Zaman zaman, “ehl-i dünyanın hafiye (ajan) ve propagandacıları”; hamiyetli, gayretli insanları, bihassa gençleri Risale-i Nur’dan, Bediüzzaman’dan uzaklaştırmak için dessasane bir oyun sergiler:
“Evliyalar da hata yapar. Çünkü, insan hata yapar. Bediüzzaman da bir insandır. !” Böylece zihinleri iğdiş ederek, insanları iman ve Kur’ân hakikatlerinden uzaklaştırmaya; Risale-i Nur’u okuma yolunu kapatmaya çabalıyorlar!
Vereceğimiz ilk cevap şudur: Peygamberler müstesna herkes hata yapar. Zira peygamberlerin bir sıfatı da “ismet”tir. Bu, günah işlemez, hata yapmaz anlamındadır. Onlar masumdurlar, günahsızdırlar. Zira, peygamberlik çalışmayla elde edilebilecek bir makam değildir; Allah’ın (celle Celaluhunun) elçi olarak seçtiği kişilerdir.
Hakikat böyle olduğu halde, Hz. Yusuf (as), “Ben nefsimi temize çıkarmam. Çünkü nefis kötülüğü emredicidir.”1 demiştir.
Söyleyeceğimiz ikinci husus şudur: Evet, Bediüzzaman da insandır, hata yapar, yapmıştır… Bu, Allah’a (Celle Celalühu) ve Rasulullah’a (asm) karşıdır. Yoksa, imanı, Kur’ân’ı, Sünnet-i Seniyye’yi anlamada, yaşamada, anlatmada, tebliğinde hata yapmamıştır.
Meseleye bu çerçevede baktığımızda, hükmümüzü şöyle koyabiliriz: Bediüzzaman’ın da hata yapması mümkündür, ama vaki değildir!
Bu ne demektir?
Kendimiz için düşünelim: Birçok büyük günahları, büyük hataları işlememiz mümkündür, ama, vaki değildir! Meselâ, cinayet işlememiz mümkündür, ama, vaki olmadığı için mahkûm olmayız. Hırsızlık yapmamız mümkündür, ama, yapmadık! Zina etmemiz mümkündür, ama etmedik! Kumar oynayabilir, içki içebiliriz, bu mümkündür, ama oynamadık, içmedik.
Evet, bu ve benzeri hataları işlememiz mümkündür, ama, vaki değildir!
Bediüzzaman da hata işlemesi mümkündür, ama vaki değildir. Vakidir diyen müddei, iddiasını ispat etmelidir. Yerini göstermelidir.
Zira, Bediüzzaman, “Beni mihenge (Kur’ân ve Sünnet-i Seniyyeye) vurun” diyerek bu yolu açmıştır.
Hata yaptığını söyleyen, nerede, hangi hatayı yaptığını göstermeli,ispat etmelidir. Aksa halde, ya cahil, ya kıskanç veya dessas bir müfteridir. Bediüzzaman da evliyalık ve kutupluk meselelerini, seyr ü sülük’ü 33 mertebede (tarikat ve tasavvuf on sekiz mertebede ele alır) kerameti, ehl-i kerametin vartalarını, tasavvufu en yüksek derecede izah ve ispat eden en yüksek mertebede bir velidir. Zira, Bediüzzaman’ın özel hayatı da göz önünde, tarassut altındadır. En meşrû (evlenmek dahil) zevklerini dahi terk etmiştir. İbadetinde, zikrinde, tececcüd namazında, sabahlara kadar duasında, cihad-ı maneviyesindedir.
En zor şartlarda, hepislerde, harp meydanlarında, güllelerin altında bile iman Kur’ân’ı tefsir etmiştir. Hakikatleri, idamı pahasına, en zalim ve cebbar kumandanların yüzüne karşı haykırmıştır.
Dipnot: 1- Yusuf Sûresi, 12:53.