"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Meşveret: Caiz gıybet / Fikir gıybeti

Ahmet BATTAL
08 Ocak 2015, Perşembe
Bir meşverete din ve ahiret hukuku namına katılan kişiler şahsî hakkını değil vazifesini ifa etmek için oradadır. Zira bu meşverete katılan kişilerin maksadı, paylaşıldıkça azalan dünyevî hakları korumak değil, el uzattıkça çoğalan uhrevî neticeleri arttırmaya gayret etmektir.

“Meşveret. On akılla düşünmek” başlıklı son yazımızı şu cümlelerle bitirdik: “On akılla düşünmek ancak meşveretle olur. Zira meşveret ortak aklı ortaya çıkarır. O halde ihlâs nasıl bir emir ise meşveret ve karara riayet de öyle bir emir.”

İstanbul’dan bir okuyucumuz şunları yazmış: 

“Meşveret kararlarının bağlayıcılığı, kararlara uymanın gerekliliği ve önemi gibi konuları da işlemeniz gerektiğini düşünüyorum. Her kararın, içine sindiremeyeni elbette ki olur. Meşveretin hakkı, meşveret mahallinin dışında karara uymayı ve susmayı gerektirir diye düşünüyorum.” 

Okuyucumuza tavsiyeleri ve düşünceleri için teşekkür ediyoruz. Düşündüğümüzü yazalım ki meşveret olsun. (Ama öncelikle bilinmeli ki maksadımız herhangi bir somut olay hakkında şu ya da bu yönde bir yorum yapmak ya da yapanlara destek olmak değil.)

Acaba bazı kararları içine sindiremeyenlerin her meşverette bulunabileceği varsayımı doğru mu? 

Kanaatimizce, bu duygu, hak temelli meşveretlerde normal de olsa vazife temelli meşveretlerde normal değil. 

Zira şahsî bir hakkını aramak ve almak için iştirak ettiği dünyevî bir meşverette “umduğu” neticeyi “elde” edemeyenin bir “iç”i vardır ve bir de “el”i vardır. Elindeki içindekini karşılamamaktadır. Karar bu yüzden içine sinmemiştir. Olabilir der, geçeriz. 

Oysa bir meşverete din ve ahiret hukuku namına katılan kişiler şahsî hakkını değil vazifesini ifa etmek için oradadır. Zira bu meşverete katılan kişilerin maksadı, paylaşıldıkça azalan dünyevî hakları korumak değil, el uzattıkça çoğalan uhrevî neticeleri arttırmaya gayret etmektir. 

Böyle bir mukaddes meşverette “umduğunu” bulamayan, bulduğunu mu eleştirir yoksa şahsî umudunu mu kırıp atar? Elbette ikincisini yapmalı.

O halde vazife temelli meşverette kararı içine sindiremeyen dönüp kendi içine bakmalı. Nefsini teşhis etmeli.

Meşveretin kararına herkes uymalı, tamam. Zira aksi halde vahid-i sahih ve “uygun adım marş” sağlanamaz. 

Peki uhrevî bir meşveretin bir kararını uygun bulmayan ne yapabilir? 

Kararı uygun bulmayan pes etmek mecburiyetinde değil. Zira hak değil vazife peşinde. 

Elbette konuyu sonraki meşverette yeniden gündeme getirebilir. Zira Allah bize meşveretin kararını değil kendisini emrediyor! Yani meşveretin kararı Allah’ın emri değildir ki değişmez olsun. 

Zira mantık kuralıdır: Karar veren ya da kural koyan kişi ya da heyet, bunları değiştirme yetkisine de sahiptir. 

Kararı uygun bulmayan elbette kendisi gibi düşünenlerin sayısını arttırmak için bilgilendirme de yapabilir. Bu faaliyeti illa sadece şu ya da bu ortamda yapacak diye bir mecburiyet koymak anlamlı olmadığı gibi gerekli de değildir. Bu faaliyeti her halükârda “kulis” diyerek yaftalamak da doğru değildir. 

Kararı uygun bulmayan, muhalefetini hakka hizmet ve vazife şuuruyla, iyi üslûpla ve doğru usûlle, iyi niyetle ve “ehakkı bulmak” maksadıyla yaparsa bu neden kötü olsun ki? 

Zira, bir kişinin kerih hallerinin meşverette konuşulması gıybet sayılmaz ve caizdir. 

Bir kişinin ya da bir meşveret grubunun “fikrinin ya da kararının gıybeti” ise her yerde caizdir. 

Zira fikir fikirdir. Bir fikrin sahibi olan kişi ya da grup o fikrin kendi gıyabında konuşulduğunu duyunca kerih görmez. Fikrine değer verildiği için ancak memnun olur. 

Fikrî azınlıkta kalana “artık sus” demek hırçınlıktır. Hırçınlık “ben seni yendim, artık pes et” ile başlar, bir adım sonra “biz”e dönüşür.

“Meşveret hakkım değil vazifemdir” diyen, hırçın olabilir mi? Hayır. 

Bencil ya da bizcil olabilir mi? Asla!

Başkasının kalıbına bakabiliriz. Ama kendimizin kalbine bakalım.

Okunma Sayısı: 2768
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdulbaki Saraylı

    11.1.2015 10:27:07

    Acaba Ahmet Hoca'nın "Bir kişinin ya da bir meşveret grubunun “fikrinin ya da kararının gıybeti” ise her yerde caizdir." cümlesi, Risale-i Nur'dan gönderdiğim mezkûr maddeler arasında kendine yer bulabilir mi? Okurların takdirine, yazarımızın -lüzumsa-tashihine havale ediyorum. Vesselam

  • Abdulbaki Saraylı

    11.1.2015 10:21:51

    Risale-i Nur'dan: "Gıybet, mahsus birkaç maddede caiz olabilir:‎ تقرير Birisi: Şekva sûretinde bir vazifedar adama der, tâ yardım edip o münkeri, o kabahati ondan izâle etsin ve hakkını ondan alsın. Birisi de: Bir adam onunla teşrik-i mesâî etmek ister. Senin ile meşveret eder. Sen de sırf maslahat için garazsız olarak, meşveretin hakkını eda etmek için desen: “Onun ile teşrik-i mesâî etme. Çünkü zarar göreceksin.” Birisi de: Maksadı, tahkir ve teşhir değil; belki maksadı, târif ve tanıttırmak için dese: “O topal ve serseri adam filan yere gitti.” Birisi de: O gıybet edilen adam fâsık-ı mütecahirdir. Yâni fenalıktan sıkılmıyor, belki işlediği seyyiatla iftihar ediyor; zulmü ile telezzüz ediyor, sıkılmayarak aşikâre bir sûrette işliyor. İşte bu mahsus maddelerde garazsız ve sırf hak ve maslahat için gıybet câiz olabilir. Yoksa gıybet, nasıl ateş odunu yer bitirir; gıybet dahi a’mal-i sâlihayı yer bitirir."

  • mustafa yaprak

    9.1.2015 00:10:42

    (İnat ve garaz olmamak) şerhini koymak şartıyla söylediklerinize tamamen katılıyorum.tebrikler.lakin bu tür anlaşılması güç meselelerin gazetemizde yayınlanabilmesi için de yayın istişare gurubu tarafından istişare edilerek yayınlanması okuyucu kitleye güven oluşturabilir.bu durumda görüş sizin olmaktan çıkıp,vazife temelli bir görüş kazanabilir.aksi taktirde kafalar karışabilir,yazınızda ki görüşlerinizde haklı olabilirsiniz,fakat su-i istimallere yol açabilecek ifadelerde mevcut.Hakkı bulma gayreti mi?gıybet mi?Bunları ayırabilmek zor olabilir.Gıybet etmeye meyilli bir nefis hakkı bulma gayretindeyim diye bir yanlışa düşebilir.selamlar.

  • İseyda

    8.1.2015 17:45:05

    Ahmet Hocam; Ne güzel ifade etmişsiniz... "...meşverete katılan kişilerin maksadı, paylaşıldıkça azalan dünyevî hakları korumak değil, el uzattıkça çoğalan uhrevî neticeleri arttırmaya gayret etmektir." Kaleminize sağlık...

  • Hasan Kar

    8.1.2015 17:42:31

    1)Peygamber Efendimiz Uhud savaşından önce ashabiyle müşavere etmiş, kendi reyi Medine’de kalıp müşrikleri karşılamak olduğu halde, ekseriyetin isteği üzerine şehir dışında savaşmıştır. Nübüvvet gözlüğü ile görüyordu ki, “Hz. Hamza Uhud’da param parça olacak, onunla beraber yetmiş kadar güzide sahabe bu savaşta şehid olacaklar.” Buna rağmen “hepsi meşverete, meşveretin hukukuna ve meşveret anlayışına feda olsun” dercesine ashabının kararına uymuştur. Bu çerçevede: "Allah bize meşveretin kararını değil kendisini emrediyor!" cümleniz ve “kulis'i ” tanımlamanız meşveret esasları ile örtüşmüyor...

  • Serhat Akdoğan

    8.1.2015 16:46:22

    Böylesi "fasid" tevillerle kim kimin insafını aklıyor; anlamak müşkül. Yazara yine de teşekkür ediyorum

  • Ahmet Şahin

    8.1.2015 16:39:47

    Muhterem Ahmet Battal Bey. Azımsanmayacak sayıdaki yazılarınızdan istifade etmiş ve başkalariylede paylaşmak ihtiyacı duymuş bir kardeşiniz olarak, müsaade ederseniz bu yazınızdaki şu " Kararı uygun bulmayan elbette kendisi gibi düşünenlerin sayısını artırmak için bilgilendirme de yapabilir.Bu faaliyeti illa sadece şu yada bu ortamda yapacak diye bir mecburiyet koymak anlamlı olmadığı gibi gerekli de değildir. Bu faaliyeti her halükarda "kulis" diyerek yaftalamak da doğru değildir" paragrafın sıkıntılı olduğu kanaatindeyim. Eğer yapılan meşveretlerin Şer'i olduğu kanaatinde isek, bu paragrafın Şer'i Meşveret esaslarına uyduğunu izah ederseniz bu konudaki eksik ve yanlış bilgimizi gidermiş olursunuz.

  • Bahtiyar ISPARTALI

    8.1.2015 15:10:42

    Güzel tesbitleri için yazarı tebrik ediyorum. Vazife temelli meşveret kavramı çok yerinde olmuş.

  • Garib Doğu

    8.1.2015 12:02:16

    Yazıda geçen şu cümle izaha muhtaçtır diye düşünüyorum.''Bir kişinin ya da bir meşveret grubunun''fikrinin ya da kararının giybeti'' ise her yer de caizdir.Kişi veya grubu rendice etmemek,şartiyle kabul edilebilir.Fikri ve kararı bir kenara itip,sahiplerini gözden düşürmek,çürütmek maksat ve niyetiyle yapılırsa neden caiz olsun?.Ve bu tür giybet,giybetin caiz olduğu yerlerden midir?.Eğer bu kişi ve grubun fikir ve kararı,meşveretin esas ve usulleriyle ters düşmemişse,meslek ve meşrebin dışına çıkmamışsa bunları giybet etmek neden caiz olsun. Müsbet eleştiri yapılabilir.Ama giybete yer yok diye düşünüyorum.

  • RAMAZAN ADIBELLİ

    8.1.2015 11:18:18

    güzel bir yazı olmuş kaleminize sağlık

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı