-Ramazan programları değişti.

-Dinî yayınların sayısı ve kalitesi arttı. 

-Başka dillerde de yayınlar başladı. 

Tebrik ediyoruz, devamını diliyoruz…

Elbette -bilhassa siyasi yönden- eleştirilecek şeyler de oldu. 

-TRT devlet radyosu ve televizyonu olmaktan önemli ölçüde uzaklaştı, yargı kararı ile tescilli “hükümet borazanı” oldu.

-Önceden de tam bir tarafsızlığı yoktu belki ama tarafsızlığını hepten kaybetti. 

-İstihdam ettiği uzmanlarda aradığı ya da var ettiği “TRT kültürü”, biraz da siyasi saiklerle kayboldu. 

Merak ediyoruz, acaba “eleştiriye değer verme kültürü” de kayboldu mu yoksa duruyor mu?

Bu gün bunu deneyelim. 

Geçen hafta, bir hatır belasına, TRT’deki MİT/Milat dizisini kısmen izledik.

Dizide, yurt içinde silahlı operasyon yetkisine kanunen de sahip olan yeni MİT’in kahramanlıkları anlatılıyordu. 

Senaryodaki bir husus dikkatimizi çekti. 

Bir suç örgütü silah kaçakçılığı yapıyor. Operatörler durumu tesbit ediyor. Delilleri topluyor. Harekete geçiyor. Baskın hazırlığı yapıyor…

Ve operasyon için düğmeye basılıyor.  

Devlet görevlileri, suç işlediğini gördüğü kişileri suç üstünde iken “yakalama”ya çalışmıyor. 

Doğrudan öldürmeye başlıyor. 

Hem de “kanun namına teslim ol” demeden…

Herhangi bir uyarı ya da uyarı atışı yapmadan... 

Örgüt elemanlarını sırtından, karnından, kalbinden, başından… velhasıl her birini bir yerinden vurup kahramanlık(!) gösteriyorlar. 

Hukukçu dostlarımıza soruyoruz. Cevapları net:

Cezayı belirleme ve infaz yetkisi kimin? Yargının…

Suçüstü hali, bir kişinin öldürülmesine sebep olabilir mi? Mukavemet edip görevliyi öldürmeye yönelmedikçe elbette hayır. 

Bu durumda bu senaryo kanuna uygun mu? Hayır… 

Bu durumda bu dizideki bu senaryo TRT Kanununa ve RTÜK yayın ilkelerine uygun mu?

Elbette hayır. Üstelik devlet görevlilerinin silah kullanma yetkisi konusundaki kamuoyu algısına kalıcı hasar verir.

O halde RTÜK’teki ilgilileri göreve davet ediyoruz. Siyasi konulara güçleri yetmiyor olabilir. Ama bu basit(!) hatayı görüp gidermeye herhalde güçleri yeter!