"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Risale-i Nur’da Menemen hadisesi

Abdullah NURSÖZ
13 Eylül 2016, Salı
Menemen İzmir iline bağlı bir ilçedir. İlçe, 23 Aralık 1930’da meydana gelen Menemen hadisesiyle gündeme gelmiştir.

Menemen hadisesi Derviş Mehmet isminde bir şahsın öncülüğünde başlayan ve daha sonra provokasyon ve tertip olduğu ortaya çıkan silahlı bir eylemdir. Derviş Mehmet yanına topladığı bir kısım şahıslarla beraber Asteğmen M. Fehmi Kubilay’ı ve bir bekçiyi öldürmüş, halkı infiale getirerek kendi etrafında toplamaya çalışmış. Askerî kuvvetlerin yardımıyla bastırılan bu olay resmî çevreler tarafından Nakşî ayaklanması olarak değerlendirilir. Bu olayla birlikten bölgede sıkıyönetim ilân edilerek İstanbul’da bulunan Nakşî şeyhlerinden Esat Erbilî ile birlikte 34 kişi idam edilmiş. Muhalif basına karşı sert önlemler alınarak, dinî faaliyetlerde bulunanlar hakkında takibatlara girişilmiştir. Hadise sonrasında, özellikle dindar kesim üzerinde büyük bir baskı oluşturulmuş ve çok sayıda insan tutuklanarak hapis ve ağır cezalara çarptırılmıştır.

Bediüzzaman Hazretleri Barla’ya sürüldükten, “Sekiz sene sonra Menemen hâdisesi münasebetiyle meşhur hoca ve şeyhlerde yapılan aramada, Isparta’da te’lif edilmiş Risâle-i Nûr’un yüz yirmi eseri ve 120 talebesi üstadlarıyla birlikte (Menemen hâdisesi ile alâkaları olmadığı halde) Dâhiliye Vekili Kaya Şükrü’nün sû’-i kasda makrun emriyle tevkif.”1 edilmiştir. Bediüzzaman Hazretleri bu hadiseyi Tarihçe-i Hayat eserinin Eskişehir Hayatı bölümünde şöyle ifade etmektedir.

“Menemen hadisesinin bir yalancı taklidini yapıp, millete dehşet verip, serbestî kanunları kolayca tatbik etmek desisesiyle hükûmeti iğfal ederek, güya ‘Hükûmetin serbestî kanunlarını kabul ettirmesine yardım ediyoruz’ entrikasıyla, beni Barla’dan Isparta’ya cebren celbettiler. Baktılar, ben öyle fitnelere âlet olamıyorum ve öyle her cihetçe vatana, millete, dine zararlı olan akîm teşebbüslere hiçbir meylim yoktur, anladılar ki o vakit plânlarını değiştirdiler. Benim beğenmediğim bir şöhret-i kâzibemden istifade edip, hiç hatır ve hayalimize gelmeyen entrikalarla başımıza Menemen hadise-i vak’asının bir mevhum taklidini geçirdiler. Hem millete, hem hükûmete, hem mâsum, mevkuf birçok efrad-ı millete büyük zarar verdiler. Şimdi yalanları meydana çıktıkça, kurdun keçiye bahane bulması nev’inden bahaneler bulup, memurîn-i adliyeyi şaşırtmak istiyorlar. Adliye memurlarının bu meselede çok dikkate ve ihtiyata muhtaç olduklarını müdafaa-i milliye hukukum noktasında hatırlatıyorum. Asıl itham  edilecek onlardır ki, hükûmetin bazı erkânına dalkavukluk edip ve sahtekârlıkla, bir yalancı cemiyet maskesi altında, bazı safdil  mâsumları, biçareleri tehyiç  ederek küçük bir hâdise çıkarır; sonra şeytan gibi habbeyi kubbe gösterip hükûmeti şaşırtır, çok mâsumları ezdirir, memlekete büyük zarar verir, kabahati başkalara yükler. İşte bu meselemiz aynen böyledir.”2

Halil İbrahim Çöllüoğlu’nun, Mahkeme kararından sonra yazdığı 19 Ağustos 1935 tarihli manzumesinde ise; “Başımıza Menemen hadise-i vak’asının bir mevhum taklidini geçirdiler. Hem masum millete, hem hükûmete büyük zarar verdirdiler.”3 ifadesi yer almaktadır.

Netice-i kelam olarak Bediüzzaman şu ifadelerle meseleyi netleştirir: “Bazı zındıkların şeytanetiyle, Risâle-i Nûr’a karşı çevrilen planlar ve hücumlar inşâallâh bozulacaklar. Ve onun şâkirdleri başkalara kıyâs edilmezler. Eğer maddî müdâfaadan Kur’ân men‘ etmese idi, bu milletin can damarı hükmünde olan ve umumun teveccühünü kazanan ve her tarafta bulunan o şâkirdler, Şeyh Said ve Menemen hâdiseleri gibi cüz’î ve neticesiz hâdiselerle bulaşmazlar. Allah etmesin, eğer mecbûriyet-i kat‘iye derecesinde onlara zulmedilse ve Risâle-i Nûr’a hücum olsa, elbette hükûmeti iğfâl eden zındıklar ve münâfıklar bin derece pişman olacaklar. Elhâsıl; madem biz ehl-i dünyânın dünyalarına ilişmiyoruz. Onlar da bizim âhiretimize ve îmânî hizmetimize ilişmesinler.”4

Dipnotlar: 

1- Muhtelif Lahikalar, Emirdağ-1 Mektupları

2- Tarihçe-i Hayat, s.354

3- Risale-i Nur’dan Müteferrik Mektuplar

4- Tarihçe-i Hayat, s.615

Okunma Sayısı: 5484
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Barış Yazgan

    13.9.2016 13:37:18

    15 Temmuz'daki meş'um hadise tarihin tekerrürü mü acaba?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı