İnternetten takip eden bazı okuyucularımızı bir türlü memnun edemiyoruz.
Problemleri öncelikle üslûbumuz.
Ne söylesek beğenmiyorlar. Fikirle yetinmek istemiyorlar.
İstiyorlar ki, biz de “açalım ağzımızı, yumalım gözümüzü ve kalbimizi”, önümüze gelene atıp tutalım!
Kendileri sürekli hakaret ediyor. Tahrikkâr üslûp kullanıyor.
Sonra da bize dönüp “siz neden onlara/bunlara hakaret etmiyorsunuz, demek ki onları/bunları seviyorsunuz, taraftarsınız, berabersiniz vb.” saçmalıyorlar.
Ama biz üslûbumuzu bozmayacağız.
Ne dediğimiz elbette önemli, ama bilhassa bu günlerde nasıl dediğimiz de önemli.
O okuyucuların ikinci problemleri toptancı varsayımları. Hep varsayımla ve toptancılıkla gidiyorlar. Bu yüzden de bizim tasnifçiliğimiz hoşlarına gitmiyor.
Meselâ şöyle:
-AKP’ye oy vermediniz, demek ki her şeyine muhaliftiniz.
-AKP’nin her şeyine muhaliftiniz, demek ki muhaliflerin her şeyine taraftardınız.
-Bütün AKP muhaliflerine taraftardınız, demek ki muhalefet eden Cemaat’e de taraftardınız.
-Cemaat’in her şeyine taraftardınız, o halde 15 Temmuz darbesine de taraftardınız.
Şimdi bu dört cümledeki başlangıcı okuyun ve sonra dört adımda gelinen noktayı okuyun. Pes demez misiniz!
Hem görmüyorlar mı ki, darbeye karşı olmak yönünden, samimiyet testine tutmaya kalkmaksızın ve ard niyet aramaksızın herkesin beyanını esas tutmak lâzım.
Doğu Perinçek de darbeye karşı.
Muhalefet partileri de karşı.
AKP’liler de karşı, biz de karşıyız.
“Ama cemaat…” diyecek olanlara da söylenecek tek söz var.
Cemaat ve AKP sarmaş dolaş halde iken ikisini de eleştiren kim vardı?
Yeni Asya ve Perinçek!
Aynı mı şimdi bu ikisi?
Önemli olan hangi eleştirileri yönelttikleri değil mi?
Allah’tan internet var.
Allah’tan arşivlere ulaşılabiliyor.
Kimsenin yazdığı ve dediği gizli kalmıyor, kaybolmuyor.
Kalplerde olanı ise sadece Allah biliyor. O yeter.