Salı günkü “5816 defa yaşa basmak” başlıklı yazımızda, 5816 sayılı Koruma Kanunu ve TCK zaviyesinden bakarak, ölmüş siyasetçilere hakaret etmenin elbette yasak olması gerektiğini, ama bilhassa tarihten ibret alabilmek için eleştirinin ve bilgilendirmenin engellenmemesinin de şart olduğunu yazdık.
Bugün bu nezaketli muhalefet tarzının ve hamiyetli dik duruşun güzel bir örneği sayılabilecek bir zattan ve hakkında yazılan bir kitaptan bahsedeceğiz.
Kitabın adı “Sürgünde Unutulan Türk Şairi İbrahim Sabri, Mısır Daneleri’nden Seçmeler”.
150’likler listesindeki babasıyla birlikte sürgüne gönderilen şair İbrahim Sabri yine menfada ölen merhum Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi’nin oğlu.
Seçmeleri yayına hazırlayanlar Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi’nin (eski Gazi’nin) hocaları Dr. Abuzer Kalyon ve Doç. Dr. Filiz Kalyon.
Ama kitabın müessir-i hakikisi ve birinci yazarı başka ve önemli bir isim: Yozgat kökenli Mısırlı âlim İhsan Efendi’nin oğlu Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu.
Bu kitap, İhsanoğlu’nun kitaptaki ifadesiyle bu iki aile arasındaki “bir asra yaklaşan dostluğun” eseri.
Kitaptaki şiirlerde fikirleri sebebiyle sürgüne gönderilen 150’liklerin gözünden; vatanseverlik, vatan hasreti ve muhalefet edebilme hakkı gibi konular da ele alınıyor.
Öyle görünüyor ki sürgündekiler Türkiye Cumhuriyeti’nin o dönemdeki muktedirleri hakkında çok şey yazıp söylemişler, ama bunlar gün yüzüne çıkamamış.
Daha ilginci, İbrahim Sabri şiirleriyle muktedirleri eleştirdiği gibi o dönemin muktedirlerine gerektiği ölçüde direnç göstermediği gerekçesiyle döneminin bazı meşhurlarını eleştirmiş.
Bu eleştirinin muhataplarından biri de Mehmet Âkif:
“Dostumuz, gitti dönüp, kolları sallayarak
Dönmeler Türkiyesine, ben de dönüp ağlayarak,
Böyle bir şâhid-i mümtâzımı tenkîd ettim,
Yazıyor dost kadar –sanki değil- kendi yed’im.
Filozof Rıza Tevfik’in bir tür tarziye vererek sürgünden dönmesini de şair şöyle eleştirmiş:
“Yolcu, Ankara’ya yolun uğrarsa,
Ve sende azıcık erkeklik varsa,
Git, benden aldığın salâhiyetle,
Şu katı sözleri Mecliste söyle,
De ki kanun yapan dalkavuklara,
Horoz gibi öten o tavuklara:
Feylosof, ömrünü ikiye böldü
Çölde hür yaşadı ve mes’ud öldü!...”
Yine kitapta M. Kemal’e övgüler düzen bazı aydınlar ya da yazarlar da eleştirilmiş.
Meselâ Hüseyin Siret M. Kemal’e şu şiiri yazdığı için İbrahim Sabri tarafından eleştirilmiş:
“Tarihe güneş kollu bir âvize hitâben
Her yaprağın başlığı bir tâk-ı zaferden.
A’sâr, binek taşların, efserler üzengin
Yalçın kayalar, şâhikalar görmedi dengin.
Yarlardan akan sel gibi coştukça coşarsın,
Sen el ele vermiş ebediyete koşarsın.
Dâhîler ufuklardaki yıldızlara benzer
Sen öyle güneşsin ki huzûrunda sönerler.”
Bu kitap Kabalcı Yayınevi tarafından yayınlanmış.
Bilhassa son dönemde demokraside geriye düşüşümüzün de sebebi olan olayları ve iktidarın 5816’daki çekingenliğini de düşünerek şu yakıcı soruyu soralım: Bu nazik ve netameli kitabı, bu dönemde, “iktidara yakın” bir yayınevi yayınlayabilir miydi?