08 Haziran 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Aile-Sağlık

Emziren annelerde, anser riski azalıyor

SAKARYA Üniversitesi (SAÜ) Sağlık Yüksekokulu Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç.Dr. Nursan Çınar, emziren annelerde yumurtalık, meme ve rahim kanserleri, osteoporoz ile kalp hastalığı riskinin azaldığını söyledi.

Doç.Dr. Nursan Çınar, bebeğin anne sütü ile beslenmesinin hem anne hemde bebeğin fiziksel ve ruhsal gelişimi açısından vazgeçilmez olduğunu belirtti. Emzirmenin bebek sağlığı üzerine tartışmasız üstünlüklerinin yanında başta anne olmak üzere tüm aileye ve ekonomiye katkılarının da son derece önemli olduğunu vurgulayan Çınar; “Emziren annelerde meme ve rahim kanserleri, osteoporoz ile kalp hastalığı riskinin azaldığı konu ile ilgili yapılan araştırmalarda vurgulanmıştır. Anne sütü hiç bir zaman birebir taklit edilemez. Bu sebeple emzirmeyen anneler hangi mamanın bebekleri için daha iyi olduğu konusunda oraya buraya koşuştururlarken, emzirmeyi seçen anneler bebeklerinin en iyi ‘besinle’ beslendiklerinden emindirler” dedi.

EMZİRMEK ANNE İÇİN DOĞAL BİR

SAKİNLEŞTİRİCİ

GİDEREK gelişen ve büyüyen bebeği görmenin ve bunun kendi verdiği süt sayesinde olduğunu bilmenin verdiği hazzın bir anne için benzersiz bir duygu olduğunu anlatan Çınar, yeterli sıklıkta ve doğru emzirmenin bebeğin uyumasına yardımcı olduğunu söyleyen Çınar, şunları ifade etti; “Emzirmek anne için doğal bir sakinleştiricidir. Etkili emzirme ile annenin kendine olan güveni artar, anne ile bebek uyumlu ve huzurludur. Bu durum bütün aileye olumlu yansır. Emzirme annenin uterusunun (rahim) eski haline dönmesini hızlandırır. Emzirmeyen kadınlarda uterus emzirmeyen kadınlara göre orjinal boyutlarına daha zor geri döner. Emziren annelerin doğum sonrası kanama riski önemli ölçüde azalır. Doğum sonrası emzirmeyen annelerde kanamayı azaltmak için bazı ilâçlar kullanmak gerekebilir. Emziren anneler doğum sonrası daha hızlı kilo verirler. Aynı zamanda emzirme doğal bir gebelikten korunma yöntemidir.”

ÜLKE EKONOMİSİNE DE KATKI YAPIYOR

EMZİRMENİN çevre dostu olduğunu kaydeden Çınar, yapay beslenmede kullanılan; plastik kutular, teneke kutular, tek kullanımlık biberonlar, plastik meme uçları, silikon gibi malzemelerin geri dönüşümsüz maddeler olduğunu belirtti. Anne sütü ile beslenen bebeklerin daha az hasta olduklarından dolayı rutin kontrollerin dışında çok fazla doktora gitmek zorunda kalınmayacağını dile getiren Çınar; “Bu durum aile bütçesine olumlu yansır. Hem anne hem de babanın işlerinden işlerinden izin almaları gerekmeyeceği için iş gücü kaybı olmaz. Sağlıklı bir kuşağın temeli anne sütünde bulunmaktadır. Hastalıklardan korunan anne, anne sütü ile beslenen bebeklerin önce aileye yükü azalmakta ve bu durum ülke ekonomisine katkıda bulunmaktadır” diye konuştu.

08.06.2010


Stres, düzensiz beslenme ve uyku düzensizliği migreni tetikliyor

NÖROLOJİ Uzmanı Dr. Şenol Peker, “Migrenli hastalar problemlerini tanımalı, ağrıyı başlatacak sebeplerden uzak durmalı, doktor kontrolünde olmaya özen göstermelidir.” dedi.

Migrenin halk arasında tedavisi mümkün olmayan bir rahatsızlık gibi görülmesinin son derece yanlış bir anlayış olduğunu dile getiren Dr. Peker, sebepleri, tetikleyicileri ve tedavisi merak konusu olan migreni anlattı. Konya Özel Selçuklu Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Şenol Peker, toplumun büyük bir kesiminin problemi olan baş ağrılarının çekilmesi zor zaman dilimlerine sebep olduğunu söyledi. Çoğu insanın baş ağrılarıyla değişik dönemlerde karşılaştığını ve çareler aradığını dile getiren Peker, şu bilgileri verdi: “İnsanlar ağrının şiddetine göre farklı vehimlere kapılabilir, migren şiddetli baş ağrısının diğer ismidir. Migrenli kişiler günlük işlerini yapmakta zorlanabilir veya hiç yapamayabilirler. Migren tekrarı olan ancak kontrol edilebilen bir hastalıktır. Migren, hastalarda farklı şekillerde görülebilir. Özellikleri kişiye göre değişiklik gösterebilir. Başı zonklatan, giderek şiddetlenen, başın yarısını veya tamamını etkileyen bir şiddeti ve değişken bir süresi olabilir. Bazı hastalarda sık tekrar eden ağrılar, bazılarında daha seyrek görülebilir.”

Migrenli kişinin ağrılarla beraber bulantı ve kusmalar yaşayabildiğini, ışık, ses, gürültü ve ısıdan rahatsız olabildiğini ifade eden Peker, “Bu yüzden bazı hastalar karanlık ve tamamen sessiz ortamlarda kalmak, dinlenmek isteyebilirler. Migren, tehlikeli bir hastalık değildir. Sakat bırakıcı yada ölümcül sonuçları görülmemiştir. Tam olarak nedenleri belirlenmese de tıpta damarsal baş ağrısı olarak bilinmektedir. Öte yandan beyindeki bazı kimyasal maddelerin ağrılarda önemli rol oynayabileceği düşünülmektedir. Bu maddeler arasında özellikle serotonin etkilidir” diye konuştu.

MİGREN 17-35 YAŞ ARASINDA BAŞLIYOR

MİGREN'İN başlamasına sebep olan başlıca faktörlerin stres, hormonal değişiklikler, diyet faktörleri, uyku düzeni, iklimsel değişiklikler olduğunu bildiren Dr. Şenol Peker, şunları kaydetti, “Hormonal değişikler migrenli kadınların çoğunda etkilidir. Ağrılar menstrüasyon döneminde sıklaşabilir, daha şiddetli olabilir. Diğer yandan yiyecek-içeceklerde bulunan bazı maddeler de damarlar üzerine direkt etki edebilir. Alkol hemen etkilerken, kafein ve nikotin dolaylı etkide bulunur. Sigara kokusu gibi bazı ağır kokular migreni tetikleyebilir. Migren 17-35 yaş arasında başlayan, bu dönemde sıklıkla süren ancak 50’li yaşlarda azalan bir sıklığa sahiptir.”

08.06.2010


Eşinize gömlek verir gibi çiçek vermeyin!

Psikolog Gürdal Görhan, iletişimde neyin söylendiğinden çok nasıl söylendiğinin de çok önemli olduğunu belirterek, “Bir dal karanfili, gömlek verir gibi eşinize verirseniz ve eşiniz de buna doğal bir tepki gösterirse hiç şaşırmayın” dedi.

Adana Dr. Ekrem Tok Adana Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi Çocuk Psikiyatri Polikliniğinde görevli Psikolog Gürdal Görhan, erkeklerin iletişimde daha çok görünene ve somut olana, kadınların ise görünenin arkasındakine (bir anlamda duygulara) değer verdiğini vurguladı.

Hasta hakları birimindeki sağlık çalışanlarına iletişim semineri veren Görhan, “Erkek özel bir günde eşine çiçek getirdiğinde kadının o çiçeğe yüklediği anlam hayatın tamamıyla ilgilidir. O çiçek onun eşi tarafından ne kadar beğenildiği, önemsendiği ve ilişkilerinin ne kadar değerli olduğunun bir göstergesi olabilir. Erkekler bu tür özel günlerde o çiçeğin anlamını kavramadan eşlerine çiçek verdiklerinde iletişimde duygu eksikliği olduğu için o özel gün anlamını kaybedebilir. Yani siz bir çiçeği bir gömlek verir gibi eşinize verirseniz ve eşiniz buna doğal bir tepki gösterirse şaşırmayın. İletişimde neyi söylediğinizden daha çok nasıl söylediğiniz önemlidir” diye konuştu.

Toplumda döver gibi ‘seni seviyorum.’, sever gibi de ‘Ben yaptığına çok sinirlendim’ diyebilen insanların bulunduğunu anlatan Psikolog Gürdal Görhan, “Evliliklerde eşlerden birisi beni seviyor musun? diye sorduğunda diğer eş ‘sevmesem seninle evlenir miydim?’ diyor. Mesajlarımızı iletirken sadece sözlerle gönderdiğimizde içi boş bir iletişim ortaya çıkıyor. Döver gibi ‘seni seviyorum’ derken, sever gibi ‘Ben yaptığına çok sinirlendim’ diyebiliyoruz. Karşımızdaki kişiyle iletişime girdiğimizde ve o bize bir sıkıntısını anlatmaya çalıştığında hemen ona yardımcı olmak için konuşmaya başlamak akıl vermek ya da ‘üzülme geçer’ gibi teselli edici yaklaşımlar yerine dinlemeyi ve anlamayı öğrenmeliyiz” şeklinde konuştu.

08.06.2010


Kan şekeri diyabetin habercisi

DİYABET hastalığının tehlikeli bir hastalık olmasına rağmen kontrol altına alınabileceğini ifade eden uzmanlar, vatandaşlara kan şekerini ölçtürmelerini tavsiye ediyor.

İç Hastalıkları Uzm. Dr. Önder Akkaya, diyabeti birçok kişinin ‘öcü’ olarak gördüğünü belirtti. Akkaya, sanılanın aksine düzenli bir diyet programı ve sıkı bir kan şekeri kontrolüyle diyabet ve diyabetin yol açtığı bir takım komplikasyonlardan az etkilenmenin mümkün olduğunu kaydetti. Diyabet hastalığının erişkin ve genç yaş grubunda farklı etkileri olduğunu vurgulayan Akkaya, hastalığın belirtileri hakkında şu bilgileri verdi: “Açlık kan şekeri en az iki ölçümde 126 mg’dan fazla olması durumunda, günün herhangi bir saatinde ölçülen kan şekerinin en az iki ölçümde 200 mg/dl’nin üstünde olması durumunda ve oral glukoz tolerans testinde ikinci saat değerinin 200 mg/dl’nin üstünde olması ile diyabet tanısı konulur.” Akkaya, diyabetin tedavisi hakkında da şu bilgileri verdi: “Diyabet tedavisi üç aşamadan oluşmaktadır; egzersiz, diyet, ilâç veya insülin tedavisi. Günlük kalori ihtiyacının yüzde 35’i yağ, yüzde 50’si karbonhidrat, yüzde 15’i proteinden karşılanmasına çalışılmalıdır. Çay şekeri ve bundan yapılan yiyecek maddeleri kullanılmamalı bunun yerine tatlandırıcılar kullanılmalıdır. Ayrıca obezlerinde kilo vermeleri önerilir.”

08.06.2010


Türkiye’nin beslenme ve sağlık haritası çıkarılacak

SAĞLIK Bakanlığı ve Hacettepe Üniversitesi işbirliğiyle Türkiye’de besin, beslenme ile sağlık politikalarının oluşturulması için ‘Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması’ yapılacak.

Sağlık Bakanlığı, Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyabetik Bölümü, Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile İl Sağlık Müdürlükleri tarafından yapılacak araştırmaya Türkiye İstatistik Kurumu da (TÜİK) destek verecek. Ssaha çalışmasında tespit edilen ailelere soru formları uygulanacak. Ayrıca 6-11 ve 12 yaş grubuna dahil birer kişiden kan ve idrar numuneleri alınacak. Ankara Sağlık İl Müdürü Uzm. Dr. Mustafa Aksoy, çalışmanın Ankara’da 6 hafta süreceğini ve TÜİK tarafından belirlenen 768 ailenin ziyaret edileceğini söyledi. Araştırma, Türkiye’nin beslenme düzeni ile en çok hangi hastalıkların görüldüğünü ortaya çıkaracak.

08.06.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Son Dakika Haberleri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.