"Gerçekten" haber verir 17 Ağustos 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

 

Ergenekon ve asker

Ergenekon iddianamesi ve onun 450 klasöre yaklaşan ekli belgeleri tam bir çorba. Konuyla ilgili ilgisiz, gerçek veya sahte binlerce belgeden savcının yapması gereken ayıklamayı son onbeş gündür ciddi gazeteler yapıyor.

Biz Radikal’de belgeleri gözden geçirirken (ki bunu hala tam olarak yapabilmiş değiliz, henüz doğru dürüst bakmadığımız çok sayıda klasör var) bazı ilkelere göre hareket ediyoruz. Bu ilkelerimizin başında, elbette Ergenekon davasının gazete sayfalarında görülmemesi, yargılamanın haber ve yorum köşelerinde yapılmaması ilkesi geliyor. Bir başka ilkemiz, tartışmalı belgelerin doğrulanabilir olması, belgelerin ‘gerçek’ belge niteliğini içermesi.

İşte bu gözle tarama yaparken, doğrudan Ergenekon davası ile ilişkisi olmayan, bir suçlamanın veya suç karinesinin delili olarak savcı tarafından kullanılmadığı halde, sırf şüphelilerin evlerinden, bilgisayarlarından çıktığı için dosyaya dahil edilmiş olan bir dizi belge dikkatimizi çekti.

Bunlar çoğunlukla Eskişehir’de evinde ciddi bir cephanelik çıkan, Özel Kuvvetler Komutanlığı’ndan emekli kıdemli binbaşı Fikret Emek’te bulunan belgeler.

Belgeler arasında, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 2003-2004 yıllarında gündelik siyasete müdahil olduğu izlenimini veren çok ciddi yazışmalar var. Bunlar arasında, dönemin Genelkurmay Başkanı ile kuvvet komutanlarının 2003 yılında yaptıkları bir kapsamlı denetleme gezisinde konuşulanların notlarından oluşan bazı belgeleri geçen hafta yayımladık, nedenle kimseden çıt çıkmadı. Ben köşemde bu belgelerin o dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman tarafından hazırlanıp hazırlanmadığını sordum, ne ses var ne seda...

Şimdi bugün başka bir dizi polis belgesi yayımlıyoruz. Bunlar, ‘araştırmacı-yazar’ kimliğini kullanan, ama yazdığı kitaplar için malzemeyi bazen doğrudan Genelkurmay tarafından hazırlanmış raporları kopyalayarak, bazen de sık sık ziyaret ettiği, hatta makbuz karşılığı para aldığı Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı’ndan (JİTEM) kendisine verilenlerden oluşturan Ergün Poyraz’ın evinden çıkan bilgisayar CD’leri ile ilgili resmi dokümanlar.

Polis, CD’lerin içindeki dokümanların çıktısını almamış ama kendisine göre içeriklerini özetlemiş ve bir de bu dokümanların yaratıldığı bilgisayar programının bir özelliğinden yararlanıp, belgenin ilk olarak hangi kullanıcı tarafından yazıldığını, hangi gün ve saatte son kez değiştirildiğini ve o programın resmi olarak hangi kişi ya da kurum adına tescilli olduğunu da not olarak yazmış.

Bu notlara ve polisin hazırladığı belge içerik özetlerine bakacak olursanız, büyük çoğunluğu Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda (yine Aytaç Yalman’ın dönemi) hazırlanmış tamamen siyasi içerikli analiz ve yorumlar bunlar. Bir kısım Harp Akademileri kökenli doküman da var ama biliyorsunuz Harp Akademileri, adı üstünde akademik bir kurum ve burada siyasi konularda araştırmalar yapılması, makaleler yazılması vs. görece daha ‘normal’ ama bir kuvvet karargahında ya da Genelkurmay’da Anayasaya göre emrinde olunması gereken hükümet hakkında galiz ifadeler içeren yorum ve analizler hazırlanması, seçim sonuçlarından hayıflanılması veya seçim sonuçlarının manipüle edilmesi için fikir üretilmesi vs. ‘normal’ şeyler değiller.

Bu çeşit dokümanların hazırlanması ‘normal’ değil ama bundan da ‘anormal’ olan, aynı dokümanların bir sivilin evinden çıkması, o sivilin o dokümanlara bakarak kitap yazması, ülkenin Cumhurbaşkanı ve Başbakanını ırkçı bir dille karalaması.

Radikal, 16.8.2008

İsmet Berkan

17.08.2008


 

MASAL

Herkes yazı sahillerde dinlenerek ve eğlenerek geçirirken ben de bir değişiklik yapmak istedim ve görünmez elbiselerimi giyip uçan halıma atladım.

Uçan halım nereye gideceğimi zihnimi okuyarak anlıyordu ve kendimi Washington’da bir toplantıda buldum. Kimse varlığımdan haberdar değildi ve daha önce başlamış oldukları konuşmayı sürdürüyordu. Önemli kişiler dünyanın geleceğini tartışıyordu. İçlerinden biri;

-İran’a bir operasyon yapılmaması gerektiğini söyleyip durdum. Nihayet siz de böyle bir operasyonun istenenden daha tehlikeli sonuçlar yaratacağını gördünüz ve Gürcistan’la yetinmeye karar verdiniz. Bunu memnuniyetle karşılıyorum. Ancak McCain’in başkan olabilmesi için uluslararası bir gerginliğe ihtiyacımız var ve bu gerginlik halkı güvensizliğe götürmeli. Bana göre bu gerginlik sıradan bir ülke ile aramızda olursa halk önemsemeyebilir.

Birisi söze ortadan daldı ve;

- Bu gerginliğin Rusya ile bizim aramızda olmasını istediğini, Putin’e hayranlığını hepimiz biliyoruz. Sen mi Putin’i başa getirdin yoksa o mu seni aramıza soktu belli değil dedi ve herkes kahkahalara boğuldu. Kimsenin birbirini itham etmediği, sadece şakalaştıkları belliydi. Üçüncü bir kişi söze başladı;

-Önce hedeflerimizi belirleyelim sonra ne yapacağımıza karar veririz. Ekonomik operasyonumuz başarılı bir biçimde yürüyor. Doların değer kaybetmesiyle borçlarımızın yarısını silmiş olduk. Bazı fonlar iflas etti ve buraya para yatıran yabancılar kaybetti. Şimdi yeni bir tüketim modeli geliştireceğiz ve ithal mallarının oranını düşüreceğiz. İhtiyaçlar, iktisatçıların dediği gibi, sınırsız değildir. Sınırsız olan arzulardır ve bunu yeniden belirlemek her zaman mümkündür. Bakın kolumdaki saati yirmi dolara aldım ve zamanı dosdoğru gösteriyor. Birisi aynı işi gören alete yirmi bin dolar verebiliyor. Şimdi bunu alamazsa bir ihtiyacı karşılanmamış mı olacak? Halkın ihtiyaçlarını karşılayacağız, arzularını yeniden şekillendireceğiz. Putin hayranı yeniden söz aldı;

-Yeni ve ciddi bir gerginlik yaratmalıyız. Halkımız kendisini tehdit altında hissetmeli ve bu tehdit askeri olmalı. Böyle bir durumda dünyada iki aktör kalır. Birisi biz diğeri Rusya. Kimse AB’nin adını bile anmaz. Zaten ekonomik kriz, önceden planladığımız gibi, Avrupa, Japonya ve Çin’e sıçradı. Oralarda, bizden farklı olarak ciddi üretim düşüşüne neden olacak.

-Eğer dünyada güç sıralaması askeri kritere göre yapılacaksa Türkiye nerede olacak? Güçlü ve yetenekli bir orduları var.

- Geleceğe ait bir projeniz olmazsa güç bir işe yaramaz. Onlar geçmişte Kardak kayalıkları için savaşı göze aldılar. Bir sebep yaratır onları çatışmada istediğimiz yere çekeriz.

Bu söz beni yaraladı ve çekip gitmeye karar verdim. Birden böğrümde birinin dirseğini hissettim.

-Eğer halın ayağıma takılmasaydı burada olduğunu anlamayacaktım. Görünmez olmak yok olmak değildir. Önemli olan görmediğini hissetmektir. Burada bulunmanın hiçbir sakıncası yok.. Nasıl olsa duyduklarını anlatamazsın. Çünkü anlatırsan komplo teorisi yaptığını söylerler.

Star, 16.8.2008

Mahir Kaynak

17.08.2008


 

AK Parti’nin “adalet”i

Ak Parti kimliğinin diğer güçlü vurgusu olan “adalet” konusunda işler iyice karışık durumda. Kalkınmada kaydedilen başarının adalet konusunda paralel bir gelişme kaydettiği söylenemez. Bunda kuşkusuz adaletin yargı kurumlarının bağımsızlığıyla ilgili olmasının büyük bayı olduğu açıktır. AK Parti bir adalet atağı yapmak bir yana kendisi Türkiye’deki bozuk adalet düzeninin kurbanı oluyordu az daha. Aynı adalet düzeni ile AK Parti kurulduğu saatten bu yana sürekli sorunlu.

(...)

Kuşkusuz adalet noktasında beklenen icraat sadece yargı alanı konusunda gerekli reformun yapılması değildir. Toplumun bütün unsurlarının birbirleriyle ilişkisini eşitlik ve adalet çerçevesinde, her türlü ayırımcılıktan koruyarak düzenleyebilecek bir anayasanın tesisi bu adalet kimliğinin kapsamında değerlendirilebilir.

Daha da önemlisi, partinin iktidardayken kaynakların tahsisi konusunda adaletten zulme sapmaması da bu saatten sonra en çok gözeteceği konulardan biri olmalı. Partinin ismini “AK” koymak kolay, bu aklığı hak etmek zordur. Adaletle müsemma olmak kolay ama bu ismin hakkını vermek zordur. Bu zorluğun üstüne gidebilecek cesaretten geri durmamak siyasetçiyi büyütür, yüceltir.

(...)

7. Kuruluş, 6. iktidar yılında kendi mensuplarının rüşvet iddialarının üzerine gitme biçimi de adalet iddiasını zedelemeyecek biçimde olmalı.

Yeni Şafak, 16.8.2008

Yasin Aktay

17.08.2008


 

Yavaşlık

M ilan Kundera, Yavaşlık isimli kitabında bu “hız dünyasında” yavaşlığın erdemlerini anlatır.

Hatırlamak için yavaşlarız ona göre.

Unutmak içinse hızlanırız.

Gözden kaçırdığı bir ayrıntıyı yeniden gözünün önüne getirmek, o anı yeniden zihninde şekillendirmek isteyen birinin adımlarının yavaşladığını fark ederiz.

Kendisini rahatsız eden bir gerçeğin hayalinden kurtulmaya uğraşan biri ise adımlarını hızlandırır.

Yaşama biçimimiz de öyle değil midir?

Geçmişi anımsamak, onu tekrar yaşamak istiyorsak hayatın içinde yavaşça dolaşırız, daha ziyade kendi köşemizde eski duyguları bir daha ele geçirmeye uğraşırız.

Unutmak isteyen biri ise kendini hızlıca hayatın içine fırlatır, o hareketli temponun istenmeyen anıları silmesini bekler.

Bu, insanlar için doğrudur herhalde.

Ama söz konusu Türkiye devleti ve siyaseti olduğunda, insanlara ait bu “yavaşlık” teorisi tam tersine döner.

Biz yavaşlayarak unutmaya uğraşırız.

Yavaşlarız ve yavaşlatırız.

Bizim âlemimizde yavaşlık unutkanlığı getirir.

Buna inanırız.

Yavaşlık neredeyse bir “virtüöz” becerisiyle kullanılır.

Sadece bugünkü haberlerden ikisine baksak “yavaşlığa” verilen değeri görürüz.

AKP’li bir yönetici CHP tarafından çok ciddi bir biçimde yolsuzlukla suçlanıyor.

Ana muhalefet partisi arka arkaya belgeler yayınlıyor.

Sorular soruyor.

Ve, AKP’li yönetici doyurucu cevaplar veremiyor.

Vermesi de zor gibi görünüyor.

İktidar partisinin, bu kadar önemli bir suçlama karşısında “hızla” hareket etmesi, olanı biteni aydınlatması, ya kendi yöneticisine hesap sorması ya da topluma hesap vermesi gerekmez mi?

Gerekir.

Peki, AKP öyle mi yapıyor?

Hayır.

Gayet ağırdan alıyor.

Yavaşça hareket ediyor.

Bu yavaşlığın, yaşananları unutturması için bekliyor sanki.

Hızla tepki vermesinin olayı büyüteceğini, “unutulmaz” hale getireceğini hesap ediyor sanırım.

Kıpırdamıyor bile.

Partiden dişe dokunur bir açıklama yok.

Bir tepki de yok.

CHP’nin elindeki belgelere karşılık bir şey söyleyemiyor.

Kendi yöneticisini de sigaya çekemiyor.

Biraz ışığa yakalanmış bıldırcın şaşkınlığı var hallerinde.

Öyle duruyorlar.

Bu yavaşlık, olayı unutturmaya yetecek mi?

Eskiden olsa belki yeterdi.

Ama bunca gazetenin çıktığı, bunca televizyon kanalının yayın yaptığı bir ülkede artık “yavaşlık” eskisi kadar başarıyla “unutturmayı” beceremiyor.

Aksine, “yavaşlayan” kuşku yaratıyor.

Devlet ise bu konularda AKP’den çok daha başarılı.

Yavaşlıkla çok daha uzun zaman kazanıyor hatta genellikle “unutturmayı” da beceriyor.

Daha doğrusu beceriyordu.

Artık devlet de zorlanıyor.

Önceki gün Ergenekon davası kapsamında emekli bir albay tutuklandı.

Yakalanan albaya baktığınızda, onun adının Susurluk Raporu’nda geçtiğini görüyorsunuz.

Devlet adına “tetikçilik yapan Kürt itirafçılar, albayın “komutanları” olduğunu söylemişler.

Bu tetikçiler, “faili meçhul” olarak kayıtlara geçen birçok cinayetin faili.

Albay da onların komutanı.

Adı biliniyor.

Tanıklar var.

Ama albay, bu olaylarla ilgili iddialar ortaya atıldıktan, kayıtlara geçtikten 12 yıl sonra yakalanıyor ancak.

Buna “yavaşlık” demez misiniz?

Bu süre içinde albayı unutturmayı da başarmışlar.

Eğer albayın Ergenekon’la ilişkisi saptanmasa ya da böyle bir ilişkiden kuşkulanılmasa belki de bütün bu iddialara rağmen ona hiç kimse dokunmayacak.

Ama Ergenekon meselesi “hızlanınca” albay da yakalandı.

Tabii bugüne kadar bu “yavaşlık” sayesinde paçasını kurtaran çok insan oldu.

Yeni olaylara karışmayanların çoğu bir yerlere sinip saklandı, üstlerine devletin böyle işlerde kullandığı o karanlık pelerini örtüldü.

Gözden kaybolup gittiler.

Ama zaman değişiyor.

Türkiye’nin alışkanlıkları ve hızı da değişiyor.

Eskiden yakalanmayanlar şimdi yakalanıyor.

Bu olumlu bir gelişme.

Yaşadığımız bu olumlu aşamada, bundan kendine bir başarı payı çıkarma hakkına sahip iktidar partisi ise yöneticisiyle ilgili yolsuzluk iddiaları karşısında devletin eski refleksini gösteriyor.

Halbuki bunun yürümeyeceğini en iyi kendilerinin bilmesi gerekir.

Bunca tutuklama onların döneminde yapıldı.

Sanırım birisinin onlara hatırlatmasında yarar olacak:

Artık “yavaşlık” olayı unutturmuyor, unutulan “yavaşlayan” oluyor.

AKP, yolsuzluk iddiaları karşısında bu kadar yavaş davranırsa, seçmenleri bu partiyi unutur.

Hem de AKP’nin sandığından daha “hızlı” yapar bunu.

Taraf, 16.8.2008

Ahmet Altan

17.08.2008


 

Sultan Murat Türbesi onlara emanet

1389 yılında Kosova Ovası’nda ordusuyla birlikte Sırpları bozguna uğratan ve savaş sonrası alanı gezdiği sırada ‘Miloş Obiliç’ adlı Sırp tarafından şehit edildikten sonra iç organları savaş bölgesindeki türbeye konulan Sultan 1. Murad Hüdevendigâr’ın türbesinin bakımı tam 400 yıldır Özbekistanlı ‘Türbedar’ ailesi tarafından yapılıyor.

Sultan I. Murad’ın Birinci Kosova Savaşı’nda şehit olmasından sonra oğlu Yıldırım Bayezid tarafından Priştine’ye 15 kilometre uzaklıktaki Kosova Ovası’na ‘Meşhed-i Hüdavendigâr’ adıyla yapılan türbenin bakımını üstlenen 56 yaşındaki Saniye Türbedar, dedelerinin 1600’lü yıllarda Buhara’dan gelerek Kosova’ya yerleştiklerini, o tarihten bu yana türbeye baktıklarını söyledi.

Aile olarak Osmanlı’ya hayranlık duyduklarını belirten Saniye Türbedar, bu işi aile olarak kuşaktan kuşağa aktardıklarını kaydetti. Kendisinin de eşinin vefat etmesiyle 15 yıldır türbedarlık yaptığını vurgulayan Saniye Türbedar; “Burası bizim evimiz gibi. Osmanlı devletine aile olarak büyük sevgimiz vardı. Osmanlı’nın ilk şehit padişahının türbesine bakmakla onur duyuyoruz. Türkiye, bizim için buraya bir de ev yaptı. Her gün Türkiye’den yüzlerce insan türbeye gelip ziyaret ediyor. Ziyaretçilere türbeyi gezdirmekle birlikte türbenin iç ve dış temizliğini yapıyorum. Burada bizi hem Türk askerler hem de polisler yalnız bırakmıyor. Hastalandığımızda ilk yetişen güvenlik güçlerimiz oluyor. Dört yıl önce Başkent Priştine’de geçirdiğim trafik kazasının ardından tedavi amacıyla Kosova’da Uluslararası Barış Gücü (KFOR) bünyesinde görev yapan Sultan I. Murad Kışlası’ndaki Türk askerlerince Ankara Gülhane Tıp Akademisi’ne (GATA) gönderildim. Atalarımız Özbekistan’dan göç etmiş ve yüzyıllarca türbeye türbedarlık yapmış. Şimdi bu işin bize düşmesinden onur duyuyoruz. Kızım Şenay’la birlikte türbenin her türlü temizliğini yapıyoruz” dedi.

Türkiye’ye; “Türk insanını çok seviyorum, onların gelişmesiyle biz buralarda gurur duyuyoruz” diyerek mesaj gönderen Saniye Türbedar, türbenin restoreyle birlikte görkemli bir görünüme kavuştuğunu söyledi.

1. MURAD TÜRBESİ

1389 yılında Kosova Ovası’nda Sultan I. Murad’ın öncülüğündeki Osmanlı ordusu, burada Sırpları bozguna uğrattı. Sırplar savaşta ağır kayıp verirken, savaş alanını gezen I. Murad, ‘Miloş Obiliç’ adlı yaralı bir Sırp askerince göğsünden hançerlenerek şehit edildi. Sultan Murad Hüdavendigâr, I. Kosova Savaşı’nda şehit düştükten sonra iç organları savaş alanına yakın bir yerde inşa edilen bir türbeye gömüldü, naaşı da tahnit edilerek Bursa’ya getirildi.

Türbe, Sultan II. Abdülhamid döneminde de bakımı ve koruması Buhara’dan Avrupa’ya göç etmiş ‘Türbedar’ ailesine emanet edildi. Türbedarlık babadan oğula geçen bir meslek olduğu için aile yaklaşık 400 yıl boyunca sultanın mezarına göz kulak oldu. Osmanlı padişahlarının büyük önem verdiği I. Murad Türbesi, 1912 yılında Balkan savaşlarının kaybedilmesiyle harabeye döndü. Türbenin büyük bölümünü yıkan ve buradaki değişik eserleri yağmalayan Sırplar, türbenin ziyaret edilmesine izin vermedi. Türbeye zarar vermekle kalmayan Sırplar 1950’li yıllarda Sultan Murad’ı şehit eden Miloş Obiliç ve Kosova Savaşı hatırasına Sultan Murad’ın Türbesinin karşı tarafına yaklaşık 20 metre uzunlukta dev bir anıt dikti. Türbenin restorasyonu için Türkiye devreye girdi. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ortaklaşa sürdürdüğü restorasyonda türbe bahçesine bir ev yaptırıldı.

/ Bursa

17.08.2008


 

Evliya Çelebi Seyahatnamesi Okuma Sözlüğü yayınlandı

YAPI Kredi Sanat Yayıncılıktan yapılan yazılı açıklamada, Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nin el yazması nüshalara dayanılarak yapılan ikinci yayın girişiminin 11 yılda tamamlandığı bildirildi.

Açıklamada, Yapı Kredi Yayınlarının (YKY) bir grup bilim adamının katkısıyla gerçekleştirdiği ve 1896’da başlayıp 1938’de tamamlanan ilk yayının başlamasından 100, tamamlanmasından ise 60 yıl sonra kitaplıklardaki yerini aldığı belirtildi.

YKY yayınında büyük katkıları bulunan Türk dili uzmanı Prof. Dr. Robert Dankoff’un Evliya Çelebi konusunda yaptığı çalışmalarla bütün dünyada Türkoloji çevrelerinin büyük takdirini kazanan 6 kitaba da imza attığı kaydedilen açıklamada, bunlardan birinin de Seyahatname metninin doğru anlaşılması için elzem bir başucu kitabı olan ‘’An Evliya Çelebi Glossary’’ (Evliya Çelebi Seyahatnamesi Okuma Sözlüğü) olduğu ifade edildi. Açıklamada, YKY’nin, Seyahatname’nin 10 cilt halinde yayımlanmasının ardından Evliya Çelebi ve eserini daha iyi anlamaya yönelik olan bilimsel çalışmaların yayımlanmasına Evliya Çelebi Seyahatnamesi Okuma Sözlüğü’nün elden geçirilmiş yeni basımıyla başlandığı ifade edildi.

Robert Dankoff’un yazdığı Evliya Çelebi Seyahatnamesi Okuma Sözlüğü, Türk dili uzmanı Prof. Dr. Semih Tezcan tarafından İngilizce’den çevrildi.

/ İstanbul

17.08.2008


 

Eskişehir’de Erdem Bayazıt akşamları

KOCAELİ’NDE Gebze Belediyesinin geleneksel olarak düzenlediği ‘’10. Eskihisar Şiir Akşamları’’ faaliyeti, bugün Eskihisar Kalesi’nde yapılacak.

Gebze Belediye Başkanı İbrahim Pehlivan, yaptığı yazılı açıklamada, bu yılki faaliyetin geçen ay vefat eden şair Erdem Bayazıt hatırasına düzenleneceğini bildirdi. Bayazıt’ın Türk şiirinde önemli iz bırakan, sevilen, saygın şairlerden biri olduğunu vurgulayan Pehlivan, Pazar akşamı tarih ve tabiatla iç içe, duygusal bir gece geçireceklerini ifade etti. Pehlivan, açıklamasında, tarihî Eskihisar Kalesi’nde Pazar akşamı başlayacak ve Ahmet Savaş’ın sunacağı faaliyetlere, şairler Recep Garip, Nurettin Durman, Metin Önal Mengüşoğlu, Mehmet Atilla Maraş, Mehmet Şamil Baş, Serkan Türk, Mehmet Butakın, Mehmet Şah Erincik, Erdal Sarıçam, Erol Erdoğan, Cumali Ünaldı Hasannebioğlu, Şeref Akbaba, Mustafa Özçelik, Kamil Aydoğan ve Ahmet Veske’nin katılacağını belirtti.

Açıklamada, ayrıca Gebze Belediyesince geleneksel olarak düzenlenen Aşıklar Şöleni’nin de 18 Ağustos Pazartesi akşamı Eskihisar Kalesi’nde yapılacağı kaydedildi.

17.08.2008


 

sanatalemi.net yenilendi

HER GÜN güncellenen kültür sanat ve haber sitesi Sanatalemi iki yılını geride bırakarak üçüncü yılına girdi.

Yıldönümünde yeni yüzüyle okuyucunun önüne çıkan site, 10 Ağustos 2006 tarihinde İstanbul’da kuruldu. Sanatalemi’nde Türk kültür, sanat ve edebiyat dünyasının değerli şahsiyetleri tanıtıldı, önemli konular gündeme taşındı. “Türkiye’nin en çok ziyaret edilen kültür, sanat ve edebiyat sitesi” özelliğini koruyan Sanatalemi.net, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından “elektronik yayıncılık” alanında Türkiye’nin en başarılı sitesi olarak ödüllendirildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın basın sponsorları arasında yer alan sitede, bugüne kadar yüzlerce özel haber ve röportaj yayımlandı.Sanatalemi.net edebiyat dünyasının temel konularını işlediği gibi, sinema, tiyatro, geleneksel sanatlar, resim ve müzik alanlarında da önemli yazılara ve röportajlara yer veriliyor. Yeni kitaplar ve dergiler tanıtılıyor, vizyona giren filmlere değiniliyor. Sitede bugüne kadar pek çok yarışma düzenlendi, genç edebiyatçılara armağanlar verildi. Düzenlenen kampanyalar arasında “Cengiz Dağcı Türkiye’ye Dâvet Edilsin”, “Yahya Kemal Beyatlı’nın 50. Vefat Yıldönümü” ve “Erdem Bayazıt’ın Sanat Hayatının 50. Yılı” en dikkat çekici olanlarıydı. Siteye üyelik ücretsiz olup, bugüne kadar üye olan binlerce okuyucuya, Sanatalemi yazarlarının kitapları imzalı olarak armağan edildi. Siteye www.sanatalemi.net adresinden ulaşmak mümkün.

17.08.2008


 

“Çırpınırdı Karadeniz”e klip çekildi

KARABÜK’ÜN Karabük’ün Safranbolu ilçesinde ‘’Çırpınırdı Karadeniz’’ türküsüne çekilen klibin galası yapıldı.

Karadeniz Sivil Toplum Kuruluşları Konfederasyonu (KASTOB) ve Karabük Dernekler Federasyonunca (KARDERFER) düzenlenen 4. Karadeniz Kurultayı kapsamında, sözleri Azerbaycan’ın millî şairi Ahmet Cevat’ın yazdığı ‘’Çırpınırdı Karadeniz’’ türküsüne çekilen klibin galası, Bakü’den sonra Safranbolu Cinci Han Oteli’nde de gerçekleştirildi. Galada konuşan KASTOB Genel Başkanı Hasan Ekşi, klip ve belgesel projenin yapımını Safranbolu Belediyesi, Azerbaycan Kafkasya Medya Eğitim Merkezi ve Asya Diyaloğu İctimaî Birliğinin üstlendiğini söyledi. Klibin Safranbolu’da çekilmesine katkıda bulunan KARDERFER Genel Başkanı Cevdet Akay ise ‘’Tarihimize ışık tutan bu belgeselin yapımında emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum’’ dedi. Klibin gösteriminden sonra, sanatçı Azerin, yoğun istek üzerine sahneye çıkarak türküyü canlı seslendirdi. Sanatçı, dakikalarca ayakta alkışlandı.

17.08.2008


 

Süper Kupa sahibini buluyor

Futbol Federasyonu tarafından 3. kez düzenlenecek olan TFF Süper Kupa’da Galatasaray ile Kayserispor, bugün Almanya’da karşı karşıya gelecek.

Duisburg şehrindeki MSW Arena Stadı’ndaki TFF Süper Kupa mücadelesinde, geride kalan sezonun Turkcell Süper Lig Şampiyonu Galatasaray ve Fortis Türkiye Kupası Şampiyonu Kayserispor, kupayı müzelerine götürebilmek için kozlarını paylaşacaklar.

TSİ 21.00’de başlayacak ve TRT 1’den naklen yayınlanacak maçın orta hakemliğini Selçuk Dereli yaparken, yardımcılıklarını Cem Satman ile Erdinç Sezertam üstlenecek ve dördüncü hakem ise Kamil Abitoğlu olacak.

GALATASARAY, 2. KEZ

Galatasaray, Futbol Federasyonu tarafından 3. kez düzenlenen organizasyona 2. kez katılıyor. İlki 2006 yılında düzenlenen TFF Süper Kupa’da Turkcell Süper Lig Şampiyonu Galatasaray ile Fortis Türkiye Kupası sahibi Beşiktaş karşılaşırken, Almanya’nın Frankfurt şehrindeki maçı Mert Nobre’nin golüyle 1-0 kazanan Beşiktaş, kupanın sahibi olmuştu. Geçen yılın mücadelesinde ise Turkcell Süper Lig Şampiyonu Fenerbahçe ile Fortis Türkiye Kupası sahibi Beşiktaş’ın Almanya’nın Köln şehrindeki düellosundan, 2-1’lik skorla Fenerbahçe galip ayrılarak kupayı müzesine götürmüştü.

17.08.2008


 

“Dede Aragones” “torun Hakan Kutlu”

LİGDE yeni sezonda görev yapacak teknik adamlar arasında en yaşlı ve en genç teknik direktörler sarı-lacivertli formalar için görev yapıyor.

Fenerbahçe’nin 70 yaşındaki İspanyol çalıştırıcısı Luis Aragones en yaşlı, Ankaragücü’nü çalıştıran 36 yaşındaki Hakan Kutlu ise en genç teknik adam olarak yeni sezonda takımlarını hedeflerine taşımaya çalışaçak.

‘’Dede’’ Aragones ile ‘’torun’’ Kutlu’nun takımları, ligin 12. haftasında başkentte kozlarını paylaşacak. Turkcell Super Lig’de Hakan Kutlu’nun dışında 40’lı yaşlara ulaşmamış 2 teknik direktör daha görev alıyor.

Geçen sezon gösterdiği başarıyla tüm spor kamuoyunun dikkatini çekmeyi başaran Sivasspor’un çalıştırıcısı 38 yaşındaki Bülent Uygun ile UEFA Kupası’na katılmaya hak kazanan Beşiktaş’ın 39 yaşındaki teknik direktörü Ertuğrul Sağlam da genç teknik adamlar arasında bulunuyor. “YERLİLERİN AĞABEYİ” AYBABA Bu sezon Turkcell Süper Lig’de görev alan 16 yerli teknik adam içinde en yaşlı teknik adam unvanına ise Bursaspor Teknik Direktörü Samet Aybaba sahip. Yeşil-beyazlıların, geçen sezonun 10. haftasında takımı emanet ettiği 53 yaşındaki Samet Aybaba, 2008-2009 sezonunda da görevini sürdürecek. Ligde görev yapan teknik adamlar içinde 50’li yaşlarda olan diğer bir teknik direktör de Bursaspor gibi yeşil-beyaz renklere sahip Konyaspor’un teknik direktörü Raşit Çetiner. Geçen sezonun sonlarında Konyaspor’u çalıştırmaya başlayan Çetiner, bu sezon da tercihini yine yeşil-beyazlılardan yana kullandı. 2 TEKNİK ADAM MEMLEKETİNİN TAKIMINI ÇALIŞTIRIYOR Turkcell Süper Lig’de görev alan teknik adamlar içinde doğdukları ilin takımını çalıştıran 2 isim yer alıyor. Bu sezon Denizlispor’da görev alan Ali Yalçın ve Gaziantepspor Teknik Direktörü Nurullah Sağlam da memleketlerinin futbol takımlarını çalıştırma ayrıcalığını yaşıyor.

17.08.2008


 

Bundesliga’nın açılış maçında Bayern Münih, Hamburg ile 2-2 berabere kaldı

Alman Birinci Futbol Ligi’nin (Bundesliga) 2008-2009 sezonu, Münih Allianz-Arena stadında oynanan Bayern München-Hamburger SV karşılaşmasıyla başladı.

Karşılaşmaya milli futbolcu Hamit Altıntop, İtalyan Luca Toni ve Fransız Franck Ribery gibi yıldız oyunculardan yoksun çıkan son şampiyon Bayern München, Hamburger SV ile 2-2 berabere kaldı. Karşılaşmanın ilk yarısında 12. dakikada Bastian Schweinsteiger ve 17. dakikada Lucas Podolski’nin penaltıdan attığı gollerle 2-0 üstünlük yakalayan Bayern München, 25. dakikada Jose Paolo Guerrero’un golüne engel olamadı. İkinci yarıda Hamburger SV kazandığı penaltıyı 56. dakikada Piotr Trochowski’nin ayağından gole çevirerek 2-2 beraberliği sağladı ve karşılaşma bu sonuçla tamamlandı.

17.08.2008


 

Ailemi Türkiye’ye yolladım

BİR dönem Trabzonspor’da forma giyen Gürcü futbolcu Arçil Arvaladze, Gürcistan ile Rusya arasındaki savaş sebebiyle ailesinin Trabzon’da bulunduğunu ve kendisine bu konuda hiç bir yardımı esirgemeyen Trabzon halkına teşekkür ettiğini söyledi.

Arçil, tüm Trabzon halkının ailesi ve kardeşleriyle yakından ilgilendiği için çok mutlu olduğunu belirterek, ‘’ Faruk Özak, Kenan İskender, Sadri Şener, arkadaşım Tolunay ve tüm camia beni aradılar. Ben de ailemi yolladım. İkiz kardeşim Şota’nın ailesi ve diğer kardeşlerimiz Trabzon’da’’ dedi.

Arçil, kendisinin şu anda Batum’da olduğunu belirterek, ‘’Ruslar 1200 tank ve 60 bin asker gönderdiler. Son 5 gündür uyuyamadık. Şu anda Batum’dayım evime Tiflis’e gidemiyorum. Ailemi Batum’dan Trabzon’a yolladım. Burada yaşam çok kötü durumda. Kumanya getiriyorlar ama pek bulunamıyor. Doktorlar çok kötü şartlarda çalışıyorlar’’ diye konuştu.

Arçil, herkesin savaşın durmasını istediğini ama çatışmaların hâlâ tam olarak durmadığını ifade ederek, şunları söyledi: ‘’Şu anda büyük savaş yok, ama birbirlerini vurmaya devam ediyorlar. Şehirde tanklar dolaşıyor. Stresle yaşıyoruz. Ben politikacı değilim. Cezayı gören halk oluyor. Avrupalı gibi yaşamak istiyoruz. Abhazya ve Güney Osetya ile sorunumuz yok. Sorun, bizim Avrupalı gibi yaşamak istememiz. Bundan sonra ekonomi ne olur tam bilemem, ama halkımızı zor günler bekliyor.’’

17.08.2008


 

Phelps altına ve rekora doymuyor

29. Yaz Olimpiyat Oyunları’nda yüzmede erkekler 100 metre kelebek finalini kazanan Amerikalı Michael Phelps Mark Spitz’in 7 altın madalya rekorunu egale etti.

Micheal Phelps, ikinci 50 metresine geride girdiği yarışı, son metredeki atikliğiyle, Sırp yüzücü Milorad Caviç’in yalnızca 1 salise önünde, 50.58 saniyeyle bitirdi. Sırplar neticeye itiraz etse de FINA Phelps’in galibiyetini onayladı. Bu onaydan sonra Caviç, 50.59 saniyeyle gümüş, Avustralyalı Andrew Lauterstein ise 51.12 saniyeyle bronz madalyanın sahibi oldu. Caviç ile birlikte Phelps’in rakipleri arasında gösterilen yurttaşı Ian Crocker ise ancak 4. olabildi. Amerikalı yücüzü, bu dereceyle hem yeni olimpiyat rekorunu kırdı, hem de bir olimpiyatta en fazla altın madalyayı kazanan Spitz’in rekoruna ortak oldu. Bu yarış, Phelps’in Pekin’de yeni dünya rekorunu kıramadığı tek yarış oldu. Phelps, bugün yapılacak olan erkekler 4x100 metre karışık bayrak yarışında ABD takımında yüzecek ve 8. altın madalyasını kazanmaya çalışacak.

17.08.2008


 

Bulgar atlet de dopingli çıktı

29. Yaz Olimpiyat Oyunları’nda, atletizmde bayanlar 1500 metrede koşması beklenen Bulgar atlet Daniela Yordanova’nın, doping testinden geçemediği ve oyunlardan men edildiği açıklandı.

Bulgar yetkili Todor Şabanski, doping testinin pozitif sonuç verdiği ve Daniela Yordanova’nın Pekin’e gelmeyeceğini söyledi. Atina-2004’de 1500 metreyi 5. sırada bitiren 32 yaşındaki Yordanova, 2006’daki Avrupa Şampiyonası’nda bronz madalyanın sahibi olmuştu. Öte yandan atıcılıkta Kuzey Kore adına yarışan Kim Hyun-Woong’un da doping testinden geçememesi üzerine diskalifiye edildiği açıklandı.Bir diğer Kuzey Koreli atıcı Kim-Jong-su da, doping testinin pozitif sonuç vermesi üzerine dün oyunlardan diskalifiye edilmiş, erkekler 50 metre serbest tabanca dalında kazandığı gümüş ve erkekler 10 metre havalı tabanca dalında kazandığı bronz madalya elinden alınmıştı.

17.08.2008


 

Halil Akkaş da elendi

29. Yaz Olimpiyat Oyunları’nda atletizm müsabakalarının 2. gününde piste çıkan Türk atletleri başarılı olamadı.

‘’Kuş Yuvası’’ olarak adlandırılan Ulusal Stat’taki oyunların atletizm müsabakalarında dün sabah seansında yapılan erkekler 3 bin metre engelli seçmelerinde Halil Akkaş, 8.44.70’lik derecesiyle serisinde 13 sporcu içinde 12., genel klasmanda da 37 sporcu içinde 34. sırayı alarak oyunlara veda etti. Seçmelerde en iyi dereceyi ise 8.16.88’lik dereceyle Etiyopyalı Yakob Jarso elde etti.

17.08.2008


 

Olimpiyatların en yoğun günü

29. Yaz Olimpiyat Oyunları’na, bugün 23 dalda yapılacak müsabakalarla devam edilecek. 14 dalda 36 altın maalyanın daha sahiplerini bulacağı bugün oyunların en yoğun günü olarak dikkati çekiyor.

Yarının programında, 2 dalda 10 Türk sporcunun da müsabakası bulunuyor. Türk sporcuların bugünkü yarışma programları şöyle:

Atletizm:

04.30 Bayanlar maraton (Bahar Doğan)

14.00 Bayanlar 100 metre engelle elemeleri (Nevin Yanıt)

15.10 Bayanlar 400 metre engelli elemeleri (Özge Gürler)

17.45 Erkekler 10 bin metre finali (Selim Bayrak)

Yelken:

08.00 Erkekler rüzgar sörfü (Ertuğrul İçingir)

08.00 Bayanlar rüzgar sörfü (Sedef Köktentürk)

08.00 Erkekler Laser Standart sınıfı (Kemal Muslubaş)

08.00 Finn sınıfı (Ali Kemal Tüfekçi)

08.00 Erkekler 470 sınıfı (Deniz ve Ateş Çınar)

17.08.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün haberler

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır