Güncel |
“HABER TÜRK’TEKİLER”, BEDİÜZZAMAN’I OKUMAMIŞLAR.. |
Görünen o ki Haber Türk’teki tartışmacı tarihçiler, Bediüzzaman’ın, daha İkinci Meşrûtiyet yıllarında, daha bir asır öncesinden, muhtariyeti (eyâlet sistemini) “beylik veya tavâif-i mülûk” dediği ülkenin devletçiklere bölünüp parçalanmasının başlangıcı olan “akıl dışı fikirler” olarak görüp şiddetle reddettiğini, adem-i merkeziyetçi muhtarî sistemden sakındırdığını okumamışlar. Ve yine anlaşılıyor ki bu tarihçilerin, Bediüzzaman’ın, İslâm dünyasını istilâ etme emelindeki emperyalist güçlerin “adem-i merkeziyet”i ve “muhtariyetçi fikirler”i sırf Osmanlıyı ve İslâm âlemini parçalayıp sömürgesi haline getirmek amacıyla istimal ettiklerini, Müslüman toplulukları “kavmiyetçilik” illetiyle ecnebilerin güdümüne alınması projesine karşı uyarılarını da okumamışlar. (Hutbe-i Şâmiye, 228; Münâzârat, 48; Eski Said Dönemi Eserleri, 183-184) Kürtlere hitâbede, kavimlerin maddî ve mânevî kalkınma ve refahının sebebinin, milletin hâkimiyetini temin ile hayat makinesinin buharı olan hürriyet” olduğunu anlatan Bediüzzaman’ın, “Mevcudiyetinizi ittihadla gösteriniz” tavsiyesini de okumamışlar. (Eski Said Dönemi Eserleri, 161-165) Yine bir asır önce Osmanlının çözülüşüne çâreler aranırken, Bediüzzaman Said Nursî’nin Sultan Abdülhamid’in yeğeni Prens Sabahattin Bey’in yenilikçi “adem-i merkeziyet” teklifine verdiği hakikatli “cevab”ında, Prens’in Batı toplumlarındakine benzer maddeci felsefenin “endüstriyel medeniyeti oluşturmuş insan tipi” üzerine kurulu milletin fıtratına yabancı “sistem”i kopyaladığı ikazını da okumamışlar. İkdam gazetesine gönderdiği “Kürtler ve Osmanlılık” başlıklı bir makalede, “altıyüz seneden beri İslâm’ın tevhid ve birlik bayrağını umum âleme karşı yücelten Türkler”le, dörtbuçuk asırdan beri İslâm birliğinin fedakâr ve cesur taraftarları olan, dinî değerlerine sâdık ve onların “cihâd arkadaşı” Kürtlerin İslâmiyet uğruna beşyüz bin kişi fedâ ettiklerini ve hiçbir zaman ayrılıkçı emelleri tâkib edemeyeceklerini bildirdiğini de okumamışlar. Bediüzzaman’ın, hakikî Müslümanlardan olan Kürdleri Müslümanlıktan ayırmanın, Osmanlı’yı bertaraf etmeye çalışan ifsad şebekelerinin “plânı” olduğu uyarısını da okumamışlar. (Kürdler ve Osmanlılık, İkdam, 22 Şubat 1336 - 7 Mart 1920, Eski Said Dönemi Eserleri, 107-110) Bu plânın dün Osmanlıda, bugün Osmanlının bâkiyesi Türkiye’de etnik iftirakı dinamitlemekle küresel ifsad şebekelerinin tuzağına düşüreceği ve fitneyi uyandıracağı ikazından da haberleri yok. “Kürtlük dâvâsı”nın Kürdleri ecnebî himâyesi altına alan, İslâmın yasakladığı, İslâm kardeşliğine aykırı pek mânâsız bir iddia olduğunu bildiren Bediüzzaman’ın doksan yıl önceki yazılarından da haberleri yok. (Kürdler ve İslâmiyet, Sebilürreşâd, 4 Mart 1336 -17 Mart 1920- Eski Said Dönemi Eserleri, 107-110) Peki, Bediüzzaman’ı okumayan ya da okuduklarını anlamayanların, Bediüzzaman’ın eserleri hakkında uluorta konuşmaları ne derece doğru? Ne kadar yakışıyor? |
24.10.2009 |