"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mağdur edebiyatı ve kalitesi

Ahmet BATTAL
06 Şubat 2018, Salı
Ön not: Bu yazı, komiklik olsun ya da okuyana eğlence olsun diye yazılmış değildir. “Kimse mağdur edebiyatı yapmasın” diyen “devlet büyükleri(!)” için, “adrese teslim” nevinden kinayeli cevaptır.

Önce bir fıkra: 

Morg görevlisi içerden gelen gürültüyle irkilmiş. Kulak kabartmış, bakmış ki tabutlarda yatanlardan biri kapağı tekmeleyip bağırıyor: “Ben ölmediiiiiim, çıkarın beni buradaaaaan, kimse yok muuuuu”.

Görevli kısa bir şaşkınlıktan sonra kendisini toparlamış, içeriden bağırana cevabı yapıştırmış: “Yat kardeşim, doktordan iyi mi bileceksin, ölmüşsün işte!”

Bu fıkra, cezaevlerinde, içine “ölü” yerine  “…öcü” konularak ve doktorun yerine de hakim geçirilerek anlatılıyor. Ve bir edebiyat türü doğuyor. 

Türün birinci kitabı; “Üç Dal Papatya”. 

(Yeni Asya Neşriyat’tan çıktı. Telefonla da sipariş verebilirsiniz. Okuyunuz ve okutunuz.)

Bu kitabın giriş hikayesini bir kardeşimiz okudu. Ve ilk tepkisi, şu garip cümleler oldu: 

“Mağduriyet edebiyatı ile On Beş Temmuz gecesi şehit edilen iki yüz elli masumun hakkının üstü örtülemez. Onların yakınlarının mağduriyeti ne olacak. Onları kim yazacak!” 

Mukayeseye ihtiyaç var mıydı, tercih gerekir miydi? Şaştık. Şaşırdık. Bu yazının başlığı da işte buradan doğdu. Anlatalım.

Tarih bu tür yeni edebiyat ekollerini yazdıranlar ve yazanlarla doludur. 

Mesela köle ticaretinin romanlaştırılması ve senaryolaştırılması “veyl o zalimlere” dedirten yeni bir edebiyat türüdür. (TV dizileri “Köle Isaura” ya da “Kökler” örnek için yeter de artar bile).

Mesela Hitler döneminde Avrupa’da Yahudilere yapılanlar bir edebiyat/sinema türü doğurmuştur. “Vah o mazlumlara” dedirtir.

Mesela önce Sovyetler Birliğinde (SSCB’de-eski Rusya’da) ve sonra tüm doğu blokunda yaşanan zulümler ve Komünist Doğu’dan Demokratik Batı’ya yani esaretten hürriyete kaçış maceraları, yeni bir edebiyat türünün zengin kaynağıdır.  “Sen ne efsunkâr imişsin, ah didar-ı hürriyet”i tekrar tekrar söylettirir.

Bunların hepsi dünya edebiyatında birer ekoldür. Ortak adı da “zulüm edebiyatı”dır. Elbette içinde edebiyatın gereği olan abartılar da vardır ama sahih gerçeklere dayanır. O yüzden kalitelidir ve iyi okunur ya da iyi seyredilir. İbretle ve vicdanla elbette.

Zulüm edebiyatının bizde de elbette örnekleri vardır ve maalesef az da değildir. Daha eskiye gerek yok, şunlar yeter: 

27 Mayıs 1960 sonrasının “düşük-devrik”leri. 

12 Eylül 1980 ve sonrasının faili meçhulleri, işkenceli cezaevleri, fikir açıklamaya konulan yasaklar, binlerce insana yurt dışı sürgünleri. 

En son 28 Şubat 1997 ve sonrasında yaşananlar, bilhassa başörtüsüne düşmanlıklar ve askeriyeden atılma zulümleri. 

(Bunların doğurduğu zulüm edebiyatının romanları çoğunuzun kütüphanesini süslüyor.). 

Şimdi biraz da biz “edebiyat” yapalım(!): 

2002’den sonra artık dindarlarımız başımızda. Yerli ve milli iktidarımız var. Halifemiz de geldi gelecek. Allah eksikliklerini göstermesin. Artık zulüm yok. Sadece hak edene ceza var. O da olsun artık. Elbette suçlular suçunu kabul etmez, “ben masumum” der. Siz bakmayın onların edebiyatına. İnanmayız ve inanmamalıyız. Acırsak açınacak hale düşeriz. Çeksinler cezalarını kardeşim. Onlar devletten iyi mi bilecekler “terörist” ve hatta “…öcü” olup olmadıklarını… 

Okunma Sayısı: 6710
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • g@L!p

    6.2.2018 18:37:39

    250 masum ve ailelerinin hakkını hain darbe girişimini yapanlardan sorunlar. Ülkenin bir köşesinde hiçbirşeyden haberi olmayan bizlerin, masum yavruların suçu ne? Demek ki devlet bu kişileri bul(a)mıyor mu ki toptancılık yapıp herkesi cezalandırıyor. Ama amaç üzüm yemek değil, ama Allah'ın da bir planı vardır !!! Zalimleri ve zulme sessiz kalanları Allah'a havale ettik

  • Demokrat

    6.2.2018 16:10:50

    Enfes...yüreğinize ve kaleminize sağlık.ironik yazılarınız bir harika.iyi ki yazıyorsunuz....

  • selim gunduz

    6.2.2018 13:38:26

    sayin Rifat Okyay' in tespiti ide aynen şöyle: “Zaman ahirzaman: Ehl-i küfür çok, imanlı insan az. İnançlıların içerisinde imanlı olanlar daha az, ehl-i imanın içerisinde imanlarının gereğini yaşayarak kendilerini muhafaza edebilenler daha da az!” (Rifat Okyay)

  • Yahni kemal

    6.2.2018 02:16:02

    Insanlar nicin cok para kazanmak isterler 98/ kendi nefisleri icin topragin ustunde iyi hayat surmek icin.ama bu insanlar topragin altina ve mezara nasil alisacaklar .bunu hic dusunmuyorlar.olum en agir onlara gelir.dusunsene ne satafatli bir hayat ototrite be kendine bile hukmedemeyen insan.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı