07 Şubat 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Aile-Sağlık

SUYUN DEĞERİNİ BİLMİYORUZ

GAZİANTEP Su ve Kanalizasyon İdaresi (GASKİ) Genel Müdürü Fahrettin Uslusoy, aşırı ve bilinçsiz kuyu suyu kullanımının yer altı suyu seviyesinin düşmesine yol açtığını söyledi.

Uslusoy, aşırı ve bilinçsiz su kullanımının, Türkiye’yi adım adım içme suyu sıkıntısı çeken ülkeler grubuna doğru sürüklediğini vurguladı.

Dünyadaki su kaynaklarının artmamasına karşılık içme suyu tüketiminin arttığını vurgulayan Uslusoy, ‘’Türkiye zannedildiği gibi su zengini bir ülke değil. İçme suyu sıkıntısı yaşamamak için su kaynaklarımızı korumalı ve bilinçli kullanmalıyız’’ dedi.

İçme suyunun israf edilmemesi için GASKİ olarak çeşitli çalışmalar yürüttüklerini vurgulayan Uslusoy, göreve geldikten hemen sonra Gaziantep’teki bütün okullarda bir çalışma gerçekleştirdiklerini, su kayıp ve kaçaklarını önlemek için okulların musluklarını yenilediklerini, içme suyu şebekelerini onardıklarını ifade etti.

DÜNYANIN YÜZDE 40’I

SU PROBLEMİ YAŞIYOR

Jeoloji Mühendisleri Odası Gaziantep Temsilcisi Ali Serindağ, su rezervlerinin sonsuz ve sınırsız olmadığının bilinmesine karşın su kaynaklarının bilinçsiz ve yanlış kullanıldığını ifade etti.

Yer altı sularının aşırı ve bilinçsiz kullanımının, yer altı sularının akış rejiminin ve dengesinin bozulmasına sebep olduğunu vurgulayan Serindağ, şunları anlattı: ‘’Su en değerli doğal kaynağımızdır. Susuz hayat olmaz ama suyu tasarruflu kullandığımızı, su kaynaklarımızı koruduğumuzu da söyleyemeyiz. Özellikle yer altı sularının aşırı ve bilinçsiz kullanımı ciddî olumsuzlukları beraberinde getirir. Meselâ, seviyenin düşmesi dolayısıyla kuyular askıda kalır, kuyudan su alınamaz, kuyu için yapılan harcama boşa gittiği gibi susuzluk yaşanır. Yer altı sularımızın bizim depolarımızdır, aşırı ve bilinçsiz kullanım bu depolarımızın zarar görmesine yol açıyor.

Dünyadaki toplam suyun yüzde 97’si tuzlu su, yüzde 3’ün içilebilir su. İçilebilir tatlı su kaynaklarının yüzde 69’u buzullarda, yüzde 30’u yer altında ve yüzde 1’i de yer üstü ve atmosferde. Bu rakamlar yer altı sularının ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor.’’ Türkiye’nin ‘’su zengini ülke değil su fakiri olmaya aday ülke’’ olduğunu vurgulayan Serindağ, ‘’Dünya nüfusunun yüzde 40’ını barındıran 80 ülkede su problemi yaşanıyor. Biz de bu ülkeler arasına girme tehlikesiyle karşı karşıyayız. İçme suyu problemi yaşayan ülkeler arasına katılmaya aday ülke olduğumuzu aklımızdan çıkarmamalıyız’’ diye konuştu.

07.02.2010


Ormanlar, çevreye de ekonomiye de faydalı

BURSA Orman Bölge Müdürlüğü yetkilileri, sorumluluk alanlarındaki Bursa, Yalova ve Bilecik’te toplam 759 bin hektar ormanlık alan bulunduğunu, bunun 30 bin hektardan fazlasını meyveli ormanların oluşturduğunu belirttiler.

Her yıl bozuk ormanlarının rehabilitasyonuna yönelik önemli çalışmalar yaptıklarını ifade eden yetkililer, meyveli ağaçların sayısını arttırmak için çaba harcadıklarını dile getirdiler. Ormanların, çevreye sağladığı faydalarının yanı sıra ekonomiye önemli katkıda bulunduğunu dile getiren yetkililer, özellikle orman köylüleri için orman ürünlerinin önemli kazanç kapısı olduğunu ifade ettiler.

Köylülerden alınan orman ürünlerinin, yurt içinde değerlendirildiği kadar yurt dışına da ithal edildiğini vurgulayan yetkililer, şöyle konuştular: ‘’Orman köylüleri, ormanlarda yetişen birçok üründen gelir sağlıyor. Geçen yılın rakamlarına göre köylüler 291 ton ağaç kabuğu, 40 ton ayı mantarı, 780 ton boş kozalak, 2 bin 540 ton defne yaprağı, 25 ton eğrelti otu, 8 ton erika kökü, 2 bin 700 ton fıstık çamı kozalağı, 4 ton göl soğanı, 150 ton ıhlamur çiçeği, 250 kilo karayemiş, 12 ton kaya yosunu, 75 ton kestane meyvesi, 44 ton kök odunu, 5 ton ruskus otu, 3 ton sarmaşık, 5 ton taflan yaprağı, 3 ton tavşan memesi, 40 ton yosun, 750 kilo kuşburnu, 250 ton çeşitli mantar, 85 ton kekikten para kazandı.’’ Yetkililer, 15 milyon lirayla en çok kestaneden gelir sağlayan köylülerin, ıhlamur çiçeği satışından 4,5 milyon, fıstık çamından 3 milyon, defne yaprağından 400 bin, ayı mantarından da 200 bin lira kazandığını bildirdiler.

2010 da 1 milyon ağaç dikilecek

KOCAELİ Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu, 2010 yılında Kocaeli’ne 1 milyon adet ağaç fidanı dikeceklerini söyledi. Kocaeli’ni yeşille donatma yolunda geride kalan 6 yılda çok önemli adımlar attıklarına dikkat çeken Başkan Karaosmanoğlu, “2010 yılını Kocaeli’nde ağaç yılı ilân ettik. 2010’da Kocaeli’ne 1 milyon adet ağaç fidanı dikeceğiz” dedi. Başkan Karaosmanoğlu, “Bunlardan 600 bin adedi dikildi bile. 2011 yılında ise 1 milyon 200 bin adet daha ağaç fidanı dikmeyi kararlaştırdık. Böylece 2 yılda 2 milyon 200 bin adet ağaç fidanı dikmiş olacağız” bilgisini verdi. Başkan Karaosmanoğlu, Büyükşehir olarak diktikleri bu ağaç fidanlarının sağlıklı bir şekilde büyümeleri için bakımlarını da aksatmadan yaptıklarını söyledi. Rakamlar göz önüne alındığında bugün Kocaeli’nde kişi başına 7 metre aktif yeşil alan düşüyor. Kocaeli genelinde 2004 yılında 400 bin metrekare olan aktif yeşil alan bugün 10 milyon metrekareye çıkarıldı. Büyükşehir Belediyesi şehir genelinde yeşil alan çalışmalarını sürdürmeye devam etti ve 2009 yılı içinde 1 milyon 544 bin 650 metrekare alanı yeşillendirdi.

07.02.2010


Erozyonu önlemek için çalışmalar sürüyor

GAZİANTEP, Kahramanmaraş, Adıyaman ve Kilis’te, DSİ’nin gerçekleştirdiği tesislerle 8 bin 313 hektar alan ve çok sayıda yerleşim yeri taşkın ve erozyondan korunuyor.

DSİ 20. Bölge Müdürlüğü verilerinden derlenen bilgiye göre, bölge müdürlüğünün görev alanında bulunan Gaziantep, Kahramanmaraş, Adıyaman ve Kilis’te, büyük ölçekli sulama ve enerji yatırımlarının yanı sıra taşkın ve erozyon önleme amaçlı küçük su projeleri de yürütülüyor. DSİ 20. Bölge Müdürlüğü tarafından taşkın ve erozyon kontrolü amaçlı Gaziantep’te 32, Kahramanmaraş’ta 55, Adıyaman’da 32 ve Kilis’te 2 proje bitirildi. Uygulaması biten projelerle Gaziantep’te 3 bin 503, Kahramanmaraş’ta 4 bin 193 ve Adıyaman’da da 617 hektar arazi su taşkınlarından ve erozyondan korunuyor. Gaziantep, Kahramanmaraş, Adıyaman ve Kilis’te, uygulaması süren 28 projeyle toplam 3 bin 120 hektar arazinin daha taşkınlardan korunması amaçlanıyor.

