“Derler ki, bal ile kavun yiyen delirirmiş! İşte ben yedim ve bana bir şey olmadı!”
Haber veriliyor ki:
Eğer dininizi öğrenmezseniz ve yaşamazsanız,
Eğer Deccalizm/süfyanizmle mücadele etmezseniz,
Eğer hizmet etmezseniz,
Eğer Risale-i Nur’u okuyup Kur’ân iman hakikatlerini muhtaç olanlara ulaştırmazsanız,
Eğer duâ etmezseniz,
Eğer, “emr-i bil-ma’ruf, nehy-i an’il-münkeri”, yani, iyi, doğru, güzel, hakkı emretmez, anlatmaz; yanlış, kötülük, batıl, fitneden men etmezseniz…1
Eğer Mü’minler, “İyiliği tavsiye edip kötülükten sakındıran ve hayırlı işlere koşuşanlar…”2 hakikatine liyakat kesbetmezse,
Eğer Risale-i Nur’u ihlâs ve samimiyetle okumazsanız, yasaklanmasına, devletleştirilmesine karşı çıkmaz, neşrini engellerseniz belâ ve musîbetler sel gibi üzerimize gelmez mi?
Başta Suriye, Irak, Filistin, Mısır ve sair İslâm ülkeleri kan gölüne dönmüş.
Bu müthiş musîbetin maddî mânevî darbelerini kalbimizde, bünyemizde hissediyoruz. Bunlar bir musîbet değil mi?
En tepeden en altta sıradan vatandaşlar arasında “nefret ve kin” çatışması bir musîbet değil mi?
Eğitim sistemi (Kur’ân-Arapça dahil) Kemalizmin pençesinde kıvranıyorsa,
YÖK; öğretim üyelerinin elini kolunu bağlıyor, ilim ve düşünce hürriyetine pranga vuruyorsa,
Çarpık bir anayasa hâlâ yürürlükte ise bir musîbet değil mi?
Yağmursuzluk, susuzluk, pahalılık, sel gibi âfat apaçık musîbetler değil mi?
Öyle ise, tevbe edip kendimize gelmemiz, aşk ve şevk ile hizmete sarılmamız gerekmez mi?
Aksi halde şu dehşetli hâle duçar kalmaz mıyız?
“Hayatımı kudreti elinde tutan Zat’a yemin ederim ki, ya ma’rufu emredecek, münkeri yasaklamaya çalışırsınız veya Allah size, tarafından bir azap gönderecektir. Sonra siz O’na duâ edeceksiniz, fakat duânız kabul olunmayacaktır. Bir kötülük gizli kaldığı vakit, zararı yalnız sahibine olur; açıktan yapılıp çevre tarafından değiştirilmediği vakit ise, zararı umuma şâmil olur.”3
Peki, bu kadar musibet yaşıyorsak, bunun bir müsebbibi yok mu?
Dipnotlar:
1- Lokmân Sûresi, 17.
2- Al-i İmrân Sûresi, 104.
3- Tirmizi-Riyazüssalihin-173.