“Nur dairesi ve ‘zıt bir mesleğe girmek!’” başlıklı yazımız (15 Mart 2015) üzerine farklı yerlerden arayan okuyucularımızın ortak suali şu mealde:
“Bazı kardeşlerimiz, ‘meşveret kararlarına uymak farz mı? İstişare kararlarına uymayan zıt bir mesleğe girmez, meslek-meşrepten ayrılmaz!’ diyorlar. Üstelik, ‘Yeni Asya’dayız!’ diyorlar, hem meşveretin aldığı kararlara itiraz ediyor, hem de mahalli, il meşveretlere girmeye çalışıyorlar! 25-30 yıl beraber hizmet ettiklerimiz, siyasî meselelerden dolayı savruluyor, bize cephe alıyorlar. Bu hususlara bir açıklık getirebilir misiniz?”
Cevaba geçmeden önce bir iki noktayı nazara verelim: İstişare demek, farklı, muhalif düşüncelerin, alternatif fikirlerin bulunması demektir. Gerçekten fikir hürriyetinin en önemli unsuru olan meşverete inanıyorlarsa, farklılıkları hazmetmeleri ve kabul etmeleri gerekir.
İstişare kararları, çoğunluğa göre alınır. Azınlıkta kalanlar da, karardan çoğunluğa uymaları, sanki kendi fikirleriymiş gibi ona sahip çıkmaları lâzımdır. Meşveretin kanunu, namusu, ahlâkı budur. Aksi halde, niye meşveret edilsin ki!.. Bir başka meşverette de belki onlar çoğunluk yanında yer alacak, daha önce çoğunlukta olanlardan bazıları azınlığa düşecek… Ki, meşveretin mantığı, esprisi budur.
Meslek ve meşrebi bir başka zaviyeden tekrar tanımlayalım: Risale-i Nur’un meslek ve meşrebi; Kur’ân’ı, Sünnet-i Seniyye üzerine anlamaktır, benimsemektir, özümsemektir, yaşamaktır.
Meslek ve meşrep; iman esaslarını tefekkür ile ibadetleri ifa etmek, namaz sonundaki tesbihatı yapmak, takvalı olmak, ihlâs ile hareket, hizmeti meşveretle etmekten; yemek-içmekten uyumaya, iktisada riayete, evlilik ve aile hayatına, içtimaî ve siyasî ölçüleri kabul etmeye ve uymaya kadar hayatın bütün safhalarını kaplar.
İşte, namazları terk etmek, tesbihatları yapmamak, “ihlâs ve uhuvvet” prensiplerine uymamak, Müslümanlara kin ve adavet beslemek, rencide ve tekfir etmek, inat ve garaz ile hareket etmek, tarafgir davranmak, âdil ve hakperest olmamak-ilaahir…-meslek ve meşrebe zıt hareket etmektir.
Ne var ki, meslek ve meşrep deyince bazıları, cazibedarlığı cihetiyle, Üstad’ın yalnızca içtimaî, siyasî meslek ve meşrebini anlıyor, yalnız onları nazara veriyor.
Veya şöyle ifade etmeye çalışalım: Meslek ve meşrepten ayrılıp zıt bir mesleğe girmek ekseriyetle içtimaî, siyasî meselelerdendir. Problem, sıkıntı ve savrulmaların çoğu bundan kaynaklanıyor.
Biraz daha açarsak: İman esasları, ibadet, ahlâk, ukubat konularında çok büyük tartışma, sıkıntı ve zıt meslek çıkmaz. Kimse, iman-ibadet meselelerine itiraz etmez. Tartışma ve savrulmalar, içtimaî ve siyasî mevzuların işlendiği Münâzarât, Hutbe-i Şamiye, Divan-ı Harb-i Örfi, Emirdağ, Kastamonu ve Barla Lâhikalarında çıkar.
Evet, Nur dairelerindeki (talebe, kardeş ve dostlar) arasındaki tartışmalar, meslek ve meşrebe aykırılık ve savrulmalar “içtimaî, siyasî mesleğe zıt” hareket etmekten çıkar.
Meşveret kararlarına uymanın hükmünü, kesin delilleriyle ortaya koyduktan sonra, Risale-i Nur’un içtimaî ve siyasî meslek meşrebinin ana umdelerinden birkaçını nazara vermeye çalışacağız.
Yarın: “İstişare Kur’ân’ın emri ise, kararlarına uymak nedir?