Günümüzde, neredeyse evrensel denilebilecek ölçüde genelleşmiş bir hukuk prensibi vardır: Kanunsuz suç ve kanunsuz ceza olmaz.
“Kanunda inhisar-ı kuvvet” ve “kuvvet keyifte değil, kanunda olmalı” prensibi bunu gerektirir.
Hukuk devleti ilkesi de bunu gerektirir.
Yani suçu kanun tarif eder. Kanunda tarifi yazılı olmayan bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemez. Suçun cezasının ne olacağını da kanun belirler.
Böylece kişiler önlerine çıkabilecek kötü sürprizlerden uzak kalmış olurlar.
Aksi halde devletin silâhlı gücünü ya da yargı gücünü elinde tutan herkes, kendisinden daha zayıf durumdaki diğer herkesi “sen de benim düşmanımsın, sen de suçlusun” diyerek cezalandırmaya kalkışabilir.
Hukuk güvenliği aynı zamanda aleyhe kanunun geriye yürümesini de yasaklar.
Meselâ, üç sene önce suç olmayan bir fiil, şimdi yeni bir kanunla suç sayılırsa o fiilî üç sene önce işlemiş olanlar suçlu değildirler, cezalandırılamazlar. Zira onların bu fiilî işledikleri sırada bu fiil suç değildi.
Aynı kural bir cemaatin terör örgütü olup olmadığı ile ilgili olarak da geçerlidir.
Herkesin cemaat olarak bildiği bir topluluğu ele alalım.
Devletin yargı organı “bu cemaat aslında cemaat değil terör örgütüdür” deyip de bu kararı kesinleşmedikçe o topluluk sadece cemaattir. Zira aslolan ibahe, yani serbestliktir. Birilerinin gizli anayasası ne derse desin, böyledir!
Ne zaman ki yargı kendince delillerle bir grubu terör örgütü olarak kabul eder ve bu kanaati kesin hüküm halini alır, işte o tarihten itibaren o topluluğa mensup olmak artık suç örgütüne üye olmak anlamına gelebilir. (Cemaatten örgüt çıkaran bir yargı kararının hakikatte de doğru olup olmadığı her zaman tartışılabilir).
Öncesinde ise böyle bir hüküm kurmaya kimsenin hakkı yoktur. Yani mahkemelerin terör örgütü demediği bir örgütsel yapıya, ne kadar sıkı ve gizli bir yapı da olsa, terör örgütü denemez.
Birileri o topluluğa “takiyyeciler cemaati” diyebilir. Ama kanunlarımızda “takiyyecilik suçu” diye bir suç yoktur.
Takiyyecilik olsa olsa bir itibarsızlık sebebidir. Yoksa suçlanmaya ve cezalandırılmaya sebep olamaz.
Aksi halde hukuk devleti güme gider, hukuk güvenliği rafa kalkmış olur.
O halde bir topluluk cemaatken ona destek olana, sonradan, “bu cemaat aslında terör örgütüymüş sen de ona bilmeden yardım etmişsin ya da üye olmuşsun” denilerek dâvâ açılamaz, ceza verilemez.
Aksi, geriye etkili suç ihdas etmektir, zulümdür.