Makyajlı, süslü, gösterişli başörtüsünün “örtü” olmadığını biliyoruz. İşte bu yüzden, kızlarımızın, “hürriyette yardım” aldıklarımızı “tesettürde örnek” almalarını istemiyoruz. Onları kendilerini feda etmiş siyasîler olarak biliyor ve mazide bırakmak istiyoruz. Bu sebeple de “makyajsız först leydi” dönemini hayal ediyoruz.
Bu cümlelerimizle, özetle “başı örtülü, ama yüzü makyajlı siyasetçi eşlerinin siyasette açtıkları çığırın bazı olumlu sonuçları da olmakla birlikte, onları hem başörtüsü ve hem de makyaj yönünden ‘topyekûn örnek’ alanlar dolayısıyla olumsuz sonuçlar da ortaya çıktığını ve şimdi artık bu olumsuz sonuçlarla mücadele etme zamanı geldiğini” anlattık.
Bu tür yazıları yanlış anlaşılmaktan korka korka yazıyoruz. Üç ölçüp bir biçiyoruz. Ama yine de korkumuz gerçek oluyor.
Zira bilhassa bazı internet okuyucularımız bizi “doğru anlamak hususunda” gayret etmek yerine, anlamamak ya da “anlamamaya çalışmak” prensibi üzerine hareket ediyorlar.
Erkan isminde bir okuyucumuz, yazımızın muhtevası hakkında hiçbir yorum yapmadan, sadece bizi bu “lüzumsuz işlere” takılmakla eleştiriyor. Üniversitelerin bilim üretmemesini de bu lüzumsuzluğumuza (!) bağlıyor.
Ama nedense kendisi bizim yazımızı okumayı lüzumsuz görmüyor, okuyor. O da yetmiyor, bizi kendince ikaz etmeyi de lüzumsuz görmüyor, vakit ayırıyor, mektup yazıyor. Fakat yazımıza yapıcı hiçbir eleştirisi yok.
Bu okuyucumuzun ve benzeri okuyucuların ruh halini ve sıkıntısını tahmin etmekte zorlanmıyoruz.
Tarafgirâne sevdikleri kişilerin ya da kitlelerin eleştirilmesine tahammül edemiyorlar. Ama eleştiriyi cevaplandıramıyorlar, zira haklıyız.
O tip okuyucularımız bizim siyasîlere yönelik eleştirilerimizi anlamaya ve cevaplamaya da çalışmıyorlar.
Sadece sevdiklerini korumaya çalışıyorlar. Akıllıca değil, ama öyleler.
Her halde iyiniyetlidirler. İnşallah öyledirler.
Ama onların reddiyecilikte iyiniyetli olmaları, yazılarımızdaki eleştirilerimizin haklılığını ortadan kaldırmıyor.
Bu yüzden de biz yazmaya devam ediyoruz ve edeceğiz. Üniversiteyi ve bilimselliği onlara bırakmak pahasına...
Konuyla dolaylı ilgili bir not:
Haberlerde okumuşsunuzdur. Suudi Arabistan Krallığında mahallî seçimler için kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmiş. Büyük bir adım. Hayırlı olsun. Demek, orada da hakikî meşverete bir kaç adım kaldı.