07.02.2010


Öğrenciler iklim değişikliğine karşı Kilimanjaro’ya tırmanacak

ANADOLU Üniversitesi öğrencileri, Dünya Doğal Mirası kabul edilen Afrika’daki Kilimanjaro Dağına tırmanacak. Amaç, dağın buzullarının yüzde 80’ini eriten iklim değişikliğine dikkat çekmek.

Anadolu Üniversitesi Doğa Sporları Kulübü (ANADOSK) öğrencileri, Afrika’nın en yüksek dağı olan Kilimanjaro zirvesine tırmanarak, iklim değişikliği ve tabiat tahribatına dikkat çekmeyi istiyor. Bir kadın, altı erkek dağcı, 11 Şubat’ta geri dönecek. Tırmanış için Kilimanjaro’yu tercih etmelerinin sebebiyse, UNESCO tarafından Dünya Doğal Mirası listesine alınan bu dağın buzullarının yüzde 80’inin iklim değişikliği dolayısıyla yok olması. Öğrenciler, bilim insanlarının 2020’ye kadar, dağın buzullarının tamamen yok olmasının öngördüğünü de söylüyor.

07.02.2010


Mersin’de Bal Üretim Ormanları projesi

MERSİN Orman Bölge Müdürlüğünce, arıcılara destek olmak amacıyla hayata geçirilen ‘’Bal Üretim Ormanları’’ projesi çerçevesinde Tarsus Eshab-ı Kehf mevkii ve Melemez Dağı’nda çoğunluğu biberiye olmak üzere çeşitli türlerin yer aldığı orman tesis edildiği bildirildi.

Orman Bölge Müdürü Mustafa Gözükara, yaptığı yazılı açıklamada, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun talimatı ile başlatılan proje çerçevesinde, 2006’dan itibaren 0-600 metre rakım arasındaki göller, göletler, su toplama havzaları bozuk ve kapalı ormanlık alanlar ile köy ve kasaba bitişiğindeki ağaçlandırma sahalarında çalışmalara geçtiklerini belirtti. Odun dışı üretime yönelik tesis edilen bu ormanların, geçimini arıcılık yaparak sağlayan yöre insanı açısından önem taşıdığını ifade eden Gözükara, açıklamasında şunları dile getirdi: ‘’Bu kapsamda Tarsus Eshab-ı Kehf mevkii ve Melemez Dağı’nda 2006 yılından beri sürdürdüğümüz çalışmalarda, Sonbahar mevsiminden başlayarak yaz mevsimine kadar bal arılarının polen topladığı çiçeklerin yer aldığı biberiye olmak üzere çeşitli türlerin yer aldığı orman tesis ettik. Toros Dağları’nın karla kaplı olduğu şu günlerde arıların kışı geçirebilmesi için önem taşıyan tesis ettiğimiz bu sahalarla, daha kaliteli ve daha verimli bal üretimine katkı sunmaya çalışıyoruz. ‘’

07.02.2010


Atık Pil Yarışması tam gaz devam

ARNAVUTKÖY Belediyesi tarafından başlatılan “Atık Pil Toplama Kampanyası” okullardan büyük ilgi görüyor.

Ekim ayında başlanılan kampanyada ikinci kez atık pil sayımı ve tartımı gerçekleştirildi. Geçtiğimiz Ekim ayında yapılan ilk sayımda da birinci olan Hadımköy Örfi Çetinkaya Anadolu Lisesi, bu ayda 152 kilogramlık pil toplayarak toplamda öğrenci başına 523,4 gramla ilk sırayı kaptırmadı.

07.02.2010


SOĞUK HAVA AKCİĞER VE ROMATİZMAL HASTALIKLARI ARTTIRIYOR

Soğuk havanın vücut direncini azalttığını ifade edilirken, bedenin hastalıklara karşı zayıf düştüğü ve insan sağlığını olumsuz etkilediği hatırlatıldı.

HAVALARIN soğumasıyla akciğer, kalp ve romatizmal hastalıkların artış gösterdiği belirtiliyor. Soğuklar depresyon gibi psikolojik rahatsızlıkları da beraberinde getiriyor. Soğuk havanın vücut direncini azalttığını ifade eden İl Sağlık Müdürü Kadir Çetinkara, bedenin hastalıklara karşı zayıf düştüğünü ve insan sağlığını olumsuz etkilediğini söyledi. Özellikle kişinin sağlığının ve vücut direncinin yeterli olmadığı durumlarda soğuk havaların insan direncini daha da düşürerek çok basit etkenlerin bile insanın hasta olmasına sebep olduğunu kaydeden Çetinkara, “Soğuk havaların gelmesiyle kronik akciğer ve kalp hastalıkları, romatizmal hastalıklarda artış görülüyor. Bu hastalıkların yanı sıra depresyon gibi psikolojik bozukluklarda da artış yaşanıyor” dedi. Solunum yolu enfeksiyonlarının okul, kışla ve fabrika gibi yerlerde salgınlara sebep olarak ciddî toplumsal sıkıntıları ve iş kaybını beraberinde getirdiğine dikkat çeken Çetinkara, yine kışın kar ve buzlanmaya bağlı artan trafik kazaları, düşme, çarpma gibi olayların ölümler ve sakatlanmaya kadar varan travmalara sebep olduğunu bildirdi.

Önleyici basit tedbirlerin alınmasıyla kış hastalıklarından korunabileceğini belirten Çetinkara, insanların hastalanmadan önce belirli aralıklarla sağlık kontrollerini yaptırmasını tavsiye etti. Kalp ve akciğer hastaları ile çocuk ve yaşlıların çok soğuk havalarda mümkün olduğu kadar dışarı çıkmaması uyarısında bulunan Çetinkara, yeterli ve dengeli beslenmeye de özen gösterilmesini söyledi.

07.02.2010


Aşırı tuz tüketimi kalbi zorluyor

TÜRK Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları Derneği Genel Sekreteri Doç. Dr. Ülver Derici, ‘’Aşırı tuz tüketimi, yüksek tansiyon, kemik erimesi, böbrek hastalığı, mide kanseri, inme, şişmanlık ve kalp hastalığı açısından ciddi bir risk faktörüdür’’ dedi.

Türk Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları Derneği Genel Sekreteri Doç. Dr. Ülver Derici, gereğinden fazla tuz tüketiminin başta hipertansiyon olmak üzere çok sayıda hastalığa yol açabileceğini bildirdi. Derici, ‘’Aşırı tuz tüketimi, yüksek tansiyon, kemik erimesi, böbrek hastalığı, mide kanseri, inme, şişmanlık ve kalp hastalığı açısından ciddi bir risk faktörüdür’’ dedi.

Erkekler kadınlardan

daha fazla tuzlu yiyor

Türk Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları Derneğince 2008 yılında yapılan çalışmada, bir kişinin günlük tuz tüketiminin normalde olması gerekenin üç katı (ortalama 18 gram) olarak tespit edildiğini belirten Derici, şunları kaydetti:

‘’Çalışmada, erkeklerin kadınlardan daha fazla tuzlu yediği saptanmıştır. Zeytin, peynir, turşu, salamura ve konserve gıdalar tuz oranı yüksek ve toplumumuz tarafından yoğun tüketilen gıdalardır. Ekmeğimizdeki (ortalama 300 gramlık ekmek) tuz miktarı yaklaşık yedi gram kadar olup günde bir ekmek tüketen birey zaten alması gerekeni fazlasıyla almaktadır. Türk Hipertansiyon İnsidans Çalışması’na göre, Türkiyedeki hipertansiflerin miktarı dört yılda üç milyon artmış olup, toplumumuzun aşırı tuz tüketimi bu artışın önemli bir sebebi olarak görülmektedir.’’

Derici, tuz kullanım miktarının toplumsal özelliklere ve coğrafi bölgelere göre değişebildiğini de ifade ederek, ‘’Normal sağlıklı bireylerde günlük olarak yemeklerle alınması gereken ortalama tuz miktarı 5 gramdır (maksimum 6 gram)’’ dedi.

Bu miktarın üzerinde tuz tüketilmesi halinde, ‘’kalp-damar hastalıklarına bağlı ölüm oranlarının yükseldiğini’’ vurgulayan Derici, fazla tuz kullanımının astım hastalığında da şikâyetleri tetiklediğini bildirdi. Derici, bu nedenle, sağlığın korunması, dengeli beslenme alışkanlığının kazanılması ve olası hastalıklara karşı riski artırmamak için günlük alınan tuz miktarının azaltılması gerektiğini kaydetti.

07.02.2010


Aynalar neden yalan söyler

“KENDİNİ beğenmeme hastalığı” olarak da bilinen “dismorfofobi”nin nedenlerini araştıran bilimadamları, bu kişilerin aynalara düşman olmasının asıl sebebinin, beyinlerinde özellikle kendi görüntülerini algılama sürecinde ortaya çıkan birtakım anomaliler olabileceğini ortaya koydu.

Los Angeles’daki Kaliforniya Üniversitesine bağlı David Geffen Tıp Okulundan bir grup bilimadamı, kişinin yaşamını her yönden olumsuz etkileyen, hatta onu intihara kadar sürükleyen bu hastalığa yakalananların beyinlerinde özellikle kendi görüntülerini işleme sürecinde bir takım anomaliler olduğunu gözlemledi. “Archives of General Psychiatry”de yayımlanan araştırmayı yürüten uzmanlar, fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme yöntemiyle beyin faaliyetlerini izledikleri 17 dismorfofobik hastayla 17 sağlıklı kişiye kendi resimleriyle birlikte ünlü bir aktörün fotoğrafını gösterdiler. Dismorfofobi hastalarının beyinlerinin görüntü merkezlerindeki nöronların, özellikle bireyin kendi görüntüsünü algılama sürecinde alışılmadık bir şekilde harekete geçtiğini saptayan bilim adamları, bu kişilerin, davranışları kontrol etmeye yardımcı olan “frontostriatal sistemlerinde” de bir takım anomaliler olduğunu tespit etti. Araştırma sonuçlarının bu rahatsızlığın genetiğine ışık tuttuğunu belirten uzmanlar, bu sinirsel bozuklukların doğuştan olup olmadığının ise araştırılması gerektiğine dikkati çekti.

07.02.2010


Saç jölesi sinüzite yol açıyor

SAÇLARA şekil verilmesi için kullanılan saç jölesinin ve alkollü içeceklerin sinüzite yol açtığı bildirildi.

Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Tıp Fakültesi Kulak-Burun-Boğaz Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Külahlı, sinüzitin burun çevresine yerleşmiş, içi havayla dolu boşluklar olduğunu söyledi. Sinüzitin genellikle burun hastalığına eşlik ettiği için artık adına rinosinüzit (burun-sinüs iltihabı) denildiğini belirten Külahlı, ‘’Teşhiste, tedavisinde ve sinüzitin tekrarlanmasının önlenmesinde her zaman burun öncelikle göz önünde bulundurulmalı’’ dedi.

Bazı durumlarda bir üst solunum yolu enfeksiyonu veya soğuk algınlığının ardından sinüs enfeksiyonunun meydana gelebileceğini ifade eden Külahlı, üst solunum yolu enfeksiyonunda burun ve sinüs mukozasındaki şişlik sinüsten buruna salgı akışını bloke ederek, sinüs içinde göllenmesine ve sekonder bakteri enfeksiyonuna (sinüzite) yol açtığını söyledi. Külahlı, şöyle devam etti: ‘’Sinüslerdeki normal salgıların dışarı akmasını engelleyerek sinüzite yol açabilen diğer durumlar arasında, büyümüş geniz etleri, burun travmaları, burun içinde sıkışıp kalmış yabancı maddeler, burun yapısındaki anormallikler, yarık damak ve dişlerdeki iltihaplanmalar yer alıyor. Yukarıda sayılan durumlar nedeniyle sinüslerdeki salgıların akışı engellendiğinde sinüs içerisinde bakteriler çoğalmaya başlayabilir. Bu da sinüzite yol açar.’’

SİNÜZİTİN BELİRTİLERİ

Külahlı, soğuk algınlığı ve nezlenin hemen ardından ortaya çıkan akut sinüzitte burun tıkanıklığı, sarı, yeşil veya kanlı burun akıntısı, göz etrafında ağrı, diş ağrısı ile karışabilen yanak ağrısı, yüzde basınç hissi, öne eğilmekle artan yüz veya baş ağrısı ve kötü ağız kokusu belirtilerinin bulunabileceğini ifade etti. Akut sinüzitte kuru öksürük, hafif ateş veya mide rahatsızlığı da görülebileceğini kaydeden Külahlı, kronik sinüzitte de koyu burun akıntısı, geniz akıntısı, burun tıkanıklığı, koku alamama ve özellikle geceleri artan öksürük belirtileri görüldüğünü söyledi.

KORUNMA YOLLARI

Vatandaşların günlük hayatında değişiklikler yaparak sinüzitten korunabileceğini bildiren Külahlı, kış aylarında özellikle kaloriferli evlerde iyice kuruyan havanın buhar makinesiyle nemlendirilmesi gerektiğini söyledi. Külahlı, şunları kaydetti: ‘’Saman nezlesi olanlarda alerji kontrol altında olmalıdır. Tekrarlayan sinüziti olan hastaların havuza girmesi sakıncalıdır. Tıbbi tedavinin yanı sıra evde, buğu, buhar tedavisi, burun damlaları ve tuzlu suyla burun temizliği yapılarak burnun açık tutulmasına özen gösterilmesi tedavinin başarısını arttıracaktır. Özellikle sık tekrarlayan üst solunum yolları sinüzite yol açabileceğinden basit bir nezle bile önemsenmelidir. Uzun sürebilecek burun tıkanıklıklarına izin verilmemeli. Sigara içilmemesi, kirli hava ve klimalı ortamlarda uzun kalınmaması kişinin kendisinin alabileceği önlemlerdir. Soğuk algınlığı sırasında bol su için, uçak seyahatinden ve su altı dalışlardan kaçının. Tekrarlayan sinüziti olan hastaların havuza girmesi sakıncalıdır. Çocuğunuzun ev tozlarına alerjisi varsa evdeki halıları azaltmalısınız.’’

07.02.2010


Çocuklarda bademcik enfeksiyonlarına dikkat

Denızlı Devlet Hastanesi Başhekimi Uz.Dr. Ramazan Canural, çocukluk döneminde bademciğe bağlı sorunların sık görüldüğünü ve bademcik enfeksiyonlarının ihmal edildiği takdirde vücutta kalıcı hasarlar bırakabileceğini söyledi.

Bademcik hastalığının en belirgin özelliğinin boğaz ağrısı ve yüksek ateş olduğunu ve sık tekrarlanmasının tehlikeli sonuçlara neden olabileceğini söyleyen Denizli Devlet Hastanesi Başhekimi Uz. Dr. Ramazan Canural, “Bademcikler, iki yanındaki badem biçimindeki bölgeleridir. Bademcikler vücudu koruma görevinde rol alırlar. 2.5 santim boyunda, 1.5 santim eninde olan bademcikler, görev yaparken enfeksiyon kapabilmekle birlikte, penisilin tedavisine iyi yanıt verirler” dedi. Bademciklerin sık sık enfeksiyon kapmalarının üst solunum yollarına ve böbreklerde tehlikeli etkilerin doğmasına neden olabileceğini belirten Canural, “Bu yüzden alınmaları önerilebilir. Bademcikler, bebeklerde ve çocuklarda büyüklere göre daha büyüktür. Bademcikler işlevini kaybettiği zaman hemen alınmalıdır aksi taktirde çok büyük hastalıklara yol açabilir” şeklinde konuştu. Bademcik ameliyatının kolay gibi gözükse de tehlikeli olabileceğini belirten Canural, operasyonun en fazla 10 dakika içinde tamamlandığını belirtti. Denizli Devlet Hastanesi Başhekimi Uz. Dr. Ramazan Canural, çocuklarda bademciklerin normalden büyük olmasının özellikle gece uykusunda hava yolunun tıkanmasına ve geçici solunumun duraksamasına yol açtığını söyledi. Canural, bademciklerin görevinin çocukluk döneminde çok önemli olduğunu ve korunması gerektiğini kaydederek, şunları söyledi: “Aslında vücudun savunma sistemine dahil olan bademciklerin, yılda 4-5 iltihap geçirdikleri zaman, artık büyük oranda savunma fonksiyonlarını kaybettiğini ve bütün vücudu etkisi altına alan enfeksiyon kaynağı durumuna gelebilir. Çocukların bedenen gelişmeleri üzerinde olumsuz etki yapan bademcik enfeksiyonu ile beraber sık sık kullanılması gereken antibiyotikler de bağışıklık sistemini bozan bir etki yapmaktadır. Bademcik enfeksiyonlarının en korkulan komplikasyonu ise, ateşli romatizma yoluyla kalp kapak bozukluklarına ve böbrek bozukluklarına neden olmalarıdır.’’

07.02.2010


Kansere karşı kırmızı pancar tüketin

Anavatani Akdeniz olan kırmızı pancarın, içerdiği vitamin ve mineraller bakımından adeta bir enerji deposu olduğu bildirildi.

Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Diyetisyenlerinden Özgen Arı, ıspanakgiller ailesinden olan kırmızı pancarın, bünyesinde barındırdığı özellikleri ve vücuda sağladığı faydaları ile adeta mu'cize bir sebze olduğunu söyledi. Kırmızı pancarın, vitamin ve mineral zengini olmasına karşın, tüketiminin çok yaygın olmadığını anlatan Arı, şöyle konuştu: ‘’Kırmızı pancar A, B, C ve P vitaminlerinden zengindir. İştah açıcı, besleyici özelliği vardır. Bileşiminde bulunan ve radyoaktif bir eleman olan rubidyumun sindirim üzerinde olumlu bir etkisi vardır. Pancar aynı zamanda fosfor, demir, bakır, potasyum, magnezyum, kalsiyum, brom, çinko ve manganez bakımından da zengindir. Bitki, beta karoten ve folat bakımından zengin yapısıyla bağışıklık sistemini güçlendirip kan yapımına destek verir. Kırmızı pancarın suyu en güçlü kan düzelticilerden biridir. Havuç suyu ile yarı yarıya karıştırılan kırmızı pancar suyu, içildiğinde alyuvarların sayısını kısa zamanda yükseltir. Özellikle soğuk algınlığı enfeksiyonlarının arttığı kış aylarında kırmızı pancarın tüketilmesi, vücudun direncini arttırır.’’ Arı, genellikle elma, havuç gibi meyvelerle kokteyl yapılarak içilmesini önerdiği kırmızı pancar suyunun hipertansiyona karşı da etkili olduğunu bildirdi.

07.02.2010


Tarımla uğraşmak şizofrene iyi geliyor

MANİSA Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Ahmetli Ek Ünitesi’nde tedavi gören 160 kronik şizofren, tarım ve hayvancılıkla meşgul olarak hem rahatlıyor hem de yeni tecrübeler ediniyor.

Başhekim Yardımcısı Dr. Hüseyin İlter’in yönetimindeki hastanenin arazisine, 10 koyun ve 6 kuzu bulunan bir ağıl inşa edildi. Ayrıca 150 adet meyve ve 500 adet zeytin ağacı, mevsime göre de sebze bahçeleri bulunuyor. Başhekim Yardımcısı İlter, bu çalışmanın hastaların tedavisine olumlu katkı yaptığını söyledi. Dr. İlter, “Ünitemiz ruh sağlığının geliştirilmesi, hastalarımızın daha iyi, çağdaş, uluslar arası standartlara uygun tedavi ve bakımı için çalışmalarına devam etmektedir” dedi. Bu yıl lavanta fidanı aldıklarını kaydeden İlter, “Bunlar, hastalarımız tarafından naylon torbalara toprak koyularak dikildi. Daha sonra arazimize aktaracağız. Böylece hastalarımıza yeni bir uğraş alanı çıkacak. Lavantanın sakinleştirici ve rahatlatıcı hoş kokusundan da faydalanacaklar” şeklinde konuştu.

07.02.2010

 
Sayfa Başı  Geri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim oktay usta yemek tarifleri Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl