27 Ekim 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Güncel

 

İSRAİL KONSOLOSLUĞU ÖNÜNDE PROTESTO

İstanbul Levent’teki İsrail Konsolosluğu önünde toplanan çeşitli sivil toplum örgütlerinin oluşturduğu grup, Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırıları protesto etti. İsrail aleyhine slogan atan grup, İsrail’in saldırılarına bir an önce son vermesini istedi.

İsrail’in ‘Aksa’ işgali İstanbul’da kınandı

LEVENT’TEKİ İsrail Konsolosluğu önünde toplanan bir grup, Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırıları protesto etti. İsrail aleyhine slogan atan grup, İsrail’in saldırılarına bir an önce son vermesini istedi. Çeşitli sivil toplum örgütlerinin oluşturduğu “Mescid-i Aksa ile Dayanışma Platformu” üyesi yaklaşık 500 kişilik grup, önceki gün saat 22.30 sıralarında Beşiktaş Levent’teki İsrail Konsolosluğu önünde toplandı. Filistin bayrakları taşıyan grup, İsrail’in Mescid-i Aksa ve Filistin’e yönelik saldırılarını protesto etti. “Kanımız canımız feda olsun Aksa’ya”, “Müslüman uyuma ilk kıblene sahip çık”, “Yaşasın Aksa direnişimiz” ve “Kahrolsun siyonist İsrail” şeklinde sloganlar atan öfkeli kalabalık, İsrail bayrağı yaktı. Grup adına ilk olarak konuşan Nurettin Şirin, İsrail’in Mescid-i Aksa’yı kan gölüne çevirdiğini söyledi. İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı Genel Başkanı Bülent Yıldırım da, İsrail’in Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırılarının sistematik olduğunu söyledi. İsrail’in yavaş yavaş işgale gittiğini söyleyen Yıldırım, “ Eğer İsrail gerçekten barış istiyorsa Mescid-i Aksa’dan uzak dursun” diye konuştu.

27.10.2009


 

ÇOK SAYIDA ÜST DÜZEY KOMUTAN

Halen TSK'da önemli görevlerde bulunan çok sayıda üst düzey komutanın isimlerinin geçtiği ihbar mektubunda, Genelkurmay karargâhında, Albay Çiçek'in imzasını taşıyan plan dışında, yukarıdan verilen emir ve talimatlarla, seçilmiş iktidara ve sivil topluma karşı mücadele için hazırlanan çok sayıda belgenin varlığından söz ediliyor.

ASKERî SAVCI O SÖZÜ SÖYLEDİ Mİ?

Mektupta zikredilen isimlerden bazılarının son YAŞ toplantısında daha üst rütbe ve görevlere terfî ettirilmiş olmaları dikkat çekerken, Albay Çiçek'in evinde yapılan aramanın göstermelik olduğu ve “arama”yı yapan askerî savcı yardımcısının “Biz personelimizi böyle koruruz” dediği yönündeki iddialar “vahim” olarak değerlendiriliyor.

ÇOK DAHA DERİN BİR YAPILANMA

İhbar mektubundaki iddialardan sonra, dört buçuk aydır tartışılan planın Albay Çiçek'i aşan çok daha geniş ve derin bir yapılanmayı ortaya koyduğu; dolayısıyla iddiaların mutlaka aydınlatılması gerektiği ifade edilirken, bu aşamadan sonra konunun geçiştirilip örtbas edilmesinin kesinlikle mümkün olmadığı vurgulanıyor.

27.10.2009


 

İsrail’i hemen durdurun

İsrail’in Haremüşşerif’e girme teşebbüsü sonrası Kudüs’te yaşananları an be an takip ettiklerini kaydeden İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım, “Filistin halkı canı pahasına işgal güçlerine karşı koyuyor. Ancak bu dâvâ sadece onların dâvâsı değil. İsrail bir oldu-bittiye getirerek Mescid-i Aksa’yı yerle bir etmek istiyor. İslâm ülkeleri ortak kararlar almalı ve Müslüman halklar teyakkuzda olmalı. İsrail’in durdurulması ve Kudüs’ten tamamen çıkarılması için İKT ve Arap Birliği gibi kuruluşlar harekete geçmeli” dedi.

İSRAİL’İ DURDURUN

İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım, İsrail askerlerinin Mescidi Aksa’ya zor kullanarak girmesi ve camide namaz kılan cemaati gaz bombası ve silah kullanarak çıkarmasına tepki göstererek, “İslam ülkeleri ortak kararlar almalı ve Müslüman halklar teyakkuzda olmalı. İsrail’in durdurulması ve Kudüs’ten tamamen çıkarılması için İKÖ ve Arap Birliği gibi kuruluşlar harekete geçmeli” dedi. İsrail askerlerinin Mescidi Aksa’ya zor kullanarak girmesi ve camide namaz kılan cemaati gaz bombası ve silah kullanarak çıkarması üzerine Türkiye’den de sert tepki gösterildi.

İHH İnsani Yardım Vakfı Genel Başkanı Bülent Yıldırım, yaptığı basın açıklamasında Mescidi Aksa üzerinden yeni provokasyonlara girişen İsrail’e sert tepki gösterdi. İsrail’in bütün oyunlarını Filistinsiz ve Mescidi Aksa’sız bir Kudüs üzerine kurduğunu ifade eden Yıldırım, son eylemlerin de bu amaca hizmet ettiğini belirtti. İsrail’in iki amacı var diyen Yıldırım, “İsrail’in bir amacı Kudüs’ü Filistin halkından tamamen tecrit etmek. Bunun için utanç duvarını ördüler. Kudüs’te kalan ailelerin evlerini yıkarak onları göçe zorluyorlar. İkinci amaçları ise Kudüs’teki kadim İslam eserlerini yok etmek. Bugüne kadar birçok cami, mescit ve medreseyi yıktılar. Ama esas hedefleri Mescidi Aksa’yı yıkıp yerine Süleyman mabedini inşa etmek. Bu amaçlarına ulaşmak için her yolu deneyeceklerdir” dedi. Kudüs’te yaşananları an be an takip ettiklerini ifade eden Yıldırım, “İsrail askerleri Müslümanların ilk kıblesi olan Mescidi Aksa’ya girmeye cüret ettiler. İşgal güçleri daha önce Mescidi Aksâ’yı kuşatmakla yetinirken bu sefer Mescide namaz kılan cemaati zor kullanarak dışarı çıkardılar. Mescidin kapılarını zincirlediler. Ezanın sesini kıstılar. Siyonist İsrail askerlerinin gaz bombalı saldırılarından yüzlerce Filistinli yaralandı. Siyonist güçleri onlarca Filistinliyi tutukladılar.

Filistin halkı canı pahasına işgal güçlerine karşı koyuyor. Ancak bu dava sadece onların davası değil. İsrail bir oldubittiye getirerek Mescidi Aksa’yı yerle bir etmek istiyor. İslam ülkeleri ortak kararlar almalı ve Müslüman halklar teyakkuzda olmalı. İsrail’in durdurulması ve Kudüs’ten tamamen çıkarılması için İKÖ ve Arap Birliği gibi kuruluşlar harekete geçmeli” diye konuştu.

Sivil toplum kuruluşlarına ve duyarlı vatandaşlara da çağrıda bulunan İHH Başkanı, şöyle konuştu: “Gazze için nasıl sokaklara dökülüp eylemler düzenledik ise, Mescidi Aksa ve Kudüs halkı için de aynısını yapmalıyız. İsrail, Filistin halkının yalnız olmadığını görmeli. Halklar eylemleriyle tavırlarını ortaya koyarlarsa ülkeyi yönetenler de elbette bu tepkilere duyarsız kalmayacaktır. Konya tatbikatlarında İsrail’in çıkarılması da bu eylemlerin sonucu olmuştur.”

