"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dürtün, sarsın, uyandırın bu rüyadan!

Ahmet BATTAL
27 Haziran 2017, Salı
Memlekette, adalet isteyenleri “siyaset yapmak”la suçlayan ciddî ve etkili bir kesim var. (Sanki siyaset yapmak suçmuş gibi. Ya da siyasetçiden adalet istemek ve yöneticiyi adil olmaya teşvik etmek kabahatmiş gibi.).

Hatta bazıları, adalet isteyenleri, -ne demekse- “muhalefet yapmak”la itham ediyorlar. (Halbuki muhalefet yapmak da suç değil ve olamaz.).

Bazıları ise sistematik zulmü görüp itiraz eden ve devletten adalet isteyen insanları doğrudan anarşist ve devlet düşmanı olmakla itham ediyorlar. (Oysa bu ithamların mazide kaldığını sanıyorduk!).

Yine bazıları, adalet isteyenleri “...öcü” olmakla itham edip aba altından -ve hatta açıktan- sopa gösteriyorlar.

Özetle bu kafadakiler, milletin neredeyse yüzde ellilik kesiminin gördüğünü görmezden geliyor.

İşte bunlar “adaletsizlik ve zulüm yok” diyorlar. Hükümete hüsnüzanda bulunuyorlar. Bu hüsnüzanları dolayısıyla devlete ve yargıya da gereğinden fazla hüsnüzan ediyorlar.

“Zulmü biz de kabul ederiz, ama siz abartıyorsunuz” deseler belki anlaşacağız. Ama öyle değil. “Biz zulüm görmüyoruz, demek ki zulüm yok” diyorlar. Oysa bilmiyorlar ki usûl-ü ispatta, “ben görmüyorum” ile “gerçekte yok” arasında dağlar kadar fark var.

Dolayısıyla halkın bu yarısı ipnotize edilerek uyutulmuş halde. Uyandırmak lâzım.

Bu naimleri; dürterek, sarsarak, çimdikleyerek, hatta su dökerek uyandırmak lazım ki o doğru olduğunu umdukları dünya cenneti Türkiye, sadece onların rüyalarında değil gerçekte de –birazcık da olsa- var olsun.

Bu yazı bunun için...

Bazıları sistematik zulmün varlığını kabul ediyor, “adaletsizlik var, ama başka çaresi yok, kabahat hükümetin/devletin değil, kabahat yine o zulme uğrayanların” diyorlar.

Ne saçma bir savunma ve ne çelişkili bir tevil, değil mi?

Mazlûmun zulme uğradığını kabul edeceksiniz, ama onu kabahatli görmeye devam edeceksiniz. Halbuki çektiği ceza onun kabahatinin karşılığı ise masum değildir. Masum ise “kabahat onun” demeyeceksiniz.

Bazıları kendilerince ortayı buluyorlar: “Kimsenin kabahati yok, ama devletin de başka çaresi yok!” Oysa böyle düşünmek, en hafifinden zalime devlet kılıfı giydirmektir.

Bir de bazıları var ki zulmü ve adaletsizliği tevil ediyorlar.

Bir hukukçu ile sohbet ettik. Yapılanları görmezden gelerek savunmaya çalışırken diğer yandan da aynen şunları söyledi:

“Bu olaylar annesinin karnındaki bebeği çıkarması gerektiğine ve bunu ancak annesinin karnını keserek yapabileceğine inandırılmış bir çocuğun elindeki bıçağın annesi tarafından elinden alınmasına benziyor.”

Ne kadar masum bir örnek, değil mi?

İşte bazıları kendilerini böyle kandırıyorlar.

Tutuklu elli küsur bin kişinin tahminen üç-beş bini darbecilikten yargılanıyor. Varsayalım ki bunların tamamı suçlu olsun.

Kalan kırk beş bin kişinin önemli kısmının, “tabanı diyanet” denilen yapının tabanı durumunda olduğu açık. Bunlara ne diyeceksiniz?

Annesini kesme riski var diyerek elinden bıçağı aldığınız çocukları bir de tutup hapse atmak hangi adalet kitabında var?

Ceza ehliyetine sahip olmayan kandırılmış insanları hapsederseniz bu başka bir zulümdür.

Nodula, üvendireye gerek kalmadan uyanın ve uyandırın ey ihvan-i vatan ve ey muhibbân-ı hukuk! Biz sizi medeni biliyoruz.

Okunma Sayısı: 10010
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Yunus

    27.6.2017 17:00:24

    Rüya değil bu kabus ve azıcık kalan aklımızı da umidimizi de aldı bizden bu kabus ne olur Allah aşkına dua edin dayanacak gücüm kalmadı artık

  • Özcan ERKİŞ

    27.6.2017 16:08:05

    (5) Yazınızda "Bir hukukçu ile sohbet ettik. Yapılanları görmezden gelerek savunmaya çalışırken..verdiği örnek" diyorsunuz.Örnek tam bir facia. "Tuzun koktuğu" nokta. Bir hukukçu "adaletsizliği" görmezden gelecek hatta "savunacak" öyle mi! Allah (cc) bu milleti o gibi hukukçulardan muhafaza eylesin! Menfi ve menfaatçi siyaset toplumun her kesimine öyle sirayet etmiş ki; akıl, mantık ve vicdan ile izahı mümkün değil. Cümle Psikolog v.s.araya gelse hatta rahmetli Dr. Mazhar Osman beyefendi sağ olsaydı,o bile işin içinden çıkamazdı. Ülkenin Adalet Bakanı bile toplumun pek çok kesimlerince desteklenen ve neticede bir "adalet talebi" olan "Adalet Yürüyüşü" yapanlara "Boşuna yürüyorsunuz!" diyerek (t24,25.6) adalet talep edenleri "Yargıyı tehdit!" etmekle itham ediyor. İşte bu nev'i beyanlar algıya dönük toplumu hipnoz etmeye matuf faaliyetler kapsamında hakikatin ters yüz edilmesidir. Ee akıl hocaları Makivel Efendi (Machiavelli) öyle buyurmuş: "Maksada vasıl edecek her yol mübahtır!"

  • Özcan ERKİŞ

    27.6.2017 15:31:59

    (4) Toplum öylesine politize oldu ki, (bağışlayın ama bunu söylemek zorundayım) parti ve partizancılık dinin-imanın yerini aldı. Zaman yapılan eylem/fiil ve söylem/sözlere bakınca "bu kadar da olmaz!" diyerek hayretimizi ifade ediyoruz. Bu hadiseler münferit de olsa neticede toplumun, menfi ve menfaatçi siyaset ve iktidar eliyle ve marifetiyle, fanatik ve müfrit taraftar haline getirildiğine hepimiz şahidiz. Böyle bir toplumsal ortamda; barış ve huzur, uhuvvet ve muhabbet, ittihat ve tesanüdü temin ve tesis etmek ve devamlı kılmak çok zordur. Mesela iktidara mensup bir siyasi "Bizler ümmetin liderinin reisin ağzından çıkacak bir TEK KELİMEYE kelimeye bakıyoruz. Ve bir tek kelimesiyle hak yolunda bırak senin gibi yürümeyi (Kılıçdaroğlu'nu kastediyor-öe) ÖLÜRÜZ, şehadet için HER ŞEYİ YAPARIZ, ÖLDÜRÜRÜZ. Gereken her şeyi yaparız. Bunu iyice kafana sok!" (Diken, 23.6) diye muhalif ve muarız kesimleri tehdit ediyor. İşte toplumun hal-i perişanını gösteren klinik bir vak'a.

  • Özcan ERKİŞ

    27.6.2017 14:35:16

    (3) Sayın Battal, siz bir ehl-i hukuk ve ilim insanısınız. Hukukun temel ve evrensel kurallarını bile alenen çiğneyen bir Yargı'ya, iktidar cenahından üstelik Adalet Bakanı "her türlü takdiri hak ediyor!" deyip sırtını sıvazlar, zıt bir ideolojiye sahip müfrit bir ulusalcı da"Yargı en 50 yılın altın devrini yaşıyor!" deyip alkış tutarsa;"üvendireyi" halka dürtsek, halk da -zor ama- uyansa ipler iktidarın elinde ve yargı da iktidara itaat ve biat etmişken "adaletsizlik" nasıl "adalete" dönüşecek ki? Çünkü toplumun yarısı adaletsizliği "normal" karşılarken diğer yarısı da korkudan susmuş durumda. 18.yy. Almanya'sında bir değirmencinin "Berlin'de hakimler var!" demesi kadar bile olsa milletin "Ankara'da hakimler var!" deme hakkı elinden ve cesareti yüreğinden alındı. Haksız mıyım? Bunu söylerken ümitsiz değilim elbette. Ümit ve inancımızı kaybetmedik. Adaletin er geç tecelli edeceğine inanıyoruz.

  • Özcan ERKİŞ

    27.6.2017 14:12:17

    (2) Muhalif veya muarız olmak suç olmadığı gibi tam aksine demokrasilerde muvazene unsuru olmakla elzemdir. Suçun ve cezasının tanım ve tarifini de-herhalde- kanunlar yapmıştır. Ne iktidarın ne başkalarının keyfe göre suç ihdas etme hak ve yetkisi bulunmasa gerektir. Hukuku, iktidarın "sopası"olarak eline yahut zalimin başına "külah" olarak geçirenler elbette "adaletsizliği" netice veren icraatları, "hukuk adına, kanun namıma, adalet hesabına yaptık" diyeceklerdir. Fakat sonuç değişmez: Hukuksuz işler adaletsizliği, adaletsizlik mağduriyet ve zulmü netice verir. Hariçten yapılan uyarı, dahilden yükselen feryatlar "adaletsizlik var!" diyor. 3 maymun oynamakla hakikatin ne rengi ne mahiyeti değişir. Hele Mağdur Kürsüsü'ne gelen mektupların mecmuu bir "Zulüm Külliyatı" oluşturmakla, "mağdur yok!" deyip "adaletsizliği" görmezden gelenleri kendi lisanı ile yüksek sesle tekzip ediyor.

