"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Siyasetçiye adalet mektubu (5)

Ahmet BATTAL
16 Şubat 2017, Perşembe
Bediüzzaman’ın 1953’te Başbakan Adnan Menderes’e yazdığı mektubun birinci kısmının sonuna geldik.

Önce özetleyelim: 

Bediüzzaman, bu mektubunda hükümeti şöyle uyarıyor. 

Kur’ân’da yer alan “suçun ve cezanın şahsîliği” ilkesini tam olarak uygulamak gerektiğini ders veriyor. Aksi halde siyasî kan dâvâları başlar, kamplaşmalar olur, toplumsal doku bozulur ve dış fitnecilerin parmak karıştırmaları için uygun bir zemin hazırlanmış olur, eğer zındıklar bunu başarırlarsa yaşanacak iç kavgalar pek dehşetli olur, diyor.  

Ve son paragrafta da şunları söylüyor:

“Madem Cenâb-ı Hak, bu tehlikeli zamanda bir kısım hakikî dindarların başa geçmesine yol açmış, Kur’ân-ı Hakîmin bu kanun-u esasîsini (anayasal hukuk prensibini) kendilerine bir nokta-i istinad (dayanak) ve onlara garazkârlık edenlere karşı siper yapmak lâzım geldiğini, zaman ihtar ediyor.”

Yani siyasî iktidarlar “masumu korumaya öncelik veren” gerçek adaleti uygulayabilirlerse hem sağlam bir dayanak ve kuvvet elde ederler ve hem de bilhassa dindarlıkları sebebiyle onlara karşı garaz ve kinle hareket edenlerin elinde koz bırakmamış olurlar. 

Risale okuyucuları, bu mektup ve benzeri bahisleri, 2010 ve sonrasındaki Ergenekon dâvâları sürecinde çok yerlerde okudular ve o zaman da devletten (yargıdan) bu kurallara uymasını istediler. 

Ama maalesef sesleri yeterince duyulamadı. Yazılar da tarihe not düşmek kabilinden oldu. 

O dâvâlarda suçluların torbasına çok sayıda suçsuz da dolduruldu ve gide gide torbaların dibi delindi. Böylece sonuçta masumlar kurtulmuş oldu, ama suçlular da cezasız kaldı. (Bu gün de konuya teenniyle yaklaşan herkes, On beş Temmuz darbe dâvâlarında suçluların da cezasız kalacağı bir toptancılığa doğru gidildiğini söylüyor ve bu risk herkes gibi bizi de korkutuyor.).

Onun için bu ikaza ve gayrete, bu gün, o günden çok daha fazla ihtiyaç var. 

Adalet dersinin önemini gösteren bir örnek de yine Bediüzzaman’ın Menderes’e yazdığı diğer bir mektupta (Emirdağ Lâhikası, s. 319) yer alıyor. 

Şöyle: “Beşerin selâmet, adalet ve sulh-ü umumîsini mahveden o dehşetli vahşiyane kanun-u esasî, şimdi bizim bu biçare memleketimize girmek istiyor. Garazkârâne ve anûdâne particilik gibi bazı cereyanları aşılamaya başlaması gibi bir ihtilâf görülüyor. 

O kanun-u esasî de budur:

“Bir taifeden, bir cereyandan, bir aşiretten bir ferdin hatâsıyla o taifenin, o cereyanın, o aşiretin bütün fertleri mahkûm ve düşman ve mes’ul tevehhüm ediliyor. Bir hatâ, binler hatâ hükmüne geçiriliyor. İttifak ve ittihadın temel taşı olan kardeşlik ve vatandaşlık, muhabbet ve uhuvveti zîr ü zeber ediyor.

“Evet, birbirine karşı gelen muannid ve muarız kuvvetler, kuvvetsiz oluyorlar. Bu kuvvetsizlikle zayıflandığı için, millete ve memlekete ve vatana âdilâne hizmete muvaffak olunamadığından, maddî ve mânevî bir nevi rüşvet vermeye mecbur oluyorlar ki, dinsizleri kendilerine taraftar yapmak için… 

“O gaddar, engizisyonâne ve bedeviyâne ve vahşiyâne bu mezkûr kanun-u esasîye karşı ayn-ı adalet olan bu semavî ve kudsî ‘ve lâ tezirû vâziratun vizra uhra’ nass-ı kat’îsiyle, Kur’ân’ın bir kanun-u esasîsi muhabbet ve uhuvvet-i hakikiyeyi temin eden ve bu millet-i İslâmiyeyi ve memleketi büyük tehlikeden kurtaran bu kanun-u esasî ki, ‘Birisinin hatasıyla başkası mesul olamaz.’ Kardeşi de olsa, aşireti ve taifesi de olsa, partisi de olsa, o cinayete şerik sayılmaz. Olsa olsa, o cinayete bir nevi tarafgirlikle yalnız mânevî günahkâr olup âhirette mesul olur; dünyada değil.”

Bu mektuptaki ders de özetle şu: Kuru ve yaş (ve nemli) demeden, suçlu masum ayırt etmeden ceza vermek ve müeyyide uygulamak, adalet değil zulümdür ve vahşiyane bir irticadır. 

Devlet yetkisi kullananlar particilik taraftarlığı ile toptancılık yapıp zulmetmemeli. 

Herkes fikrinin ve tercihinin hesabını ahirette verecek. Dolayısıyla sadece “yanlış fikirlere sahip olmak”, kişiyi dünyada ceza sorumluluğu altına sokmaya yetmez. Devlet fikre (kalbe) değil fiile (ele) bakmalı. 

Suç olan bir fiili işlemedikçe, ya da suça iştirak ve suçluya yardım ve yataklık gibi ortaklıkları sebebiyle sorumlu tutulamadığı sürece sadece suçlunun fikirdaşı olması gibi sebeplerle kimse cezalandırılamaz. 

Bu mektuptaki bir cümle özellikle dikkat çekici:

“… kuvvetsizlikle zayıflandığı için, millete ve memlekete ve vatana âdilâne hizmete muvaffak olunamadığından …”

Adilane hizmet öncelikle maddî hizmetleri adil biçimde vermekten geçer. 

Ama asıl adilane hizmet, adalet hizmetinin hakkıyla verilmesidir. Suçluya cezasını verirken masumun hakkını ihlâl etmemektir. 

Bunu yapmayan devlet temelden mahrumdur. 

Malûm, adalet mülkün yani devletin temelidir!

Devleti temelinden mahrum bırakana “devlet adamı” denir mi? 

Okunma Sayısı: 3290
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • sezer

    16.2.2017 21:34:27

    Bir şeylere yorum yapmaya bile korkar olduk yani konuşmanın fikir beyan etmenin terör örgütleri ile ilişkilendirildiği yerde adalet ten bahsetmek şaka gibi

  • İnsanlık öldü mü?

    16.2.2017 13:04:19

    Suçunuzun ne olduğunu dahi bilmeden çoluk çocuk açlığa yokluğa mahkum edildik.Toplumdan dışlandık.Oysaki çok dürüst yalansız dolansız bir dünyamız vardı.2 yaşındaki oğlumun 2 kızımın eşimin. Ve benim geleceğimiz nedensiz yere elimizden alındı.Hayatım boyu dürüstlükten doğruluktan ödün vermeyen ben bu ihracı kesinlikle hak etmiyorum.Sizin gibi yazarlardan Allah razı olsun.Bir gün adalet inşaalah rehberimiz olacaktır.

  • timur

    16.2.2017 08:12:03

    çok güzel yazmışsınız. kaleminize sağlık.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı