* Şeffaflığı, sorgulamayı istemeli, teşvik etmeli, istibdatı yermelidir. “Meşrûtiyet ile sû-i istimâlâtın ekser yolları müsned (kapalı) olur; istibdatta ise açıktır.” (Münâzarât, İstanbul, 1999, s. 39.)
İstibdat tahakkümdür, muâmele-i keyfiyedir, kuvvete istinad ile cebirdir, rey-i vâhiddir, sû-i istimâlâta gâyet müsâit bir zemindir, zulmün temelidir, insâniyetin mâhisidir. Sefâlet derelerinin esfel-i sâfilînine insanı tekerlendiren ve âlem-i İslâmiyeti zillet ve sefâlete düşürttüren ve ağrâz ve husûmeti uyandıran ve İslâmiyeti zehirlendiren, hattâ herşeye sirâyet ile zehrini atan, o derece ihtilâfâtı beyne’l-İslâm îkâ edip, Mûtezile, Cebriye, Mürcie gibi dalâlet fırkalarını tevlid eden, istibdattır. (Bediüzzaman, Münâzarât, s. 22.)
*Okuyucularını hayalperest yapmamalı. Gaye-i hayal olmazsa veyahut nisyan veya tenâsi edilse, ezhan enelere dönüp etrafında gezerler.
“Mânâyı katleden, hayalperestlik, lâfızperestlik ve kafiyeperestlik, teşbihperestlik; üslûbperestlik bir hastalıktır. Hayâle cevelân ve şa’şaa verilmeli, fakat hakikati incitmemek şartıyla.” (Muhâkemât, 79.)
*Hayalperestlik, Allah’ın koyduğu tabiat kanunlarına, Sünnetullah’a, Adetullaha, uymadan, sebeplere müracaat etmeden kendisinin, ailesinin, içinde bulunduğu grupun, cemaatin, partinin veya memleketin ilerleyeceğini, gelişeceğini, köşeyi döneceğini hayalperestane kabul etmektir.
Edipler şâirâne, müfritâne, edepşikenâne (edep, haya perdesini yırtarcasına), hodpesendâne (bencilcesine) olan fikr-i hiciv ve arzu-yu tahkir yapılamaz. (Sünûhat, s. 81.)
● Edepli edipler hamiyetli olmalı. Hamiyet ise, muhabbet, hürmet, merhametin netice-i zaruriyesidir. Onsuz olmaz ve illâ yalandır, sahtekârlıktır.” (Sünûhat, s. 80-81.)
● Doğru, yalnız doğruyu yazmalı. Hakkın, doğrunun, gerçeğin hatırını yüksek tutmalı.
“Hakkı tanıyan, hakkın hatırını hiçbir hatıra feda etmez. Zira, hakkın hatırı âlidir; hiçbir hatıra fedâ edilmemek gerektir.” (B. Said Nursî, Münâzarât, İstanbul, 1999, s. 49.)
● Gazeteciler tarafgir olmamalı ve “Sözleri, kalb-i umumî-i müşterek-i milletten bîtarafane çıkmalı.” (Divan-ı Harb-i Örfî, s. 25-26.)
● Yalan haberlere tevessül etmemeli: “Bir tane sıdk, bir harman yalanları yakar. Bir tane hakikat, bir harman hayalâta müreccahtır.”
● Sihirbaz gibi zihinleri zehirleyip büyülememeli: “Maddî ve mânevî şerlerini, siyasî diplomatların, radyo diliyle herkesin kafalarına sihirbaz ve zehirli üflemeleriyle ve mukadderat-ı beşerin düğme ve ukdelerine gizli plânlarını telkin etmeleriyle bin senelik medeniyet terakkiyatını vahşiyâne mahveden şerlerin…” (Şuâlar, s. 243.)