  • Abdurrahman KOÇAK

    27.6.2017 13:44:01

    Teşekkürler sayın Ahmet Battal.Aynı minvalde, aynı tespitleri ergenekon, balyoz davalarının olduğu zamanlardada yapmıştınız.Zaman o zaman da yapılan ikazlarda yanlış anlaşılıyordu..Ama zaman Yeni Asya yazarlarını ve okuyucularını haklı çıkardı..İkaza devam...Hayırlı Bayramlar...

  • Özcan Erkiş

    27.6.2017 12:54:58

    Sayın Battal, yeniden hem sizin hem herkesin Ramazan Bayramınını tebrik eder, barış ve huzur vesilesi olmasını dilerim. Toplum öylesine bir algı ve hipnoz faaliyetine maruz kaldı ki, uyku ve rüya derin. O "bazıları"bizim en yakın dairemizden başlıyor ve genişliyor. Vicdan ve hissiyat dumura uğradı ve olumlu bir tepki vermiyor. Dediğiniz gibi mazlum ve mağdur lehine ağzımızı azıcık açacak olsak hemen "..öcü, darbeci"gibi şeylerle itham ediliyoruz. Yani algı ve hipnoz dem ve damarlara öylesine işlemiş ki, yenilerin bilmediği "üvendire"ile dürtmek, onları uyandırmaz diye düşünüyorum. Toplumsal akıl tutulmasının yanında bir de vicdan körelmesi hakikatini yaşıyoruz.

  • Hüsnü Adalet

    27.6.2017 11:08:56

    "Adalet mülkün temelidir." Hz. ÖMER (R.A.) Îslam Devleti 2. Halifesi

  • Yusuf ATMACA

    27.6.2017 09:30:46

    Ülkemizin acı tablosu başörtüsü serbest deyip 15bin civarında suçsuz başörtülü insanı hapsetme çarpıklığını çok net anlan bir yazı olmuş. Birde çocuk ve günahsız bebeklerein uğradığı insanlığa aykırı zulmleri müslümanlık iddiasındakilerin ğörmemesi hatta az bile diyenler var. Ne diyelim yaRan sen herşeyi biliyorsun.

  • Abdullah TUNÇ

    27.6.2017 08:40:50

    Bu elim olayları, zırva, saçma sapan tevillerle yorumlayıp ifade edenlerin çok garip bir haleti ruhiyeleri var! Bu hayret verici bir haldir.Her kime karşı haksızlık yapılırsa yapılsın,bu haksızlıklar karşısında insanın duyarsız olması, insani bir davranış değildir. Hele bir müslümana asla yakışmaz.Peygamberimiz(A.S.) hilm Yumuşaklık)itibarıyla sakin bir deniz gibidir.Yani hilmin zirvesindedir. Bir hak kaybolduğu,bir zülum yapıldığı anda o sakin deniz,dalgaları göklere yükselen bir bir tufan gibi olduğunu görürsünüz. Ne zaman sakinleşir;hak sahibi hakkını alana kadar...Haksızlılklar karşısında bu peygamber tavrının biz neresindeyiz? Sevgili Ahmet hocam, bu donmuş vicdanlara,tutulmuş akıllara hissiz kalplara bir şey anlatmak çok zor. Nasıl mı uyanılır? Onu bilemem. Bu İlmi ilahide gizlidir. Galibe dua etmekten başka çare yok.Sebeplerin büyük oranda sukut ettiği bir dönemden geçiyoruz. Bu işi halis dualar halleder diye düşünüyorum.

  • Veysel

    27.6.2017 01:10:59

    Oğlum 27/08/2014 de Kastamonu da acemi birliğinde askerlik yapıyor.AYNI TARIHTE KULLANMADIĞI BIR HATTAN BAYLOK INDIRDI DIYE 10 AYDIR IHRAC.YETKILILER LÜTFEN SESIMIZI DUYUN VE BU DURUMU 1 SAAT BILE BEKLEMEDEN DÜZELTIN BU VEBALIN ALTINDAN KIMSE KALKAMAZ..ALLAH BIZE BU ACILARI YASATANLARI BAŞTA FETÖ KIM VARSA KAT KAT FAZLASINI ONLARA yaşatsın.

  • Emre gören

    27.6.2017 01:07:20

    Böyle içler acısı bir meseleyi pamuk üslubuyla anlatmissiniz ümit verici Ahmed bey

  • Hasan unlu

    27.6.2017 00:08:37

    Allah Razi olsun, Hakkin hatiri alidir hicbir hatira feda edilemez.!

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı