Dinî duyguların, millî değerlerin ve devlet aygıtının bütün imkânlarının siyasette tepe tepe kullanıldığı kötü günlerden geçiyoruz.
Eminiz ki bu alet etme işine alet olanların utanacağı günler de gelecek.
Bu kötü örneklerden biri şöyle:
İstanbul’un otoyollarında sivil plâkalı çakarlı eskort aracın yol açtığı sivil plâkalı siyah Mercedes emniyet şeridinden tam gaz gidiyor. Yanımızdan geçerken bakıyoruz ki içinde sakallı sarıklı nuranî simalı bir iki zat oturmuş. Anlayamıyoruz. Sadece şaşırıyoruz.
Sorup öğreniyoruz ki devletimiz “bazı”cemaat liderlerine suikast ihbarları alıyormuş ve onların güvenliğini sağlamak için polis ve eskort tahsis ediyormuş.
Onlar da bu eskort zırhıyla elde ettikleri imtiyazı kamusal alanlarda haklı olarak kullanıyorlarmış.
“Emniyet şeridi boş zaten, bir de onlar geçsinler, ne olacak canım” diyenleriniz olacaktır.
Ama işin başka tarafı var.
Öncelikle -elbette meraklılarsa- bu imtiyazla hem diğer şeyhlere ve hem de müritlerine hava da atıyorlardır. Kendileri atmasa da müritlerinin atacağı hava kesiftir.
Hele sahip oldukları bu devlet kuşunun avamın gözündeki değerini düşündüğünüzde… Hava atılmayacak gibi değil ki!
Ama daha da önemlisi bu “sivil liderler” her halde hızla devletleşiyorlardır. Ve üstelik bunu umursamıyorlardır.
Bu vesileyle iki hatıra zihnimizde canlanıyor:
1. Terörün yoğun olduğu dönemlerde, güneydoğudaki bazı hâkim ve savcılar, kendilerini “ayarlanmış saldırılar”a maruz bırakıyorlar ve bu “şişirilmiş tehdit balonu” sayesinde ya özel koruma ekibi ya da süresinden önce tayin olma fırsatı elde ediyorlardı.
2. Bundan on onbeş sene önce, çoğunuzun tanıdığı bir liberal profesör dostumuz, 5816’ya muhalefetten (Mustafa Kemal’e hakaretten) yargılanırken, belki yalan belki gerçek bazı tehditler almıştı ve devlet de kendisine bir koruma polisi tahsis etmişti. Ancak kendisi, pek haklı olarak, bir liberal için asla kabul edilemeyecek olan biçimde devletle içli dışlı olma sonucunu doğuran bu rahatsız edici uygulamayı hiç istememişti ve bu işe karşı samimî olarak direnmişti.
Ama bu hatıraların konumuzla hiiiiiç ilgisi yok!
Elbette devletimizce korunan bu önemli şahsiyetlerin de beka sorunu vardır ve onların bekasını temin etmek adına devletimizin üç beş polisi, birkaç aracı feda olsun.
Hem itibardan tasarruf da olmaz.
Cümbür cemaat mi dediniz, cumhur millet mi?
Sivillik mi dediniz, sefillik mi?
“Netice mühimse ve kutsalsa neticeye ulaşmak için her yol mübahtır” diyen “mahya veli” kimdi?
Tanıyamadınız mı? Tam duyamadık da…