(Karadenizliler fındık bahçesine “fındıklık” derler. Başlıktaki “fındıklık” bu anlamdadır.)
Piyasada üreticinin satışında fındık fiyatlarının yıldan yıla gittikçe daha düşük oluşması ve fındık bahçelerinin miras bölünmeleriyle küçük parçalar haline gelmesi fındık bahçesi sahibi küçük üreticinin iştahını kaçırıyor. Masrafı gelirinden fazla olan küçük araziler var ve gittikçe çoğalıyor.
Birçok bahçe sahibi, “Satsam alan yok, bahçeme baksam masrafı kurtarmaz, bakmasam başıma bela” diyerek ne yapacağını bilemez halde debeleniyor.
O kadar ki bilhassa engebeli arazinin çoğunda bahçeyi yarıya kiraya vermek hayal. Üçte ikiye bile razı etmek zor.
Sebep şu: Karadeniz’in çalışkan insanı gurbette. Köyüne veya memleketine sadece yazın ve keyif için dönüyor. “Yorulmaya değmez” diyerek yorucu çalışma temposuna girmeden bahçesiyle ilgilenmeye çalışıyor. Bahçeleri de bu sebeple bakımsız ve verimsiz.
Ne olacak?
Bir ihtimal, bir zamanlar orman olan bu yerler sahipsizlik sonucunda yeniden ormana dönecek. Hem de tapulu orman!
İkinci bir ihtimal ise şu: Karadeniz’in verimli toprakları ve yeşilliği insanları elbette cezbetmeye devam ediyor ve edecek.
Çok çocuklu aileler Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden kalkıp Karadeniz’e fındık toplamaya geldikleri gibi arazi sahibi olmaya da gelecekler.
Bilhassa anadili Kürtçe olan vatandaşlarımız için cazip bir yatırım ortamı.
Esasen bu gidişat bizce çok doğru ve yerinde bir açılım ve devlet teşvikiyle de desteklenmeli.
Zira hem Karadeniz insanını ve hem de Güneydoğu insanını menfi milliyetçilik rüzgârlarından kurtaracak olan en önemli ilaç bu.
Bu açılım aynı zamanda Türk - Kürt kardeşliğinin pekişmesi için de çok iyi bir fırsat.
Çoğu başka unsurlardan olan ama sıkı Türkçülük yapan bir kısım Karadenizlilerin yeni Kürt komşularını tanımaları, onlar için de değişimi getirecek.
Önce şu cümleleri kuran Karadenizlilerin sayısı artacak: “Bizim yeni komşumuz Kürt ama görsen Kürt demezsin!”
Sonra şu cümleler sık duyulacak: “Kürtler de bizim kardeşimiz canım. Komşulukları da çok güzel.”
Zira tanışıp kaynaşan herkes için aynı kural geçerli: “Komşuluk dostluğun komşusudur.”
Buraya kadarını zaten biliyorduk.
Son günlerde ise yeni bir gündem belirdi. Karadeniz’i gezen Araplar turist gibi gezmekle yetinmeyip yazlık ev alarak yarıyerleşik hale geliyorlar ya. İşte o Araplardan bazıları fındık bahçesi almaya da başlamışlar.
Çok güzel bir gelişme. Teşvik edilmesi gereken bir durum.
Her ne kadar bazı siyasetçiler “fındık bahçelerimiz stratejiktir, yabancılara satılamaz, satılmamalı” deseler de bizce yabancılara arazi satışı konusundaki en önemli strateji din kardeşimizi komşu olarak da görme arzusunun aslında dinden gelen bir emir temelinin de olmasıdır.
Dinin emrine kulak veren kazanır.