27.10.2009


 

Ünsal: Dünya barışı dinamitleniyor

MAZLUMDER Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal, İsrail’in ulusalüstü insanî hukuku ayaklar altına alarak dünya barışını dinamitlemeğini belirtti.

Ünsal, yaptığı açıklamada, günlerdir Müslümanların en kutsal mekânlarından olan Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya girme çağrıları yapan fanatik Yahudi Mahon Hamikdaş grubunun 25 Ekim günü polis gücü yedeğinde Haremi-i Şerif’e girmesi üzerine çatışmalar çıktığını, 100 civarında Filistinli yaralandığını ve 25 kişi gözaltına alındığını belirterek, Birleşmiş Milletler ve tüm duyarlı çevre ve aktörleri, bu sorumsuzluğu durdurması için, İsrail’i hukuk alanına çekmeye davet etti. Ünsal, işgal altındaki Filistin topraklarında, hiçbir Filistinlinin Yahudilerin kutsal mekânlarına girmesine izin verilmezken, Müslümanların bütün kutsal mekânlarına, rızaları alınmaksızın, devlet gücü kullanarak Yahudilerin girmesi; ne mütekabiliyete, ne kutsal yerlere duyulması gereken saygıya, ne de ibadet özgürlüğüne uymadığını söyledi. MAZLUMDER Genel Başkanı Ünsal şunları kaydetti: “Ayrıca, Filistin toprakları İsrail işgali altına girene kadar, kısa süren Haçlılar dönemi hariç, hiçbir Yahudinin kutsal mekanlarına girmesine ve ibadet etmesine engel olunmamışken bugün yaşananlar bu toprakların geleneğine de uymamaktadır. Kurulduğu günden itibaren komşuları aleyhine sürekli topraklarını genişleterek işgal ve ilhak suçu işleyen, BM kararlarını hiçe sayarak Kudüs’ü başkent yapan, Mescid-i Aksa’nın yakılmasına ve birçok tarihi eserin o yangında yok olmasına sebep olan ve Müslümanların yaşadıkları şehirleri yüksek duvarlar örerek zindana çeviren İsrail’in işlediği insanlık suçları sadece işgal ettiği topraklarda değil bütün dünyadaki barışı tehdit etmektedir. Hukuku ayaklar altına alan İsrail’in bu tutumları, Yahudi ve İslâm dinlerine mensup kitlelerin bilinçaltına nefret tohumları ekmek demektir. MAZLUMDER başta BM ve tüm duyarlı çevre ve aktörleri, bu sorumsuzluğu durdurması için, İsrail’i hukuk alanına çekmeye davet eder.”

RECEP GÖREN

27.10.2009


 

“İsrail, kuşatmayı kaldırmalıdır”

SAADET Partisi lideri Numan Kurtulmuş, İsrail’in Mescid-i Aksa’ya yönelik ‘’tahripkar ve tahrikkar tutumuna derhal son vermesi gerektiğini’’ bildirdi.

Kurtulmuş, yazılı açıklamasında İsrail’in Mescid-i Aksa’ya yönelik ‘’saldırgan tutumunu her geçen gün pervasızca artırdığını’’ ifade etti. İsrail’in ‘’devlet terörü’’ yaptığını belirten Kurtulmuş, bu tutumun sadece Mescid-i Aksa’yı tahrip etmediğini, bütün İslam dünyasını tahrik ettiğini kaydetti. Kurtulmuş, açıklamasında, ‘’Mescid-i Aksa Müslümanların namusudur. İsrail Mescid-i Aksa’ya yönelik bu tahripkar ve tahrikkar tutumuna derhal son vermeli, Mescid-i Aksa çevresindeki kuşatmayı kaldırmalıdır. Aksi takdirde, bundan zarar gören sadece Filistin-İsrail barışı değil tüm bölge ve dünya barışı olacaktır’’ ifadesini kullandı.

27.10.2009


 

Bağış: Diğerlerini göz ardı edemeyiz

DEVLET Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, demokratik açılım projesinin sadece tek bir kesimi hedefleyen bir proje olmadığını söyleyerek, “Bu süreçte bir kesimin sorunlarına el atarken diğerlerini göz ardı edemeyiz” dedi.

TEPAV’ın TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesinde düzenlediği “İlerleme Raporu’nun Ardından Türkiye-AB İlişkileri” konulu toplantıda konuşan Bağış, raporun geçmiştekilere kıyasla genel anlamda daha dengeli ve olumlu olduğunu belirterek, bunun farklı kesimler tarafından teyit edildiğini kaydetti. Bunun, raporun bütün eleştirilerine katılındığı anlamına gelmediğini

söyleyen Bağış, rapordaki bazı eleştirilerin yersiz, bazılarında ise zamanlama sıkıntısı bulunduğunu bildirdi. Bakan Bağış, raporla ilgili bütün kamu kurumlarının görüşlerini alacaklarını belirterek, siyasi kriterler konusunda raporun, Ulusal Program’ın yayımlanmasını önemsediğini hatırlattı. Bağış, sivil toplum kuruluşlarının karar mekanizmalarında yer almasının önemine dikkati çekerek, Reform İzleme Grubu’nun bir sonraki toplantısının 11 Kasımda Konya’da olacağını açıkladı. Raporun demokratik açılım projesini çok önemsediğini belirten Bağış, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Demokratik açılım projesi Türkiye’de sadece tek bir kesimi ilgilendiren ya da tek bir kesimin demokratik hakları ile ilgili bir süreç değildir. Bu açılım Türkiye’deki bireyin demokratik haklarını artırmak için başlatılmış bir süreçtir. Türkiye’de demokratik hakları ile ilgili kendini sınırlandırılmış hisseden tek bir kesim yoktur. Evet, bu ülkenin Kürt vatandaşlarının demokratik hakları ile ilgili eleştiri, sıkıntı ve dile getirdikleri eksiklikleri vardır, ama aynı şekilde bu ülkenin Ermeni vatandaşlarının, kadınlarının, işçilerinin, bu ülkede yaşayan diğer azınlık mensuplarının da sıkıntıları vardır. Süryani vatandaşlarımızın İstanbul’da kilise ihtiyacı dile getirilmektedir. Musevi vatandaşlarımızın anti-Semitizm ile ilgili hassasiyetleri gündemdedir. Biz demokratik açılım sürecinde herhangi bir kesimi hedeflemiyoruz. Tabii ki kanayan bir yaranız varsa, terör nedeniyle ülke çapında çok ciddi acılar yaşıyorsak, buna son vermek, barışın egemen olduğu bir ülkede yaşamak hepimizin hakkı. Ama bu süreçte bir kesimin sorunlarına el atarken diğerlerini göz ardı edemeyiz.”

Bakan Bağış, Türkiye’de artık tabuların yavaş yavaş ortadan kalktığını söyleyerek, eskiden çekimser davranılan her konunun tartışılabilir hale geldiğini, sorunların halının altına süpürülmek yerine onlarla yüzleşildiğini bildirdi. Bağış, belki her sorunun çözülemediğini, ama en azından tartışılabilir hale geldiğini belirterek, sorunlar için teşhis koymaya başlanıldığını, teşhisin tedavinin yarısı olduğunu ifade etti.

Raporun, “Ergenekon davasını da vurgulayarak, bu davayı Türkiye için bir fırsat olarak gördüğünü” belirten Bağış, bu dava sürecinin bir an önce tamamlanarak, “yaşla kurunun birbirinden ayrılmasını” umduğunu kaydetti. Bağış, Türkiye’de iktidardan memnun olmayanların iktidarla demokratik yollarla mücadele etmek gerektiğini anlaması gerektiğini söyleyerek, bu dava ile yakalanan fırsatın iyi değerlendirilmesini umduğunu kaydetti. Egemen Bağış, anayasa reformu konusuna da değinerek, bu konuda muhalefetle iktidarın el ele vermesi gerektiğini belirtti.

