"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yusuf Kaplan’a

Ahmet BATTAL
11 Aralık 2014, Perşembe
Geçen Pazar günkü manşette de okuduğunuz üzere Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı geçen Cumartesi Ankara’da bir toplantı yaptı.

Çağıranların da katılanların da çoğunun havası şuydu: 

  • Devletle ve hükümetle sivil toplum kuruluşları arasındaki ilişki doğru bir zeminde yürümüyor. 
  • Sivil toplum kuruluşları devletten yeterli itibarı görmüyor. 
  • Sivil toplum kuruluşları yeterince bağımsız değiller. 

Biz bu bakış açısına bir katkı yapmak ve yapıcı niyetle eleştirmek üzere söz aldık ve öncelikle Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan’ın twitterde paylaştığı ve bir gün önce Yeni Asya’nın manşetten verdiği feryatları okuduk. 

Kaplan şöyle yazıyordu:

“Cemaatler, STK’laştı ve iktidardan bağımsız bir şey yapamayacak kadar ruhsuzlaştı.” 

“Yarın, iktidar gittiğinde ne olacak?” 

“Cemaatleri korumak zorundayız. Siyasete yamayamayız.”  

“Çözülüyoruz. Çürüyoruz: Herkes Ankara’da iş takibinde. Gidişât sakat.” 

“Böyle giderse, siyaset hepimizi paçavraya çevirecek.” 

“Siyaset cemaatlerin peşinden koşmalı. Cemaatler kaçmalı.” 

Ardından sivil toplum konusunda uzman olan değerli katılımcılarla şunları paylaştık:

Sivil toplum kuruluşları dediğimiz kim, ne iş yapar? 

Siyasî partiler, sendikalar, dünyevî gazeteler, vakıf ve dernekler, meslek birlikleri ve diğer tüzel kişiler. 

Bunların hepsinin tipik özelliği, dünyaya ait amaçlarla hareket eden ve devletten beklentileri olan organizmalar olması. 

Baskı grubu durumundaki bu oluşumların varlığı da sivil kalması da elbette önemli. Ama galiba Türkiye’nin asıl meselesi, normal şartlar altında Devletle ve dünyayla bir işleri ve alış verişleri olmayan, dolayısıyla baskı grubu haline gelmeleri dahi gerekmeyen dinî cemaatlerin Devletle ilişkilerindeki ilkesizlik ve ölçüsüzlük. 

Bu ölçüsüzlükten nasıl kurtulabiliriz?

Dinî hamiyet sahiplerinin istiğnası ile. 

Gerçekten, dinî cemaatlerin hem dinî faaliyetlerinde ve hem de dinî faaliyetleri destekleyebilmek ve önündeki engelleri kaldırabilmek amacıyla yaptıkları -gazete çıkarmak gibi- şeklen dünyevî faaliyetlerinde devletten uzak ve müstağni kalarak hizmet edebilirse. 

Peki devleti kim yönetecek?

Devleti sosyal veya liberal veya ortalama Demokratlar yönetsin. Böylece Devlet din hizmeti yapmak isteyenlere ilişmesin, onları kendisine râm etmeye kalkışmasın. 

Ve sorduk: Türkiye’deki dinî cemaatlerin ne kadarı bu ilkelerden haberdar? Ne kadarı bu ilkeleri tatbik etmeye çalışıyor? Ne kadarı bunu başarıyor?  

Devletin kendi eliyle dinî cemaat kurduğu ya da büyüttüğü bir ülkeye bu soru lüks kaçıyor galiba…

Bediüzzaman’ın, adını bizzat koyduğu ve hediye dahi almayarak yol haritasını çizdiği “istiğna mesleği”nin önemi burada da kendisini gösteriyor. 

Dindar hamiyetperverler neyden-kimden müstağni kalacak? 

Devletten, rüşvetten, kudretten, heykelvari şahsiyetten, “para bendense düdüğü de ben çalarım” diyenden, “sırtına yumurta küfesi koydum, sakın kavgaya girme” diyenden…

Okunma Sayısı: 3125
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Garib Doğu

    11.12.2014 09:34:00

    Son iki paragraf herşeyi mükemmel ifade ediyor.İstiğna düsturunu şiar edinmek.. Evet,devletten,rüşvetten,kudretten paradan ve heykelvari şahsiyetten istiğna...Ve hakkın hatırı alidir hiçbir hatıra feda edilmez düsturuna sımsıkı sarılıp,her zeminde hakkı savunmak,hizmet yolunda Allahın tevfik ve inayetinden başka hiçbir güce dayanmamak...Ahmet hocamı tebrik ediyorum,sosyal derin bir yara neşter vurduğu için.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı