"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yöneticinin dindarlığı kul hakkı yememektir!

Ahmet BATTAL
18 Ocak 2018, Perşembe
Bediüzzaman, 1922’de, Ankara’da, şehitlerin arkadaşlarıyla dolu olan Gazi Meclis’te dağıttığı ve okuttuğu beyannamede, milletvekillerini zafer sarhoşluğundan uyanmaya ve kendilerine yakışacak biçimde dindar bir hayat yaşamaya dâvet etmiş. Namaz en mühim sembol (şeair) olduğu için de bilhassa namazı hatırlatmış.

Bu gün yaşasaydı, mescidi ve hatta camisi dolup taşan bir Meclisi göreceği için sadece memnun mu olacaktı, yoksa Meclisin gündemine bu kere başka tekliflerle mi gelecekti?

Bizim cevabımızı okumadan önce, lütfen, vakit ayırın ve cevabı siz de iyice düşünün. 

Bizce sorunun cevabı beyannamenin son paragrafındaki şu cümlelerde:

“Bu mücahidîn kumandanlar ve büyük meclis taklit edilir. Kusurlarını millet ya taklit veya tenkit edecek ikisi de zarardır. Demek, onlarda hukukullah (Allah’ın kulları üzerindeki hakları), hukuk-u ibadı (kulların birbirinden haklarını) da tazammun ediyor (kapsıyor).”

Anlayabildiğimiz manası şu: 

Meclisi oluşturan sivil ve asker önderlerin sadece iyi yönleri değil kusurları da millet tarafından taklit veya tenkit edilir. Tenkidi gibi taklidi de zararlı bir sonuçtur. (Bu sonuç, aslında, aile reisinden öğretmene, bütün yöneticiler ve önder kişiler için geçerlidir.) Çünkü onların Allah’a karşı yerine getirilmesi gereken türden (namaz gibi) borçları, Allah’ın kullarına karşı yerine getirmeleri gereken (örneklik ve önderlik etmek gibi) borçlarını da kapsıyor. Dolayısıyla onlar, doğrudan Allah’a karşı olan görevlerini yapmazlarsa bu görevler açısından millete önderlik etme görevlerini de hakkıyla yapmamış olacaklar. Meselâ, namaz kılmayan bir fert, Allah’ın huzurunda mazeret olarak namaz kılmayan bir yöneticisini gösterdiğinde, yönetilenin bu günahından, ona kötü örnek olan yöneten de sorumlu tutulacak. 

Özetle her koyun kendi bacağından asılmayacak. Bazılarının bacağından diğerleri de asılacak. Sürüyü uçuruma götüren bir “lider koyun” da olsa bir kör çoban da olsa elbette sorumludur.

Bu kuralı bugünün Meclisine ve bürokrasisine uyguladığımızda akla gelebilecek pratik sonuçlardan ikisi şudur: 

Birincisi: Yöneticinin zalimliğinden etkilenerek kendisi de zulmeden ya da zulmüne devam eden her bir astın bu zulmünden yönetici de sorumlu olacak. 

Tersten ifadesiyle, zalim yönetici sadece kendi zulmünden değil, aynı zamanda zulümde kendisini taklit eden memurlarının zulmünden de sorumlu olacak. Öyle ya, önder olmak basit bir iş değil.

İkincisi: Dini siyasetinde kötüye kullanan ve böylece halkı dinden soğutup dine ve dindarlığa zarar veren yönetici, kendisinin yolundan giden dindarların yaptıklarından da sorumlu olacak. 

Meclisteki mescidi ve namazı kendi partisine ve grubuna has gören bir milletvekili varsa, işte o vekil, camiyi ve ibadeti kendi partidaşlarına münhasır gören ve böylece milletin geri kalan kısmını camiden soğutan millet fertlerinin vebalini de yüklenecek. 

O halde son söz: 

Ey Mebuslar, diyanetin ön şartı olan adalette de önder olunuz ki “dindar” olasınız. 

Aksi halde mesulsünüz.

Okunma Sayısı: 5220
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hasan unlu

    18.1.2018 15:38:28

    Yarin sahitlik edecegiz hakkinizda, Allah icin cok uyardiniz, uyandirmaya calistiniz velhasil mumince gorevinizi yaptiniz.

  • Gündüz Alp-2

    18.1.2018 10:56:32

    Evet "dindar" olduğunuzu söylüyor yahut iddia ediyorsanız; dindarlığın mümeyyiz vasıflarını üzerinizde taşıyacak, eylem ve söyleminizde "dindarlık" görünecektir. Mevlâna Hazretleri diyor ki: "Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol." Yaşadığımız ve "insan haklarının" alenen ihlal edildiği şu hukuksuz sürecin "dindarlık" ile te'lif edilir bir yanı var mıdır? Menfi siyaset dini alet etmekle dine-imana öylesine bir zarar verdi ki, kitleleri yalnızca dinden uzaklaştırma kalmadı, dine ve dindara adaveti netice veren bir sürecin yaşanmasına da sebep oldular. Daha önce duymadığımız "Müslümanlık bu ise..." veya "Böyle Müslümanlığın..." sözlerini sık duyar hale geldik. Sebebi? Herhalde Bediüzzaman Hazretlerinin bahsettiği halkın üstten alta doğru yöneticisini "taklit" etmesi meselesidir. Mütekebbir ve müsrif yöneticilerin halka bulaştırdıkları illet de herhalde "kibir ve israf" olacaktır.

  • Gündüz Alp

    18.1.2018 10:36:30

    Bediüzzaman Hazretleri 1922'de Gazi Meclisin vekillerini "zafer sarhoşluğu"ndan uyanmaya ve "dindarlığa" davet etmesi gibi bugün de sizler, bizler, hepimiz "güç zehirlenmesi" yaşayan siyasal İslamcı "dindar iktidar" mensuplarını "zulümden men" ile "adalet"le davranmaya davet etmemiz, aynı hakikatin farklı iki yüzüdür. Yâni, "zafer sarhoşu" vekilleri "dindarlığa", "dindar" olduğu söylenen iktidarı mensuplarını "adalete" davet etmek.. Bilhassa "yöneticinin dindarlığı" öyle mesuliyetli bir iştir ki, mesele yalnızca "kul hakkı"na münhasır değildir. Bir diğer sıfatı da "âdil" olmakla "nepotizm" illetine yakalanmaması ise bir başka vasfı da "şefkat, merhamet" düsturuyla hareket ederek milletin fertlerine ve muhaliflerine "zulüm" yapmamaktır. Bir başkası, halkın yarıdan fazlası "açlık sınırında" altında hayat sürerken "dindar yönetici" "itibardan tasarruf olmaz" deyip millet kesesinden Karun gibi yaşamamalıdır.

  • İmdat su

    18.1.2018 08:57:18

    Sayın Battal Bey'in yazı başlığı bile sayfalar dolusu yazıya bedeldir. Sözüm ona dindar yazar ve çizerler son dönem hadiselere bu şekilde bakabilme cesaretini gösterebilselerdi zaten durum bu "kul hakkı" meselesine gelmezdi... Hakkın hatırı alidir. Siz de bunu ali tuttunuz. VAR OLUNUZ!..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı