Tecdit, bu günkü dile yenileme olarak çevriliyor. Yeterli değil.
Zira dinde yenileme, -haşa- yeni din icat etmek anlamına kadar gidebilecek tehlikeli bir çığır olur.
O halde tecdit ne demektir?
Tecdit elbette yeni bir şekil vermek mânâsında bir “reform” değil.
Bizce tecdit tazelemektir.
Bilgisayar diliyle “refresh” bir ekran için ne demekse tecdit de İslâm için odur.
Şöyle açıklayabiliriz:
Kâinat bir donanımsa vahiy o donanımı çalıştıran yazılıma benzer.
Şuursuz canlıların cansız kâinatı doğru kullanması için basit yazılım yeter. Buna ilham denir.
İnsanın kâinatı doğru kullanması ise ancak şuurun kullanılması ile olur.
Şuuru harekete geçirmek için özel bir yazılım lâzım. Buna vahiy denir.
Bu yüzden ilk insan Hazreti Adem aynı zamanda ilk peygamberdir.
Bu yüzden, vahiy manasında din tektir, süreklidir.
Bu yüzden, tebliğci manasında bir kurumsal yapı olarak “risalet” tektir, sadece teselsül eder.
Ama imanın hayata yansıması yani tatbikat manasında dinin çeşitli versiyonları vardır. Asra ve bölgeye göre değişir. Aynen bilgisayar yazılımlarının versiyonları gibi.
Bozulmanın türüne göre ya yazılım yamalarla tamamlanır ve sağlamlaştırılır ya da yazılımın versiyonu yenilenir.
Çok tanrılı dinler tek tanrılı tek dinin artık ıslâh edilemeyecek biçimde bozulmuş çeşitli hallerinden ibarettir.
İletişim ve ulaşımın gelişmesiyle birlikte dünya küreselleşmeye başlayınca din evrenselleşmiştir. İslâm evrensel bir dindir.
Bu sebepledir ki, din olarak İslâm, vahiy denilen yazılımın son versiyonudur.
O halde artık yazılım yenilemesi yoktur. Olmayacaktır. İhtiyaç da yoktur.
Olması gereken ise yamalar ve refresh işlemidir. Buna ihtiyaç vardır.
Tecdit dediğimiz şey her asırda bir refresh yani tazeleme yaparak dindeki aslın yeniden ortaya çıkarılmasıdır.
Yenilenen din yeni bir din ya da mezhep değildir. Bu yenileme ile sadece din zamanın tozlarından arındırılır ve dinin zamanın ihtiyaçlarına verdiği evrensel-sürekli cevaplar gün ışığına çıkarılır.
Bu bir ihtiyaçtır ve bizzat dinin sahibi tarafından ilhamla giderilir.