Gerçekten, “askıda pide-ekmek oluyor, askıda kitap-dergi oluyor da askıda demokrasi ya da askıda anayasa neden olmasın, hem çok da kafiyeli ve uyumlu oluyor” diyenleriniz çıkabilir. Ama hayatın hakkı ve uyumu şiirin kafiyesine benzemez. Şiirde safiyeyi kafiyeye feda edebilirsiniz, ama hukukta hak hakka feda edilemez.
Hükümet medyasının yayınlarına bakılacak olursa artık “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” var ve bu yeni yönetimin kanunu da, anayasası da tek bir şey veya kişi: Millî iradeyi temsil ve ifade ettiği kabul edilen ve ettirilen cumhurbaşkanının iradesinden ibaret bir irade.
Hükümet medyası (aslında artık devlet medyası) Anayasal hükümleri gözden kaçırmakta o kadar mahir ki neredeyse başlıktaki soruyu soracağız.
Gerçekten, “askıda pide-ekmek oluyor, askıda kitap-dergi oluyor da askıda demokrasi ya da askıda anayasa neden olmasın, hem çok da kafiyeli ve uyumlu oluyor” diyenleriniz çıkabilir.
Ama hayatın hakkı ve uyumu şiirin kafiyesine benzemez.
Şiirde safiyeyi kafiyeye feda edebilirsiniz, ama hukukta hak hakka feda edilemez.
Cenâb-ı Hak nazarında hak haktır, büyüğüne küçüğüne bakılmaz. Hele anayasal haklar hukukun temelidir, özüdür.
Biliyoruz, “okumayasıca” bazı internet okuyucuları “ne diyorsun, şu sena ettiğin anayasa hakkında, daha üç beş seneye kadar ‘ihtilâl anayasasıdır, tümüyle değişmeli ve yenilenmeli’ diyordun, şimdi ne oldu da sahip çıkıyorsun” diyecekler.
Ama bizim de cevabımız net:
Biz yürürlükteki Anayasanın libasına yani ideolojisine ilişiyoruz. Yoksa 1982 Anayasasının her şeyi tümüyle kötü denemez.
Hem anayasası kötü de olsa “kendisine uyulan kötü anayasalı rejim” anayasa ve kanunların güme gittiği “keyfî rejimlerden” her halükârda iyidir.
Neden?
Anayasalı rejimde rejimin beğenmediğimiz yönlerini nasıl değiştireceğimiz anayasada yazılıdır. Uyarız anayasaya ve değiştiririz uyduğumuz anayasayı. Sonrasında da yine beğenmezsek yine anayasanın içinde kalarak anayasayı değiştiririz olur biter. Bu böyle bir sistem içinde sürüp gider.
Oysa anayasaya uyulmamasının alışkanlık haline geldiği bir anayasalı rejimde sistem çökmüş demektir.
Saatli Maarif Takvimi bu sene tam da “yeni sistem(!)e” geçiş günü olan dokuz Temmuz’a denk gelen sayfasında J. J. Rousseau’ya ait şu cümleyi paylaşmış:
“Yasama, yürütme ve yargı iç içe geçmişse, özgürlükler garantide değilse, anayasa yok demektir. Kuvvet kimdeyse o hâkimdir.”
Enteresan, değil mi?
Sanki uzaklarda bir yerlerde askıda bir anayasa var, ama çok uzakta olduğu için kimse oralara gitmeye vakit ayırmıyor!