"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kâğıdı kalemi bırak ve arkana yaslan: Sınav Bitti!

Akif ARSLAN
15 Ağustos 2016, Pazartesi
Buyur etsek de etmesek de bir gün ecel kapımızı çalacak ve içeri girecek.

Azrail’le tanışma şerefine nail olduğumuzda imanla kabre gireceksek eğer, şehadet getirerek imtihan perdesini kapatacağız inşallah! Peki ya sonrası...

Okullarda sınav biter de hoca “kâğıdı kalemi bırakın ve arkanıza yaslanın” der ya hani... Artık yapacak bir şey yoktur. Sınav esnasında o kâğıda ne yazdıysanız o. Sınav sonrası doğru cevaplanan sorular pek de ehemmiyet kesb etmezler. Kesb etse dahi alacağınız nota hiçbir katkısı olmaz.

Evet, dünya imtihanı da öyle olacak. Azrail gelecek ve “kaldır kafanı amel defterinden ve arkana yaslan” diyecek. Belki de sen daha “ne oluyor?” demeden ruhunu kabz edecek. 

Bu dünyaya niye gönderilmiştim? İlim ve duâ vasıtası ile tekemmül etmeye. Peki tekemmül edebildim mi? İşte bu sorunun cevabı sana sorulacak olan o müthiş soruya vereceğin cevapla bir derece anlaşılacak: “Men Rabbuke? Rabbin Kim?” 

Dünyada tekemmül edebildiğin yani Cenâb-ı Hakk’ın isimlerini tanıyabildiğin ölçüde “Rabbin kim” sorusuna cevap verebileceksin. Çünkü tekemmülata eremeyenler Allah’ı tanıyamayanlardır. Bir kişiye bilmediğini ya da tanımadığını sormak belki de ona sorulabilecek en zor sorulardır. Tanımayan tanımadığı hakkında ne diyebilir ki? Evet, Rabbimizi bize tarif eden o üç küllî muarrifi yani tanıtıcıyı bilir ve onlar vasıtası ile Rabbimizi tanırsak o küllî ve müthiş soruya da müthiş cevaplar verebiliriz. O küllî tanıtıcılar Kur’ân, Hz. Muhammed (asm) ve kâinat kitabıdır.

Dünyada terbiye olmayanlar “Rabbin (terbiye edenin) kim” sorusuna ne cevap verebilir ki? Terbiyesi olmayan birisine “seni terbiye eden kim” diye sormak gibidir bu. Halbuki Allah o kullarını terbiye etmek istiyordu. Lâkin terbiye olmalarını kendi ihtiyarlarına bırakınca onlar terbiye olmayıp terbiyesiz kalmayı tercih etti. Bir cihette insan bunun için “çok cahildir”. Terbiyeden nasibini almayıp Allah’ı tanıyamamak ve “Rabbin kim?” sorusuna muknî cevap verememek insanın kendisine yapabileceği en büyük zulümlerden birisi olduğundan bir cihette insan aynı zamanda “çok zalimdir”.

Halbuki Münker ve Nekir hakikî mü’mine “Rabbin kim?” sorusunu hesap sormak için sormaz. Asıl maksat Allah’ı hakikî manada tanıyandan dinlemektir.

Çünkü insan kâinatın halifesidir. Âlâ-yı illiyyinde olanın Allah’ı anlatması sema ehlinin tek nefes ayakta dinleyeceği derece lezzetli ve keyiflidir. İşte bunun için sorar Münker ve Nekir o muazzam soruyu mü’mine. Ve ne cevaplar almıştır bu zamana dek ne cevaplar... Abdulkadir Geylani’den İmam-ı Rabbanî’ye.. İmam-ı Rabbanî’den Mevlânâ’ya kadar ne müthiş ne muazzam cevaplar...Ve Bediüzzaman Said Nursî’den ne muknî, ne müthiş, tek solukta dinlenilesi, cevap verirken hiç bitmesin istenilen cevaplar... Sema ehlinin tabiri caiz ise ayakta nefes almadan dinledikleri cevaplar. Evet, o iki melek Üstadımıza orada bir ders arkadaşı olmuştur. Ömrü boyunca “Yaz gardaşım” sözüne aşina olan dili orada belki de “dinleyin gardaşlarım”a tebdil edip baştan sona kadar “Rabbin kim?, Peygamberin kim?, Dinin ne? İman nedir?” gibi soruların ve daha nicelerinin en muknî cevabı olan Risale-i Nur’u onlara küllî bir cevap olarak sunmuştur.

Elhasıl, Bu asırda Risale-i Nur ile edeplenip onunla meşgul olanlar kabirde Münker ve Nekir karşısında titremeden aksine büyük bir sürur ile heyecana gelerek en güzel cevapları vereceklerdir.

“Risale-i Nur’un bir şehid kahramanı olan merhum Hafız Ali, hapiste Meyve Risalesini kemâl-i aşkla yazarken ve okurken vefat edip kabirde melâike-i suale mahkemedeki gibi Meyve hakikatleriyle cevap verdiği misillü, ben de ve Risale-i Nur şakirtleri de, o suallere karşı Risale-i Nur’un parlak ve kuvvetli hüccetleriyle istikbalde hakikaten ve şimdi mânen cevap verip onları tasdike ve tahsine ve tebrike sevk edecekler inşaallah.”1

Dipnot:

1- Şuâlar.

Okunma Sayısı: 2575
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı