23 Temmuz 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Lahika

Hadis-i Şerif Meâli

Şaban ayına bu ismin verilmesinin sebebi, bol hayırlar onda oruç tutan kimse Cennete girinceye kadar dallanıp budaklandığı içindir.

Câmiü's-Sağîr, No: 1430

23.07.2010


Kanunlar perdesinde acip bir istibdat

Evet, öyle acip bir istibdat ki, kanunlar perdesinde herkesin vicdanına ve mukaddesatına, hattâ elbisesine müdahale ederler.

Her iki Deccal, âzamî bir istibdat ve âzamî bir zulüm ve âzamî bir şiddet ve dehşetle hareket ettiklerinden, âzamî bir iktidar görünür. Evet, öyle acip bir istibdat ki, kanunlar perdesinde herkesin vicdanına ve mukaddesatına, hattâ elbisesine müdahale ederler. (Zannederim, asr-ı âhirde İslâm ve Türk hürriyetperverleri, bir hiss-i kablelvuku ile bu dehşetli istibdadı hissederek oklar atıp hücum etmişler. Fakat çok aldanıp yanlış bir hedef ve hatâ bir cephede hücum göstermişler.) Hem öyle bir zulüm ve cebir ki, bir adamın yüzünden yüz köyü harap ve yüzer mâsumları tecziye ve tehcir ile perişan eder.

Şuâlar, s. 513, (yeni tanzim, s. 928)

***

Bu yakınlarda ehl-i ilhâdın perde altında tecavüzleri gayet çirkin bir suret aldığından, çok biçare ehl-i imana ettikleri zalimâne ve dinsizcesine tecavüz nevînden, bana, hususî ve gayr-ı resmî, kendim tamir ettiğim bir mâbedimde hususî bir iki kardeşimle hususî ibadetimde, gizli ezan ve kametimize müdahâle edildi. “Niçin Arapça kamet ediyorsunuz ve gizli ezan okuyorsunuz?” denildi. Sükûtta sabrım tükendi. Kabil-i hitap olmayan öyle vicdansız alçaklara değil, belki milletin mukadderâtıyla keyfî istibdatla oynayan firavunmeşrep komitenin başlarına derim ki:

Ey ehl-i bid’a ve ilhad! Altı sualime cevap isterim.

Birincisi: Dünyada hükümet süren, hükmeden her kavmin, hattâ insan eti yiyen yamyamların, hattâ vahşî, canavar bir çete reisinin bir usûlü var, bir düsturla hükmeder. Siz hangi usûlle bu acip tecavüzü yapıyorsunuz? Kanununuzu ibraz ediniz. Yoksa bazı alçak memurların keyiflerini kanun mu kabul ediyorsunuz? Çünkü böyle hususî ibâdâtta kanun yapılmaz ve kanun olamaz.

İkincisi: Nev-î beşerde, hususan bu asr-ı hürriyette ve bilhassa medeniyet dairesinde, hemen umumiyetle hükümfermâ hürriyet-i vicdan düsturunu kırmak ve istihfaf etmek ve dolayısıyla nev-î beşeri istihkar etmek ve itirazını hiçe saymak kadar cür’etinizle, hangi kuvvete dayanıyorsunuz? Hangi kuvvetiniz var ki, siz kendinize “lâdinî” ismi vermekle ne dine, ne dinsizliğe ilişmemeyi ilân ettiğiniz hâlde, dinsizliği mutaassıbâne kendine bir din ittihaz etmek tarzında, dine ve ehl-i dine böyle tecavüz, elbette saklı kalmayacak, sizden sorulacak. Ne cevap vereceksiniz? Yirmi hükümetin en küçüğünün itirazına karşı dayanamadığınız hâlde, nasıl yirmi hükümetin birden itirazını hiçe sayar gibi hürriyet-i vicdaniyeyi cebrî bir surette bozmaya çalışıyorsunuz?

Üçüncüsü: Mezheb-i Hanefînin ulviyetine ve sâfiyetine münâfi bir surette, vicdanını dünyaya satan bir kısım ulemâü’s-sû’un yanlış fetvâlarıyla, benim gibi Şâfii’l-mezhep adamlara hangi usulle teklif ediyorsunuz? Bu meslekte milyonlar etbâı bulunan Şâfiî mezhebini kaldırıp bütün Şâfiîleri Hanefîleştirdikten sonra, bana zulüm suretinde cebren teklif edilse, sizin gibi dinsizlerin bir usulüdür denilebilir. Yoksa keyfî bir alçaklıktır. Öylelerin keyfine tâbi değiliz ve tanımayız!

Devamı için bakınız: Mektûbât, s. 417, (yeni

tanzim, s. 729)

LÜGATÇE:

asr-ı âhir: Son asır.

hiss-i kablelvuku: Birşeyi olmadan önce hissetme.

tecziye: Cezalandırma.

tehcir: Hicret ettirme, göçe zorlama.

ehl-i bid’a: Sünnetin dışında bir yolda giden.

ehl-i ilhâd: Hak yoldan sapanlar, dinsizler.

kabil-i hitap: Hitap edilebilen, kendisiyle konuşulabilen.

istihkar: Hakir görme, küçümseme.

lâdinî: Din dışı, dinle alâkası olmayan.

mukadderât: Allah tarafından takdir edilenler.

istibdat: Baskı.

firavunmeşrep: Nefsini, benliğini Firavun gibi ilâh seviyesine çıkartacak derecede büyük görme.

ibâdât: İbadetler.

nev-î beşer: İnsanoğlu.

hürriyet-i vicdan: Vicdan hürriyeti.

mutaassıbâne: Aşırı derecede taraftarlık göstererek.

cebrî: Zorla.

23.07.2010


Risâle-i Nur’da yargı bağımsızlığı

Seksen iki senelik ömrünün otuz beş senelik kısmı sürgün, mahkeme ve zindanlarda geçen Bediüzzaman’ın yargı üzerine söylenecek çok sözü vardır. Nitekim Risâle-i Nur eserlerinin yaklaşık onda biri mahkemede verilen eşsiz savunma örnekleriyle doludur. Bu savunmalar bir hukuk manifestosu niteliğini taşır. Öncelikle hemen belirtelim, Bediüzzaman bütün çıkarıldığı mahkemelerde kendi dâvâsını savunmakla kalmamış, aynı zamanda yargı bağımsızlığına da vurgularda bulunmuştur. İşte o vurgulardan bir kısmı:

”Demek adliye memurları, hissiyâttan ve tesirat-ı hariciyeden bütün bütün azade ve serbest olmazsa, sûreten adalet içinde müthiş günahlara girmek ihtimali var. Hem, canilerin, kimsesizlerin ve muhaliflerin dahi bir hakkı var. Ve hakkını aramak için, gayet bîtarafane bir mercî isterler. Adalet noktasından tarafgirlik fikrini verip, adaletin mahiyetini zulme çeviren, hakkımda sarf edilen bir tâbirdir ki, Isparta’da ve burada bazı isticvablarda ismim Said Nursî iken, her tekrarında ‘Said Kürdî’ ve ‘Bu Kürd’ diye beni öyle yad ediyorlar. Bununla, hem ahiret kardeşlerimin hamiyet-i milliyelerine ilişip aleyhime bir his uyandırmak, hem mahkeme ve adaletinin mahiyetine bütün bütün zıt ve muhalif bir cereyan vermektir.

Evet, hakim ve mahkeme tarafgirlik şaibesinden müberra ve gayet bîtarafane bakması birinci şart-ı adalet olduğuna dair binler vukuat-ı tarihiyeden, Hazret-i Ali Radiyallahü Anhın hilâfeti zamanında bir Yahudî ile mahkemede beraber oturmaları ve çok padişahların adi adamlar ile mahkeme-i adalette görülmesi gibi çok hadisat-ı tarihiye varken, benim hakkımda bir yabanîlik hissini veren ve nazar-ı adaleti şaşırtmak isteyen adamlara derim” 1

Bu şekilde devam eden mahkeme ifadesinde özetle adalet dağıtmakla görevli çalışanların duygusallıktan ve dış etkilerden tamamen serbest olmaları gerektiğini, yani yargının bağımsız olmasını ve olaylara tarafsız bir şekilde yaklaşmasını İslâm tarihinden örnekler vererek olaya açıklık getirmiştir.

Ve yine bir başka ifadesinde konuyu pekiştirerek "Adliyede, adalet hakikati ve müracaat eden herkesin hukukunu bilâ-tefrik muhafazaya, sırf hak namına çalışmak vazifesi hükmettiğine binaendir ki, İmam-ı Ali (ra) hilâfeti zamanında bir Yahudi ile beraber mahkemede oturup muhâkeme olmuşlar. Hem bir adliye reisi, bir memuru kanunca bir hırsızın elini kestiği vakit, o memurun o zâlim hırsıza hiddet ettiğini gördü, o dakikada o memuru azleyledi. Hem çok teessüf ederek dedi: ‘Şimdiye kadar adalet namına böyle hissiyatını karıştıranlar pek çok zulmetmişler.”

Evet, ‘Hükm-ü kanunu icra etmekte o mahkûma acımasa da hiddet edemez; etse zâlim olur. Hattâ, kısas cezası da olsa, hiddetle katletse, bir nevî katil olur’ diye, o hâkim-i âdil demiş” 2 diyerek, yine hiçbir ayrım gözetmeksizin adalet gerçeğinin yerine getirilmesi konusunun, sırf hakkın yerini bulması adına çalışan yargının aslî görevi olduğunu dile getirir.

Adliyelerin aslî görevlerini tanımlarken de ”Adliyeler, hukukları muhafaza etmek ve haksızları tecavüzden durdurmak, vazifeleri olmak cihetiyle” 3 ifadesiyle Adliyelerin en önemli işlevinin hak ve hukukları korumak ve haksızları tecavüzden durdurmak olduğunu söyler.

Aktaracağımız şu tesbitler de, Bediüzzaman’ın bu konuda nasıl evrensel hukuk kurallarına taraftar olduğunu gösterir:

”Yargı bağımsızlığı, hakimin, görevini özellikle yasama yürütmeden gelebilecek etkilerden bağımsız olarak, sadece hukuka ve vicdanî kanaatine göre yerine getirmesidir. Ancak bağımsız yargı için bu yeterli değildir. Çünkü yargı sadece kendi dışındaki güçlere karşı değil, kendi içinde de korunmalı, yargı yargıya karşı da bağımsız olmalıdır. Yargı içinde üst makamların alt makamlar üzerindeki denetimi yasanın öngördüğü şekilde gerçekleşmeli; hakim, aynı derecedeki diğer hakimlerden gelebilecek etkilere de maruz kalmamalıdır. Ayrıca yargı bağımsızlığı, kitle iletişim araçları, dâvâya taraf olanlar, siyasî partiler vb. yönlerden gelebilecek tehditlere karşıda korunabilmelidir.” 4 Bediüzzaman hukukta hürriyet düşüncesini açıklarken: "Belki hürriyet budur ki: Kanun-u adalet ve te’dipten başka, hiç kimse kimseye tahakküm etmesin. Herkesin hukuku mahfuz kalsın, herkes harekât-ı meşrûasında şâhâne serbest olsun” 5 der. Ve hukukun en önemli unsurlarından biri olan “hukukta eşitlik” kuralını şu cümlelerle pekiştirir: "Evet, ben neseben ve hayatça avâm tabakasındanım. Ve meşreben ve fikren, müsavat-ı hukuk mesleğini kabul edenlerdenim. Ve şefkaten ve İslâmiyetten gelen sırr-ı adaletle, burjuva denilen tabaka-i havassın istibdat ve tahakkümlerine karşı eskiden beri muhalefetle çalışanlardanım. Onun için, bütün kuvvetimle adalet-i tâmme lehinde, zulüm ve tagallübün ve tahakküm ve istibdadın aleyhindeyim.” 6

Bediüzzaman, yargı bağımsızlığını bekleyen en büyük tehlikenin, bazı mikraklar tarafından tezgâhlandığına dikkat çekerek adliyenin şaşırtılabileceğine dikkat çekmektedir. Günümüzde de çok çarpıcı örneklerine her zaman şahit olabildiğimiz tehlikeyi, Bediüzzaman’ın ifadelerinden takip edelim: "Şimdi yalanları meydana çıktıkça, kurdun keçiye bahane bulması nev’înden bahaneleri bulup, memurîn-i adliyeyi şaşırtmak istiyorlar. Adliye memurlarının bu meselede çok dikkate ve ihtiyata muhtaç olduklarını müdafaa-i milliye hukûkum noktasında hatırlatıyorum. Asıl ittiham edilecek onlardır ki; hükûmetin bazı erkânına dalkavukluk edip ve sahtekârlıkla, bir yalancı cemiyet maskesi altında bazı safdil masumları, bîçareleri tehyîc ederek küçük bir hadise çıkarır, sonra şeytan gibi habbeyi kubbe gösterip, hükûmeti şaşırtır, çok masumları ezdirir, memlekete büyük zarar verir, kabahati başkalara yükler. İşte bu meselemiz aynen böyledir.”

Dipnotlar:

1- Tarihçe-i Hayat, Eskişehir Hayatı, s. 202.

2- Şuâlar, On Dördüncü Şuâ, s. 330

3- Emirdağ Lâhikası, s. 22

4- Yargı bağımsızlığı açısından Osmanlı’da ve Günümüz Türkiyesi’nde yargıya genel bir bakış, Yrd. Doç. Dr. Nevin Ünal Özkorkut, s. 228.

5- Münâzarât, s. 57.

6- Lem'alar, Yirmi İkinci Lem’a, s. 174.

7- Tarihçe-i Hayat, Eskişehir Hayatı, s. 201.

MEHMET SELİM MARDİN

[email protected]

23.07.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Son Dakika Haberleri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.