02 Şubat 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Görüş

Gündemin hızı

Gerçi bizim için değişmeyen bir gündem var: hayâtımızın hüsn-i hâtime bulması. Geri kalan bütün oldu bittiler bu işin yanında teferruât kabîlindendir. Fakat, bu “biz,” kaç kişi-yiz? Kaç kişi olduklarını bir türlü öğrenemeyen “bindirilmiş ve sivil kıyâfet giydirilmiş kişilerle meydanları doldurma dernekleri” gibi işi ankete mi dökelim! Konu tabiî ki bu değil…

Gündem çok hızla değişiyor. İnsanın bu baş döndürücü hıza ayak uydurmaya vakti yetmiyor. Ama, gazeteler, televizyonlar, internetler aklımızı çelmeye yetiyor. Biz de ister istemez çene çalmaya başlıyoruz. Haydi gelsin, boşboğazlıklar! Eğer birileri bu işi bilerek yapıyorlarsa, aşk olsun, işlerini iyi beceriyorlar! İnsanları, asıl hedef-lerinden saptırmayı başarıyorlar. “O dedi; yok, bu dedi. Öyle söyledi; hayır, böyle söyledi. Şu yaptı; değil, öbürü yaptı” derken, milleti derin beşiklerde, sihirli ninnilerle uyutuyorlar.

Uyutulmuş ve uyuşturulmuş halkı idâre etmek ne kadar kolaydır. Ne anlatsan yutarlar. Ne atarsan tutarlar. Ne buyursan yaparlar. Yeter ki, bunun ma-gazinine, şunun futboluna, öbürünün siyâsetine, dîğerinin eğlencesine karışma! Bu ince san’atı bilmek için de allâme olmak gerekmez… Halkımız mûnistir: vergisini ve reyini verir. Asker olur, gerekince ölür. Yap dersen, yapar. Tap dersen, tapar. Görme, dediğini görmez. Duyma, dediğini duymaz.

Nefsi emniyette ise, varsın sürünsün sâbıklar, sâkıtlar, ezikler. Fedâ olsun küpeler, yüzükler, bilezikler. Meydanlarda atılan nutuklarla coşmak, hürriyetin peşinden koşmaktan daha kolaydır. Sağcı, solcu, işçi, köylü, mürtecî, alevî, sünnî kulüplerinden birine dâhil olup sopa yemektense, spor klubüne taraftar olup gol yemek daha ehven değil midir?

Aklı her işe takmak iyi değildir; maazâllah, kafayı ipe takmak ihtimâl dâhilindedir. Düşünmek tehlikelidir. Boşuna mı: “Ayağını sıcak tut, başını serin. Kendine bir iş bul, düşünme derin.” diye, hikmet-âmiz bir atasözümüz var! Bırakın, başımızdakiler bizim için düşünsünler, biz başımızı yormayalım. Onlar emretsinler, yapalım; sebebini sormayalım. Haydi, modaya uyup biz de yazımızı süsleyelim: Kürtçede de bir özdeyiş var. “Ez nizânım. Râhate cânım.” Belki, söylendiği gibi yazamadım. Bilmiyorum diyen râhat eder, mânâsına söyleniyor… Askerlik yapanların da dediği gibi: kaçma, karışma, konuşma…

Zelzelenin “İlâhî îkàz” olduğunu niye söylüyorsun? “Her can ölümü tadacaktır” gibi bir hakîkati mezarlık kapısına yazıp, ulu orta niye dile getiriyorsun? İktisâdî kriz niye İlâhî bir cezâ olsun? Her gün, her gün beş def’a minârelerden “Haydi namaza, haydi kurtuluşa!” diye—hem de Arabça—niye bağırıyorsun? Ramazan’da gece yarısı davul çalıp, sabah akşam niye top atıyorsun? Şeker bayramına Ramazan Bayramı; deri zabt etme bayramına Kurban Bayramı demek de neyin nesi? Üstelik, deriyi de istediğimiz yere vermiyorsun! Fitreyi, zekâtı, eti ona buna dağıtıp irticâyı besliyorsun! Sabilere Kur’ân öğretip, biraz daha yetişkinleri İmam-Hatib Lisesine yolluyorsun. Hadi gittiler. İmam olup, merkezî sistemden ezân, merkezî buyruktan hutbe-vaaz, merkezî kuyruktan maaş almak yerine doktor, mühendis, hâkim, kaymakam, subay, polis, müfettiş, öğretmen, müdür, âmir olmaları için üniversitelere gönderiyorsun! Cesârete, cür’ete bak…

Zâten geçim derdini, en büyük dert olarak hayâtının baş rolüne seçen vatandaşımızın, gözünün önünden böyle sür’atle akan hâdiseleri seçecek ne zamânı var, ne iz’ânı… Hele şehirlerin vakte karşı yarışı andıran koşuşturmaları yüzünden, insanlar, bakar kör gibi, bakıp görmemeye öylesine alışmışlar ki… Kafa ve gönül yorgunluğu sebebiyle hâdiseleri yorumlamak mümkün olmuyor. Bir koşu işe, bir koşu çarşıya, bir koşu eve, bir koşu yemeğe, bir koşu gazeteye, bir koşu televizyona, bir koşu yatağa; eh, koşmaktan kimde tâkat kalır ki, düşünsün. Üstelik, düşünmenin zararları da böyle apaçık ortada iken…

Tasvîrler belki mübâlağalı görünebilir. Hakkı ve hakîkati görenler, şu saydıklarımızı az bulabilirler. Bakış açısına göre değişen bir durum. Ancak, birilerinin bizi istediği istikàmete kolaylıkla sevk ettiği husûsunda, zannederim, herkes hemfikirdir. Sayılı nefeslerden meydana gelen bir ömre sâhip olan insanoğlu, bu sermâyesini, bu çok kıymetli varlığını böyle lüzumsuz ve faydasız işlerde sarf etmemeli. Hak bildiği yolda, sarsılmadan ve tereddüt etmeden yürümeli. Kendisini ve sorumlu olduğu kişileri koruyacak tedbirleri ihmâl etmemeli. Ebedî bir ömür için, bu geçici dünyâ hayâtına verdiği ehemmiyeti vermemek akıllıca bir hareket olmaz. Azı çoğa, kötüyü iyiye, fânîyi bâkîye tercîh etmek mantıklı bir davranış mıdır?

Bizi oyalayıp duran vak’alar, işler ne kadar hızlı cereyân ederse etsin, ömrümüzün akışından daha sür’atli değildir.

EKREM KILIÇ [email protected]

02.02.2010

 
Sayfa Başı  Geri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim oktay usta yemek tarifleri Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl