01 Haziran 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Aile-Sağlık

Evcilik oyunları

Son birkaç yıldır, hemen her kanalda evlilik programlarına sıkça rastlamak mümkün. Önceleri, yaşını başını almış teyze ve amcaların, ikinci baharlarını yaşamaları adına masumane! başlayan programlar, sınırlarını 18 yaşa kadar indirdi. Bir taraftan pek çok psikolog, “Evlenme yaşı 18’den büyük olmalı. Çünkü düşünme ve doğru karar verme yetisi ancak 18’den sonra gelişir. Ve evlilik için sadece güzellik, zarafet yetmez, mutlaka ruhen, ahlâken de güzellik önemlidir” vurgusunu yapıyor. Diğer taraftan, programa katılan yaşını başını almış amcalar, teyzeler “Genç olsun, zayıf olsun, bakımlı olsun, yanıma yakışsın” gibi isteklerde bulunuyor. Dış görünüşe bu kadar itibar, insanların özellikle gençlerin kriterlerini değiştirdi. Gençlik, güzellik, kariyer, para bu kadar ön planda olursa nerede kaldı ahlâk güzelliği? Zaten herkesin kalbi çamaşır suyuyla yıkanmış gibi tertemiz. Hal böyle olunca ahlâkî güzellik tozlu raflara kaldırıldı. Ne buyuruyor sevgililer sevgilisi Efendimiz (asm): “Kadının dört güzel hasletine bakılır: güzelliği, malı, soyu, ahlâkı. Siz ahlâkı güzel olanı tercih edin.”

Çocuklar duymasın

Televizyonda diziler çok az! olduğu için yeni bir dizi daha başlıyor. Aslında tanıdık, eski bir dizi 2010 versiyonuyla yeniden karşımızda. Dizide, geri kafalı, kaba, otoriter görünen bir baba, kültürlü, yenilikçi, genç kalabilen bir anne ve iki çocuğun kız-erkek çatışmaları var. Sözüm ona “aile” dizisi. Ama verdiği mesajlar ve çizdiği portreyle tam da Avrupaî hayatı Müslüman toplumuna empoze etme politikası uygulanıyor. Diğer bir deyişle Müslüman mahallesinde salyangozun lezzetinden bahsediliyor. Meğer her bölümde pek çok kişisel gelişim uzmanı ve pedagoglar tarafından öngörülen, gerekli mesajlar veriliyormuş topluma. Peki halkımız, o doğru mesajları görüntülerin arasından cımbızlarken neden bu kadar çok bâtılla karşı karşıya kalıyor. Sizce masum mu? Çok planlı ve çok sinsice. Çünkü toplumu bozmak için önce aile mefhumunun ortadan kalkması lazım. Ailenin yapıtaşı kadın; kendini dizilerdeki karakterlerle özdeşleştirirse, ahlâkî yapımız temelden sarsılır. Bunun yanı sıra “genel izleyici” ibaresi ile umuma arz edilen dizilerde bolca argo sözcükler de yer almakta. Küçük çocuklar, oyun oynuyor gibi görünse de tertemiz zihinleri ve sürekli uyanık olan bilinçaltı, bütün duyduğunu kaydediyor. Hiç ummadığımız bir anda ağzından hiç de hoş olmayan cümleler dökülüyor. Aman dikkat! Bu ve benzeri masum ve komik görünen aile dizilerinin tehlikelerinden çocuklarımızı ve kendimizi koruyalım.

FEYZANUR SÖĞÜT

01.06.2010


Çocuklukta yaşananlar, hayatın tümünü etkiler

Ege Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Azmi Varan, hayatın senaryosunun çocukluk döneminde yazıldığını bu nedenle de çocukluk döneminin insan hayatında büyük önem taşıdığını söyledi.

Bursa Kent Konseyi Engelliler Meclisi’nin Bursa Valiliği Kadının Statüsü Birimi ve Türk Psikologlar Derneği Bursa Şubesi işbirliğiyle düzenlendiği, ‘Anne- Babalığın Farkında Olmadığımız Yanları’ konulu konferans öncesi bir konuşma yapan Vali Yardımcısı Mustafa Güney, sosyal hizmetlerin her alanının aileyle yakından ilgili olduğunu belirterek, “Çocuk yuvalarından huzurevlerinde kadar herkes ailede yaşanan bir takım sorunlar nedeniyle devletten hizmet alıyor. Eğer tam anlamıyla sağlıklı bir aile yapımız olsa belki de Türkiye’de sosyal hizmetler kurumuna gerek bile kalmayabilir.” dedi.

Ege Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Azmi Varan ise çocuklukta yaşananların tüm yaşama damgasını vurduğunu, yaşamın senaryosunun çocukluk döneminde yazıldığını ifade etti. Bir bireyin nasıl arkadaşlar edineceği, nasıl bir işe sahip olacağı gibi birçok konunun çocuk dönemiyle doğrudan bağlantılı olduğunu dile getiren Varan, bu sebeble çocuk yetiştirmenin çok önemli olduğunu kaydetti. Her insanın içinde çocuk, yetişkin ve ebeveyn olmak üzere 3 farklı yan bulunduğunu ifade eden Varan, “Ebeveyn yan 0–7 yaş arasında anne ve babalarımızdan gözlediğimiz ve onlara ait olan düşünce duygu ve davranışlardır. Dolayısıyla anne baba, biz ölene kadar hep içimizde olacak. Yetişkin yan ise, akıl, mantık ve sağduyu ile hareket eden yanımızdır. Çocuk yanımız ise 0–7 yaş arasındaki herhangi bir ana ait düşünce duygu ve davranışlardır. Her insanın içindeki bu üç yan, belli olaylara verilen tepkilerde kendini gösterir. Bazen çocuğumuza kızarken, aslında kendi babamızın bize kızdığı gibi sesleniriz. Bazen bir olaya tepki verirken, aynı çocukluğumuzda olduğu gibi birine küsebiliriz” diye konuştu.

01.06.2010


Zayıflamak isterken sağlığınızdan olmayın

Yazin yaklaştığı bugünlerde fazla kilolarından kurtulmak isteyenlere önemli uyarılarda bulunan uzmanlar, kontrolsüz kilo kaybının tehlikelerine dikkat çekiyor.

Doruk Hastanesi Diyetisyeni Bengi Çetiner, hızla kaybedilen kiloların sağlıksız olduğuna işaret etti. Çetiner, bu tür sağlıksız diyetlerin ölümle sonuçlanabileceğini belirtti. “500 ile 800 veya daha az kalorilik diyetler kişinin gereksinimine göre düzenlenmemiştir ve kontrolsüzdür” diyen Çetiner, şöyle konuştu: “Kısa sürede ağırlık kaybı sağlar, hızlı kaybedilen ağırlık; yağdan değil yağsız kitleden oluşur. Çeşitli minerallerin kaybı ve kişinin ölümüyle sonuçlanabilir. Ayrıca uzun süre yağsız diyet uygulaması bağırsakları yavaş çalıştırır ve bu da kabızlığa neden olur.”

01.06.2010


Dişleri fırçalamamak, kalp riskini arttırıyor

İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre, ağız ve diş sağlığına dikkat etmeyenlerde kalp krizi riskinin, dişlerini günde iki kez fırçalayanlara oranla yüzde 70 fazla olduğu ortaya çıktı.

Kalp rahatsızlığı ile dişeti hastalıkları arasındaki ilişkiyi incelemeye yönelik ilgi son 20 yılda önemli artış gösterirken, Londra Üniversitesi Koleji’nde yapılan ve British Medical Journal dergisinde yayınlanan son araştırmada, hekimler günlük diş fırçalama sayısının, kalp hastalığına yakalanma riski konusunda bir etkisi olup olmadığını göstermek istediler. 11 binden fazla İskoç yetişkinin tütün alışkanlığı, fiziksel aktivite, ağız ve diş bakımı gibi yaşam tarzlarından ede edilen verilerin analiz edildiği araştırmada, deneklerin vücutlarındaki enflamasyon düzeylerinin belirlenmesi için kan tahlilleri de yapıldı.

01.06.2010


Hamilelikte varis kâbus olmasın

İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Mustafa Nafiz Karagözoğlu, hamileliğin özel bir dönem bir olduğunu belirterek, “Anne adayları herkesin bildiği gibi mide bulantıları, baş dönmeleri, ağrılar, uykusuzluk, yorgunluk ve kramplar gibi sorunlarla karşılaşırlar.

Hamilelik birçok problemin ortaya çıkmasını kolaylaştırır. Dayanılmaz ağrılara, hayati riski olan pıhtı oluşma ihtimali ve tabi ki keyifsiz, estetik olmayan görüntülere neden olan varis de bunlardan biridir” dedi. “Hamilelikte varisler büyük bir çoğunlukla bacaklarda meydana gelir” diyen Dr. Karagözoğlu, varisi, toplardamarların içyapısının bozulması yani içindeki kapak yapılarının bozulması nedeni ile genişleyip, kıvrımlı hale gelerek derin ve yüzeyel bacak bölgelerinde belirgin hale gelmesiyle kendisini göstermekte olduğunu kaydetti. Dr. Karagözoğlu şunları söyledi: “Kanı kalbe geri taşıyan damarlar ‘toplardamar’ olarak adlandırılır ve bu damarlar kan akışının kalbe doğru tek yönlü olmasını sağlayan kapakçıklar içerir. Toplardamarlarda oluşan tıkanıklıklar ve aşırı basınç bu kapakçıkların düzgün kapanmasını engelleyerek geriye doğru kaçaklara sebep olur. Sonuçta bacaklardaki yüzeysel toplardamarlar genişler, uzar ve büklümlü bir görüntü ile varisler oluşur.” Hamileliğin varis oluşmasını kolaylaştırdığını, çünkü gebelikte bebeğin ihtiyaçlarını karşılamak için kan hacmi belirgin bir biçimde arttığını belirten Dr. Karagözoğlu, “Bu yüzden damarlarda çok fazla kan bulunur ve özellikle bacak damarlarında kan miktarının artmasına neden oluyor. Çoğunlukla ilk hamilelik esnasında ortaya çıkan varisler, her hamilelikle ortaya çıkıp önceki hamileliğe göre daha şiddetli olabiliyor. Ailesinde varis öyküsü olan anne adaylarında varisler daha sıklıkla görülüyor. Bacaklarda ağrı, kramp, yanma, sızı ve şişkinlik varsa, damarlar belirginleşmeye başladıysa, ailede varis öyküsü varsa, iş yerinde sürekli ayakta kalınıyorsa, kesinlikle doktora gidilmelidir” diye konuştu.

01.06.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Son Dakika Haberleri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.