Mezhepler, cemaatler ve ekoller, "hakaik-i nisbiyenin" zuhurudur. Herşeyin bir hakikati var; bir de "hakaik-i nisbiye” denilen göreceli, izafi hakikatler vardır.
Bediüzzaman, hakaik-ı nisbeyeyi şöyle tarif eder: “Hakaik-i nisbiye denilen şeyler, kâinatın eczası arasında bulunan rabıtalardır. Ve kâinattaki nizam, ancak hakaik-i nisbiyeden doğmuştur. Ve hakaik-i nisbiyeden kainatın envaına bir vücud-u vahid in’ikas etmiştir. Hakaik-i nisbiye, büyük bir ölçüde hakaik-i hakikiyeden çoktur. Hatta bir zatın hakaik-i hakikiyesi yedi ise, hakaik-i nisbiyesi yedi yüzdür. Binaenaleyh, kubuh ve şerde şer varsa da kalildir. Malumdur ki, şerr-i kalil için hayr-ı kesir terk edilmez. Terk edilirse, şerr-i kesir olur; zekât ve cihadda olduğu gibi. Evet,-Nesneler ancak zıtlarıyla bilinirler.- meşhur kaziyeden maksat, birşeyin zıddı, o şeyin hakaik-i nisbiyesinin vücut veya zuhuruna sebeptir. Mesela kubuh olmasaydı ve hüsünlerin arasına girmeseydi, hüsnün gayr-ı mütenahi olan mertebeleri tezahür etmezdi.”1
İşte farklı mesleklerin bulunması gibi, farklı mezhep, cemaat, tarikat ve ekollerin de bulunması bu hakaik-ı nisbiyeden kaynaklanır. Bu perspektiften bakıldığında, mezhepler sosyal hayatın tabii, fıtri, zaruri sonuçlarıdır.
Mezhepler ve cemaatler birleşemez mi? "Terbiye-i vahide kâfi geldiği zaman, ittihad eder mezhepler..." cümlesini Üstadımız, Yirmiyedinci Söz’de daha da açarak şöyle netleştirir:
“Eğer beşerin ekseriyet-i mutlakası bir mekteb-i âlînin (yüksek okulun) talebesi gibi, bir tarz-ı hayat-ı içtimâiyeyi giyse, bir seviyeye girse, o vakit mezhebler tevhid edilebilir. Fakat, bu hal-i âlem, o hale müsaade etmediği gibi, mezâhib de bir olmaz.”2
Üniversitelerin onlarca farklı bölümleri ve fakülteleri vardır. Ordunun kara, deniz, hava; karacıların takım, manga, bölük, alay, ilaahir, çok farklı yapılanmaları vardır.
Cemaat aynı zamanda, manevi işlerde ve hizmetlerde iş bölümüdür. Buna esnaf ve pazarcılar örneğini verebiliriz. Kimi sebze, meyve, kimi acı soğan satar. Herkesin aynı şeyleri, aynı üslupta satışa arzetmesi beklenmediği gibi; cemaatler de sosyal hayatta aynı fonksiyonu icra eder.
Dipnotlar:
1-İşârâtü'l-İ'câz, Ens.,/intr., s. 33.;
2-Sözler, s. 447.