Vird; tasavvuf ve tarikatte günlük olarak yapılan ders ve zikirin adıdır.
Bu ders, şeyh veya vazifeli halifesi tarafından müridin kalbindeki manevî hastalıkları yok etmesi için verilir.
Zikir Allah’ı anmaktır, anlamaktır, tefekkürdür.
Vird, kişiye özel verilen zikir dersidir. Ve kalpten Allah’ı zikretmenin adıdır.
24 saat içinde bir defa yapılır. Yani, en azı 5000 defa kalp üzerinde Allah adı zikredilir.
21.000’den sonrası 101.000’e kadar olanına “letaif zikri” adı verilir.
Bundan sonra da nefiy ve ispat (kelime-i tevhid zikri) adıyla zikir yapılır.
Gerçek, realite şu ki, bir mü’min için bugün, farzların dışında günde yüzlerce rekât nafile namaz kılmak, binlerce vird yapmak (duâ ve zikir) ve salâvat getirmek uzun zaman alıp yorucu olabilir.
Ömrü kısa, lüzumlu işleri çok olan takat getirebilir, fırsat bulabilir mi?
Bediüzzaman, Risale-i Nur ile tasavvufu-tarikatı çağımıza uyarlayarak, astrofizik hesap ve rakamların şartlarına göre bir vird ve zikir geliştirmiştir.
Şöyle ki: ”Ehl-i velâyetin amel ve ibadet ve sülûk ve riyazetle gördüğü hakikatler ve perdeler arkasında müşahede ettikleri hakaik-i imaniye, aynen onlar gibi, Risale-i Nur, ibadet yerinde, ilim içinde hakikate bir yol açmış; sülûk ve evrad yerinde, mantıki bürhanlarla ilmi hüccetler içinde hakikatü l-hakaike yol açmış; ve ilm-i tasavvuf ve tarikat yerinde, doğrudan doğruya ilm-i kelâm içinde ve ilm-i akide ve usûlü din içinde bir velâyet-i kübra yolunu açmış ki, bu asrın hakikat ve tarikat cereyanlarına galebe çalan felsefî dalâletlere galebe ediyor, meydandadır.” 1
Risale-i Nur, çok kısa bir tarikat, bir yol bulmuş.
Günde 5 bin, 10 bin, 101 bin değil, bir anda milyon, milyarlarca vird, teşbih ve zikir yapmanın mümkün olduğunu göstermiş:
“Şu kısa tarîkın evrâdı/virdi, ittibâ-ı sünnettir; ferâizi işlemek, kebâiri terk etmektir. Ve bilhassa, namazı tâdil-i erkân ile kılmak, namazın arkasındaki tesbihâtı yapmaktır.” 2
Meselâ, astro-fizik çağın şartlarına uyarladığı tefekküri vird, yani teşbih ve zikrin onlarca örnekten yalnızca birisi:
“Yâ Rabbi! Bismillâhirrahmânirrahîm hakkı için, yâ Allah, yâ Rahmân, yâ Rahîm!
“Efendimiz Muhammed’e ve onun bütün âline ve ashabına, bütün Risale-i Nur hurufatının adedince, bu adedin dünya ve âhiretteki bütün ömrümüzün dakikalarının âşireleriyle darbı adedince, bütün bu adetlerin de benim ömrüm müddetince zerrât-ı vücudumun sayısıyla darbı adedince salât ve selâm et. Amin” 3
Dipnotlar:
1- Bediüzzaman Said Nursî, Emirdağ Lâhikâsı, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999. 2- Bediüzzaman, Sözler, Risale-i Nur Enstitüsü/internet, s. 438. 3- Bediüzzaman, Şuâlar, Risale-i Nur Enstitüsü/internet, s. 161.