Demokratlığın turnusol kâğıdı, darbelere karşı duruştur.
Başarısız olmuş bir ihtilâl teşebbüsüne, hele iş olup bittikten sonra, karşı çıkmak ve “ben darbeye karşıyım” demek kolaydır. Çünkü bu ispatı mümkün olmayan bir iddiadır. Yan deliller de varsa ancak o zaman ikna edici olabilir.
Asıl zor olan, başarılı olmuş bir ihtilâle karşı dik durabilmektir.
Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Meral Akşener’e bu prensip yönünden bakalım.
Meşhur 2010 referandumu öncesine denk gelen 19 Mayıs 2010 tarihli Yeni Asya’daki habere göre Akşener bir konuşmasında AKP’nin demokratlığını tartışmaya açıyor. Haber şöyle:
***
MHP milletvekili ve TBMM Başkanvekili Meral Akşener, lise öğretmenliği yaptığı dönemde 1982 Anayasası’na “hayır” oyu verdiği için soruşturma geçirdiğini söyledi.
Büyükşehir Belediyesi Kültür Merkezi’nde konferans veren Meral Akşener, anayasayı değiştirmek isteyenlerin bir dönem 1982 Anayasası’nın kabul edilmesi için çaba sarf ettiğini söyledi.
Kendisinin 1982 Anayasası’na “hayır” oyu verdiğini ve soruşturma geçirdiğini açıklayan Akşener şunları söyledi: “Şimdi anayasa değiştirerek darbecilerin önünü kestiklerini iddia edenler o dönemde ne yapıyordu? Bu arkadaşlar her düdük çaldığında masanın arkasına saklandılar. Masanın altında günlerin geçmesini beklediler. Sonra sivil toplum örgütlerinin ve kanaat önderlerinin aracılığıyla kudretli generallerin o döneminden nasıl faydalanabiliriz diye çalıştılar. 82 Anayasası’nın kabulü için gayret sarf ettiler. Ben o zaman öğretmendim. Zarflar çok şeffaftı, benim yaşımdakiler hatırlar, ‘hayır’ oyu verdiğim için soruşturma geçirmiştim. O zaman hatırlatmak lâzım, 12 Eylül’de burnunuz kanamadı kardeşim, 12 Eylül’ün kudretli paşalarıyla el sıkıştınız kardeşim, eğer postal yalamak gibi bir kavram varsa bu sizin işinizdir kardeşim.”
28 Şubat’ın öne çıkan isimlerinden emekli Orgeneral Çevik Bir için “balans ayarcısı arkadaş” ifadesini kullanan Akşener, Bir’in AKP’nin iktidara gelmesi için kefil olduğunu savundu.
***
Yukarıdaki haber, bize göre, tam demokratlığın asgarî başlangıç kriterlerini karşılıyor.
Daha fazlası için bütün siyasileri ve bütün liderleri markaja almak ve elbette hep birlikte gayret etmek ve yönlendirmek lâzım.
Bilhassa bütün partileri saran Kemalizm furyasını elbirliğiyle savmak lâzım.
Parlamenter demokrasinin yeniden ve bu kere doğru biçimde tesisi için fedakârlık lâzım.
***
Bir not:
Ankara’da yaşamaya devam etmek istiyoruz. Melih Gökçek’in projelerinden de hakkımız olarak faydalanmaya devam edeceğiz.
Ama Millet İttifakı’nı destekleyenlere twitter’dan açıkça “terörist” deyip sonra da pişkince “ben öyle demek istememiştim” diyerek “kulağı geçen kırık boynuz” durumuna düşen o zatın adını artık Ankara’da bir yerlerde görmek istemiyoruz.
Bitsin bu devir. Yeter. T A M A M!