"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Vahiy ve ilhâm

Ali FERŞADOĞLU
25 Şubat 2015, Çarşamba
Vahiy ile ilhamın aynı şeyle olmadığı kesin. Bunların mutlaka vurgulanıp belirginleşmesi gerekir.

Zîrâ, bâzı özelliklerinden dolayı ilhama mazhar olan meczup veya sapık düşünce mensupları; kendilerine vahiy geldiğini, peygamber olduklarını iddia edip hem aldandıkları, hem de çevrelerini aldattıkları vakidir. 

Vahiy ile ilhâm arasındaki en belirgin fark; İslâmî literatürde kastedilen genel mânâsıyla “vahiye” peygamberler, “ilhama” evliyalar mazhar olur. Çalışma ve gayretle “vahye” liyakat kazanılamaz. Allah dilediği kullarını peygamber seçer; vasıtalı veya vasıtasız konuşur ve mesajlarını onların vasıtasıyla insanlığa ulaştırır.

Özel bir çalışma ve gayretle tekâmül ettirilen rûh; İhama liyakat kazandırılabilir. Nefsine hâkim olup, duygularını kontrol edebilenlerle; meşrû rotada takip edenlerin dimağ ve kalblerine bâzı hakikatler ilham edilir. 

Daha önce de belirtmiştik: İlhama, sadece müttaki mü’minler, evliyalar değil; bir kısım özelliklere haiz ilim ve fikir erbabı da mazhar olabilir. 

Bediüzzaman, vahiy ile ilham arasındaki nüansı şu misâlle vurgular:

Bir padişahın veya cumhurbaşkanının, halk tabakasından birisiyle, küçük, basit bir iş için, hususî bir özel bir isteğe dâir, özel bir telefonla konuşmaktır. 

Diğeri; saltanat ve makam ünvanıyla ve reislik ismiyle, ve genel hâkimiyet ve yetkileri çerçevesinde, emirlerini etrafa neşir ve teşhir maksadıyla, bir elçisiyle veya büyük bir memuruyla konuşmaktır ve haşmetini izhâr eden ulvî bir fermanla konuşmadır.1 Yâni, bir padişahın veziriyle konuşmasıyla, bir vatandaş ile konuşması arasındaki fark gibidir. Vezirini (Başbakanı) huzûruna kabul edip bütün ülkeyi ilgilendiren meseleleri konuşurken; halktan birisiyle, kendisini ilgilendiren özel bir hususu telefonla konuşması kâfidir. Cenâb-ı Hakkın, peygamberleriyle konuşması, bütün insanlığı ilgilendiren mevzûlardır. Veli bir kuluyla görüşmesi ise, genellikle husûsiyet arz eder.  

İşte, şu sırdandır ki, kalbin telefonuyla vâsıtasız münâcât eden bir velî, “Kalbim benim Rabbimden haber veriyor” der. Demiyor, “Rabbü’l-âlemînden haber veriyor.” 

Hem der: “Kalbim, Rabbimin aynasıdır, arşıdır.” demiyor, “Rabbü’l-âlemînin arşıdır.” Çünkü, kabiliyeti miktarınca ve yetmiş bine yakın perdelerin kaldırılma nisbeti derecesinde, hitaba mazhar olabilir.2 Sâdık, doğru ilhamlar, gerçi bir cihette vahye benzerler ve bir nevi Rabbânî konuşmalardır. 

Dipnotlar:

1- Sözler, s. 123.
2- Age, s. 124.

Okunma Sayısı: 1445
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı