktörü Ulrich Zachau, Türkiye'de öğretmen maaşlarının yüksek olduğunu belirterek 'düzeltilmesini' istedi. NTV'ye konuşan Zachau, Türkiye'nin önündeki en önemli iki konunun iş piyasası ve eğitim olduğunu belirtti. Zachau, Türkiye için uyarılarını şöyle sıraladı: ''Kapsamlı işgücü reformu yapılmalı. Çok fazla olan kıdem tazminatları azaltılmalı. Çalışma şartları esnetilmeli. Yarı zamanlı işler getirilmeli. Sosyal güvence prim katkı payları ivedi olarak azaltılmalı. Öğretmenlerin maaşları Türkiye'nin Gayri Safi Hasılası göz önünde bulundurulursa OECD standartlarına göre yüksek kalıyor.''

MEB: ''GSMH'ye oranla, öğretmenlere verilen maaş, OECD ülkelerinin hepsinin üzerindedir. OECD'de birinciyiz; öğretmenlere ayırdığımız kaynağın, GSMH'ye oranı itibariyle. Bu doğrudur. Ben Millî Eğitim Bakanı olarak, olsa olsa arkadaşlarım adına daha fazlasını talep ederim. Onların hayat standartları ne kadar yüksek olursa, maddî endişelerden uzak olurlarsa, çocuklarımıza o kadar faydalı olabilirler. Maaşlarından kısma diye bir şey söz konusu olamaz. Dünya Bankası Türkiye Direktörü Ulrich Zachau'nun söylediği doğrudur. GSMH'ye oranla, öğretmenlere aktarılan kaynak ve ücret itibariyle OECD birincisiyiz. Eğitim sendikalarına sorarsanız, onlar farklı şeyler söylerler. Ama doğru olan budur, rakamlar bunu söylüyor."

Eğitim-Bir-Sen: ''OECD ülkelerinde ilköğretimde göreve yeni başlayan bir öğretmen, yılda 25 bin 727 dolar, 15 yıllık bir öğretmen ise yılda 35 bin 99 dolar kazanmaktadır. Danimarka'da göreve yeni başlayan bir öğretmen yılda 33 bin 693 dolar, 15 yıllık bir öğretmen 37 bin 925 dolar, Almanya'da göreve yeni başlayan bir öğretmen yılda 37 bin 718 dolar, 15 yıllık bir öğretmen 46 bin 935 dolar, Türkiye'de ise, göreve yeni başlayan bir öğretmen 9 bin 900 dolar, 15 yıllık bir öğretmen 12 bin 300 dolar kazanmaktadır. Dolayısıyla hesap ortada iken, Zachau'nun öğretmen maaşlarının Türkiye'de yüksek olduğunu söylemesi ve pervasızca düşürülmesini önermesi hesap bilmediğini göstermektedir. Kendisini tüm eğitim çalışanları adına kınıyoruz.''

Bağımsız Eğitimciler-Sen: ''Dünya Bankası Türkiye Direktörü Mister Zachau'na soruyorum. Evinin kirasını ödeyemeyen, çocuklarını okula gönderemeyen, eşine ve çocuklarına pabuç alamayan, çetin kış şartlarında yakıt bulamayan, zekâta, fitreye muhtaç edilen eğitim çalışanlarının maaşlarının yüksek olduğunu hangi akıl ve izan ölçüsünde söylüyorsunuz. Yoksulluk sınırının 1.810 YTL, açlık sınırının ise 894 YTL olduğu bir ülkede, 925 YTL ortalama öğretmen maaşını bile çok gören Mister Zachau acaba merhamet duygularını nerede unutmuştur? İnsafını kime teslim etmiştir? Kalkınmayı ve gelişmeyi öğretmenlerle başarmaktan başka şansı olmayan bir ülkede, öğretmenlerin yok sayılmasını, hiçe sayılmasını anlamakta güçlük çekiyoruz.''

Eğitim-Sen: ''Eğitim sisteminin ve giderek derinleşen eşitsizliklerin sorumlusu öğretmenler ve onların maaşları değil, Dünya Bankası ve IMF gibi dayatma örgütleridir. Dünya Bankası Direktörü'nün açıklamaları suçu üstünden atma ve hedef saptırma yönündedir. Türkiye'nin ekonomik sorunları, memurun ve işçinin maaşlarının daha da düşürülmesiyle değil, bu kesimlerin refahtan aldıkları payın daha da arttırılmasıyla çözülebilir.''

Türk Eğitim-Sen: ''Dünya Bankası Türkiye direktörü'nün öğretmen maaşları hakkında yaptığı açıklamalar eğitim camiasında hayal kırıklığı yaratmıştır. Türk öğretmenlerinin üç kuruşluk maaşına göz diken Dünya Bankası, maaşların düşürülmesi yönünde uyarıda bulunmuştur. Dünya Bankası'nın Türkiye'de öğretmen maaşlarının OECD standartlarına göre yüksek kaldığını belirtmesi cahilliğinin bir göstergesidir. Zira öğretmen maaşları konusunda Türkiye ile OECD ülkeleri arasında ciddî farklılıklar vardır. Öğretmenler gelecek nesilleri şekillendiren meslek grubudur. Eğitimin kalitesinin yükseltilmesi ve verim sağlanabilmesi için öğretmenlerin yaşam koşullarının iyileştirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla biz eğitimcilerin de Dünya Bankasından talebi şudur: Çekin elinizi öğretmenin maaşından''

Eğitim-İş: ''Ocak ayı itibari ile 9/1 derecedeki öğretmen 973 milyon almaktadır. Türk-İş'in verilerine göre Aralık ayı itibariyle açlık sınırı 688 YTL, yoksulluk sınırı ise 2 bin 241 YTL''dir. Buna göre Ocak 2008 itibariyle 973 milyon lira maaş alan bir öğretmen, ay boyunca yaklaşık 688 milyon lirayı gıda malzemelerini alabilmek için harcamaktadır. Bu oran da maaşının yüzde 70'ine karşılık gelmektedir. Maaş, öğretmenin toplam harcamalarının yalnızca yüzde 43'ünü karşılayabilmektedir. Öğretmenlerin geçim sıkıntısı ile mücadele ederken, maaşların "yüksek" olarak nitelendirilmesi kabul edilebilir bir durum değildir. Ayrıca açıklamanın Dünya Bankası'nın bir 'memuru' tarafından yapılması da düşündürücüdür.''

22.01.2008


İyi dostu olanın aynaya ihtiyacı yoktur

Dostların sıkıntıda iken, onları mutlu oldukları zamankinden daha çok ara (Chilon). Kardeş dost olmayabilir, ama dost her zaman kardeştir (Benjamin Franklin). İyi arkadaş, yanında yüksek sesle konuşup düşünebileceğin insandır (Ralph Waldo Emerson). Olgun bir adamı dost edinmek isterseniz eleştirin, basit bir kimseyi dost edinmek isterseniz övün (Nelson). Dostlarımla beraber olduğum zaman yalnız değilim. O dakikadan sonra da iki kişi değiliz (Pisagor). Dostluk, toprak bir maşrapa gibidir, önemsiz bir sebepden birdenbire kırılır ve bir daha kullanılmaz (Cicero). Dosttan bol şey de yok dünyada, dosttan az şey de (La Fontaine). Gerçek dostlar, iyi gününüzde dâvetinize icabet ederken, kötü günde dâvetsiz gelenlerdir (Theophratus). İyi arkadaş güzel koku saçan gibidir. Sana koku sürmezse yanında bulunduğun müddetçe güzel kokusundan faydalanırsın (Ebuzerr). Kardeşlerimi Allah yarattı, fakat dostlarımı ben buldum (Goethe). Yalnız kendi nefsini düşünüp dost arayan, hizmetçi arıyor demektir (Cenap Şehabettin). Dostluktan saygıyı kaldıran, onun en büyük süsünü kaldırmış olur (Cicero).

22.01.2008


Çanak ile yün çilesinin verdiği önemli ders

Bilgenin biri evlâdına iki tane yün çilesi vermiş ve akşama kadar bunları birbirine vurmasını istemiş. Evlât akşama kadar bunları birbirine vurmuş. Vurdukça yünlerin içindeki toz toprak temizlenmiş, yünler parlamış, daha da güzelleşmiş. İkinci gün bilge kişi evlâdına bir yün çilesi, bir tane de toprak çömlek vermiş ve aynı şekilde birbirine vurdurmuş. Yün yine güzelleşmiş, çömlekte ise bir değişiklik olmamış. Üçüncü gün bilge kişi evlâdına iki tane toprak çömlek vermiş. Daha ilk vuruşta çömlekler parçalanınca bilge kişi evlâdını çağırmış ve bundan ne ders çıkardığını sormuş. Çocuk bir şey anlamadığını söyleyince bilge kişi anlatmış:

''İlk günkü yün çileleri iki anlayışlı, mülâyim insanı temsil ediyordu. Hem birbirini kırmadılar, hem de birbirlerine çarptıkça olgunlaştılar, arındılar. İkinci gün sert adamla anlayışlı adamı temsil ediyordu. Sert yumuşak olana çarptıkça, yumuşak olan ortamı dengeledi, yumuşattı. İkisi de bu işten zarar görmeden sıyrıldılar. Üçüncü gün ise iki sert adam birbiriyle çatıştı ve ikisi de kırıldı. Üstelik de ortalık toz toprak içinde kaldı...'' Kıssadan hisse: İnatlaşmalar kimseye yarar sağlamaz...

22.01.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri