Ne istediğinizi biliyor musunuz?

Meşrutiyet kelimesinin yüz elli sene önce batı dillerindeki demokrasi kelimesinin karşılığı olarak icat edildiğini bilmiyor musunuz?

Meşrutiyeti istemiyor musunuz? 

Eldeki iyi kötü demokrasiden vaz mı geçmek istiyorsunuz?!

“Dindarın elindeki mutlak otorite bizim için daha iyidir” mi diyorsunuz? 

“Meclis olsun da tek adamın meclisi de olsa olur” mu diyorsunuz? 

Siz bu içtihadınızla milleti ve dini nereye götürüyorsunuz? 

Recep Tayyip Erdoğan, tek adam olmasına Bedüzzaman’ın dahi karşı çıktığı Merhum Sultan Abdülhamid’den daha mı veli?

Ondan sonra gelecek olan ondan da büyük bir veli mi olacak? 

Veli dediğiniz ve denetimsiz tam yetki verdiğiniz siyasetçi siyasette hata yapmaz mı, yapamaz mı? 

Ya yaparsa -ki hep yapıyor- siz de sorumlu değil misiniz? Vebalini nasıl kaldıracaksınız? 

Ne diyor Üstad, Birinci Meclise dağıttığı beyannamede? Okuyun:

“Meclis elinde bulunmayan ve meclis tarikıyla (yoluyla) olmayan öyle bir kuvvet, inşikak-ı asâya (milli kuvvetin bölünüp parçalanmasına) sebebiyet verecektir. İnşikak-ı asâ ise, (va’tasimû bi hablillahi cemian ve lâ teferraku/Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, dağılmayın) ayetine zıttır.”

Biliyorsunuz ama hatırlatalım: Kuvvet şahısta değil, Mecliste olmalıdır. Milleti ve hatta ümmeti, şahıs değil Meclis birleştirir ve bir arada tutar.

Beyannamenin devamı da şöyle: “Zaman cemaat zamanıdır. Cemaatin ruhu olan şahs-ı manevî (heyetler/şûralar) daha metindir (sağlamdır) ve tenfiz-i ahkâm-ı şer’iyeye (hukuku tatbik etmeye) daha ziyade muktedirdir. Halife-i şahsî, ancak ona istinad ile vezaifini deruhte edebilir (Şahıs halife ancak şûralara ve meclislere dayanırsa görevini hakkıyla yapabilir). Cemaatin ruhu olan şahs-ı manevî, eğer müstakim (doğru yolda) olsa, ziyade parlak ve kâmil olur.”

Neymiş? Halife bile şahıs değil heyet ve olmalıymış. Siz cumhurbaşkanını tek adam yapmaya kalkıyorsunuz. Onu Meclise dayamak yerine Meclisi ona dayandırıyorsunuz. Hatta Milletin Meclisini onun meclisi yapıyorsunuz. 

Bu mudur meşrutiyet/demokrasi?