27.10.2009


 

12 Eylül Anayasası ile sağlıklı açılım olmaz

İSVEÇ'TE 23 yıldır siyasi mülteci olarak yaşayan Avrupa Kürt İnisiyatifi Başkanı Aziz Alış, “demokratik açılım” sürecinin mevcut 12 Eylül Anayasası ile devam ettirilmesinin sağlıklı bir sonuç vermeyeceğini söyledi.

PKK’nın dağdan iniş sürecini değerlendiren Aziz Alış, PKK’nın birileri tarafından kurdurulduğunu ve örgüt içinde yer alanların kullanılmış olduğuna işaret etti. Bu aşamada meselenin ‘affedilme’ olarak sunulmasının yanlış algılara yol açabileceğini ileri süren Alış, “Yıllardır dağlarda mücadele eden bu kesimlerin artık mücadelelerini daha demokratik, daha insani değerlere tekabül eden bir zemine indirmeleri hiç kuşkusuz çok olumlu bir adım olacaktır” dedi. Kısa bir süre sonra dağlarda hiçbir gencin kalmayacağına inandığını anlatan Alış, bu aşamadan sonra Kürt meselesinin çok daha rahat ve sağlıklı konuşulmaya başlanacağını ifade etti. Alış, “Bundan böyle şiddetin yerine demokratik tercihler konuşulacak. Bu da devletin bir tercihidir” dedi. Aziz Alış, PKK'nın üst yönetiminin devlet ile bir mutabakat arayışı ve düşüncesinde olduğunu belirterek, örgüt içinde bu sürecin sorgulanacağını ancak karşı çıkılacağına ihtimal vermediğini ekledi. Alış, “Bence sorun Anayasa’dır. Sorun demokratik ve sivil bir anayasanın ihtiyacıdır. Bu Anayasa’da büyük değişimler yapıldıktan ve tamamen demokratik bir hale getirildikten sonra demokrasiden söz edilebilinir. Eğer mevcut 12 Eylül Anayasası ile bu iş devam ettirilmeye çalışılırsa, sağlıklı bir netice alınabileceğine inanmıyorum” dedi.

27.10.2009


 

Erdoğan: İsrail ile yürüyen işlerimiz var

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, şu anda Türkiye ile İsrail arasında resmen ve hukuken ilişkilerin kopması anlamında herhangi bir şey söz konusu olmadığını belirterek, “Bizim şu anda İsrail ile yürüyen işlerimiz var ve bu işlerin kesilmesi, vesaire gibi bir şey söz konusu değil” dedi.

Erdoğan, Katar’ın El Cezire televizyonuna verdiği demeçte, Türkiye-İsrail ilişkileri ve Türkiye’nin bölgedeki durumu hakkında değerlendirmelerde bulundu. “Bölgedeki gelişmeleri hassasiyetle, bölgenin önemli bir ülkesi olarak değerlendirdiklerini” kaydeden Erdoğan, bunun bir dini ya da etnik yaklaşımla yapılmadığını vurguladı. Gazze’de yaşanan olaylara değinen Erdoğan, Gazze olayında ortada bir gerçeğin olduğunu ve Gazze’de kitle imha silahlarının kullanıldığını söyledi. Bölgede fosfor bombalarını kullanıldığını kaydeden Erdoğan, “Fosfor bombaları dediğimiz şey kitle imha silahıydı ve bunları görüp de bunlara karşı sessiz kalmak adil bir yönetim anlayışına yakışmazdı. Biz de bu bölgenin insanları olarak buna evet diyemezdik” diye konuştu. El Cezire muhabirinin, “bir ay içerisinde Türkiye ile İsrail arasındaki tansiyonun yükselmesinden dolayı” ABD’nin arabuluculuk yapıp yapmadığı sorusunu Erdoğan şöyle cevapladı:“Şu anda Türkiye ile İsrail arasında resmen ve hukuken ilişkilerin kopması anlamında herhangi bir şey söz konusu değil. Bizim şu anda İsrail ile yürüyen işlerimiz var ve bu işlerin kesilmesi, vesaire gibi bir şey söz konusu değil. Burada Anadolu Tatbikatı diye ifade ettiğimiz Konya’daki bir tatbikat söz konusuydu. Tabii bu tatbikatın şekli ortada. Bir tarafta Gazze’de yaşanan olaylar var. Bu yaşanan olaylara karşı kamunun ortaya koyduğu bir infial var. Ben Türkiye’de kamu vicdanının bir yerde temsilcisiyim. Kamu vicdanına kulak vermek durumundayım.”

27.10.2009


 

Türkiye’siz AB düşünülemez

Avrupa Parlamentosu (AP) eski Başkanı Pat Cox, Türkiyesiz bir Avrupa’nın düşünülemeyeğini belirtti.

AP eski Başkanı Pat Cox, İrlanda’da Lizbon referandumunun onaylanması için dört ay çalıştıktan sonra Brüksel’de AB basınının karşısına çıktı. Yenilenecek Avrupa Komisyonu’nda İrlanda adına yeni komiser olması beklenen Cox, AB Haber’e verdiği özel mülakatta, Lizbon anlaşması sonrası AB’nin önünün daha da açılacağına işaret ederek, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı Almanya ve Fransa gibi ülkelerde yapılan açıklamaları ise Ankara’nın AB reformlarına odaklanarak cevaplaması gerektiğini kaydetti. Türkiyesiz bir Avrupa’nın düşünülemeyacağini vurgulayan Cox, şunları kaydetti: “Türkiye-AB süreci kurumsal bir süreç. Öyle herkes canı sıkıldığı zaman ben görüşümü değişitirdim diyemez. Müzakereler tüm ülkelerin onayı ile başlatıldı. Şimdi gerçek AB savunucları Türkiye’deki reformları cesaretlendirmeli. Türkiye’nin AB normlarına gelmesi için çalışmalı. Bugünün konusu olmayan Türkiye’nin AB üyeliğiyle ilgili Ankara’ya kötümser mesajlar göndermek çok yanlış. Bu reformların önünü kesmek. Türkiye’yi AB’den uzaklaştırmak ilk önce AB’ye büyük zarar verir.”

AB’nin Türkiye ile ilgili kararını değiştiremeyeceğine işaret eden Cox, “Müzakereler sürüyor. Sonunda ne olacak hepimiz göreceğiz. Ancak burada Kıbrıs konusunda iki lider Talat ve Hristofyas çözüme yoğunlaşarak bir sonuça ulaşmaları lazım’’ diye konuştu.

Brok: Türkiye, ev ödevlerini yapmalı

Avrupa Parlamentosu Genişleme Raportörü Hıristiyan Demokrat Grubu üyesi Alman CDU Elmar Brok, Kathimerini gazetesine verdiği söyleşide, Türkiye’nin Aralık ayındaki AB değerlendirme süreciyle ilgili açıklamalar yaptı. Bir soru üzerine, Avrupa Komisyonu’nun Türkiye’ye ilişkin ilerleme raporuna değinen Brok, Türkiye’ye; “yükümlülüklerini” yerine getirmesi konusunda tavsiyede bulunan Avrupa Komisyonu’nun raporunun Türkiye için eleştirel olduğunu savundu.

Brok, azınlık hakları, dini özgürlükler, basın özgürlüğüne ilişkin sorunların mevcut olduğunun da raporda dile getirildiğini belirtti. 2009 yılı sonuna kadar Türkiye’nin Ankara Protokolü’nü yerine getirmesi gerektiğini savunan Brok, Türkiye açısından sekiz başlığın dondurulduğunu, Türkiye’nin tutumuna göre bu sayının artmasının da ihtimal dışı olmadığını ileri sürdü. Brok, ayrıca “Avrupa Komisyonu, raporu içerisine Ankara için öngördüğü yaptırımları da yazması gerekirdi” ifadesini kullandı.

27.10.2009


 

Soylu da birleşme için çalıştı

DP’nin Siyasî İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Çağrı Erhan, eski DP lideri Süleyman Soylu’nun, 18 ay boyunca ANAP ile bütünleşmeyi sağlamak için Salih Uzun ile 6 defa görüştüğünü ifade ederek, “Ama nasip kısmet bizeymiş. Geçenlerde Soylu’nun kendisiyle görüştüm, bundan gayet memnuniyet duyduğunu kendi ağzından duydum” diye konuştu.

DP Siyasi İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Çağrı Erhan, eski DP lideri Süleyman Soylu’nun, 18 ay boyunca ANAP ile bütünleşmeyi sağlamak için Salih Uzun ile 6 defa görüştüğünü ifade ederek, “Ama nasip kısmet bizeymiş” dedi. Prof. Dr. Erhan, yaptığı açıklamada, 31 Ekim’de DP ve ANAP’ın yapacağı birleşme kongresiyle ilgili açıklamalarda bulundu. Erhan, birleşmenin amacının, merkez sağ damarın tekrar tek bir ana kolda birleştirilmesi olduğunu söyledi. Birleşmeye iki parti tabanının karşı olduğu yönündeki görüşlere katılmayan Erhan, tabanda bir sıkıntı bulunmadığını belirterek, yöneticileri bunu yapmaya sevk eden nedenin tabandan gelen istekler olduğunu kaydetti. Birleşmenin arkasında Demirel’in olduğu ve başarılı olunamayacağı eleştirilerini de değerlendiren Erhan, şöyle konuştu: “Doğru Yol Partisi ve Anavatan Partisi varsa Demirel sayesinde var. Sayın Demirel ismi üzerinde bu kadar spekülasyon yapanların bir tek sebebi var; korkuyorlar bu bütünleşmenin olmasından. Bu bütünleşmenin içerisinde sayın Demirel, Çiller, Ağar da, Süleyman Soylu da vardır. Erkan Mumcu da, Mesut Yılmaz da vardır. Bütün liderlerimiz vardır. Bir tanesinin de açıktan ‘Hayır ben bu bütünleşmeye karşıyım’ diye bir beyanatını görmedim. Sayın Süleyman Soylu, 18 ay boyunca bu bütünleşmeyi sağlamak için çalıştı. Sayın Salih Uzun ile 6 defa görüştü. Ama nasip kısmet bizeymiş. Geçenlerde Soylu’nun kendisiyle görüştüm, bundan gayet bir memnuniyet duyduğunu kendi ağzından duydum. Bir tane bana bu bütünleşmeye karşıyım diyen lider gösterebilir misiniz, gerek Anavatan Partisi’nde gerek DP’den?”

27.10.2009


 

ÖSYM’den acil personel talebi

Öğrencİ Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan, kurumun soru hazırlama biriminde eleman ihtiyaçları olduğunu belirterek, yeni eleman alamadıklarından yakındı.

Yarımağan, yaptığı açıklamada, ÖSYM’nin bir kuruluş yasası bulunmadığını belirterek, bu konudaki taleplerini YÖK’e ilettiklerini bildirdi. Kuruma belirli kadrolar ile personele özlük haklarının verilmesini talep ettiklerini ifade eden Yarımağan, ‘’Şu anda bizim personelin hem özlük hakları yetersiz hem ücretleri’’ dedi. 2010’da uygulanmaya başlanacak yeni sınav sisteminin iki aşamalı ve ikinci aşamasının da toplam beş oturumdan oluşacağı hatırlatılarak, bunun personel ihtiyacını artırıp artırmayacağı sorusu üzerine Yarımağan, şöyle konuştu: ‘’Bunun üstesinden gelebiliriz ama asıl sorun bu değil. Bizim en çok soru hazırlama biriminde ihtiyacımız var. Yeni eleman almamız lazım ama alamıyoruz. Doğru dürüst kadro verilmiyor. Verilen kadrolara da ‘KPSS ile hiçbir görüşme yapmadan, başvuranların puan yüksekliğine göre alın’ diyorlar. Biz de bunu pek içimize sindiremiyoruz çünkü bu güvenlik gerektiren bir konu. Kişilerle mülakat yapmadan, görmeden, konuşmadan gelmelerini pek istemiyoruz.’’ Yarımağan, kurumun soru hazırlama biriminde şu anda yaklaşık 60 kişinin görev yaptığını, 20 kadar elemana daha ihtiyaç duyulduğunu bildirdi.

27.10.2009


 

Krizin arka planında etik sorunlar var

BaşbakanlIk Müsteşar Yardımcısı Ruhi Özbilgiç, bugün yaşanan küresel finans krizinin arka planında etik sorunların varlığının genel kabul gören bir husus olduğunu kaydetti.

OECD desteği ile 2003 yılından itibaren Orta Doğu ve Kuzey Afrika (MENA) ülkelerinin liderliğinde yürütülen ‘’İyi Yönetişim Girişimi’’nin Türkiye’nin eş başkanlığını yürütmekte olduğu ‘’kamu etiği’’ bölümü çerçevesinde, Kamu Görevlileri Etik Kurulu tarafından OECD ve Başbakanlığın işbirliği ile ‘’Daha Temiz Bir Kamu Sektörü Tesis Etmek’’ konulu MENA bölgesel etik konferansı İstanbul’da başladı. Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Özbilgiç, konferansın açılışında yaptığı konuşmada, reformların uygulanmasının, kamu görevlilerinin etik kurallara bağlı hizmet sunmaları ile yakından ilgili olduğuna dikkati çekerek, şunları söyledi: ‘’Bu bağlamda, Meclisimiz 2004 yılında Kamu Görevlileri Etik Kurulu’nun kurulmasına ilişkin yasayı kabul etmiştir. Bu gelişme, ülkemizde yozlaşma ile mücadelede önemli bir aşamadır. Ülke deneyimleri yozlaşmanın önlenmesi açısından yaptırımlara odaklı denetimlerin yetersiz olduğunu, bir önleyici denetim türü olarak etik ilkelere ilişkin tedbirlerin alınması gerektiğini göstermiştir. Nitekim bugün yaşamakta olduğumuz küresel finans krizinin arka planında etik sorunların varlığı, genel kabul gören bir husustur.’’

27.10.2009


 

“Mahkemenin yetkisiz” olduğu talebine ret

İkİncİ ‘’Ergenekon’’ davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, ‘’mahkemenin yetkisiz olduğu’’ yönündeki talepleri reddetti.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, mahkeme heyeti başkanı Köksal Şengün, sabahki oturumda tapılan taleplere ilişkin heyet tarafından alınan kararı açıkladı. Kararda, mahkeme heyetinde, 5235 sayılı yasanın 9/3’üncü maddesine uygun olarak İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesinden bir başkan ve 7 üyenin görevli olduğu belirtilerek, bu maddenin mahkemede yeteri kadar üye bulunur diyerek, üye

sayısını sınırlamadığı ve herhangi bir tahdit getirmediği kaydedildi. Başkan Köksal Şengün ile üyeler Kemal Can, Hasan Hüseyin Özese, Sedat Sami Haşıloğlu’nun görevli olduğu mahkemede, ‘’Ergenekon’’ iddianamesinin kabulünden sonra Gökmen Demircan ve Ömer Diken’in ardından da Hüsnü Çalmuk ve Faik Saban’ın yetkilendirildiği ifade edilen kararda, atamaların, yetkilendirmelerin anayasaya uygun olarak Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca (HSYK) yapıldığı belirtildi. ‘’Tüm bu uygulamaların aleni olarak ve dolayısıyla HSYK’nın bilgisi dahilinde yapıldığı izahtan varestedir’’ denilen kararda, HSYK’nın 29 Temmuz 2008 tarihinde yapılan atamalarla ilgili olarak, ‘’İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesinin iş yoğunluğu sebebiyle 2 heyet halinde çalışmasına, ikinci heyete mahkeme başkanının iş yoğunluğu ve mazereti nedeniyle başkanlık edememesi durumunda, heyetin mahkemenin en kıdemli üyesinin başkanlığında toplanmasına’’ şeklindeki 270 sayılı kararına da işaret edildi.

Mahkeme heyeti, HSYK’nın bu kararından sonra mahkemenin çalışmaya başladığı, uygulamanın da bu yönde devam ettiği dikkate alınarak, yasal olmayan bir durumun bulunmadığını ifade etti.

Sanık ve avukatlarının mahkemeyi çekilmeye davet ettikleri belirtilen kararda, usulde davet etmenin bulunmadığı, bu konunun mahkemenin takdir ve yetkisinde olduğu, dolayısıyla mahkemenin çekilmeyi düşünmediği bildirildi. Mahkemenin, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü bitişiğinde bulunan duruşma salonunda yargılamayı sürdürdüğü ifade edilen kararda, mahkemenin yetkisiz ve görevsiz olduğu yönündeki talebin reddedildiği kaydedildi.

27.10.2009


 

Bu ülkede herkes eşit

Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz, Türkiye’de herkesin eşit olduğunu söyledi. Siirt Valiliğini ziyaret eden Bakan Yılmaz, gazetecilerin, ‘’Kuzey Irak’tan gelen PKK terör örgütü mensuplarının karşılanmasıyla’’ ilgili soruyu cevaplarken şöyle konuştu: ‘’Hükümetimiz başından beri şunu söylüyor; Bu şunun, bunun açılımı değildir.

Yaptığımız demokratik açılım, sadece burada yaşanan mesele ile ilgili değildir. Türkiye’nin önemli olan bütün meseleleri ile ilgili Hükümetimizin kendi iradesi ile yaptığı açılımdır. Türkiye’nin önünü açmak için, Türkiye;yi gerçekten birinci ligde bir ülke haline getirmek için, yıllardır halının altına süpürülmüş ne varsa, ihmal edilmiş hangi sorun varsa ülkemizin ayağına pranga olmuş ne varsa hepsini cesaretle kaldırmaya dönük bir hamledir bu.” Yılmaz, herkesin sorumlu davranması gerektiğini, bu işlerin duygusallıkla yapılamayacağını da ifade ederek, Türkiye’nin ihtiyaçlarını iyi görmek gerektiğini kaydetti. Türkiye’de herkesin eşit olduğunu dile getiren Yılmaz, “Bütün bu insanlarımız aynı medeniyetten gelen kardeş insanlardır. Vatandaşlık anlamında da hepsi eşittirler. Eksik kalan bir hürriyet mi var? Bir hak mı var, hukuk mu var? İstiyoruz ki, dünyanın en ileri demokratik standartları neyse bizim ülkemizde de aynı standartlar olsun. Bu yolda gayret sarf ediyoruz” dedi.

27.10.2009


 

Bütçe, memuru enflasyona ezdirecek

Memur-Sen, 2010 yılı bütçesinin, memurları enflasyona ezdireceğini savundu. Sendikadan yapılan yazılı açıklamada, 2010 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’na, IMF ile stand-by anlaşması yapılmamasına rağmen, IMF’nin ‘’kemer sıkma’’ politikalarının aynen yansıdığı ifade edildi.

Tasarıda, kamu görevlilerinin maaşlarında enflasyonun altında bir artış öngörüldüğü öne sürülen açıklamada, ‘’Bu yönüyle 2010 bütçesi, sosyal yönü olmayan ve kamu görevlilerini gözetmeyen bir bütçedir’’ denildi. 2010 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Orta Vadeli Mali Program’da TÜFE’nin yıl sonu itibarıyla yüzde 5.3 olarak gerçekleşmesi hedeflenirken, kamu görevlilerine bu rakamın altında, yüzde 2.5 artı 2.5 oranında zam öngörüldüğü ifade edilen açıklamada, bütçenin ‘’sosyal yönü olmayan ve kamu görevlilerini gözetmeyen’’ bir bütçe olduğunu savunuldu.

27.10.2009


 

Baraj kıyısında el bombası

Nİğde’de baraj kıyısında patlamamış savunma tipi el bombası bulundu.

Edinilen bilgiye göre, bir vatandaşın ihbarını değerlendiren jandarma ekipleri, Bor yolundaki kent ormanı yakınlarındaki Akkaya Barajı’nın kıyısında bir adet patlamamış savunma tipi el bombası buldu. Jandarma ekiplerince güvenli şekilde alınan bomba, Jandarma Genel Komutanlığı kriminal laboratuvarına gönderildi. Bombanın nasıl ve kim tarafından bırakıldığının belirlenmesi için soruşturma başlatıldı.

27.10.2009


 

Çince Küçük Sözler basıldı

Küçük Sözler Malezyadaki bir grup Risale-i nur talebesi tarafından Çince’ye tercüme edilerek basıldı. Kuala Lumpur Malezya-Türkiye Kültürler Derneği’nden Cevdet Yıldız, Malezya’da uzun bir süredir Risale-i Nurların Çince’ye tercüme çalışmalarının devam ettiğini belirterek, tercüme çalışmalarının 4 kişilik üniversite hocası ve doktora öğrencileri tarafından yürütüldüğünü kaydetti.

Çince’nin 60 yakın aksanı olmakla birlikte yazı dilinin tek olduğunu ifade eden Cevdet Yıldız, kendilerinin yaptığı tercümenin Çin’in resmi dil olarak kabul ettiği Mandarin dili olarak geçtiğini kaydetti. Malezya nüfusunun yüzde 40’ının Çinlilerden oluştuğuna dikkat çeken Cevdet Yıldız, 26 milyon nüfuslu Malezya’da 10 milyon Çinlinin yaşadığını söyledi. Cevdet Yıldız, bu gerçekten hareket ederek kendilerinin Risale-i Nurları Malayca’nın yanı sıra Çince’ye tercüme etmeyi üslendiklerini kaydetti. Cevdet Yıldız şunları söyledi: ”Materyalist bir dunya içinde boğulmuş ve Budizm’le kendilerini avutan basta Malezya’daki 10 milyon Çinli için daha sonra da Çin’deki 1.5 milyar Çinli icin herhalde tek uyanma vesilesi, hidayet vesilesi Nurlar olacaktır... Bu kadar kalın gaflet perdesinin basta ilk olarak basımı yapılan Küçük Sözler ile akabinde ise tum kulliyat ile parçalanması ümidi ve duasi ile tum agabey ve kardeslerimizden dua taleb ediyoruz.”

27.10.2009


 

HAYDİ ÇOCUKLAR TRT3’TE DERS BAŞINA

Domuz gribi sebebiyle okulların tatil olduğu illerdeki öğrenciler için derslerin TV’den verilmesi uygulaması hayata geçiyor.

Dersler bugünden itibaren TRT 3’te saat 07:00 ila 14:00 arasında canlı yayın ile verilecek. Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, velilerin öğrencileri okula göndermede gösterdikleri hassasiyeti, söz konusu saatlerde ekran başında olmalarını sağlama noktasında da göstermelerini istedi. Milli Eğitim Bakanlığı ile TRT arasında televizyondan verilecek dersler konusunda protokol imzalandı. Protokolde Sağlık Bakanı Recep Akdağ da hazır bulundu. Söz konusu protokole göre, televizyondan canlı yayın olarak verilecek dersler bugünden itibaren TRT 3’te saat 07:00 ila 14:00 arasında yapılmaya başlanacak. Çubukçu, derslerin 155 öğretmen ile yapılacağını kaydetti.

27.10.2009


 

Şehirlerde grip alarmı

İZMİR Büyükşehir Belediyesi, kış aylarında artan grip ve benzeri salgın hastalıkların yayılmasını önlemek amacıyla toplu ulaşım araçlarında dezenfeksiyon işlemi başlattı.

Belediyeden yapılan yazılı açıklamaya göre, Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanlığına bağlı ekipler, kış aylarında yoğun olarak görünen grip ve diğer bulaşıcı hastalıkların yayılmasına neden olan virüslere karşı toplu ulaşım araçları ve okullarda ilaçlama çalışması yapıyor. Alınan önlemler çerçevesinde ekipler, otobüslerin, vapurların ve metro araçlarının iç bölümlerini her gün seferlerden önce ilaçlıyor. İlaçlama işleminde kullanılan ‘’Benzalkonyum Klorür’’ içeren kokusuz dezenfektanların bakteriler, virüsler, mantarlar ve sporlara karşı son derece etkin olduğu ifade ediyor.

İSTANBUL’DA EĞİTİM

KURUMLARI İLAÇLANACAK

İstanbul’da domuz gribi önlemleri kapsamında, 1992’si resmi olmak üzere toplam 4 bin 794 okul ile yaygın eğitim verilen 2 bin 181 halk eğitim merkezinde 4 gün temizleme ve ilaçlama çalışması yapılacak. İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü yetkililerinden alınan bilgiye göre, kentte 16 okulda 28 öğrencide domuz gribi virüsüne rastlanılması üzerine, İstanbul Valisi Muammer Güler’in teklifiyle 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın da tatil olması gözönüne alınarak, dezenfekte çalışması yapılmak üzere 30 Ekim’de tatil edildi. Buna göre, 1992’si resmi, 2 bin 802’si özel olmak üzere toplam 4 bin 794 anaokulu, ilköğretim ve lise ile yaygın eğitim yapan 2 bin 181 halk eğitim merkezinde 29, 30 ve 31 Ekim ile 1 Kasım günlerinde genel temizlik ve ilaçlama çalışması yapılacak. İstanbul Valiliği başkanlığında oluşturulan koordinasyon kurulu tarafından kaymakamlıklar, ilçe milli eğitim müdürlükleri konu hakkında bilgilendirildi. İstanbul Valisi Muammer Güler, domuz gribiyle ilgili olarak kentteki vaka sayısı ve virüsün yayılma hızını yakından izlediklerini belirtti.

ÜNİVERSİTELİLER DE AŞILANACAK

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, üniversiteli öğrencilerin aşılanması için Sağlık Bakanlığından talepte bulunacaklarını bildirdi. Özcan, üniversitelerde tatilin söz konusu olmadığını söyledi.

30 EKİM’DE BÜTÜN OKULLAR TATİL

MİLLî Eğitim Bakanlığı, Türkiye genelinde 30 Ekim Cuma günü, okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarıyla yaygın eğitim kurumları, özel okullar, dershaneler ve etüt eğitim merkezlerini 1 gün süreyle tatil etti.

27.10.2009


 

‘Çalışkan sınıf’ uygulamasına tepki

BazI ilk ve ortaöğretim okullarında öğrencilerin sınıflara başarı durumuna göre dağıtılmasının, çocuklarda ‘’değersizlik duygusu’’ meydana getirdiği bildirildi.

Psikolog Gülgün Sharafat, "Böyle sınavların sonuçlarının kriter olarak belirlenmesi doğru olamaz. Çocukların sınıflara ders notlarına ya da o kısa süreli test sonuçlarına göre ayrılması, çocuğun kendi içinde değerler sistemine zarar veriyor. Çocuğun kendisini başkasıyla kıyaslamasına yol açıyor. Maddî durumu iyi olan ailelerin çocukları dershaneye gidiyor, özel ders alıyor. Bu fırsata sahip olmayanlar ne yapmalı? Bu ayrım çocukları son derece olumsuz etkiler.’’ İzmir Öğrenci Velileri Derneği (İZÖVDER) Başkanı Orhan Yüce ise, ’’Baştan bazı çocuklar kazanmış, bazıları kaybetmiş duruma getiriliyor. ‘Sen alt sınıfsın’, ‘sen üst sınıfsın’ derseniz, eğitime zarar veririz. Çocuklara da velilere de zarar veriyor. Velilerden çocuğu iyi sınıfta olan şikâyet etmiyor tabi ama o sınıfta olmayan çocuğun velisi durumdan memnun değil. Ayrımcılık doğru bir şey değil.’’

27.10.2009


 

Güneydoğu’nun ayağı yerden kesiliyor

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde otomobil sayısı, bu yılın Ağustos ayı sonu itibarıyla 273 bin 481’e ulaştı.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Eylül 2009 Motorlu Kara Taşıtları İstatistiklerinden yaptığı hesaplamalara göre, otomobil artış hızı, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Türkiye’nin 2 katı düzeyinde seyrediyor. Ağustos 2009 sonu itibarıyla Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde, trafiğe tescilli 746 bin 87 motorlu kara taşıtı ve 273 bin 481 otomobil bulunuyor. Ağustos 2009 sonu itibarıyla son bir yılda otomobil sayısı, Türkiye’de yüzde 4,17 oranında artış gösterirken, bu oran Güneydoğu Anadolu Bölgesi için yüzde 8,74 olarak gerçekleşti.

27.10.2009


 

Polis adayları ders başı yaptı

Şükrü Balcı Polis Meslek Yüksek Okulu’nda 2009-2010 eğitim-öğretim yılı başladı.

Polis okullarına giriş sınavı ertelendiği için ilk ders birinci sınıf öğrencileri olmadan yapıldı. İlk derse sadece 2. sınıf öğrencileri ile kursiyer komiser yardımcıları katıldı. İlk dersin açılış konuşmasını yapan okul müdürü Yüksel Çağırıcıoğlu, amaçlarının, daha fazla soru soran dolayısıyla daha fazla öğrenen ve eğitilen, ömür boyu kendini geliştiren bireylerin yetiştirilmesini sağlamak olduğunu ifade etti. Öğrencilere eğitim süreleri boyunca teorik ve pratik eğitim bir arada verileceğini ifade eden Çağırıcıoğlu “Sizlerin iyi birer polis olmanız için eğitim-öğretim kadrosu ve idareciler olarak üzerimize düşen görevi en iyi şekilde yapacağız” diye konuştu.

27.10.2009


 

Baca temizliği uyarısı

Zehİrlenme ve yangınlara neden olan bacaların temizlenmesi konusunda vatandaşları uyaran yetkililer, yaz boyunca bacaların içinde biriken yanıcı maddelerin yangına neden olduğunu belirtti.

Türkiye’nin birçok bölgesini etkisi altına alan soğuk ve yağışlı havadan dolayı soba ve kaloriferler yakılmaya başladı. Isınmak için kullanılan kalorifer kazanları ve sobadan çıkan dumanların çıktığı bacaların tıkalı olmaması gerekiyor. Tıkalı olan bacalar zehirlenme hatta yangınlara neden olabiliyor. Alanya İtfaiye Müdürü Mehmet Oral bacaların temizliği ve bakımı konusunda vatandaşları uyardı. Bacaların kış sezonunda en az 2 kere uzman ekipler tarafından temizlenmesi gerektiğini aktaran Oral, yaz ayları boyunca bacaların iç kısmında dışarıdan bakıldığında görülemeyen yanıcı maddelerin biriktiğini dile getirdi.

27.10.2009


 

Herkes kolay iş peşinde

TÜRKİYE İş Kurumu (İş-Kur) Antalya İl Müdürü Tamer Özükan, herkesin kolay iş peşinde olduğunu belirterek, ‘’Herkes masa başı, rahat iş istiyor. Turizm sektöründe çalışmak ağır geliyor.

Bu nedenle de turizm sektörüne girmek istemiyorlar” dedi.

İl Müdürü Tamer Özükan, turizm sektörü için açılan iş garantili sertifikalı kurslara Antalya’dan ilgi olmadığını belirterek, bu nedenle otel yöneticilerinin İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’dan personel bulduğunu söyledi. Tamer Özükan, yaptığı açıklamada, Türkiye İş Kurumu olarak sertifikalı ve iş garantili kurslar açtıklarını hatırlattı.

Tamer Özükan, herkesin kolay iş peşinde olduğunu belirterek, ‘’Herkes masa başı, rahat iş istiyor. Turizm sektöründe çalışmak ağır geliyor. Bu nedenle de turizm sektörüne girmek istemiyorlar. Ancak İş-Kur’un açtığı diğer meslek kurslarına büyük ilgi var’’ diye konuştu.

15 yaş ve üzeri herkesin sertifikalı kurslara başvurabileceğini kaydeden Özükan, turizm alanı dışındaki kurslara Antalya’dan ilginin çok fazla olduğunu belirtti.

Turizm sektörüne eleman bulunmasında sıkıntı yaşandığını ifade eden Özükan, ‘’Turizm sektörü çalışacak eleman arıyor ama Antalya’da, çalışmak isteyen eleman bulamıyoruz. Antalya’da işsizim diye İş-Kur’a kayıt yaptıran binlerce kişi var. Bu kişileri iş garantili turizm kurslarına davet ettiğimizde çok az kişi başvuruyor. Örneğin bir turizm işletmesi 130 kişi istedi. Ancak 20 kişi iş için başvurdu’’ dedi.

İş-Kur’un turizm sektörü için iş garantili açtığı kursların 1 ay ile 6 ay arasında sürdüğünü belirten Özükan, bu alandaki kursların mutfak, ön büro, servis, kat hizmetleri, çamaşırhane ve bulaşıkhane bölümleri için açıldığını söyledi.

Kursa katılanların yemek ihtiyaçlarının karşılandığını, yatacak yer verildiğini, eğitim süresince iş ve meslek sağlık sigortası ödendiğini ayrıca kursa katılan herkese 15 TL de günlük ücret verildiğini kaydeden Özükan, şöyle konuştu:

‘’Tüm bunlara rağmen kursa katılanların sayısı çok çok az. Turizm sektörünün ihtiyacı Antalya’dan karşılanamıyor. Bu nedenle turizm sektörü personel eksiğini başka illerde aramaya başladı. Antalya’da personel bulamayan otel yöneticileri İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu’ya gidip personel buluyor. Bulunan kişiler ise genellikle vasıfsız oluyor. Antalya’daki işsizler ise ne iş garantili bu kurslara ne de turizm sektörüne katılmak istiyor.’’

Özükan, İş-Kur tarafından başlatılan Toplum Yararına Çalışma Projesi kapsamında da bin 643 kişiye çağrıda bulunduklarını, bin 390 kişinin başvurduğunu söyledi.

Özükan, finansmanı İş-Kur tarafından sağlanan bu proje çerçevesinde Antalya merkez ve 19 ilçesinde bulunan bütün okulların temizlik işlerinin yapıldığını, buna karşın Antalya’da okul temizliğinde çalışacak yeterince eleman bulamadıklarını sözlerine ekledi.

27.10.2009


 

Bir evden iki kamyon çöp çıktı

İZMİR’İN Konak ilçesinde bir çöp ev boşaltıldı. Hatay semtindeki evden, iki kamyon çöp çıkarıldı.

Vatandaşların şikâyetleri üzerine harekete geçen Konak Belediyesi Temizlik İşleri Müdürlüğü ekipleri, Muratreis Mahallesi 285 Sokak’ta bir çöp evi temizledi. Evde, akli dengesi yerinde olmayan dört kardeşin yaşadığı belirtildi. Ev, daha sonra ilâçlanıp dezenfekte edildi. Çevrede oturanlar, evdekilerin devamlı çöp getirdiğini, bu sebeple çevreye kötü koku yayıldığınıve haşerelerin arttığını söyledi.

27.10.2009


 

Düğün yemeğinden zehirlendiler

MUŞ’TA düğün yemeğinden yaklaşık 400 kişi zehirlendi. Zehirlenenlerden durumu ağır olan çoğu çocuk 135 kişi hastaneye kaldırıldı.

İki doktor da köye gönderildi. Muş merkeze bağlı Yücetepe köyünde Basri Seyhan ve Leyla Çelikel’in düğününe, Dilimli, Mercimekkale, Bahçe köyü gibi çevre köylerden ve Yeşilova beldesinden gelerek katılan çok sayıda davetli, ikram edilen tavuk dönerinden yedi. Davetlilerde akşam saatlerinde zehirlenme belirtileri görülmeye başladı. Bunun üzerine şehir merkezine 25 kilometre uzaklıktaki köye doktor istendi. Gönderilen sağlık ekipleri, köye takviye ambulans istedi. Rahatsızlanan köylüler, ambulanslar yetersiz kalınca köy minibüsleri ile hastaneye kaldırıldı. 55 yetişkin Muş Devlet Hastanesi acil servisinde, 80 çocuk ise Muş Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi’nde tedavi altına alındı. Gelen hastalardan 4’ünün durumunun ağır olduğu belirtildi. Çok sayıda hasta gelmesi hastanelerde yer sıkıntısına neden olurken, zehirlenen çocuklar ikişerli, üçerli yataklara yerleştirildi. Şu ana kadar durumu acil olan çoğu çocuk 135 kişi hastanelere sevk edildi. Serum takılarak tedavilerine başlanan hastaların tetkikleri devam ediyor. Sağlık İl Müdürü Kenan Akpolat hastaneye gelerek hastaların durumu ile ilgili bilgi aldı. Tavuk dönerden kaynaklanan bir besin zehirlenmesinin söz konusu olduğunu ifade eden Akpolat, hastaların genel durumunun iyi olduğunu, gerekli numunelerin alındığını ifade ederek, Tarım İl Müdürlüğü ve Sağlık Müdürlüğü tarafından gerekli tahlillerin yapılacağını söyledi. Dünyayı sarsan domuz gribinden dolayı vatandaşların biraz fazla panik yaptığını vurgulayan Akpolat, her şeyin kontrol altında olduğunu belirtti. Bu arada ildeki hastanelerin tüm ambulansları köye sevk edildiği için normal hastalara yetişecek ambulans kalmadı. Bundan dolayı hasta sevklerinde bazı aksaklıkların yaşandığı gözlendi.

27.10.2009


 

Cilvegözü Gümrük Kapısında 85 ton kaçak çay ele geçirildi

HATAY’IN Reyhanlı ilçesindeki Cilvegözü Gümrük Kapısı’nda ele geçirilen gümrük kaçağı 85 ton çayla ilgili gözaltına alınan ve adliyeye sevk edilen 6 zanlıdan 5’i, tutuklandı.

Alınan bilgiye göre, olayla ilgili olarak adliyeye sevk edilen zanlılardan M.H.V. (37), C.A. (52), M.A. (43), H.D. (27), F.A. (31) ve H.A. (27), Nöbetçi Cumhuriyet Savcılığınca ifadelerinin alınmasının ardından, tutuklanmaları istemiyle nöbetçi mahkemeye çıkarıldı. Nöbetçi mahkeme, zanlılardan 5’inin tutuklanmasına, H.A’nın ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasına karar verdi. Reyhanlı İlçe Jandarma Komutanlığı ekipleri tarafından, Suriye’den Cilvegözü Gümrük Kapısı’ndan yurda giren Türk plakalı 4 tırda yapılan aramada 85 ton gümrük kaçağı çay ele geçirilmiş, olayla ilgili 6 kişi gözaltına alınmıştı.

27.10.2009


 

Şifalı bitkiler çok favori

ÖZELLİKLE kış aylarının yaklaştığı şu günlerde hasta olmamak ve bağışıklığı arttırmak için en yakın aktarlara uğranır oldu.

Dönüp kâinata bakmak ve onun olağanüstü dengesinden yararlanmak artık pek çok kişi için mümkün. Önceden ismini bile bilmediğimiz birçok bitkiyi şimdilerde kaynatıp çayını içer olduk. Televizyonun başına geçen herkes görecek ki bütün kanallarda bir bitki uzmanı önündeki envai çeşit bitkileri birbirine karıştırıp duruyor. Şunu yaparsanız romatizmanıza iyi gelir. Şöyle yaparsanız bağırsak probleminiz kalmaz, saç dökülme sorununuz içinse mutlaka şu karışımı uygulayın gibi öneriler alıp başını gidiyor.

Peki, ama saf, taze ve güvenilir ürün bulmak kolay mı? Daha çok hangi bitkiler revaçta? Müşteriler hangi şikâyetlerden muzdarip? İnsanların güvenini kötüye kullananlardan kendimizi nasıl kurtarabiliriz? Bu soruları çoğaltmak elbette ki mümkün. Bütün bu cevaplanmayı bekleyen sorular için gözümüzü bitkisel ürünlerin sergilendiği aktarlara çevirdik.

Kırk yıldır aktarlık yapan bitki uzmanı Refika Pekmezoğlu, yoğunluğun soğuk havaların kendini yavaş yavaş hissettirdiği bu mevsimlerde arttığını söylüyor. Hasta olanlar kadar insanların hasta olmamak için neler yapılabileceği şeklinde isteklerle geldiğini de belirten Pekmezoğlu, “Daha çok bitki çayları, arısütü, bal, polen, çörek otu, keçiboynuzu, keçiboynuzu pekmezi almak için geliyorlar” dedi. Refika Pekmezoğlu, bunların Osmanlı'dan kalma şeyler olduğunu hatta çoğunun hadislerde de geçtiğini de sözlerine ekliyor.

Pekmezoğlu, gündemi meşgul eden ve gün geçtikçe insanları korkutan domuz gribinden korunmak için gelenlerin olup olmadığı şeklindeki sorumuza, “İnsanlar henüz domuz gribinin ne olduğunu bilmiyorlar. Şimdilik sadece normal gripten korunmak için geliyorlar” ceabını verdi. Müşterilerinin her gün ellerinde yeni bir tarifle geldiklerini söyleyen Pekmezoğlu, televizyonda yapılan yayınlara da dikkat edilmesi gerektiğini kaydetti. Aynı şikâyet için bir gün başka bir tarif ertesi gün başka bir tarif verdiklerini vurgulayan Pekmezoğlu, “Kafa karıştırıyorlar. Herkes çok dikkat etmelidir” şeklinde konuştu.

SERTİFİKASIZ ÜRÜN ALMAYIN

Kalİtelİ ve güvenilir yerlerden alışveriş edilmesi gerektiğine dikkati çeken Pekmezoğlu, “Bunlar gıda maddesi, dolayısıyla önemlidir” dedi. Katkısız ürün diye insanların hassasiyetlerinden yararlanarak ederinin üstünde fiyatla ürün satanların varlığının göz ardı edilmemesi gerektiğine ifade eden Pekmezoğlu, “Katkısız ürün tabiî ki pahalı olur fakat bunlar çok da uç rakamlar olmaz” diyerek insanları uyardı. Pekmezoğlu, ürün alırken nelere dikkat etmemiz gerektiği konusunda da şunları kaydetti: “Firmaların güvenirliği de çok önemlidir. Sertifikasız ürün alınmamalıdır. Üzerinde özel ve katkısız yazan, vakumlu ürünler tercih edilmelidir” dedi.

27.10.2009


 

Letonya’ya meteor düştü

Letonya’da uzaydan meteor olduğu tahmin edilen kaya benzeri kızgın bir nesne düşerek toprakta büyük bir çukur açtı.

İtfaiye ve kurtarma servisi yetkilileri, Estonya sınırı yakınlarındaki bir kasabaya önceki gece düşen nesnenin açtığı çukurun 15 metre genişlikte, 5 metre derinlikte olduğunu bildirdi. Askerî kimya biriminin yaptığı testte nesnenin radyasyon seviyesinin normal olduğu belirlendi. Polis bölgeyi kordon altına alırken, nesnenin meteor olup olmadığını belirlemek için Letonya Üniversitesinden gelecek jeoloji ekibinin beklendiği bildirildi.

27.10.2009


 

Dünyanın en büyük salata tabağı

LübnanlI 250 öğrenci aşçının hazırladığı 3.557 kilogram tabbule (maydonoz salatası) en büyük salata tabağı olarak Guinness Rekorlar Kitabı’na girdi. Lübnan’da düzenlenen rekor girişimi için öğrenci aşçılar, ülkenin geleneksel salatası tabbuleyi yaklaşık 4 saatte yaptı.

Öğrenciler salatayı hazırlarken, Lübnanlı ünlü politikacılar ve vatandaşlar “Tebbule Lübnan’dır” diye tezahüratta bulundu. İsrail’in 2.600 kiloyla Guinness Rekorlar Kitabı’na girmesini protesto etmek ve tabbulenin Lübnan’a ait olduğunu göstermek için yapılan rekor denemesinde kullanılan tabak özel üretildi. 8 bin demet maydanoz, 1,2 ton domates, 1,5 ton soğan, 1 ton 250 kilogram bulgur, 25 kilogram tuz ve 300 litre saf zeytinyağı kullanan aşçılar, ilk olarak hazırladıkları 2.600 kilogram tabbuleyle İsrail’in rekorunu elinden aldı. Daha sonra ikinci tur hazırlığa girişen aşçılar, günün sonunda 3.557 kilogram ağırlığında tabbuleyi bitirerek rekoru kırdı. Tabbule, daha sonra rekorun kırılmasını izleyen vatandaşlara dağıtıldı.

27.10.2009


 

Londra’dan Eyfel’e rakip

2012 olimpiyatlarına ev sahipliği yapmaya hazırlanan İngiltere’nin başşehri Londra’da, Paris’teki Eyfel Kulesi ya da New York’taki Özgürlük Anıtı gibi şehrin simgesi olacak bir anıt yapılması planlanıyor.

İngiliz Telegraph gazetesinin “Londra 2012: yeni bir Olimpiyat heykeli Eyfel’e rakip olacak” başlığıyla duyurduğu haberde, yaklaşık 15 milyon sterlin (40 milyon TL) değerindeki bir anıtın Londra’nın Olimpiyat parkına yapılacağı kaydedildi. Habere göre, kesin şekli belli olmamakla beraber ilk taslaklara göre Kızılderili totemlerinden birine benzeyecek anıtın yaklaşık 120 metre yükseklikte olması ve güneş enerjisiyle aydınlatılması bekleniyor.

27.10.2009


 

NASA'dan kritik deneme

UZAY programının geleceğine dair belirsizliğe rağmen Amerikan Havacılık ve Uzay İdaresi (NASA), Ay’a ve ilk kez Mars’a insan taşıyacak yeni füzenin prototipini yarın deneyecek.

NASA’dan yapılan açıklamada, emektar uzay mekiği filosunun yerini almak üzere tasarlanan fırlatma aracı Ares 1-X’in 2 dakika 30 saniye sürecek test uçuşu için tüm hazırlıkların tamamlandığı belirtilerek, bugünkü denemenin Ares 1 ile bağlantılı tüm teknik ve yer operasyonlarını görme imkânı tanıyacağı kaydedildi. 700’ün üzerinde sensörden gelecek verilerin aylar sürecek incelemeler ışığında değerlendirileceği deneme, bugün TSİ 14.00’te, hava şartları izin vermezse ikinci girişim Çarşamba yapılacak.

27.10.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

Bütün haberler

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.